Kitap Özetleri

Colombre

colombreColombre, dünyanın tüm denizlerindeki tüm denizcilerin, tüm balıkçıların en korktuğu yaratıktır! İnsanoğlundan çok daha kurnaz, korkunç ve gizemli bir köpekbalığıdır Colombre! Musallat olduğu denizciyi ölene kadar rahat bırakmaz! Peşine bir Colombre takılan denizcinin paçayı kurtarmasının tek yolu bir daha denizin kıyısına bile uğramamaktır! Ama denizci denize gitmesin de ne yapsın! Dino Buzzati, İtalya’da faşizmin gemi azıya aldığı dönemde, Colombre adı altında yayımladığı öykülerinde fantastik bir dünya yaratmış, masalı andıran bu anlatılarıyla gerçekliğin çoğul kapılarını aralamıştır. Colombre belki de takıntılarımız, boş inançlarımız, hırs, öfke ve paradır. İnsan yaşamını cehenneme çeviren karabasanların tümüdür. İnsan her an bir seçim yapmak, bir karar vermek zorundadır. Bu seçimleriyle kendi cehennemlerini de yaratır, cennetlerini de.

İçindekiler

Colombre ………………………………………………………………. 11
Yaradılış ………………………………………………………………… 19
1980 Dersi …………………………………………………………….. 27
Meçhul General ……………………………………………………… 35
Bir Yanlışlık Oldu …………………………………………………… 41
Alçakgönüllülük …………………………………………………….. 49
Ya Öyleyse? …………………………………………………………… 57
Genel Yayın Yönetmenine: Kişiye Özeldir …………………. 63
Gizli Silah ……………………………………………………………… 73
Bulanık Bir Sevda …………………………………………………… 79
Zavallı Çocuk ………………………………………………………… 87
Can Sıkıcı ……………………………………………………………… 93
Hesap ………………………………………………………………….. 101
Week-End …………………………………………………………….. 109
Yazarın Sırrı ………………………………………………………….115
Akşam Öykücükleri ……………………………………………… 121
İhtiyar Avcıları …………………………………………………….. 129
Yumurta ……………………………………………………………… 137
On Sekizinci Delik ……………………………………………….. 147
Büyülü Ceket ……………………………………………………….. 153
Boş Köpek ……………………………………………………………. 161
Tatlı Gece ……………………………………………………………. 167
Asansör ……………………………………………………………….. 173
Sollamalar ……………………………………………………………. 181
Mekânda Yolculuk ………………………………………………… 189
Rüzgâr ………………………………………………………………… 197
Teddy Boys ………………………………………………………….. 203
Balon …………………………………………………………………….211
Parkta İntihar …………………………………………………………217
Azizin Çöküşü ……………………………………………………… 225
Köle ……………………………………………………………………. 231
Eiffel Kulesi …………………………………………………………. 239
Düşen Kız …………………………………………………………… 247
Sihirbaz ………………………………………………………………. 253
Teneke Kutu ………………………………………………………… 259
Mihrap ………………………………………………………………… 267
Bahçedeki Tümsekler ……………………………………………. 273
Minik Fettan ………………………………………………………… 279
Yıpranma …………………………………………………………….. 287
Müebbet Bilmecesi ……………………………………………….. 293
Jago …………………………………………………………………….. 299
İlerlemeler …………………………………………………………… 307
İki Sürücü ……………………………………………………………..315
Yüzyılın Cehennemlerine Yolculuk …………………………. 321
I: Zor Bir Görev ……………………………………………………. 323
II: “MM” Sırları ……………………………………………………. 331
III: Dişi Şeytanlar …………………………………………………. 339
IV: İvmeler ………………………………………………………….. 347
V: Yalnızlıklar ……………………………………………………… 353
VI: Entrümpelung ………………………………………………… 359
VII: Direksiyondaki Canavar ………………………………….. 365
VIII: Bahçe ………………………………………………………….. 371

COLOMBRE

Stefano Roi on iki yaşını bitirdiği gün, armağan olarak, yelkenli bir teknesi olan kaptan babasıyla birlikte denize açılmak istedi. “Ben de büyüyünce,” dedi, “senin gibi denizlerde dolaşacağım. Üstelik seninkinden daha büyük ve güzel gemiler yöneteceğim.” “Tanrı seni korusun oğlum,” dedi babası ve tekne o gün yola çıkacağından oğlunu yanına aldı. Güneşin ışıl ışıl parladığı günlerden biriydi; deniz sakindi. Şimdiye dek bir gemiye binmemiş olan Stefano neşeyle dolaşıyor, yelkenlerin karmaşık marifetlerini izliyordu. Denizcilere hiç durmadan sorular soruyor, onlar da gülümseyerek çocuğu yanıtlıyordu.

