Aşk mı, intikam mı?
Violet sirkte keman çalıp dans ederek hayatını kazanan, kör genç bir kızdır.
Ama koku alma duyusu öylesine gelişmiştir ki insanları, nesneleri ve hayvanları sadece kokularından hiç yanılmadan ayırt edebilir.
Çingeneler tarafından büyütülen Violet’ın tek amacı babasının katili olduğunu düşündüğü vampiri, İsmail’i bulup intikam almaktır.
İsmail’i bulmak için geldiği Londra’da vampirlerin lideri Patrick James Bruce’a âşık olur. Violet kokusundan Patrick’in kan içici olduğunu anlar ama yine de ona karşı koyamaz.
İsmail ile Patrick’in yakın arkadaş olduklarını öğrendiğinde Violet’ın bir karar vermesi gerekecektir.
Giriş
“Amma da beklettin beni.” Violet, Leydi D.’nin sesini mutfak kapısının ardında duyunca, apar topar masanın altına gizlendi.
“Şşs!” Küçük kız karşısında duran eski püskü oyuncak bebeğe bakıp parmağını usulca dudaklarına götürdü. “Bess, lütfen sessiz ol” dedi. “Annemin ayakaltında dolaşmamızı istemediğini biliyorsun!” Oyuncak bebeğinin soluk renkli parmaklarını sıktı. Ayak sesleri yaklaşırken gözlerini sımsıkı yumdu.
Annesi büyük mutfağa girdikten sonra “Aradığım kişileri buldun mu?” diye sordu.
Bir erkek “Evet” diye yanıt verdi. Adamın sesinden kibar biri olduğu anlaşılıyordu. Violet’in kalbi aniden küt küt atmaya başladı. Bu adam babası olabilir miydi?
Merakına yenilerek, gözlerini açıp onlara baktı. Gizlendiği yerden sadece annesinin bordo renkli elbisesinin eteğini ve bir çift cilalı siyah çizmeyi görebiliyordu.
“James Atholl, Anne Langdon, Peter…”
Violet daha önce hiç duymadığı bu isimleri adamın arka arkaya saymasını dinledi. Adam konuşurken çizmeler yer değiştirdiği halde, annesi yerinden hiç kıpırdamamıştı. Violet azıcık kayıp nefes almaktan bile çekinerek kafasını öne doğru uzattı. Babası olabilecek bu adamı görme isteği, yakalanma korkusuna ağır basmıştı. Annesi onu oracıkta görse, öfkeden deliye dönerdi. Violet muhtemelen tıpkı birkaç ay önce annesi eve döndüğündeki gibi cezalandırılırdı.
Leydi D. “Ya İsmail?” diye sordu.
Adam güldü. Tabii ya, ona kalayı taktığım nasıl unutabilirim?” dedi. “Ne yazık ki kendisi şu anda yurtdışında. Er ya da geç geri döneceğine eminim.” Annesinin etekleri bir ileri bir geri hareket ediyordu. “O halde, burada işimiz bitti. Artık gidebilirsin. Ha, unutmadan… Sakın hizmetkârlarınım yanına yanaşma. Sırf susuzluğuna gem vuramadın diye yeni hizmetkârlar almak istemiyorum.”
Violet büyük bir hayal kırıklığıyla, adamın gitmek üzere olduğunu fark etti! Tüm cesaretini toplayıp masanın ucuna kadar süründü. Basım kaldırıp adamın kim olduğuna bakmak üzereydi ki Bess yere düştü. Oyuncak bebeğin porselen bası büyük bir gürültüyle yere çarptı.
Violet dehşet içinde gözlerini bir kez daha sımsıkı yumdu. o anda görünmez İmayı, annesinin o sesi duymamış olmasını diliyordu.
Bir an için mutfağı ürkütücü bir sessizlik kapladı. Sonra adam tekrar konuştu.
“Çocuğun icabına bala ver.”
Leydi ü.’nin etekleri parmaklarına değip de adam mutfaktan çıkınca, Violet’ın yüreği ağzına geldi. Eyvahlar olsun. Başı fena halde dertteydi.
“Hemen masanın altından çık bakalım!”
Annesinin emrini duyan yedi yaşındaki küçük kız paldır küldür gizlendiği yerden çıktı. Siyah saç Örgüleri utançtan kıpkırmızı kesilen yanaldanım değiyordu.
Leydi D. “Ne işin var orada?” diye sordu. Annesinin ona kızdığı her halinden belliydi. Ama Violet minnetle annesinin en azından ona bağı mı adı ğuu ya da kemeriyle onu dövmediğini düşündü.
Violet elindeki bebeği annesine uzatarak “Ben… ben sadece Boss’le uyuyordum” dedi.
“Anlıyorum.” Annesi artık o kadar da öfkeli görünmüyordu. Her zaman zalimlik okunan gözlerinde neredeyse sevecenlik vardı. Violet cesaretini toplayıp merak ettiği o soruyu sordu.
“O adam babam mıydı Leydi D.?”
Annesinin suratı bir anda öfkeyle gerildi. Sonra öfkesi aniden belirdiği gibi, gözkapaklarının ardında ortadan kayboldu.
“Gel otur şuraya. Sana bir hikâye anlatacağım.” Leydi D. küçük kıza bir sandalyeye oturmasını işaret ederken gülümsedi. Violet gıkım bile çıkarmadan yerine oturdu. Aklı karışmıştı. Annesi onu cezalandırmayacak mıydı? Leydi D. ona sevecenlikle bakıyordu.
“Sanırım babanın nerede olduğunu merak ediyorsun.”
