Aşağıda Dede Korkut Hikayeleri özetlendirilmiştir.
Dirse Han Oğlu Boğaç Han
Hanlar Hanı Bayındır Han, yılda bir kez şenlik  düzenleyip, bütün Oğuz beylerini konuk ederdi. Yine bir şenlik zamanı  idi. Şenlikte, Han’ın emri gereğince, oğlu ve kızı olmayanlar kara  çadırda kalacak, altına kara keçe döşenecek, kara koyun eti  verilecekti.
 Oğuz Hanlarından Dirse Han’ın hiç çocuğu yoktu. Bu yüzden onu kara  çadıra yerleştirdiler. Sebebini sordu. “Çocuğun olmadığı için” cevabını  alınca, yanında getirdiği kırk yiğidi ile şölen yerini terk etti. O  kızgınlıkla gelip hanımına acı sözler etti. Hanımı, “Ona büyük bir  şölen tertip etmesini, açları doyurmasını, çıplakları giydirmesini,  hayır dualar almasını, bu dualar içerisinden birisinin kabul  olabileceğini” söyledi. Dirse Han, hanımının dediği gibi yaptı.
 Dualar kabul oldu. Hanımı gebe kaldı. Zamanı gelince bir erkek çocuğu  doğurdu. Çocuk büyüdü, gürbüz bir delikanlı oldu. On beş yaşına gelince,  Bayındır Han’ın yiğitleri arasına karıştı.
 Bir gün arkadaşları ile otururken, Bayındır Han’ın üç kişinin sağ  yanından, üç kişinin de sol yanından, demir kazıklarla zor zaptettiği  boğası, bunların elinden kurtulup sağa sola saldırmaya başlayınca,  herkes kaçmış, Dirse Han oğlu ortada yapayalnız kalmıştı. Boğa üzerine  hücum edince, yumruğu ile alnının ortasına bir tane yerleştirdi, boğa  kıç üstü yere devrildi. Kalkıp hücum etti, akıbeti aynı oldu. Sonunda,  oğlan boğayı yendi. Bıçağı ile kafasını kesti. Böyle bir yiğitlik  görülmemişti.
 Dedem Korkut geldi, oğlanla beraber babasının yanına gitti, boy boyladı, soy soyladı, oğlanın adı “Boğaç” olsun dedi.
 Dirse Han, oğluna Beylik verdi, taht verdi. Ancak, Dirse Han’ın kırk  yiğidi bu durumu hazmedemediler. Baba ile oğlun arasını açmak için  yalanlar, dedikodular, asılsız haberler ürettiler. Sonunda, Dirse Han’ı  oğluna düşman ettiler. Bir av sırasında, Dirse Han, oku ile oğlunu iki  kürek kemiği arasından vurdu. İçi kan ağlaya ağlaya çadırına döndü.  Hanımı, oğlum nerede diye sorunca, cevap veremedi. O kırk hain, “Oğlun  iyidir, sağdır, avdadır” deyince, annesi yanına kırk ince belli kız  alarak, oğlunu aramaya çıktı. Bu arada, Hızır gelmiş, oğlanın yarasını  sıvazlamış, “Korkma oğul, dağ çiçeği ile ananın sütü sana ilaç olacak,  iyileşeceksin” demişti.
 Anası, oğlunun yanına varır, al kanlar içinde görünce, ağıta durur.  Oğlan sese uyanır ve Hızır’ın söylediklerini anlatır. Kızlar dağ çiçeği  topladılar, anası memesini üçüncü sıkmada sütü getirebildi. Süt ile  çiçekleri, yarasına sürdüler. Gizlice beyin otağının yakınlarına  getirdiler.
 Aradan kırk gün geçti. Oğlan iyileşti, yine aynı yiğit oldu.
 Kırk hain, oğlandan korktular. Dirse Han’ı kaçırıp, gâvur ellerine  götürdüler. Anası, bütün bu olanları oğluna anlattı. Oğlan, kırk  yiğidini yanına alıp, namert kırk kişinin elinden savaşarak babasını  kurtardı. Baba-oğul sarmaş dolaş oldular. Sonra yurtlarına döndüler.
 Bayındır Han, olanları duydu. Oğlana Beylik verdi, taht verdi. Dedem  Korkut da geldi, tahtının tacının ulu, ömrünün uzun, kılıcının keskin  olması için dualar etti…
Salur Kazan’ın Evinin Yağmalanması:
Ulaş oğlu,….Bay indir Han’ın damadı, Salur Kazan ve  adamları uzak yerlere ava gitmek için yurtlarından ayrılmışlardı.  Casuslar, azılı eşkıya Şökli Melik’e haber verdiler. Şökli Melik Salur  Kazan Han’ın otağına baskın yapıp oğlu ve adamlarını esir aldılar..  Kızları koynuna aldılar. Ne varsa yediler, içtiler, yaktılar, yıktılar.
