ROMAN: Yaprak Dökümü
YAZARI: Reşat Nuri GÜNTEKİN
KONUSU:Dar gelirli, gelenek göreneklerine bağlı, özellikle ahlaki konularda çok titiz bir memur olan Ali Rıza Bey ile batılılaşma hareketine karışarak daha zengin bir hayat yaşamak isteyen çocukları arasındaki çatışma ve ailenin değişen sosyo-ekonomik şartlar içerisinde ahlâkî yönden çöküşü, parçalanıp dağılışı anlatır.
KAHRAMANLAR: Ali Rıza Bey, Şevket, Ferhunde, Hayriye Hanım, Fikret, Leyla, Necla, Ayşe
KAHRAMANLARIN ÖZELLİKLERİ:
Ali Rıza Bey:Şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır.Eski Türk terbiyesi ile yetişmiş, özellikle ahlaki konularda titiz, erdemli, çok bilgili ve çalışkan birisidir. Ailesine çok bağlıdır. Bütün ömrünü çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmeye adamış bir aile reisidir. Çok hassas bir kişiliğe sahip olması onu hasta yapmıştır.
Şevket: Ali Rıza Bey’in tek oğludur. Yirmi yaşındadır. Babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, saygılı, kibar, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır.Ali Rıza Bey’in terbiyesine ve ahlakına en çok emek harcadığı çocuğudur. Bir süre ailenin bütün yükü onun omuzlarına binmiştir. Çalıştığı yerden para çalmak suçundan hapse atılmıştır.
Ferhunde: Zenginliğe, lükse ve eğlenceye düşkün, kötü huylu genç ve güzel bir kadındır. Zevki ve rahatlığı için yapmayacağı, terk etmeyeceği şey yoktur.
Hayriye Hanım: Ali Rıza Bey’in karısıdır. İlk başta kocasına sadık fakat değişen hayat koşulları nedeniyle asileşen, saf ve cahil bir kadındır. Romanda aile yaşantısı ve gelenekler konusunda yer yer Ali Rıza Bey’le ters düştüğü görülür.
Fikret: Ali Rıza Bey’in en büyük kızıdır. On dokuz yaşında, ufak tefek bir kızdır. Fakat otuz yaşında bir insandan daha ağırdır Babası gibi terbiyeye önem veren birsidir. Kardeşlerin değişen yaşamlarına ayak uyduramayınca Adapazarılı biriyle evlenmiştir.
Leyla ve Necla:Ali Rıza Bey’in ortanca kızlarıdır. Lükse ve eğlenceye düşkündürler. Hep zengin birer koca arayışı içindeler. Babalarını umursamaz hale gelmişlerdir. Ferhunde’nin oyununa gelerek aileyi terk etmişlerdir.
Ayşe:Ali Rıza Bey’in en küçük kızıdır. Yaşı küçük olduğundan dolayı olaylar içerisinde pek fazla bulunmamaktadır.
ROMANIN ÖZELLİKLERİ:
* Yaprak Dökümü, Reşat Nuri Güntekin’in toplumsal sorunları, insan ilişkilerini, ahlaki değerlerin yozlaşmasını gerçekçi bir biçimde ele aldığı sosyal bir romandır.
* Eser, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazılmıştır.
* Eserdeki olaylar, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığı 1900’lü yılların başında geçer.
* Yazar kendi toplumunun başından geçen büyük toplumsal değişimlerin sonuçlarını eleştirel ve karamsar bir bakış açısıyla değerlendirmiştir.
* Eserde batılılaşmanın etkisiyle meydana gelen kültürel ve ahlaki yozlaşma, bir ailenin başına gelenlerden yola çıkarak anlatılır.
* Eser, topluma yol gösterici niteliktedir.
ROMANIN ÖZETİ:
Ali Rıza Bey, hayatını memuriyetle devam ettiren, namusuna ve ahlaka son derece düşkün, şair ruhlu, içine kapanık, dürüst, kendi hâlinde ve beş çocuklu bir ailenin babasıdır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eve yerleşirler. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Necla, Leyla ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. Babasının doğruluk ve namus uğruna işten istifa etmesini uygun bulur. Buna karşılık Ali Rıza Beyin hanımı Hayriye Hanım durumdan hiç memnun kalmaz.
