ÇIKMAZDA, Necati Tosuner’in hikâye kitabı (1969)
İçindeki sekiz hikâyenin hepsinde yazar, bir eksik adam saplantısı içinde, çocukluk yıllarından gençliğine doğru, yaşama gücünü parça parça nasıl yitirmiş olduğunu; isyandan tevekküle, ya da aksi, geçerek ne gibi bunalımlar duyduğunu anlatır: İkinci Dünya Savaşı başlarken, bir kentin dış mahallelerinden birinde küçük bir eve, ufak bir memur oğlu olarak doğmuş, üç yaşındayken salıncaktan düşüp sakat kalmış, liseyi bitirip yüksek öğrenim yapmaya İstanbul’a gelince kamburluğunun bilinci, aşksızlıklarla, onda gitgide bir azap halini almıştır (Eksik Adam Çizgileri). Yirmi yaşında, koltuk değneği kullanmaya mecbur ve mahkûm, sakat bir kızla karşılaştırır kendisini. Benzerlerini, daha kötü durumda olanları düşünmek bile teselli edemez onu; tedavi için yabana bir ülkeye gitmişse de, sonuçtan ümitsizdir (Kurtulmak). Üç gün önce geldiği yabancı kentte bir köprü üstünde (Pont Marie Üstünde) çaresizliğini olanca boyutlarıyla yaşar. Ağabeyi hikâyesinde gene İstanbul’dadır; bir cami yanındaki çınar altında, yazlık kahvede, insanlardan uzak, boşlukta, münvezi saatlere gömülür. Ayakkabılarını boyattığı bir boyacı “Abim de senin gibiydi” diyerek para almaz ondan. Bir geneleve gitmesi, bunalımlarından biraz olsun kurtarır onu (Düğüm). Sevilmeyecektir, sevmeye özenir, deniz kıyılarında kendi kendine dertleşir hep (Çıkmazda). Kendisini, yirmi beş yaşının keskinleşen duyarlığında “sakatlığını, sırtındaki çıkıntıyı” unutamadığı için Çamura Yatmış Biri olarak görür. Sonuncu hikâye Birtakım Şeyler Gibi’de içinden bir ses onu boyuna, odun depolan önünde vınıltıyla işleyen bıçkılara doğru iter: Kendini bıçkıya atıp, kamburunu kesebilse rahatlayacak, acınmaktan, hor görülmekten kurtulacak, herkeslere “Ben de sizin gibiyim!” diyebilecektir.
Çıkmazda Kitabı Özeti