 Salur Kazan Han’ın tüm bu olanlardan haberi yoktu.
 Şökli Melik ve adamları yaptıkları tüm kötülüklerle yetinmeyip, Kazan  Han’ın başında çobanlan olan sürüsünü de yok etmek için saldırdılar.  Lâkin çoban yiğit ve akıllı idi. İki kardeşi ile bütün tertibi almış  idi. Sapanı ile bütün saldırganların çoğunu telef etti. Bu arada kendi  kardeşleri de şehit olmuştu…. Salur Kazan Han, o gece rüyasında bir  karabasan gördü. Kara kuduz kurtlar, kara kargalar hep hanesine  saldırıyorlardı. İçi rahat etmedi. Adamlarını av yerinde bırakıp, atına  atlayıp, üç gün yol sürüp, obasına vardı. Durumu görünce, kanlı  gözyaşları döktü. Sonra da kâfirlerin peşine düştü.
 Bu arada Şökli Melik, adamları ile yiyip içip, eğleniyordu. “Salur  Han’ın hanımı gelsin, bize içki sunsun” dediler. Kırk esir kıza  sordular: “Burla Hanım hanginiz?” Hepsi birden “benim” diye karşılık  verince, bulamadılar. Bu sefer oğlu Uruz’u kesip, etini kadınlara  yedirmeyi, kim yemezse onun anası olduğunu bulabileceklerini  söyleyerek, işe giriştiler. Burla Hanım, bunu duydu, gelip oğluna  danıştı. Oğlu, “Ne sen söyledin, ne ben duydum, babamın namusu, benim  canımdan daha önemlidir,” dedi….Uruz’u öldürmeye geldiler.
 Tam bu sırada, Salur Kazan ve Karaca Çoban, Şökli Melik’in otağına varmışlardı. Salur Kazan Han, Şökli Melik’e seslenerek,
 “Bütün aldıkların senin olsun, bana anamı ver” deyince, Şökli Melik,  “ananı kara papaza vereceğim” cevabını verdi. Bu esnada, Salur Kazan  Han’ın kardeşi Kara Göne, Deli Dündar, Kara Budak, Hemid, Şer Şemseddin,  Boz Aygırlı Beyrek, Bay Yiğenek… ve nice yiğitler yetiştiler. Yalın  kılıç düşmana giriştiler. On iki bin kâfir kılıçtan geçirildi. Beş yüz  Oğuz yiğidi şehit oldu.
 Salur Kazan Han, bütün sevdiklerine kavuştu…
 Dedem Korkut geldi, görelim ne söyledi: “Hayır dua edeyim Han’ım. Karlı  kara dağların yıkılmasın, gölgeli kaba ağaçların kesilmesin, güzel  suyun kurumasın, her şeye gücü yeten Tanrı, seni mert olmayana muhtaç  etmesin, ak boz atım sendeletmesin, işlettiğinde kara çelik öz kılıcın  körelmesin, dürtüşürken ala mızrağın kırılmasın, ak sakallı babanın yeri  cennet olsun, ak saçlı ananın yeri cennet olsun, sonunda tertemiz  imandan ayırmasın, âmin diyenler Tanrı’nın ak yüzünü görsün, ak alnında  beş kelime dua kıldık, kabul olsun: Tanrı’nın verdiği umudun  kırılmasın, derleyip toplasın, günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa  yüzü suyuna bağışlasın Han’ım hey!” Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu:
 Hanlar, oğulları ile birlikte Bayındır Han’ın otağında toplanmışlardı.  Bunu gören Kam Püre ağladı. Niye ağladığı sorulunca da, “Bir oğlum yok  ki soyumu devam ettirsin, Han’ıma hizmet etsin, bunun için ağlıyorum.”
 Bütün Hanlar, Kam Püre için dua ettiler. Kam Püre’nin bir oğlu oldu. Bu  sırada Bay Piçen’in de bir kızı oldu. Oğlanı ve kızı beşik kertmesi  yaptılar. Kam Püre’nin oğlu, büyüdü on beş yaşında güzel bir delikanlı  oldu. Adını alma zamanı gelmişti.
 Bezirganların kervanını çapulcular soymuş, bezirganbaşı canını zor  kurtarmıştı. Bezirgan başı vara vara, Kam Püre oğlunun çadırının olduğu  yere kadar geldi. Durumu anlattı. Oğlan, yanına Bezirganbaşını katıp,  eşkiyalann peşine düştü. Bir yerde onları eğlenirken yakaladı. Daldı  ortalarına. Hepsini çil yavrusu gibi dağıttı. Bütün mallan kurtardı.  Bezirganbaşı ondan ne isterse almasını isteyince bir boz aygır, bir gürz  ve bir yay seçti. Bezirganbaşı onları, Karn Püre Hanın oğluna  getirdiklerini söyledi. Oğlan sesini çıkarmadı vardı babasının yanma.