Bir süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, birbirinden genç, güzel ve hareketli, asrî olmaya meraklı olan Necla ve Leyla’nın da karakterini bozar. Bir eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Evin büyük kızı Fikret, yengesi ve kardeşleriyle anlaşamadığı ve bu durumdan hiç memnun olmadığı için en az babası kadar üzgün ve kırgındır. Hayriye Hanım, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle evde her değişikliğe razı olur. Şevket de olanlardan memnun kalmamasına rağmen belki de karısının tesiriyle kendisini bu hevese kaptırmıştır…
Evde gün geçtikçe itibarı düşen Ali Rıza Bey tekrar işe girmeyi düşünürse de başaramaz. Eğlenceler ve toplantılar için lüzumsuz yere para harcanan evde maddî sıkıntılar başlar; kavgalar, türlü rezaletler ve sefalet birbirini takip eder. Ali Rıza Bey, çocuklarındaki bu korkunç değişiklikler karşısındaki hayret, şaşkınlık ve acı içinde kıvranmaktadır. Evin en büyük kızı olan Fikret bu olanlara daha fazla dayanamayacağını anlar ve Adapazarı’nda yaşayan bir adamla adamın çocuklarına bakma koşuluyla evlenmeye karar vermiştir. Böylelikle aile ağacının yapraklarından biri düşer. Ali Rıza Bey, çirkin durumlardan kurtarmak için kızlarını evlendirmeyi düşünür; fakat dürüst ve namuslu damat adayı bulamaz. Bu arada Şevket masrafları karşılamada zorlanır ve sonunda elde hiçbir şey kalmaz. Şevket çareyi çalıştığı bankadan zimmetine para geçirmekte bulur. Aldığı parayı yerine koyamayınca hapse girer. Böylece, ikinci yaprak düşer. Kocası hapisteyken Ferhunde evden kaçar. Bu üçüncü yaprağın düşüşü olur. Karısının kaçtığı haberini hapishanede babasından alan Şevket üzülmez, hatta bir belâdan kurtulduğu için memnun olur.
Ferhunde’nin kaçışı ile elebaşlarını kaybeden Leyla ve Necla bocalarlar. Evde hâkimiyet yine Ali Rıza Beyin eline geçer; toplantılara ve eğlencelere son verilir. Bu monoton hayat kızlara pek sıkıcı gelir; sırf bu havadan kurtulmak için Necla bin bir türlü hayaller kurarak, kendisini zengin gösteren bir Suriyeli ile evlenir. Fakat Suriye’ye gidince orada kocasının birkaç karısının daha olduğunu görür. Kendisini kurtarması için babasına mektuplar yazar. Bu dördüncü yaprağın düşüşüdür. Bu arada Leyla kötü yola sapar. Ali Rıza Bey, kızını evden kovar. Leyla bir avukatın metresi olur. Bu beşinci yaprağın düşüşüdür. Bu olaydan sonra Ali Rıza Beye hafif bir inme iner. Onu yiyip bitiren asıl hastalık içindedir. Leyla da gittikten sonra ev büsbütün ıssız kalır. Hayriye Hanım bütün güç ve kuvvetini kaybeder. Leyla yüzünden kocasına sık sık sitemlerde bulunur. Bunun üzerine Ali Rıza Bey, Adapazarı’na, Fikret’in yanına gider. Fakat aradığı huzuru orada da bulamaz; kalabalık bir aile hayatı içinde âdeta bir cehennem hayatı yaşayan Fikret, bütün iyi niyetine rağmen babasını yanında barındıracak durumda değildir. Bunun üzerine Ali Rıza Bey İstanbul’a döner, hastalığı ilerlediği için eve uğramadan hastaneye yatar. Babasının hastalık haberini alan Leyla onu hastaneden çıkarır, kendi evine götürür. Taksim’deki lüks apartman katında hep birlikte rahat yaşamaya başlarlar. Ara sıra yolda eski kahve arkadaşları ile göz göze gelmese Ali Rıza Bey büsbütün huzur içinde olacaktır.