Teknenin kıçına geldiğinde çocuk öylece kalakaldı; teknenin denizde bıraktığı izin içinden bata çıka yüzen bir şey, iki yüz-üç yüz metre geriden onları izliyordu. Teknenin güçlü bir rüzgârla uçarcasına ilerlemesine karşın o nesne, aradaki mesafeyi aynen koruyordu. Çocuk onun doğasını çözemese de bu nesne yoğun bir bi- çimde onu kendisine bağlamıştı. Stefano’yu ortalıkta göremeyen babası boş yere ona seslendikten sonra kaptan köprüsünden indi ve oğlunu aramaya başladı.

Oğlunun, teknenin kıçında öylece durduğunu ve gözlerini dalgalardan ayıramadığını görünce, “Stefano, ne dikiliyorsun orada öyle?” diye sordu. “Baba, gel şuraya bak!” Babası oğlunun gösterdiği yöne baktı ama bir şey görmeyi başaramadı. “Teknenin yardığı sularda yüzen ve arada sırada su yüzüne çıkan kara bir nesne var,” dedi. “Bizi izliyor.” “Kırk yaşına geldim,” dedi babası, “ama gözlerim iyi görür. Gene de denizde hiçbir şey seçemiyorum.” Oğlunun ayak diremesi üzerine gidip dürbününü alan kaptan, denizin yüzeyini taradı. Stefano babasının yü- zünün ansızın bembeyaz olduğunu fark etti.

“Ne oldu? Neden yüzün soldu?”
“Ah, keşke seni dinlemeseydim!” diye inledi kaptan. “Senin için korkmaya başladım. Suların içine batıp çıktığı- nı ve bizi izlediğini gördüğün şey, herhangi bir şey değildir. O bir Colombre’dir. Dünyanın bütün denizlerinde bütün denizcilerin en korktukları balıktır. O korkunç ve gizemli, insandan daha kurnaz bir köpekbalığıdır. Belki de kimsenin asla öğrenemeyeceği nedenlerden ötürü kendine bir kurban seçer ve onu bir kez belirledikten sonra ömrü boyunca peşinden gider; ta ki gün gelip onu yutana kadar izler. İşin en acayip yanı şudur: Onu kurbanın kendinden ve kendi kanından olanların dışında kimse göremez.”

“Bu bir söylenti olmasın?”
“Hayır. Ben şimdiye dek hiç görmemiştim. Ama hakkında anlatılanları o kadar çok dinledim ki onu hemen tanıdım. O gergedan gibi surat, o sürekli açılıp kapanan ağız ve o korkunç dişler. Stefano hiç kuşku yok Colombre seni seçti ve denizlerde olduğun sürece sana rahat vermeyecek. Beni iyi dinle: Şimdi hemen karaya döneceğiz, sen ineceksin ve dünyada ne olursa olsun bir daha kıyıdan ayrılmayacaksın. Bana söz vermelisin. Baba mesleği sana göre değilmiş oğlum. Buna razı olmalısın. Kaldı ki ekmeğini karada da kazanabilirsin.”

Bunları söyledikten sonra rotayı hemen değiştiren kaptan limana geri döndü ve ani bir rahatsızlığı bahane ederek oğlunu karaya indirdi. Sonra yanında oğlu olmadan açıldı denize. Derin bir sarsıntıya uğrayan Stefano, teknenin son direği gözden yitene dek kıyıda bekledi. Limanı kapatan mendireğin ötesinde deniz bomboştu. Ama dikkatle baktığında Stefano, aralıksız suya batıp çıkan kara noktayı seçebiliyordu: Bu “onun” Colombre’siydi, bir aşağı bir yukarı yüzerek ısrarla bekliyordu.

O günden sonra karşısına çıkan tüm gerekçeler onu deniz arzusundan uzaklaştırdı. Babası onu denizden yüzlerce kilometre uzaklıktaki bir okula yazdırdı. Yeni çevresiyle oyalanan Stefano bir süre denizdeki canavarı aklına getirmedi. Gene de yaz tatili için evine döner dönmez ilk serbest kaldığı anda deniz kenarına koştu ve mendireğin ucuna gitti; gereksiz olduğunu bilse de kontrol etmek için gözlerini denize dikti. Babasının anlattıklarının doğru olduğuna inanmasına karşın Colombre’nin onu izlemekten vazgeçmiş olacağını düşünüyordu.

Ne var ki Stefano’nun yüreği ağzına geliverdi. Mendirekten iki-üç yüz metre ileride, açık denizde o lanet balık hâlâ yavaş yavaş bir aşağı bir yukarı yüzüyor; yüzünü arada sırada sudan çıkarıyor ve karaya çeviriyor; sanki Stefano Roi’nin gelip gelmeyeceğini anlamaya çalışıyordu. Böylelikle gece gündüz onu bekleyen düşman bir yaratık düşüncesi Stefano’da gizli bir takıntı halini aldı. Uzaklardaki kentteyken bile gece yarısı huzursuzluk içinde uyanıveriyordu. Evet şimdi güvendeydi ve balıkla arasında yüzlerce kilometre toprak vardı; gene de ovaların, ormanların, dağların ötesinde köpekbalığı onu beklemekteydi. O en uzaktaki kıtaya bile gitse Colombre oraya en yakın denize yüzer, kaderin oyuncaklarından biri olan bu sonsuz inatla onu beklerdi.