 Bezirganbaşı ve adamları geldiler. Oğlanı Kam Püre’nin yanında görünce  çok şaşırdılar, varıp önce onun elini öptüler. Kam Püre bu İşe çok  kızdı. Lakin, olanları anlayınca çok sevindi. Oğluna ad koyma zamanı  gelmişti. Bütün beyler toplandılar.
 Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, “Adını Bamsı Beyrek  koyalım” dedi. Hep beraber dualar edildi. Bütün Beyler ve Bamsı Beyrek,  bir gün ava çıkmışlardı. Bir Alageyiği kovalayan Bamsı Beyrek, bir  kırmızı çadır gördü. “Bu kimindir?” diye merak etti. Banu Çiçek, “Ne  arıyorsun?” diye sordu. “Beşik kertmem Banu Çiçek’i arıyorum” deyince,  “Ben onun âadı-sıyım yarışta, ok atmada ve güreşte beni yenersen ancak  onu görebilirsin” dedi. Kabul etti. Bamsı Beyrek kızı yendi. Kız dedi  ki “Banu Çiçek benim.” Oğlan parmağındaki yüzüğü çıkarıp, kızın  parmağına takarak nişanı yaptı. Sonra vardı babasının otağına olanları  anlattı.
 Lakin, kızın abisi Deli Karçar, kardeşini isteyeni öldürmekle ün  yapmıştı. Bu işe bir çare düşündüler. Dedem Korkut’u bu işi çözmesi için  görevlendirdiler. Dedem Korkut yollara düştü. Vara vara, Deli Karçar’m  yol üstündeki otağına geldi. Dileğini söyledi. Deli Karçar çok kızdı.  Kılıcını çıkarıp Dedem Korkut’a vurmak için kaldırdı. Dedem Korkut “Elin  kurusun” diye beddua edince, eli kurudu. Bu sefer Dedem Korkut’a yalvar  yakar oldu. Dedem Korkut, dua etti eli eski haline döndü…Bu sefer de  Deli Karçar, kızı vermek için bin at, bin deve, bin koç, bin kulaksız  köpek, bin pire istedi. Dedem Korkut geldi, Kan Püre’ye söyledi. Hepsini  tamam ettiler. Dedem Korkut bunları alıp, Deli Karçar’m yanma vardı.  Deli Karçar’a oyun edip, pirelerin içine koydu. Deli Karçar, yalvar  yakar olunca, onu saldı.
 Uzatmayalım, düğün oldu. Ancak, gece yarısı, Bamsı Beyrek uykuda iken,  Banu Çiçek’te gözü olan Bayburt Hisarı Beyi saldırıp, Bamsı Beyrek ile  otuz dokuz yoldaşını esir aldı.
 Han Beyrek, Deli Dündar, bütün Oğuz Beyleri karalar bağladılar. Bunu  işiten, bütün eş, dost, yaran hep karalar giydiler…Bamsı Beyrek’in izi  bir türlü bulunamadı…Aradan on altı yıl geçti.. Yalancı Yartaçuk, Bamsı  Beyrek’in kendisine hediye ettiği gömleği, kana bulayıp, babasına  götürdü. Onları, oğullarının öldüğüne İnandırdı. Arkasından Banu Çiçek  ile evlendi….
 Bir gün, Bamsı Beyrek’in babasından öğütlü olan bezirgan-;Iar, Bayburt  Hisarı’na uğradılar. Baktılar ki, şölen var. Bamsı Beyrek’e de kopuz  çaldırıyorlardı. Bamsı Beyrek, bezirganları tanıdı. Onlarla şair dilinde  konuşarak, bütün sevdiklerinin sağ olduğunu, Banu Çiçek’in ise Yalancı  Yartaçuk ile sözlendiğini Öğrendi. Hem kendisi, hem de otuz dokuz  yoldaşı ağlaya ağlaya bir hal oldular. Bayburt Hisan’nın, Bamsı Beyrek’e  aşık olan kızı olanları öğrenince, Bamsı Beyrek’in kaçmasına yardım  etti. Yolda atını bulup bindi. Tam da, Banu Çiçek ile Yartaçuk’un düğün  şöleni olurken, yurduna vardı. Fakir bir aşık kılığında idi. Kızlar,  acıyıp karnını doyurdular. Kılığı düzelsin diye verdikleri Bamsı  Beyrek’in kaftanını, aşık giyince hemen tanır oldular. Bamsı Beyrek,  kaftanı giymekten vazgeçti. Eski elbiselerle düğünün içine girdi. Ok  atışıyorlardı. Aldı Yartaçuk’un yayını, bir çekmede parça parça etti.  Bamsı Beyrek’in yayı ile okunu getirdiler. Bir atışta yüzüğü parçaladı.  Bütün Oğuz Beyleri buna sevinip, gülüştüler. Oğuz Hanı “Dile benden ne  dilersen” diye buyurdu. “Karnımı doyurmak isterim” dedi. Han dedi ki:  “Bir günlük beyliğim, onun ol? sun.” Öyle oldu. Bamsı Beyrek, yemek  yedi, sonra sofraları, kazanları tekmeledi. Ardından kızların yanına  gitti. Orda oyunlar oynandı en sonunda, Banu Çiçek Bamsı Beyrek’i  tanıdı. Babasına koşup müjdeyi verdiler. Gözleri kör olmuştu. “Parmağını  kanatsın, gözüme sürsün, oğlum ise gözüm açılır” dedi. Öyle yaptılar,  gözleri açıldı. Yartaçuk bunu haber alınca kaçtı. Bamsı Beyrek peşine  düştü, yakaladı. Aman dileyince bıraktı. Yiğitleri ile birlikte Bayburt  Hisarı’na yollandılar. Cümle Oğuz Beyleri ardından devam ettiler. Yaman  savaş oldu. Bayburt Hisarı zapt edildi…
 Beyrek, Bayburt Hisan’nın kızını aldı, gelin getirdi. Kırk gün kırk gece düğün yaptılar.