Violet annesinin hiç bu denli yumuşak bir ses tonuyla konuştuğunu duymamıştı. Sesi neredeyse iyi yürekli birinin sesini andırıyordu. Kim bilir, belki de Leydi D. iyi yürekli bir kadındı. Bunu bilmiyordu, çünkü onu hayatında sadece birkaç kez görmüştü. Leydi D. malikânede olduğunda hizmetkârlar Violet’i merdivenlerin altındaki odada saklar, annesinin karşısına çıkarmamaya özen gösterirlerdi.
Belki de annesinin yumuşak bir ses tonuyla konuşması, artık onu sevdiği manasına geliyordu. Bu öylesine güzel, öylesine içini ısıtan bir düşünceydi ki Violet. kendisinde bir kez daha konuşacak cesareti buldu.
“Evet. hanımefendi.”
Leydi D. masanın üstüne kocaman bir kova koyarken “Hayır Evladım, bana anne demelisin” diye onu azarladı. “Haydi, şimdi bana yardım el de kovayı suyla dolduralım.”
Violet hemen annesinin işleğini yerine getirmek üzere ayağa fırlayıp “Peki, anne” dedi.
Leydi D. üst raflardan birinden bir kavanoz alıp Violet’a tekrar yerine oturmasını işaret etti.
Bu adam baban değildi canım” dedi.
Violet yerine oturup Bess’i kucakladı Sonra da başım hevesle tamam dercesine salladı. Hiç bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Ne kadar da aptaldı. Az önce neredeyse bir budala gibi ağlayacaktı.
“Baban çok iyi bir adamdı Kininim ki seni tamsa çok severdi.” Leydi D. kavanozun içindeki beyaz tozdan bir kasık alıp suyun içine attı. “Tabii ölmeseydi demek istedim” dedi.
Violet’ın nefesi kesikli. Az önce içini kaplayan o mutluluk hissi bir anda yok oluvermişti. Babasını hiç tanımamıştı, ama onu sık sık hayalinde canlandırmıştı. O, güçlü ve uzun boylu bir adamdı. Onu severdi… Ama şimdi onun öldüğünü öğreniyordu.
“Ba… babam nasıl öldü anne?”
Leydi D. bakışlarını nefret bürümeden önce, bir kaşıkla beyaz tozu suyun içinde eriterek karışıma göz attı. “Baban, İsmail isimli bir adam tarafından öldürüldü” dedi. “Ama ne o bu işten sıyrılacak ne de sen! Seni pis casus! BENİ gözetleyerek bir yere varabileceğini mi sandın?”
Violet dehşet içinde ayağa fırladı, ama Leydi D, onu saçlarından yakalayıp başını bulanık suyun içine soktu. Suratı yanıyordu! Su gözlerini yakıyordu! Violet çılgınlar gibi debelenmeye başladı. Çaresizlik içinde annesinin elinden kurtulmaya çalışırken Bess’i yere düşürdü.
Leydi D. küçük kızan başını suya sokup “Seni beş para etmez pislik parçası!” diye bağırdı. “Seni şeytan tohumu! Şimdi git de İsmail’e bunun için teşekkür et bakalım!”
Gözleri alev alev yanan Violet çığlık atmaya çalıştı. Su bir anda ağzına dolup bütün boğazını yaktı. Su, her yanını, ama her yanını yakıyordu!
Sonra, Leydi D. başını sudan çıkardı.
Annesi Violet’ın başını ahşap mutfak masasına bastırırken, küçük kızın narin bedeni öksürüklerle sarsıldı.
“Şimdi o güzelim gözlerini aç seni sıçan. Bak bakalım, şimdi beni gözetleyebiliyor musun?”
violet hıçkırıklarına mâni olamadan gözlerini açtı.
Gördüğü tek şey, zifiri karanlıktı.
Inverness’in kenar mahalleleri…
İskoç dağlarının üstünde haşin mi haşin bir rüzgâr esiyordu. Arasıra hercai ayın aydınlattığı karanlık ansızın daha da koyulaşıyordu. Kuzey İskoçya’nın heybetli dağlan suspus olmuş, yaklaşmakta olan Artmayı bekliyordu. Etrafı saran derin sessizliği sadece bir keman sesi deliyordu.
Kızın kolları kemanın üstünde bir aşağı bir yukarı hareket ediyor, yay gergin tellerin üstünde geziniyor, eleğinin kıvrımları çıplak bacaklarını okşuyordu. Müzik öfkeli havaya meydan okurcasına, bir an önce karın başlamasını istiyormuş gibi şiddetlendi. Gözleri ışıl ışıl ışıldayan, damarlarında müthiş bir enerjiyle coşup taşan birkaç Çingene yakınlardaki kütüklerin üstüne oturmuştu.
Kız aniden hareket etmeye başladı. Ayakları müziğin ritmine göre yeri dövüyor, bedeni insanın zihnine kazınan bir melodiyle kıvrılıyordu. Tiz notalar dinleyicilerin tüylerini ürpertmişti; bu. yürek yarasını anlatan tutku dolu bir şarkıydı.
Bir adam aniden ayağa fırlayarak kızın coşkun müziğine eşlik etmeye koyuldu. Adam ona doğru bir adını attı, ama kız hemen geri çekildi. Kederli dünyasında kimseye yer yoktu. Bunu adama ancak kemanından yayılan öfkeli notalarla anlatabilirdi.
Derken, ateşin öte yanından bir tef sesi duyuldu. Kız ellerini başının üstüne kaldırıp olduğu yerde dönmeye başladı. Diğer Çingeneler çalgılarını kapıp müziğe eşlik etmek üzere ayaklandılar. Buz tutmuş zeminde gölgeler ustalıkla dans ederken, serpiştirmeye başlayan kanın farkında bile değillerdi….