Roman özetleri

Fetret Devri/Yeniden Kuruluşun Tarihi Kitap Özeti

Osmanlı İmparatorluğu’nun En Karanlık Yılları

1402’de yapılan Ankara Savaşı’nda Osmanlı ordusu yenilgiye uğramış, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid, Timur’a esir düşmüştü. Yenik hükümdarın oğullarından bazıları, kızı ve sevdiği kadın da esirler arasındaydı. Yıldırım Bayezid sekiz ay sonra ölecek, Anadolu kaosa sürüklenip, acı ve gözyaşına boğulacaktı.
Koca devlet hükümdarsız kalmış, Fetret Devri başlamıştı.

Elinizdeki kitap, Timur’un “Yüzyıllık Osmanlı Devleti sona erdi” dediği karanlık dönemi anlatan, roman tadında okunan bir tarih çalışması. Namık Doymuş, 20 yıla yakın süren Fetret Devri’ni ve ardından gelen yeniden kuruluşun öyküsünü ayrıntılarıyla ele alıyor, tarihimizin pek kurcalanmamış kesitlerine ışık tutuyor.

Ankara Savaşı ve Yıldırım Bayezid’in yakalanması…
Bursa’nın yakılması…
Yıldırım Bayezid’in kafese kapatılması…
İzmir’in kuşatılması ve vahşet günleri…
Çelebi kardeşlerin taht kavgası…
Şeyh Bedreddin, Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa isyanları…