 Dedem Korkut geldi. “Bu Oğuz Destanı Bamsı Beyrek’in olsun” dedi.
Kazan Bey Oğlu Uruz Bey’in Tutsak Olduğu Boyu Anlatır:
Kazan Bey, bir gün bir şölen tertip etti. Doksan üç  bin Oğuz yiğidi, kızı, kadım toplandı. Kazan Bey, sağma baktı güldü,  soluna baktı güldü, karşısına baktı ağladı. Çünkü karşısında, yaşı on  altı olmasına rağmen, halen yiğitliğini ispatlamamış olan oğlu  duruyordu. Oğlu bu duruma çok üzüldü. Babasına, “Ne dedin de yapmadım?”  dedi. Kazan Bey “Madem öyle” deyip, yanına oğlunu ve üç yüz kızanını da  alıp ava çıktı. Meğer av bölgesinde casuslar varmış. Kara Tatyan Kalesi  Tekfuruna haber verdiler. On altı bin askeri ile, bizim üç yüz yiğide  saldırdılar. Kazan Han, oğlunu savaştan ırak tutmuş idi. Lakin, Uruz  oğlan ve kırk arkadaşı, kâfire bir ucundan saldırıp, yaman savaş  verdiler. Ancak, Uruz esir düştü. Babasının bundan haberi yoktu. Evine  döndü. Hanımı baktı oğlu Uruz yok, başladı ağıda… Kazan Han da deliye  döndü. Yiğitlerini alıp, hızla av yerine vardı. Baktı ki yaman savaş  olmuş, oğlunun cesedi yok. Anladı ki tutsak düşmüş. İzleri takip etti.
 Kâfirler Kanlı Kara Dervent’te konaklamış, eğleniyorlardı. Kazan Bey  varınca fark ettiler. Oğlan dedi, “Elimi kolumu çözün, babamla ben  konuşayım.” Çözdüler. Oğlan, geri dönmesi için babasına yalvardı. Babası  kabul etmedi. Kâfire saldırdı. Babası gözünden yaralandı, uçurumdan  uçtu…
 Hanımı Burla Hatun dayanamamış, yiğitler ile yola çıkmıştı. Oğuz Beyleri  de dayanamamış yola çıkmışlardı. Hepsi tekmil gâvurun üstüne vardılar.  Yaman savaş ettiler. Kâfirler helak oldu. Bütün malları Oğuz beylerinin  eline geçti. Kazan Han, ölmemiş yoldaşlarına katılmıştı. Hep birlikte  Uruz’u kurtardılar.
 Yurtlarına dönüp, güzel bir şölen ettiler. Dedem Korkut da oradaydı. Yine çaldı, yine söyledi. Ne söylediyse, güzel söyledi…
Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Beyini Anlatır:
Oğuz’da bir Deli Dumrul vardı. Bir kuru çayın üzerine köprü yaptırmış, geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden döve döve kırk akçe alır idi. “Var mı benden güçlüsü” diyerek de meydan okur idi. Bir gün köprünün yakınında bir genç öldü. Sahipleri “Azrail’in gencin canını aldığını” söylediler. Deli Dumrul Azrail’e meydan okudu. Bu Allah’ın gücüne gitti. Azrail’i, Deli Dumrul’a gönderdi. Deli Dumrul, kırk arkadaşıyla yemekte iken, Azrail gelip kıstırdı. Deli Dumrul şaşırdı. Azrail olduğunu anlayınca, kılıcını çekip saldırdı. Azrail bir güvercin oldu. O da atla peşine düştü. Bir iki güvercin öldürdü. Dönerken, Azrail atını ürkütünce, yere kapaklandı. Başı, gözü yarıldı. Azrail gelip tepesine çöktü. Deli Dumrul şimdi gürlemiyor, hırıldıyordu. “Bre Azrail aman, Tan-rı’nın birliğine yoktur güman, canımı alma Azrail” diyerek af diledi. Azrail de “Benden af dileyeceğine, Allah’tan dile” dedi. Deli Dumrul da başladı “Allah’a yalvarmaya:
“Yücelerden yücesin Kimse bilmez nicesin
 Güzel Tanrı
 Nice cahiller seni gökte arar, yerde ister
 Sen kendin müminlerin gÖnlündesin Ölümsüz güçlü Tanrı,
 Benim canımı alırsan sen al
 Azrail’in almasına izin verme
Bu yalvarmalar Allah’a hoş geldi. Azrail’e dedi ki:  “Bu deli canı yerine can bulsun, hayatı bağışlansın.” Azrail bunu Deli  Dumrul’a iletti.
