Roman özetleri

Hep Genç Kalacağım Kitap Özeti

İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür
ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi. Hep genç kalacağım.
Kitapta, Sabahattin Ali’nin ailesine, arkadaşlarına ve iş ortaklarına yazdığı mektuplarla , Sabahattin Ali’ye ailesi, Nazım Hikmet, Esat Adil Müstecaplıoğlu, Mehmet Ali Aybar, Mehmet Ali Cimcoz, Aziz Nesin, Melahat Togar, Ayşe Sıtkı İlhan, NihalAtsız, Cemal Kutay, Samim Kocagöz başta olmak üzere arkadaşları ve öğrencileri tarafından gönderilen, Markopaşa ve Yeni Dünya’nın kuruluşunda yazılan mektuplar ve resmi yazışmalar bulunmaktadır.
Bu mektupların Sabahattin Ali’nin edebi kimliğinin oluşumuna ışık tutan metinler olduğunu, okuduklarını, yazdıklarını ve yazacaklarını anlattığı mektupların yazarın notları olarak da okunabileceğini özellikle belirtilmelidir.
Hep Genç Kalacağım’da bir araya getirilen mektuplar sadece Sabahattin Ali’nin hayatına tanıklık etmekle kalmıyor, Cumhuriyet’in ilk on yılında Ankara’da yaşam, II. Dünya Savaşı’nın yarattığı ortam ve Türkiye’de giderek cadı avına dönüşen sol görüşlü kişilerin tutuklanması gibi pek çok olayla ilgili tanıklıklara da yer veriyor.

İçindekiler
1922 9
1928 • 13
1929 • 21
1930 • 61
1931  • 65
1932 • 113
1933 • 155
1934 • 235
1935 • 281
1936 • 313
1937 • 323
1938 • 349
1939 • 353
1940 • 359
1941  • 363
1943 • 383
1944 . 403
1945 • 419
1946 . 463
1947 • 497
1948 • 539

Önsöz
Sabahattin Ali’nin kırk bir yıllık kısa hayatından geriye çok sayıda mektup kalmıştır. Yıllarca sevdiklerinden ayrı yaşamak zorunda kalan Sabahattin Ali, özlemini bu mektuplarla gidermeye çalışmış, sevdikleri de mektuplannı karşılıksız bırakmamıştır. Onlardan uzak geçen günlerinde en Önemli dayanağı kendisine gelen mektuplar olmuştur.
Sabahattüı Aii, eşi Aliye Hanıma gönderdiği mektuplarda sık sık ~Bana uzun mektup yaz”, “Bana her hususta mufassal mektup yaz”, “Acele mtktup yaz” demektedir. Bu denli merakla ve heyecanla mektup bekleyen Sabahattin Ali, mektup yazmakta son derece cömerttir. Ayşe Sıtkı İlhan’ın yazdığı 4 Mayıs 1933 tarihli mektubunda “Mektuplarının birine cevap vereyim derken ikinci, üçüncü geldi,” demesinden Sabahattin Ali’nin sık sık mektup yazdığı anlaşılmaktadır.
Sabahattin Ali’nin eşi Aliye Ali tarafından saklanan evrakın bir parçası olan mektup ve kartlar Hep Genç Kalacağım’da tarihlerine göre Sabahattin Ali’nin yazdıkları ve Sabahattin Ali’ye gönderilenler şeklinde sıralanmıştır. Her yılın başında, Sabahattin Ali’nin hayatında, Türkiye’de ve dünyada olup bitenler hakkında kısaca bilgi verilmiştir. Tarihsiz olan mektup ve kartlar Sabahattin Ali’nin hayatıyla ilişkilendirilerek yazıldığı tahmin edilen yılın sonuna konmuştur.
Mektuplardan bazıları, daha Önce Filiz Ali Laslo ve Atilla Özkınmlı tararından yayımlanan Sabahattin Ali, (Cem Yayınları, İstanbul 1979) adlı kitapta yayımlanmıştır. Bu kitaptan alınan mektupların başına * konmuştur. Evrakın içinde bulunmayan ve daha önce yayımlanmış mektuplar da yayımlandıktan kaynaklar belirtilerek kitaba alınmıştır.
Mektuplarda yıpranma, yırtılma ve silikleşme nedeniyle okunamayan yerlere (…) konmuştur. Emin olunamayan sözcükler (?) ile gösterilmiştir. Yazılıp karalanan sözcükler ve cümlelerden okunabilenler ….

1922
• Ailesi Edremit’te yaşayan Sabahattin Ali, Edremit İptidai Mektebi’ni bitirdikten sonra bu yılın sonbaharında Balıkesir Dârü’lMuallimi’ne {öğretmen Okulu) başlamıştır.

