ROMAN: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
YAZARI: Peyami Safa
KONUSU:Dizindeki bir kemik hastalığı nedeniyle yıllardır hastane koridorlarını aşındıran on beş yaşındaki küçük bir çocuğun acı dolu, bunalımlı tedavi sürecindeki tüm yalnızlığa rağmen hayata tutunma mücadelesi ve bu hengâmede devam eden umutsuz bir aşk hikâyesi.
KAHRAMANLAR: Hasta Çocuk, Annesi, Paşa, Yengesi, Nüzhet, Nurefşan, Doktor Ragıp, Doktor Mithat Bey
KAHRAMANLARIN ÖZELLİKLERİ:
Hasta Çocuk: Romanın başkahramanı ve aynı zamanda anlatıcısı olan 15 yaşlarında İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde annesiyle beraber yaşayan bir çocuktur. Bacağındaki hastalık nedeniyle yedi yıldır hastane köşelerinde sürekli acı çekmektedir. Bacağının kesilme korkusu onun hastane odasında psikolojisini iyice bozmuştur. Bu nedenle acı çeken, aşırı hassas, duyarlı, karamsar ve çekingen biri haline gelmiştir. İyileşme umuduyla türlü acılara katlanan, ümitleri peşinde rüyalar aleminde koşan birisidir. Uzaktan akrabaları olan on dokuz yaşındaki Nüzhet’le kısa süren bir gönül macerası ona hastalığını, çektiği acıları, mutsuzluğunu unutturup bir nebzede olsa hayata bağlasa da Doktor Ragıp’ın sevdiği kızı elinden almasıyla tekrar o sıkıntılı hayata yeniden dönmüştür.
Paşa: Altmış yaşını geçen Paşa, Hasta Çocuğun uzaktan akrabası, Nüzhet’in ise babasıdır. Disiplinli, yardım sever ve dediğim dedik, inatçı birisidir. Erenköy’de bir köşkte oturur. Gençliğinde Paris’te bulunmuştur. Fransızlara hayrandır. Hasta Çocuğa sürekli romanlar aldırarak bunları sesli bir şekilde okutur, maceralı ve eğlenceli olanları dinlemekten hoşlanırdı.
Nüzhet: Varlıklı bir ailenin 19 yaşındaki tek evladıdır. Ela gözlü ve kumral saçlıdır. Ailece çok şımarık yetiştirilmiştir. Çocukluktan hala kurtulamamış bir yapıya sahiptir. Uçarı, sorumsuz, eğlenceye düşkün bir tabiatı vardır. Yerinde duramayan, yaşam dolu, son derece hareketli birisidir.
Nurefşan: Köşkün hizmetçisidir. Romanda Hasta Çocuğun mutluluğu için elinden geleni yapmaya çalışır. Nüzhet’in Ragıp ile evleneceğini Hasta Çocuğa söyleyerek Nüzhet’in yalanını ortaya çıkarır.Nüzhet’in Doktor Ragıp ile evlenmesini hiç istemez, ama elinden de bir şey gelmez.
Yenge: Paşa’nın karısıdır. Hasta Çocuğa göstermelik de olsa bir şefkat gösteren, ama özünde acımasız olan bir kadındır. İçten pazarlıklıdır. Romandaki en büyük etkinliği kızı Nüzhet’i Doktor Ragıp ile evlendirmek istemesidir. Nüzhet ile Hasta Çocuğun yakınlaşmalarını önlemek için Hasta Çocuğun her tarafa hastalık bulaştırdığını söyler.
Doktor Ragıp:35 yaşlarında, uzun boylu, seyrek, ince ve sarı saçlı, kıvrak mavi gözlü, bakımlı, kendini çok iyi yetiştirmiş kültürlü bir doktordur. Hasta çocuğun tam zıddı olarak zengin, yakışıklı, sağlıklı ve kendine güvenen biridir. Fakat iç dünyası hasta çocuk kadar zengin değildir. Hesapçı, millî değerlerden uzaklaşmış, kurnaz, çıkarcı bir insandır. Nüzhet’le evlenerek Hasta Çocuğun mutlu dünyasını bir anda cehenneme çevirmiştir.
Doktor Mithat Bey:Hasta çocuk ile yakından ilgilenen, ona pek çok konuda yardımcı olan bir doktordur. Hoşgörülü, iyi kalpli, yardımsever bir doktordur.
Hasta Çocuğun Annesi:Romanda fiziksel ve ruhsal yönden çok da ön planda olmayan bir kişidir. Romanda pek belli olmasa da annesi maddi imkânsızlıklardan Hasta çocuğun yanında çok fazla olamamaktadır.
ROMANIN ÖZELLİKLERİ:
* Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa’nın 1937 yılında yayımlanmış bir romanıdır
* Peyami Safa ilk basımında bu romanı, kadim dostu Nazım Hikmet’e ithaf etmiştir. Nazım Hikmet 1930’da kendisine ithaf edilen “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” için “Ben Peyami Safa’nın bu son romanını üç defa okudum. Otuz defa daha okuyabilirim ve okuyacağım.” diyerek hayranlığını belirtmiştir
* Türk klasiklerinin en başarılı psikolojik eserleri arasında yer alır.