 Deli Dumrul, önce yaşlı ana ve babasına gidip, kendi canı yerine,  canlarını vermelerini istedi. Kabul etmediler. Vardı hanımının yanma,  hanımı “Canım sana feda olsun” deyince, Deli Dumrul, Allah’a yalvardı:
 “Yüce Tanrt Ulu yollar üzerine İmaretler yaptırayım senin için Çıplak  görürsem giydireyim, senin için Alırsan ikimizin canım birlikte al, ‘
 Bırakırsan ikimizin canım birlikte bırak İyiliği çok, güçlü Tanrı.”
 Tanrı, Azrail’e Deli Dumrul’un anasının ve babasının canını almasını,  Deli Dumrul ile eşine de yüz kırk yıl ömür verdiğini söyledi.
 Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, ne de güzel söyledi.
Kanlı Koca Oğlu Kan Turah Boyunu Anlatır:
Oğuz zamanında, Kanlı Koca isminde bir gürbüz er;  onun da, Kan Turah isimli yiğit bir oğlu vardı. Oğluna, “Gel seni  evlendireyim” dedi. Oğlu, iyi de, “Benden hızlı, benden nişancı, benden  kuvvetli bir kız isterim” deyince, babası, “Oğlum sen kız istemiyor,  yavuz bir yiğit istiyorsun” diye cevap verdi. Kan Turah çıktı kız  aramaya. Koca Oğuz illerini gezdi, bir tane dahi İstediği gibi bulamadı.
 Trabzon Tekfurunun tam da böyle bir kızı vardı. Lakin, kızı almak için  üç tane canavarı haklamak lâzımdı. Nice gençler, diğer canavarların  yüzünü dahi görmeden, birincisi tarafından haklanmış, kelleleri kale  duvarına asılmış idi. Kan Turah, “Ben bu canavarları öldürür, bu kızı  da alırım” diyerek babasından izin istedi. Babası, oğlu vazgeçsin diye  çok diller döktü. Amma ne mümkün? Çaresiz razı olup, şans diledi.
 Kara Turah, kırk yiğit yoldaşı İle Trabzon iline vardı. Tek-fur’un  adamları beylerine haber verdiler. Bey onları çağırtıp, ağırladı. Kan  Turah, “Ne için geldiniz” sualine, “Allanın emri ile kızınızı almaya  gelmişim” diye cevap verdi.
 Tekfur, Kan Turalı’nın soyunmasını söyledi. Vücudu ve yüzü çok güzeldi.  Tekfur’un kızı Selcan uzaktan gördü, vuruldu. “Keşke babam razı olsa da  şu oğlana varsam” dedi.
 Ortaya Kara Boğa canavarını getirdiler. Bunu gören Kan Turah yoldaşları  ağlaştılar. Kan Turalı “Ne ağlaşırsınız, verin gürzümü” deyip, Boğa  ile kavgaya tutuştu. Nice boğuşmadan sonra, Boğayı yere çaldı. Kafasını  kesti, derisini yüzdü, getirip Tekfur’un önüne koydu. >
 Bu sefer, karşısına bir aslan çıkardılar. Onun da hakkından geldi…  Yetmedi, canavar deveyi üzerine saldılar. Kan Turah onu da yendi…  Tekfur, “Bu yiğidi çok sevdim, kızımı da verdim” dedi. Ateşler yakıldı,  yemekler yapıldı, Kan Turah ile kız gerdeğe konuldu. Kan Turah, “Anamın  babamın elini öpmeden gerdeğe giremem” deyip, atma atladı ve baba  yurduna geldi.