19 Şubat 1338 (1922) Oğlum Sabahattin,
Oğlum 8 Şubat 38 1922) tarihli mektubunu on gün sonra aldık. Peder ve validen Ayvalık’a naklettiklerini tabii baban da yazmıştır. Buraya Rifat [Ali Ertüzün] Bey1 gelmiş idi. Babanı kandırdı. Birlikte Ayvalık’a gittiler ve gider iken usulen oraca bir hane ve dükkân verilmesi için kumandanlıktan ve kaymakamlıktan muameleli kâğıt da yaptırmıştı. Güzel hem de gayet güzel bir hane aldı ve kendisi de Pelitköylü Mehmet Bey’in vekili yani Mehmet Bey Ayvalık aşarından hisse almış. Onun vekili olarak aşara nezaret ediyor. Başka iş de yapıyor. Ve inşallah orada daha rahat vakit geçireceklerdir. Yirmi gün evvel de valideni ve Fikret’i eşyalarınız ile gönderdim. Validen arzusu veçhile gene güzel konağa nail oldu. Artık rahat rahat otursun biz de bakalım biraz kendimizi dinleyelim.
Dayından mektup aldım. Senin mektup yazdığını bildiriyor. Mebus beyler de söylemişler. Sabahattin artık bizden ziyade dayına müracaat et. Her şeyi ondan iste. Benim maaşını vermediğimi yazıyorsun. Ben mahiye yüz elli kuruş babana vereceğim. Veriyorum. Bendeki maaşını babandan iste ki o da veriyor zannederim. Sonra idarene gayret eyle oğlum bizim halimiz de malum hele ben de bu sene pek rahatsız vakit geçiriyorum. Sıkıntı ile ayaklarımda birtakım çıbanlar, kabalar da hasıl olur. Çok rahatsızlık veriyor. Hem de yaz (…) efendi babam yazıyor beni sen idare edeceksin. Bakacaksın paramı sen göndereceksin de sen de çalış ölünceye, adam oluncaya kadar çalış, bak dayın için 7 Şubat tarihli Yeniğim gazetesinde ihtiyat zabiti İbrahim Efendi isminde bir zat üç senedir mide hastalığı iyi olduğunu (…) Hastanesi etıbbasından Rifat Bey az müddet zarfında tedavi ettiği için alenen teşekkür yazıyor. Mebus beyler de gördün ya ne kadar bize iltifat ettiler.
Dayının hatırı için çalış, büyük muallim âlim ol inşallah, artık bizzat dua oğlum. Şimdiye kadar göndermediğin için kızmıyordum. Gönenli arkadaşların efendileri var ise benden selam söyle. Onlar da senin öz hemşerilerin çünkü sen de Gönen’in Bostan karyesinden olduğunu anlat. Bizim orada malımız evimiz var de. Pek çok selam eder, gözlerinden öper, epey kısa mektup yazacaktı artık ben yazıyorum. Akrabalarımızın cümlesi afiyette olup onların da cümlesi başka başka selam (eder] gözlerinden öperler. Senin selam yazdığın için çok memnun oldular.

Büyükpederin
Mütekaid Yüzbaşı
Mehmet

1928
•   Sabahattin Ali, açılan sınavı kazanarak Maarif Vekaleti tarafından Almanyaya gönderildi.Deutsches institut für Auslander’den sonra Polsdam yalanlarında Templin’de zoachimstaler Gymnasium’a devam etti.
*   Latin alfabesinden oluşan yeni Türk alfabesi kabul edildi.

Dijon,26. 1. 1928 Sabahattin,
Hay Allah cezanı versin. Nereden çıktın böyle. Bir gün mektebe geliyorum, bir de bakıyorum ki bir kart Almanya’dan… Almanya’da hiç de tanıdığım yok nihayet imzan. Yahu senin Almanya’da ne işin var. Hatırımda kaldığına göre bir kelime Almanca bilmezsin. Fransa’da bulunmaklığın daha ziyade yakışık alırdı. Ne zaman geldin? Ne şekilde geldin? Ne vaziyettesin? Almanya ile aran iyi mi? Can sıkıntısı lisan bilmemekliğinden mi ileri geliyor? Bunları bana yaz. Gördün mü bir yığın sual sana.
Sadiye Hanım ile bir zaman mektup teati ediyorduk. Nihayet son mektubu ben göndermek faziletinde bulundum. Fakat cevap alamadım. Tabii cevap alamadığım içindir ki bu son mektup oldu. Tabii bıraktım. Israr etmedim. Kim bilir belki bir mani zuhur etmiştir. Neyse…
Şiir yazmaz olur muyum hiç? Nasıl yemek yemek, nasıl su içmek benim için tabiî ve zaruri bir ihtiyaç ise şiir yazmak da aynı zaruri şerait altında anbean bastıran bir ihtiyaçtır benim için. Onları Hayat’ta neşrediyorum. Şimdiye kadar dört tanesi intişar etti.
Yoksa size Hayat göndermiyorlar mı? Ben gelir gelmez müfettişe, vekâlete yazdım çizdim. Sayemde bütün Fransa’daki Türk talebesine bedava Hayat mecmuası gönderiliyor hem muntazaman.
Şimdiye kadar “Dijon”, “Nasıl Döneceğim”, “Yılbaşı”. “Opera” adlı şiirlerim Hayat’ta intişar etti. Bir tane de Servet i Fünun’da: “Deniz Tutması”. Yazılmış ve gönderilmişlerden: “Kanal”. “Yatakhane ve Saatler”, “Daüssıla”, “Şatolar”, “İntihar… ilh.”
Pek o kadar İstanbul’daki gibi velut değilim fakat yazdıklarımın biraz daha başka olduğunu kendim hissediyor gibiyim. İhtimal aklanıyorum. Samimi bir şekilde tenkit edilmek isterim. Bu senin tarafından da olabilirdi. Fakat bütün bu meşgale ara…………………………

Related Articles

Da Vinci Şifresi

admin

Erebos Kitap Özeti

Ankara İle İlgili Atasözleri

admin