Ciddi ve istekli bir çocuk olan Stefano eğitimini ba- şarılı biçimde sürdürdü ve büyüyüp adam olunca o kentin büyük iş merkezlerinden birinde saygın ve kazançlı bir iş edindi. Bu arada babası bir hastalık nedeniyle öldü, o güzelim yelkenli dul karısı tarafından satıldı ve oğlu hatırı sayılır bir mirasa kondu. İş, dostluklar, eğlenceler, ilk aşklar: Stefano artık kendine bir hayat kurmuştu; ne var ki Colombre’nin düşüncesi onu acımasız ama büyü- lü bir serap gibi izlemeyi sürdürüyor, üstelik solup gideceğine daha da ısrarlı bir hal alıyordu.

Çalışmayla geçen hareketli ve huzurlu bir yaşam büyük bir doyum sağlar, ne var ki derin uçurumun çekiciliği daha heyecan vericidir. Stefano tam yirmi iki yaşı- na bastığı gün kentteki arkadaşlarıyla vedalaştı, işinden istifa etti ve doğduğu kente dönerek annesine, baba mesleğini sürdürmekte kararlı olduğunu bildirdi. Stefano annesine gizemli köpekbalığından hiç söz etmediğinden kadıncağız oğlunun bu kararını sevinçle karşıladı. Oğlunun denizleri terk ederek kente çekilmesini aile geleneklerine bir ihanet saydığından şimdiye dek için için üzü- lüp kederlenmişti.

Stefano denizcilik niteliklerini, zorluklara dayanışı- nı, ruhunun huzursuzluğunu sınayıp denizlere açıldı. Gidiyor, gidiyor, denizlerde dört dönüyordu ve hava ister iyi ister fırtınalı olsun, teknesinin ardında bıraktığı izde gece gündüz onu izleyen Colombre’yi görüyordu. Bunun kendisinin laneti olduğunu biliyor ama özellikle bu nedenle ondan ayrılma gücünü kendinde bulamıyordu. Üstelik teknede ondan başka bu inatçı köpekbalığını gören olmuyordu.

Arada sırada teknenin arkasında köpüren suları işaret ederek arkadaşlarına, “Şurada bir şey görmüyor musunuz?” diye soruyordu.
“Hayır, hiçbir şey görmüyoruz. Neden soruyorsun?”
diyorlardı.
“Bilmem. Sanki bana…”
Arkadaşları gülüşerek ve tahtaya vurarak, “Yoksa bir Colombre görüyor olmayasın?” diyorlardı.
“Neden gülüyorsunuz? Neden tahtaya vuruyorsunuz?”
“Çünkü Colombre asla bağışlamayan bir canavardır.
Eğer bu gemiyi izlemeye başlarsa içimizden birinin sonu geldi demektir.”

Stefano ondan çekinmiyordu. Bir an bile peşini bırakmayan tehdit onun denize olan tutkusunu kamçılıyor, mücadele ve tehlike anlarında güçlenmesini sağlıyordu. Mesleğinin iyice ehli olduğuna inandığı zaman, babasından kalan birikimle kendine küçük bir yük gemisi satın aldı ve kaptanı oldu. Bir dizi bereketli sefer sonucunda kazandığı parayla gerçek bir şilep sahibi oldu ve daha ihtiraslı hedeflere yöneldi. Ama ne başarılar ne kazandığı milyonlar ruhundaki bu daimi huzursuzluğu silmeye yetiyordu; üstelik gemisini satıp karaya çekilmeyi ve başka işlere yönelmeyi aklına bile getirmiyordu. Tek düşündüğü denizlerde dolaşmaktı. Uzun seferler sonunda herhangi bir limanda karaya ayak bastığı anda yeniden denize açılmak için sabırsızlanmaya başlıyordu. Orada onu bekleyen bir Colombre olduğunu ve Colombre’nin mahvolmakla eşanlama geldiğini çok iyi biliyordu. Bunun önemi yoktu. Dizginlenemeyen bir tutku onu bir okyanustan ötekine sürükleyip duruyordu.

Derken, günün birinde Stefano ansızın yaşlandığını, çok çok yaşlandığını fark etti; çevresindeki kimse onun böyle bir servete sahip olmasına karşın neden hâlâ bu lanet olası denizcilik hayatından elini eteğini çekmediğini anlayamıyordu. Yaşlıydı ve pek mutsuzdu; çünkü bü- tün ömrünü bir düşmandan kaçış uğruna denizlerde harcamıştı.

Related Articles

Hatay İle İlgili Atasözleri

admin

İstanbul İle İlgili Bilmeceler

admin

Orhan Kemal Dünya Evi Romanı Özeti

admin