Kitap ÖzetleriRoman özetleri

İşlemenin Ortaya Çıkışı

İşleme Nasıl Ortaya Çıkmıştır

İşleme, iki ayrı kumaşı birbirine ekleme yolu aranırken ortaya çıkmıştır. İki ayrı kumaş parçasının birbirine dekorasyon maksadıyla birleştirilmesi dikişli süslemeyi doğurmuştur. İşleme sanatını ortaya çıkaran sebeplerden biri de dikilen kumaşların kenarlarından atmasını önleyecek bir pekiştirmeye ihtiyaç duyulması olmuştur, denilebilir.

Çeşitli işleme tekniklerini ortaya çıkaran, o uygarlığın dünya üzerindeki yeri, kültürü ve kullanılan malzemenin niteliğidir. Geriye kalan sadece işleme düşüncesidir. Tarih, yazı ile birlikte başlamıştır. İşlemenin ise ne zaman, nerede ortaya çıktığını kesinlikle söylemek mümkün değildir.

Eski çağlarda yaşayanlardan kalan örneklere göre Hitit Mısır, Mezopotamya, Asur, Iran, Yunan ve Anadolu uygarlıklarının çeşitli sanatları ile kaynağı olan Orta Asya’da bu görüşü doğrulayan pek çok eser ele geçirilmiştir.

MISIR:

Yazılı kaynaklara dayalı araştırmalar. Mısırlıların elbiselerinde konumuzla ilgili örnekler bulunduğunu göstermektedir. Kadınlarda, vücuda yapışık, uzun ve şeffaf kumaş üzerinde işlemeler veyahut doğrudan doğruya dokunmuş, kenarları geometri şekilleriyle süslü elbiseler görülmektedir.

İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan Milâttan sonra IV-VI yüzyıllardan kalma Kopt dokuma kumaş parçaları, bunlardan bazılarının üzerindeki işlemeler, kabartmalar ve püsküller de önemli işleme örnekleridir. Bunların beyaz ya da renkli ipliklerle yapılan püskül ve saçaklar olarak, özel dokumalar üzerine sonradan el ile işlendikleri görülmektedir.

MEZOPOTAMYA:

M Ö. 4.000′den başlayıp M.Ö. 330 yıllarına kadar süren ve batı sanatını etkileyen Mezopotamya uygarlığından da konumuzla ilgili eserler kalmış bulunuyor. Bunlardan bilhassa elbiseler üzerinde görülen süslemeler aydınlatıcıdır. Milâttan önce 2500 yıllarında  sümer kadınlarının elbiselerinin düz, uzun ve saçaklı olduğu görülür.

ASURLULAR:

M.Ö. 1000 yılından M.Ö. 612 yıllarına kadar süren Asur uygarlığının kalıntıları, kabartmalarda yer alan giyim eşyaları incelendiğinde, bunların kumaş değil, sanki metalden yapılmış gibi düz ve kıvrımsız oldukları görülmektedir. Ancak, süsleme ve işleme özellikleri hemen göze çarpmaktadır. Oysa Asurlularda dokumacılığın varlığı biliniyor. Nitekim o zaman Asur başkenti olan Ninova’daki Sargon sarayının kabul salonunun duvarında halı asılmak üzere konulmuş toprak kancalar bulunduğu görülmüştür. Bu kancalara takılan dokumalar düğümlü halılar değildi. Bunlar dokunmuş, örülmüş, işlenmiş aplike halılardı.

Kabartmalarda giysilerin madensi bir düzlük göstermesi, kıvrımsız oluşu Asurluların kumaşa biçim vermek yerine süslemeyi, bu arada işleme yapmayı istemelerindendir.

PERSLER:

İran’daki en önemli kalıntılar eski bir Elâm şehri olan Sus’-tadır. Sus Sarayının duvar frizleri bize konumuzla ilgili bilgi vermektedir. Daha sonraları Perslerin yaşadıkları bu yerlerdeki kalıntılarda bulunan kabartmalarda, oklu savaşçılar yandan birbirleri ardından yürür görünürler. Bu ka-bartmalardaki okçuların dar elbiseleri topuklarına kadar inmektedir. Elbiselerin kolları ise çok geniştir. Üzerinde sarı ve beyaz renkte nakışlar vardır.

HİTİTLER:

Yakın tarihteki Anadolu ve Türk işleme sanatını incelemeden önce, Anadolu’nun ilk halkından kalan sanat eserlerini gözden geçirmekte yarar vardır. Kalıntılar, dokumacılığın neolitik çağda Mısır’da ortaya çıktığını göstermekte ise de, bir süre önce yayınlanan bir araştırma Anadolu Uygarlığının daha da eski olduğunu, M.Ö. 7000 yılına dayandığını ortaya koymuştur.

Hitit Uygarlığının merkezi Alacahöyük’te ele geçen kenevir parçalarının dokunmuş kumaş kalıntıları oluşu, bunu doğrulamaktadır. Sözü edilen kenevir parçaları çok küçük ve incelemeye elverişli durumda olmadığından bunlarda işleme sanatıyla ilgili bir belirti bulunamıyor. Ancak dokumacılık bilindiğine göre bu dönemde işlemeciliğin ilkel de olsa var olması gerektiği düşünülebilir.

Etiler’in giyindikleri çuhadan elbiseler ve çamaşırlar, bir takım renklere boyanmış, saçaklar ve zengin resimlerle süslenmişti. İşleme resimleri arasında Frigya Kralı Midas’ın mezarının dış yüzünde görülen dört köşe motifle (CIVAS-TİKA) GAMALI HAÇ adı verilen dikkate değer sembol vardır.

