DOĞUDAN HİKÂYELER
Muhtar Körükçü ‘nün hikâye kitabı (1968)
On altı hikâye. İlk hikâye Postacı Zülküfte yazın katır sırtında, kışın yayan, on yıldır posta sürücülüğü yapan Zülküf, bu defa il merkezinden S. ilçesine kırk bin lira götürmektedir. Akşam kararırken havanın birdenbire kar tipisine çevirmesi sonucu, yolunu şaşırır; bütün çabaları boşunadır. Zülküf’ü gocuğuna sarılmış, uyur gibi bulurlar: Donmuştur. Onbaşı adım kadar daha gitse belki yolunu bulabilecekti. Sımsıkı avucundaki bir kâğıt parçasına, parayı ve posta çantasını kırmızı yazmak değneğin altına sakladığını yazmış, horantasını önce Allaha, sonra millete emanet etmiştir.
Teberoğlu Ömer hikâyesinde de Doğu-Anadolu’nun yol derdi ele alınıyor. Ağa oğullarının densizliğini dile getiren iki hikâyeden biri Damdakiler ‘de ortakçı Üveyis, sevgilisini kaçıran ağa oğlu Bedir Beyi öldürdüğü için hapse düşmüştür; Ayıp Hikâyede belsoğukluğuna yakalanmış, on sekizinde beyzade Akif, amcasının “çok canının çektiği taze bir avrata yanaşırsa iliğinin, kemiğinin temizleneceği” tavsiyesine uyarak, yanaşmalardan binnin yeni gelin karısını kıstırır ve zavallıya ömrü boyunca çekeceği hastalığı aşılar.
Su Gibi Aziz Olasın ‘da, ellerinde filinta, göğüslerinde fişeklik, bir otobüsün yolunu kesen iki adamı, yolcular önce eşkıya sanırlarsa da, berikilerin derdi, Ankara’dan Kirvan’a gitmekte olduğunu işittikleri bir su müdüründen köylerinin susuzluğuna çare bulmasını yalvarmaktır. Kirvan’daki durumsa tam tersine: getirilmiş su kesilmiş, köye verilmeyip kişilerin topraklarına salınmıştır.
Kitapta birer tipi canlandıran hikâye kahramanlarından Kâmil Zühtü Kültürsel tekrar tekrar milletvekili olamamaktan hastadır âdeta. Hoca Mehmet, traktör altında kalıp kaburgasını, sol kolunu kırdığı halde, haftasına, tek elle traktör süren, hayat dolu, çalışma canlısı bir ihtiyardır; ölümü gene bir kamyon altında olur. Babalığı hikâyesinde Bitlisli bir nüfus memuru, yetişkin evlatlığı Ferdane’nin, genç bir memur tarafından istendiğini, kızın bu yüzden artık kendisini odasına almadığını görünce, bol bol yedirip içirmek suretiyle yatalak karısının ölümünü çabuklaştırır, ne yapar eder Ferdane ile resmen evlenir. Bastonsuz Memur bekârdır, yirmi evlik bir ilçede Yado adında yedi sekiz yaşlarında, önceleri tek kelime Türkçe bilmeyen bir çocuğa kendi evlâdı gibi bağlanmışın Bu şefkate bir karşılık olmak üzere memura bir baston yapmak için bir ağaç dalını yontmak isterken, Yado elini keser, yara kangren olur ve memur, çocuğun ölümünü acıyla hatırlar hep.
Kitabın son hikâyesi Bir Taşralı’da İstanbul üniversitesindeki aşkını evlendirmeye dönüştürmek isteyince red cevabı alarak, fakülte arkadaşı, kolej mezunu ve Nişantaşlı sevgilisinden uzaklaşan Erzurumlu genç, küçümsenişinin intikamını, Almanya’dan doktora yapıp dönüşünde, şimdi zengin ve yaşlıca biriyle evli genç kadından acı bir hakaret şeklinde almak ister, fakat yatakta çırçıplak beklemekte olan kadının boşalttığı kurşunlarla bu hakareti hayatıyla öder.
Doğudan Hikayeler Kitabı Özeti