 “Babama haber salın, yiğit oğlu geldi” diye ünleyip, beklemeye başladı.  Bu arada Tekfur’un kızı, kılıç kuşanıp yiğidinin peşine düşmüştü.  Tekfur’un kendisi de kızını vermekten caymış, altı yüz askeri ile o da,  oğlanın peşine düşmüştü. Gelip Kan Turalı yorgunluktan uykuda idi. Kız  babasının adamlarından önce yanına vardı. Tekfur’un adamları gelip,  etraflarını sarınca, yiğidini uyandırdı. Birlikte savaştılar. Selcan  Hanım, epeyce düşman hakladı. Döndü geldi, Kan Turalı yok. Bu sırada,  Kanlı Koca ve hanımı, savaş yerine varmışlardı. Baktılar oğlan yok, bir  yiğit kız var. Kız, onların kim olduğunu anladı. Hep beraber yürüdüler.
 Kız baktı, ilerde bir kavga var. Anladı ki Kan Turalı oradadır.  Kavganın üstüne vardı, düşmanı önüne kattı. Düşman neye uğradığını  şaşırdı. Kan Turalı ile Selcan Kız böylece bir kere daha kavuştular…  Beraber, Kanlı Koca’nın yanına vardılar…
 Toylar edildi, düğünler yapıldı. Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, güzel sözler söyledi.
Kazılık Koca Oğlu Yiğenek Boyunu Anlatır:
Bayındır Han’ın veziri Kazılık Koca, Bayındır  Han’dan, sefere çıkması için izin istedi. Han izin verdi. Kazılık Koca  ve adamları, günler geceler boyu yol gittiler. Karadeniz kıyısında  Düzmürd Kalesi’ne vardılar. Bu kalenin tekfuru çok yaman biri idi.  Kalesinden çıkıp, Kazılık Koca’yı gürzü İle tepeleyip, esir aldı.  Aradan on altı yıl geçti.
 Kazılık Koca’mn sefere çıktığı vakit, bir yaşında bir oğlu vardı. Yaşı  on altısına gelince, tesadüfen babasının tutsak olduğunu öğrendi.  Bayındır Han’ın huzuruna varıp, babasını kurtarmak için, izin ve asker  istedi. Bayındır Han, beyleri topladı. Birkaçına görev verdi. Beyler ve  oğul, amcası Emen de dahil, hep birlikte Düzmürd Kalesi’nin dibine kadar  varıp konakladılar. Tekfur kalesinden çıktı, teke tek kavga istedi.  Yirmi dört Oğuz Beyi sıra ile Tekfur’un karşısında yenik düştüler. En  son Yiğenek oğlan, Tekfur ile kapıştı. Allah’ın izni ile Tekfuru yendi.  Babası serbest kaldı. Baba-oğul, sarılıp koklaştılar. Kaleyi ele  geçirip, Bayındır Han’ın mülküne kattılar.
 Dedem Korkut geldi, destanı söyledi. Bu destan oğul Yiğenek’in olsun dedi.
Basat’m Tepegöz’ü Öldürdüğü Boyu Anlatır:
Bir gün Oğuz üzerine düşmanlar gelip, bir karışıklık  yaratıp kaçtılar. Bu esnada, Aruz Koca’mn yere düşen oğlunu, bir  aslan-cık kapıp kendi yuvasına götürdü. Aradan yıllar geçti. Aslana  benzer bir adam, kürekli Oğuz atlarına saldırıyordu. Aruz Koca anladı ki  bu oğludur. Oğlanı tutup getirdiler. Yedirdiler, içirdiler, lakin  durmayıp kaçtı. Kaç defa getirdilerse, o kadar kaçtı. En son Dedem  Korkut konuştu, adını da Başat koydu. Başat, kaçmaktan vazgeçti.
 Bir gün Oğuz yaylaya göçtü. Yaylada, bir çoban bir peri kızı ile yattı.  Bir yıl sonra, peri kızı getirip oraya bir paket bıraktı. Paket,  vurdukça büyüdü. İçinden bir gözü tepesinde olan bir yaratık çıktı. Aruz  Koca, Bayındır Han’a dedi ki, “Han’ım, ver bunu benim Başatla beraber  büyüteyim” Han izin verince, alıp evine getirdi. Bir süt anne tuttular.  Üç emmede, canını aldı. Kaç dadı getirdilerse eme eme öldürdü. Neticede  sütle beslemeye karar verdiler. Ancak, günde bir kazan süt yetmiyordu.  Büyüdükçe, ele avuca sığmaz bir yaramaz oldu. Bütün oba elinden yaka  silkti.
Aruz Koca, onu evden kovdu. Anası, gelip Tepegöz’ün  parmağına bir yüzük taktı. Bundan sonra onu kılıç kesmeyecek, ok  batmayacaktı.
