Kim, nefes kesici, güzeller güzeli bir manken ve Hawaii’deki bir moda çekimi sırasında ortadan kayboluyor. Endişeden deliye dönen anne babası, olayı bizzat araştırmak için Hawaii’ye geliyor ama onları bekleyen dehşetten tamamen habersizler.
L.A. Times muhabiri Ben Hawkins, kendi araştırmasını yürütürken hem kurbana yardım etmenin, hem de yeni çoksatarı için konu bulmanın derdinde. Ben, Kim’i kaçıran kişiyle ilgili hiçbir ipucu elde edemeyince eve eli boş dönüyor. Ama tam kabus bitti derken şok edici bir konuk onu şeytanla reddetmesi imkânsız bir anlaşma yapmaya zorluyor.
Dehşetin ve tutkunun romanı Bikini’yi okurken kalbiniz yerinden fırlayacak, güzelliğin korkuyla gölgelenişine, cennetin nasıl tarifsiz bir dehşet cehennemine dönüştüğüne şahit olacaksınız.
“Patterson asla ama asla hayal kırıklığına uğratmıyor.”
-USA TODAY Larry King
“Patterson soluksuz okunacak kitaplar yazmak konusunda gerçek bir uzman
-Chicago Sun-Times
“Hedefi on ikiden vuran adam.”
-Time Lev Grossman
Bilmek islemediğim şeyler biliyorum
Gerçek bir psikopat cani, günlük hayatınızda her zaman rastladığınız sıradan katillere benzemez. O bir içki dükkanına dalıp silahındaki tüm kurşunlan talihsiz tezgahtarın üzerine boşaltan soyguncudan, bir borsa simsarının kafasını uçuran adamdan ve kendisini gerçekten ya da hayalinde aldatan karısını boğan kocadan çok farklıdır.
Psikopatlar aşk. korku, öfke ya da nefretle hareket etmez. Onlar böylesi duygulara çok uzaktır.
Hatla İnanın, hiçbir şey hissetmezler.
Gacy. Bundy, Dahmer. BTK ve katiller liginin diğer yıldızları birbirinden tamamen bağımsızdır ama hepsi de tinsel zevkleri ve öldürmenin verdiği hazla doğru yoldan sapmıştır. Eğer otuz genç kadını öldürdüğünü itiraf eden Ted Bundy’nin gözlerinde pişmanlık gördügünü düşünüyorsanız yanılıyorsunuz Çünkü bir psikopatı diğer kaleciden ayıran en önemli özellik, hiçbir şeyi takmamasıdır. Ne kurbanların hayatlarıyla ilgilenirler nede ölümleriyle
Ama psikopatlar kolayca numara yapar. Bize insani duygular hissedebildiklerini gösterir ve aklımızı çelerler. Ve bir kere öldürmeye başladılar mı, bir daha hiçbir sınır, tabu ya da engel tanımazlar.
Fakat bu ‘şaşırtmaca’ isteği, şehvet ve aklıkları keyifle sonunda körelir, kendilerince kurdukları düzeni bir noktada mahvederler.
Hata yaparlar.
2007 yılının ilkbaharında, mayo ve bikini modeli Kim McDaniels’ın Hawaii’de bir kumsaldan kaçırılması olayım hatırlarsınız. Fidye istenmedi. Yerel polis yavaş ve kibirli davrandı. Kimse bu güzel ve yetenekli genç kadını kimin kaçırdığını bilmiyordu ve olayın hiç şahidi yoktu
O sıralar, gizemli öyküler yazmaya merak salan bir polis eskisiydim. Ama son kitabım neredeyse piyasaya çıktığı gün seri sonu raflarına düşmüştü. Yapabileceğim en iyi şey, ucuz piyasa romanları yazmaktı.
Bir yandan da L.A. Times için suç muhabirliği yapıyordum. Sonuçta, yazar Michael Connelly de onu şöhret ve başarıya kavuşturan yola buradan başlamıştı
Kimin kayboluşundan yirmi dört saat sonra, bir cuma gecesi çalışma masamın basındaydım. Yine rutin bir araba kazasının trajik Öyküsünü yazıyordum ki, editörüm Daniel Aronstein tepemde dikilip masama bir Maui uçak bileti fırlattı
Kırkıma yaklaşıyordum, cinayet mahalli görmekten hissizleşmiştim ve beni yeniden hayata bağlayacak bir kitap yazma hayaline takılıp kalmıştım. Bu takıntı, güzel bir gelecek için giderek kaybolan ümitlerimi tamamen yitirmeme sebep olacak gibi görünüyordu.