Önsöz
Bu kitap, amatör bir ruhla kaleme alınıp, yeni deyimle ekrana dökülen bir tarih çalışmasıdır. Bilindiği gibi, romancılara tarih kitapları ilham verir. Romancılar canlandırmalarını, tarih kitaplarının katı kurallarının uzağında kalarak yaparlar. Benini için tam tersi oldu. Önce, Fetret Devri’ni konu edinen ve Doğan Kitap’ın yayımladığı; Zafer Vaat Etmeyen Topraklar, Cesaretin Ötesinde, İsyan İsyan, Fetret Savaşçıları adlarında, toplamı 1438 sayfayı bulan romanlar yazdım. Bunun sonrasında, Doğan Kitap’tan Ülkem Özge Sevgilier’in, beni Osmanlı dönemi araştırmaları için önemli bir çalışma olacağına ikna etmesiyle Yeniden Kuruluşun Tarihi’ni yazdım.
Benden istenen tarih kitabı değil, Fetret Devri’ni inceleme araştırma biçiminde ele almamdı. Oysa ben. Fetret Devri’ne araştırmacı gözüyle bakmamıştım. Bilinmeyen bir dönemle ilgilenmemin nedeni, 12 Eylül 1980 darbesinde hükümet ve muhalefet liderlerinin de içinde bulunduğu binlerce kişinin tutuklanıp, birçoğunun işkenceden getirilmesiydi. Demokrasinin askıya alınıp, insan hayatının değersizleştirildiği bu dönemde haksızlığa uğrayan, işsizliğe ve açlığa sürüklenen insanların duygu ve düşüncelerini yazıya dökme çabası beni, kendi tarihimizde benzer acıların yaşandığı Ankara Savaşı günlerine götürmüştü.
1402′de yapılan Ankara Savaşı’nda Osmanlı ordusu yenilgiye uğramış, Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid, Timur’a esir düşmüştü. Yıldırım Bayezid’in oğullarından bazıları, kızı ve sevdiği kadın da esir edilenler arasındaydı. Bunlar savaşın hemen ardından yaşananlardı. Bundan da kötüleri sonradan art arda gelecek, gözyaşı ve acı yıllarca sürecekti.
Anadolu’yu işgal eden Timur’a göre, yüzyıllık Osmanlı devleti ortadan kaldırılmıştı. Esir hükümdar, kendi devletinin yanlışlar üstüne kurulduğunu itiraf etmeye zorlanıyordu. Timurluların uydusu olmayı kabullenmesi için baskı yapılıyor, küçük bir toprak parçasının üstünde hükmetmeleri yönünde telkinde bulunuluyordu. Yeni beylikler kurulmuş, Anadolu Türk Birliği parçalanmıştı. İşgal altındaki halk perişandı. Tımar sahipliği tamamen el değiştiriyor; Osmanlı yanlısı bilinenlerin ellerinden alınan topraklar Timur yanlılarına dağıtılıyordu Kentler yağmalanmış, Sivas yerle bir edilmiş, Bursa yakılmıştı. Bunlara karşı koyanlar ancak dağ başlarında saklanarak sağ kalabiliyorlardı.
Ankara Savası’ndan sekiz ay sonra Yıldırım Bayezid’in cesedi, esareti’ dayanamayarak intihar etti, açıklamasıyla oğlu Musa Çelebi’ye teslim edildi. Esir hükümdarın cesedi Bursa’ya doğru yola çıkartılırken Timur, aynı günlerde ölen torunu Mehmed Mirza’nın cesedini Semerkant’a götürmek üzere, yakıp yıktığı topraklardan ayrılıyordu.
Yıldırım Bayezid’in oğullarından her biri bir yerde, tacın ve tahtın sahibi olabilmek için kılıçlarına sarıldılar. Kardeşlerin kavgası uzun ve kanlıydı. Mehmed Çelebi, kardeşlerini alt ederek tek başımı hükümdar olduğunda, Ankara Savaşı yapılalı dokuz yıl olmuştu. Tarihçiler, bu dokuz yıllık karanlığa Fetret Devri adını verililer, ne var ki, karanlığın perdesi henüz tam olarak aralanmamıştı. Şehzadelerden Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa), bu olaylardan çok daha sonraları ortaya çıktı. Mehmed Çelebi’nin oğlu Murad Han, zamanında Rumeli’de topladığı orduyla Edirne’ye girdi, Bursa’yı kuşatmak üzere Anadolu’ya geçti, ancak beklediği sonucu alamayıp, kırk bin kişilik ordusunu Bursa yakınlarında bırakarak kaçmak zorunda kaldı.
Mustafa Çelebi, 1422 yılında Edime Kalesi’nin burçlarında ipe çekildiğinde, Ankara Savaşının üstünden on yılı aşan bir süre daha geçiyordu.
Buraya kadar anlatılanlar, aslında yirmi yıllık bir süreyi kapsayan Fetret Devrinin genel görünüşüydü ve yalnızca bu kadarı biliniyordu. Savaşın öncesi ve sonrası günışığına hiçbir zaman çık
Tahmin edileceği gibi kitaplara, ansiklopedilere gömülmeden, Fetret Devri’nde olup bitenleri anlamak imkânsızdı. Bunun için en azından altı yüzyıl öncesindeki Orta Asya’yı, Ön Asya’yı, Anadolu ve Avrupa’yı her bakımdan incelemek gerekiyordu. XV. yüzyıl Osmanlı devlet yapısı ve ekonomisi hakkında bile edinmek; devrin en güçlü devleti Venedik Cumhuriyet’ini, Cenevizleri. Macaristan’ı tanımak, kendi çöküşlerini görmemek için yöneticilerinin gözlerini kapattığı Bizans imparatorluğumda yolculuğa çıkmak, Hıristiyan dünyasındaki Katolik Ortodoks çekişmesinin izlerini sürmek şarttı.

Osmanlı İmparatorluğunun idari ve hukuki yapısı, dünyada örneğine az rastlanan kendine özgü apayrı bir yapıdır. Uygulamadaki aksaklıkların öne çıkartılmasından vazgeçilmediği, kabile ve aşiret hukuku algılamasından uzaklaştırılmadığı sürece idari ve hukuki yapısının gerçek değeriyle anlaşılması epeyce zordur.
Osmanlı imparatorluğu’nun ikinci kuruluş yıllarıyla ilgili açıklama gerektiren başka bir konu; 1400′lü yılların başlarında Türk devletlerinin hükümdarlarına Bey diye hitap edilmesi. Padişah, Han ve Sultan deyimlerini yalnızca resmi yazışmalarda ve hükümdar tuğralarında…

Related Articles

Eteğimdeki Taşlar Kitap Özeti

Fenerbahçe – Değişim ve Dönüşüm Kitap Özeti

Bilge Adamın Korkusu (Kral Katili Güncesi 2. Gün) Kitap Özeti