 Tepegöz eşkiyalığa başladı. Üstüne nice savaşçılar vardı, baş  edemediler. Cümle Oğuz ilini haraca bağladı. Her kapıdan hizmetçi aldı.  Sıra Basat’a geldi. Babasının, anasının elini öpüp, helal-leşti.  Tepegöz’ün yakınına gelince, birkaç ok attı, çarptı kırıldı. Tepegöz  farkına varıp, Basat’ı tuttuğu gibi, çizmesinin içine koydu. Sonra da  uyudu. Başat, baktı sadece gözünde et var. Kızgın şişi et olan yere  soktu. Tepegöz’den bir ses çıktı ki yerler, gökler inledi. Başat kaçtı,  Tepegöz peşine düştü. Bir ağıla girdi, koyun kılığına girip kaçtı.  Tepegöz ne yaptıysa, Başat ile başa çıkamadı. En sonunda, Başat  Tepegöz’ün kendi kılıcıyla boynunu vurdu. Cümle Oğuz Basat’ı takdir  etti. Dedem Korkut da gelip boy boyladı, soy soyladı, Başat için güzel  sözler söyledi.
Begil Oğlu Emrenin Boyunu Anlatır:
Bayındır Han yine otağını kurdurmuş, gelen hediyeleri  alır idi. Ancak, çok üzüntülüydü. Soranlara, “Hediyeler az, ben şimdi  bu beylere ne vereceğim” dedi. Gürcistan haracı olan bir at, bir kılıç  ve bir çomağı, Begil Beye verip, onu sınır kumandanlığına atadı. Begil  bu görevi çok iyi yaptı. Bayındır Han onu onurlandırdı.
 Bîr gün, Begil Bey ava çıktı. Vurduğu bir geyiğin peşinden giderken,  ayağı kırıldı. O halde, güç bela obasına vardı. Çok geçmeden, kırılan  ayağı bütün obanın dilindeydi… Begil’in elinden bizar olan düşmanlar,  bunu fırsat bilip, Begil’in obasına saldın hazırlığına giriştiler.  Begil’in bundan haberi olunca, derin üzüntüye kapıldı. Babasının bu  halini gören oğlu, durumu öğrenince, “Ben nasıl bir evlat olayım da,  babamın yerine savaşmayayım” diyerek, babasının atına bindi, kılıcını  kuşandı, yayını taktı…
 Kâfirler Begil Bey’in atını tanıyorlardı. Binicisinin de onun oğlu  olduğunu öğrendiler. Üzerine vardılar. Oğlan kavgada yenildi. Allah’a  yalvardı. Allah Cebrail’e, “Bu kuluma kırk yiğidin gücünü verdim” dedi.  Bu sefer, oğlan kâfiri yerden yere vurdu. Kâfir, Begil’in dinini kabul  etti.
 Babası oğluna, karşı kara dağdan yayla, at sürüsünden oldu. Dedem Korkut  geldi, bu Oğuzname’yi söyledi. Adı “Begü Oğlu Ermen olsun” dedi.
Usun Koca Oğlu Segrek Boyunu Anlatır:
Oğuz devrinde iki oğlu olan, Usun Koca İsimli bir beg  vardı. Bir oğlunun adı Egrek idi. Hiç cenk etmemişti. Bu yüzden  kınıyorlardı. Bir gün cenk etmeye karar kıldı. Adamları ile birlikte  kâfir üstüne yürüdü. Şirigüven illerinden GÖkçedeniz’e kadar yağmaladı.  Bolca ganimet dağıttı. Kâfirler boş durmadılar. Bir gece baskın edip,  Egrek’i esir aldılar.
 Egrek’in Segrek isimli bir kardeşi vardı. Ağabeyinin tutsak olduğunu  duyunca, “bana durmak haram” dedi. Anası yalvardı olmadı, babası  öğütledi durmadı. En sonunda, ayağı bağlansın diye evlendirdiler. Gerdek  gecesi hanımı ile arasına kılıcı koydu, elini sürmedi. “Ağabeyimin  yüzünü görmeyince, ölmüşse intikamım alma-yınca, gerdek bana haram”,  dedi. “Bir yıl beni bekle, gelmezsem kime istersen ona var” deyip,  babasının anasının elini öpüp, yola düştü…
 Yolda kâfirin çobanlarını vurup, sürüsüne el koydu. Kâfirin başına haber  verdiler. Atmış adamı ile oğlanın üstüne geldi. Oğ-lan uyuyordu ama atı  onu uyandırdı. Oğlan kalkıp kâfirin üzerine yürüdü, onları yendi.  Arkadan yüz kişi ile gelip saldırdılar, oğlan yine onları yendi.  Baktılar çare yok, kardeşi Egrek’i zindandan çıkarıp, emrine üç yüz adam  verip kardeşinin üzerine saldılar. Segrek yine uyuyordu. Egrek yanına  kadar vardı. Baktı baş ucunda kopuzu var. Kopuzu aldı ve çalıp  söylemeye başladı. Segrek uyanıp, elini kılıcına attı. “Dedem Korkut ve  abım Egrek hakkı için, kopuz çalmasayâın seni Öldürürdüm” deyip, kopuzu  elinden aldı. Karşılıklı söyleşmeye başlayınca, kardeş olduklarını  anladılar. Sarılıp kucaklaştılar, öpüşüp koklaştılar.