FRİGYALILAR:

Anadolu’da Hitit’lerden sonra M.Ö. 1000 ve M.Ö. 700 yılları arasında yaşayan Frigler birçok sanat dallarının bulucusu idiler. Frigyalılarda, maden işçiliği, dokumacılık, tentene (tığ ile dantel) örücülüğü gibi sanatlar da gelişmişti. Bu sebeple eski Yunanlılar, Frigyalıları madenlere su vermek usulü ve tentene örme sanatının bulucusu saymışlardır.

Anadolu’nun eski Friglerin oturduğu bölgelerindeki köylerden toplanan çorap, tentene v.b. elişleri motifleri ile Frig, Hatti kültürüne ait benzerlik hayret verecek derecededir.

LİDYALILAR:

Friglerden sonra Anadolu’da yaşayan (M.Ö. 668 ve M.Ö. 585) Lidyalılar döneminde Sard, bilim ve sanat merkezi olmuştu. Bu şehrin yıkıntıları üzerinde Amerikalıların yaptıkları kazılarda, Lidya’mn sanatkârca işlenmiş ve boyanmış kumaşlarından, deri ve maden işlerinden örneklere rastlanmıştır.

ROMALILAR VE BİZANS:

Bugün oturmakta olduğumuz topraklarda Lidyalılardan sonra birçok uygarlıklar görülmekteyse de bunlar Anadolu kültürünü pek etkilememişlerdir. Bu durum Roma, dola-yısıyle Bizansa gelinceye dek sürmüştür. Bizans yayılıp kökleştikten sonra, burada karşılaştığı kültürle birleşerek yeni bir sanat meydana getirmiştir. Bizans işlemelerinin en eskisi olarak M.S. 501-542 yılına kadar Arles şehri Arşöveki bulunan Saint Cesaire’in elbiseleri ile Pallium’u gösterilir.

İtalya ve Fransa’da, «Meryemana’nın yüzörtüsü» gibi işleme örnekleri varsa da, bunlar arasında en ilgi çekici olanı Vatican’da Papa Leo III.’e ait olduğuna inanılan «Dalmatik» (Dolmaçya işi) adlı kıyafetlerin X. yy. veya XI. yy. başlarında yapılmış olduğu sanılmaktadır.

İRAN:

İran’da genellikle seccadeler, yatak örtüleri, duvar yaygıları, perdeler, masa örtüleri ve taşınabilir her şeye işleme yapıldığı günümüze kalan örneklerden anlaşılmaktadır. İslâm sanatlarında insan ve hayvan biçimleri az kullanıldığından İran işlemecileri, çiçek motiflerine eserlerinde çok yer vermişlerdir. Kuşlar ve bazı hayvanlar işlemelerde canlandırılmışsa da, karakteristik geleneklere göre kullanılan bitkisel motifler, sihirli bir görünüşe sokulmuş tabiî çiçek biçimleridir.

İran işlemeciliğinin tanınmasına işlemelerde çok ince tekniklerin kullanılmış olması yol açmıştır. Bu işlemeler üç ayrı teknikte meydana getirilmiştir. 1. Yama örgüsü 2. Atma işi 3. Kesme işi.

HİNDİSTAN:

Hindistan’da nakşın tarihi çok eskiye kadar gider. M.Ö. III. yüzyılda «Mohenjo Daro»daki kazılarda bulunan bronz iğnelerin işleme yapımında kullanıldığı anlaşılmıştır. XVI. yy. da Iran işleme sanatından etkilenen Hindistan’ın birçok bölgelerinde geleneksel köylü işlemelerine rastlanır. Kutch ve Kathiavvar işlemecileri saten kumaş üzerine zincir iğne tekniği ile işleme yapmışlardır. Dal ve çiçekli işleme örneklerine ise İran sanatının etkisi altında kalan bölgelerde rastlanır. Iran etkisinin söz konusu olmadığı yerlerde pulkâri işlemecileri ve kadınlar tarafından Pencap’ta yapılmış duvar panolarında geometrik biçimler kullanılmıştır.

ÇİN:

Çin işlemeleri çeşitli devrelerde, komşu ülkeleri ve ticaret yapılan İran gibi ülkeleri etkilemiştir. Tang sülâlesi döneminde (M.S. 618-906) Doğu Türkistan’da ilk işleme örneklerinden bazıları bulunmuştur. Ancak ilk işlemelerin biçim ve motiflerinin hangi tarihlere ait olduğunu kestirmek son derece güçtür. XVI. ve XVIII. yüzyıl işlemeleriyle ilgili kesin bilgiler elde edilebilmiştir.

JAPONYA:

Japon işleme sanatı, Çin işleme sanatına bağlı kalmıştır. Ancak Japon işlemesinde temel, hayali resimdir. XVII. ve XVIII. yy.ın Japon işleme örnekleri kadın kimonolarında

görülmektedir. XVII. yüzyıl işlemelerinde motiflerin özelliği büyük, kıvrımlı ve soyut oluşudur. Bu yüzyıldan sonra çiçek kompozisyonları, kitaplar, kayıklar gibi somut motifler kullanılmasına başlanmıştır.

Japon işlemeleri ipek ve altın iplikle yapılır. İplik bükümünden ayrılarak genellikle uzun ve yumuşak bir nakış gibi yayılır, onun üzerine ağ gibi diyagonal biçimde sarılırdı. Buna «Krioso» denilirdi ki, batıda dolgu işi denilen tekniğin eşidir.

Kaynakça : Ayten Sürür, Türk İşleme Sanatı (1976 İstanbul)

 

 

 

İşlemenin Ortaya Çıkışı

Related Articles

Mavi Sürgün Kitabı Özeti

admin

Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitap özeti

admin

Fare Kapanı Kitap Özeti