Fırsatın ayağıma geldiğini fark etmemiştim bile.
Aronstein’in bana verdiği Hawaii biletinin ne anlama geldiğini ilk basta anlayamadım. Bunun, sonu bir yere varmayacak bos yıldızlı bir is olacağını sandım. Aklımda okyanusa bakan barlar ve yan çıplak kızlar vardı. Ben diğer gazetecilerle mücadele ederken LA Times da para musluklarını açık tutacaktı.
O uçak biletini aldım ve kariyerimin en büyük öyküsüne doğru yola çıktım
Kim McDaniels’in kaçırılması, raf ömrünün ne kadar olacağım bilmediğimiz yeni ve bomba bir olaydı. Wailca Printess’ın dışındaki polis kordonunun önünde bir şeyler öğrenmek için beklemen gazeteciler kalabalığına karıştığımda. gezegendeki tüm haber kaynaklarının hikayeyi araştırmaya çoktan bağladığını gördüm.
Önce tam bir gazeteci gibi düşündüm ve Kimin içkiyi fa/la kaçırdığını, birtakım pisliklerin ona tecavüz ettiğini, sonra da susturmak için onu öldürdüklerini sandım. Bizim Kayıp Güzel” biriki halta manşetleri süsleyecek, sonra da ön .sayfayı başka bir ünlünün skandali ya da Ulusal Güvenlik Teşkilatıyla ilgili haberler ele geçirecekti.
Ama vesveseye kapılmıştım bir kere ve olayı en ince ayrıntısına kadar araştıracak maddi desteğim ele vardı Dolayısıyla da aşağılık ve ilgi çekici bir cinayet aleminin ta dibine kadar indim.
Ve hayal gücü geniş bir psikopat katil tarafından seçilince, aniden hikayenin bir parçası olu verdim.
Bu kitap; yetenekli, anlaşılması ve yakalanması zor, kendi tabiriyle ‘birinci sınıf bir canavarın, Henri Benoit’nın gerçek hikayesini anlatıyor. Henri’nin de söylediği gibi, Kartndeşenjack bile böyle öldürmeyi asla hayal edemezdi.
Aylardır gözlerden uzak bir yerdeyim ve Henri’nin hikayesini kaleme alıyorum. Burada sürekli elektrik kesintisi olduğu için daktiloya bile alıştım.
Yazmaya başladıktan bir Süre sonra Google’a ihtiyacım olmadığını keşfettim, çünkü ses kayıtlarımda, notlarımda ve gazete küpürlerinde bulamadığım şeyler zihnime kazınmıştı.
‘Bikini’ bilinen tüm normları yıkan, eşi benzeri görülmemiş bir seri katilin Öyküsüdür. Bu kitabı yazarken bazen hayal gücümü kullanmak zorunda kaldım, çünkü Henri’nin ya da kurbanlarının aklından neler geçtiğini tam olarak bilemezdim.
Ama bu noktaya fazla takılmayın, zira Henri’nin bana kendi cümleleriyle anlattıkları kesin olarak kanıtlandı Ve gerçekler doğruyu söyler. Ve gerçek, tıpkı benim gibi, size de kafayı yedirecek.
Benjamin L. Hawkins Mayıs 2009
1
Kalçasını bir yere tak diye vurunca kendine gelen Kim McDaniels’ın üzerinde mavibeyaz çizgili bir juicy Couture mini elbise vardı ve ayaklan çıplaktı Karanlıkta gözlerini açtı ve zihnini toparlamaya çalıştı.
Neredeydi? Neler oluyordu?
Kafasını örten battaniyeyle boğuşup nihayet yüzünü açmayı başardığında iki şey farketti. Elleri ve ayakları bağlıydı ve dar bir bölmeye tıkılmıştı.
Başka bir darbeyle sarsılınca bağırdı. “Hey.1″
Haykırışı, o boğucu yerde yankılanan motorun gürültüsüne karışıp kayboldu. Kim bir arabanın bagajında olduğunu anladı. Ama bunun hiçbir anlamı yoktu. ‘Uyan dedi kendi kendine.
Ama zaten uyanıktı ve sarsıntıları gerçekten hissediyordu. El bileklerindeki naylon ipten kurtulmaya çalıştı………