 İki kardeş bir olup, kâfire yaman saldırdılar. Önüne katıp kovaladılar.  Sürüsünü ele geçirip, alıp Oğuz iline getirdiler. Baba ocağı, bayram  yerine döndü. Egrek’e de bir kız alıp, çifte düğün, çifte gerdek  ettiler.
 Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı. Bu hikâyeyi aynen böyle söyledi.
Salur Kazan’ın Tutsak Olup Oğlu Uruz’u Çıkardığı Boyu Anlatır:
Kazan Han, Trabzon Tekfuru’nun kendisine gönderdiği  şahin ile avlanmak için emir verdi, hazırlıklar yapıldı, ava çıkıldı.  Şahini saldılar. Peşinden de atları İle gittiler. Şahin düşman  sınırlarına girmişti, bizimkiler de girdiler. Nihayet bir yerde  konaklayıp, uyudular. Baskın oldu. Kâfirler Kazan’m yirmi beş erini  şehit edip, Kazan Bey’i de tutukladılar.
 Bir kuyuya attılar.
 Bir gün gelip, “Bizi öv, seni serbest bırakalım” dediler. “Oğuz erenleri  dururken, sizi övmem” dedi. Öldürmeye cesaret edemeyip, yeniden bir  domuz ahırına hapsettiler. Kimse izini bulamadı…
 Aradan yıllar geçti. Oğulcuğu Uruz büyüdü, delikanlı oldu. Lakin,  Bayındır Han’ı babası sanıyordu. Bir gün, adamın biri ona laf atarak  “Senin baban Kazan Han’dır, o da Tuman Kalesi’nde hapistir” deyince  gerçeği, sorup Öğrendi. Tabii ki, yerinde duramaz oldu. Oğuz beyleri de  birlik oldular, hep beraber Tuman Kalesi’ne doğru yola çıktılar. Yalnız,  savaşçı değil, tüccar kılığındaydılar. Yol üzerinde bir kaleyi zapt  ettiler. Düşman ayaklandı. Tekfur’un başkanlığında toplandılar. Çare  olarak Kazan Han’ı zindandan çıkarıp, hasımlarının üzerine saldırtmada  karar kıldılar. Varıp Kazan Han’a, “Üstümüze bir düşman geldi, bunların  hakkından ancak sen gelirsin” deyip, güzelce tam teçhizat  silahlandırdılar.
 Kazan Han meydana çıktı. Baktı Oğuz beyleri gelmiş, savaşmak için sıra  sıra dizilmişler. Gelenler Kazan Han’ı tanımadılar. Sıra ile, karşısına  çıkan Oğuz beylerini usulünce, canlarını fazla yakmadan yendi. ” s -t- ,  V ‘ ‘”‘;’ –
 En sonunda oğlu Uruz, babasına hücum etti. Yaman vurup, omzundan  yaraladı. Bir daha vuracaktı ki, babası “Oğlum, ben senin babanım” dedi.  Uruz o an attan indi, babasının elini öptü. Cümle Oğuz beyleri sıra ile  Kazan Han’ın elini öptüler. Sonra hep birlikte kâfire saldırıp,  kalesini zapt ettiler…
 Obalarına döndüklerinde, yedi gün yedi gece, düğün ettiler, toy ettiler. Dedem Korkut geldi, o da düğüne katıldı…
Dış Oğuz’un İç Oğuz’a Asi Olup, Beyrek’in Öldüğü Boyu Anlatır:
Üç ok ile Boz ok toplandığı zamanlar, Kazan Han evini  yağ-malahrdı. ..Yine bir yağmalattırma sonrası Dış Oğuz beylerinden  Aruz Emen ve Kalan Beyler “Biz niye katılmadık” deyi Kazan Han’a düşman  oldular. Kendileri yetmezmiş gibi, Beyrek’i de çağırıp, aralarına  katılmasını istediler. Beyrek “Ben Kazan Han’ın çok ekmeğini yemişim,  ona düşman olamam” deyince, saldırıp tepelediler…
 Beyrek’in ana, babasına ölüm haberi gidince deli divane oldular. Kazan  Han duyunca, yedi gün ağladı, odasından çıkmadı. Sonra, hep birlikte  hazırlanıp Dış Oğuz’a harbe gittiler.
 Dış Oğuz’un başı Aruz Bey ile Kazan Han kapıştılar. Kazan Han, Aruz  Bey’i öldürdü. Bunun üzerine bütün Dış Oğuz Beyleri, Kazan Han önünde  diz çöküp yeniden biat ettiler, af dilediler. Kazan Han cümlesini  affetti…
 Kazanlar kuruldu, şölenler edildi. Dedem Korkut geldi, sazlar çaldı, türküler söyledi…