* Eser gerek üslup gerekse roman tekniği bakımından mükemmel bir eserdir.
* Peyami Safa’nın kendi hayatından izler taşıyan romanıdır. Bu yüzden romandaki ruh çözümlemeleri son derece gerçekçidir.
* Peyami Safa bu romanında, insanın ruhuyla bedeni arasındaki ilişkiyi anlatıyor. Yazar, romanın sayfalarında, sevildiğini hissetmenin yarattığı mucizeleri tasvir ediyor.
* Eser aynı isimle uyarlanarak 1967 yılında Türk filmi olarak yapılmış, 1985 yılında ise TRT’de yayınlanan bir dizi olmuştur.
* Roman, ruh tahlilleri açısından da çok önemlidir.
* Ağır bir dili olan romanda sık sık kesik cümlelere yer verilir.
* Adı hiç belirtilmeyen roman kahramanının çektiği hastalık, yazarın, çocukluğunda geçirdiği hastalığa benzemektedir. Bu açıdan eser, otobiyografik özellikler taşımaktadır.
* Dokuzuncu Hariciye Koğuşu romanı hatıra defteri niteliğindedir. Roman genel olarak düz bir çizgide ilerlemekle beraber yer yer geriye dönüşler görünmektedir.
ROMANIN ÖZETİ:
Hasta Çocuk annesi ile birlikte kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. Sekiz yaşından beri çektiği hastalık onu hastane köşelerine mahkûm etmiştir. Hastalığının ciddiyetini koruması ve ümitsizce bekleyiş Hasta Çocuğu hayattan iyice bıktırmıştır. İçten içe etrafındaki sağlıklı olan kişileri kıskanır hale gelir. Bu bekleyiş sürecinden sonra, bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenir. Hastaneden döndüğünde evde annesini bulamaz. Odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. Annesi geldiğinde ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Mutlaka kendi doktoruna gözükmesi gerektiğini söyler. Yemek esnasında annesinden Erenköy’deki Paşa’nın evine gitmek için izin ister. Ertesi gün Erenköy’e Paşa’nın yanına gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar, Fakat Hasta Çocuk kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra odaya Nüzhet gelir ve Hasta Çocuktan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince Paşa Hasta Çocuğa bir de Doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın en çok sevdiği şeylerden biri, hasta çocuğun ona eğlenceli kitaplar okumasıdır. O akşam yine Paşa’nın sevdiği bir roman okur. Paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte bahçeye gider ve muhabbet ederler. On beş yaşında olan Hasta Çocuk kendinden dört yaş büyük olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissettiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken Nüzhet, Doktor Ragıp’ın kendisiyle evlenmek istediğini söyler. Doktor Ragıp’ın tahsilinden, parasından, yakışıklılığından bahseder. Hasta Çocuk, bu bahisten hoşlanmadığını ifade eder. Önce üzülür ama Nüzhet’in henüz bu teklifi kabul etmeyi düşünmediğini söylemesi duyduğu şüpheye rağmen onu biraz rahatlatır. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve Hasta Çocuk da kendine olan tüm güvenini kaybeder. Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan Hasta Çocuk o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranır. Henüz uyumamış olan Nüzhet Hasta Çocuğun yanına uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktora gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider. Sabah olunca Hasta Çocuk Kadıköy’e gider ve Paşa’nın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktora gider. Fakat doktorun dersi olduğundan doktorla akşama görüşebilen Hasta Çocuk, ondan baston kullanması, iyi beslenmesi ve dinlenmesi konusunda uyarlar alır. İşi bitip köşke dönen Hasta Çocuk içeriye girdiğinde kendisinden gizli bir şey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet yanına gelir ve Hasta Çocuğun içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyler. Hasta Çocuk rahatlar. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile Doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Hasta Çocuk hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine Hasta Çocuğu ikna eder. Daha sonra ikisi de uyurlar. Ertesi günü Nüzhet’le bahçede geçiren Hasta Çocuk Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam Doktor Ragıp yemeğe gelir ve Hasta Çocuk hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa, Hasta Çocuğa doktor hakkındaki görüşlerini sorar. O da Doktor Ragıp’ı Nüzhet’e yakıştıramadığını söyler. Bunu duyan yengesi de içten içe Hasta Çocuğa karşı kin tutar. Bir gün Hasta Çocuk, yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve Hasta Çocukla eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terk etme kararı alır. Ancak annesinin de o gün paşalara geleceğini duyması, kararını değiştirmesine neden olur. Hızla geçen günlerden sonra nihayet evine dönen Hasta Çocuğun ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Doktor ona durumun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpırdamamasını ister. Evi birden kalabalıklaşan Hasta Çocuğun yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde doktor, bu bacağın kısalması ya da kesilmesi gerektiğini söyler. Buna razı olmayan Hasta Çocuk birden bayılıverir. Bundan etkilenen doktor kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip Hasta Çocuğa, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastanede kalması gerektiğini söyler. Hasta Çocuk bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlerin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtulduğunu ancak yere basamayacağını söyler. Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşa’nın hastalandığını, Nüzhet’in de Doktor Ragıp’la nikâhlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda bacağı kısalmış bir şekilde annesi, Doktor Mithat ve arkadaşı onu hastaneden taburcu ettirirler.