Maeve Binchy’ nin Doğan Kitaptan çıkan 10.kitabı.
Dünyada ve Türkiye’ de en çok satan yazarımız hakkında başka ne söylenebilir ki …
Ölüm nedenini soruşturan mahkeme renkten, heyecandan yoksun, çok gerçekçi bir atmosferde geçmişti. Ne peruklu hâkimler ne yüksek bir kürsü ne sanık yeri ne de koridorlarda bir sonraki şahidi çağıran üniformalı mübaşirler vardı. Aslına bakarsanız camii kütüphanelerde dizili kitaplarıyla, bir kenarı kemirilmiş muş anı basıyla sıradan bir ofisi andırıyordu.
Dışarda ise hayat normal akışım sürdürüyordu. Otobüsler geçiyor, onlara bakmak için duran olmuyordu. Kaldırım kenarındaki takside gazetesini okuyan adanı, sokağa çıkan küçük gnıba bakmak için başını bile kaldırmamıştı, iki kadın da siyahlar içindeydi, işin aslına bakılırsa resmi bir yere giderken zaten siyah giyecek kadınlardandı onlar. Aisling, gri elbisesinin üzerine siyah kadife blezır giymişti. Bu kıyafet bakır rengi saçlarını daha da bakırlaştırıyordu. Elizabeth en iyi siyah mantosunu giymişti. İki yıl önce ocak ayındaki ucuzlukta yan fiyata aldığında, satıcı kadın, “Dükkândaki tek gerçek kelepir” olduğunu söylemiş, “Onunla gidemeyeceğin yer yok tatlım” demişti. Bu sözler uçan halıyı çağrıştırmış, çok hoşuna gidilişti Elizabeth’in.
Dünyanın geri kalanı aldırmasa da küçük grup bir süre iki kadını seyretti. Köşeyi ellerini gözlerine siper ederek dönen Elizabeth sokağa inen merdivenlerin başında belirdi. Aisling daha önce merdivene varmıştı. Uzun bir süre belki birkaç saniye… ama bazen birkaç saniye çok uzun bir süredir bakıştılar.
Violet kütüphaneden aldığı kitabı bitirdi, gürültüyle kupasını kapattı. Yine kendine güveni olmayan, çırpınıp duran, kuş beyinli bir kadın kahraman ile onun ayaklarını yerden kesen güçlü bir erkeğin hikâyesi… Kadının karşı koyusunu çabucak kesin yöntemlerle tutku dolu öpücüklerle susturarak biri, bir erkek. Güney Amerika’daki malikânesine taşınmayı da düğün hazırlıklarını da gizlice kaçmalarını da o düzenleyecekti. Kadın kahramanlar asla bütün bu hazırlıkları yapmaz, seyahat acentesine violet almaya, pasaport bürosuna gitmezdi. Oysa Violet. her şeyi kendisi yapmak zorundaydı. Bu sabahı da eksiklerini tamamlamak İçin dükkânlarda ayakta bekleyerek geçirdikten sonra dönmüştü. Diğer kadınların yüzük oyunu gibi gördükleri bu işten hoşlandığını fark etmişti. “Havuçları bulduğun yeri söylersen ben de sana ekmeği nereden aldığımı söylerim”.
Violet, okula gitmiş, Bayan James’le tatmin edici olmaktan uzak bir görüşme yapmışta. Bayan James, smıhndaki öğrencileri şehir dışına göndermek için herhangi bir hazırlığa girişmemişti. Şehir dışında yaşayan akrabaları veya arkadaşları olmayan veli de yoktu zaten. Sınıfın topluca görülmesi, bombalardan uzak, bol bol sağlıklı yiyeceklerle beslenerek eğilimlerine devam etmesi söz konusu değildi. Bayan James biraz tatsız bir sesle Bay ve Bayan Mıite’ın da Londra dışında arkadaşları olduğundan şüphesi olmadığını söylemişti. Acaba şehirde veya köyde hiç arkadaşları var mıydı? Bunu düşünmeye onu zorladığı için Bayan James’e karşı düşmanca duygular hissetti. George’un, Wells yakınlarındaki Somerset’te kuzenleri vardı. Ama onlarla ilişkileri kopmuştu. Ah, tabii, bağlan kopan ailelerin, çocukların Londra dışına çıkarılması söz konusu olduğunda birbirlerini bulmalarının yürek ışılan hikâyelerini o da okumuştu… ama nedense bunun George’un basma gelebileceğini düşünmüyordu. Violet’e gelince, bağlan kopmuştu. Babası, ikinci karısıyla Liverpool’da yaşıyordu; telafinin hayal olduğu uzun bir süre önceki bir” kavga yüzünden görüşmüyorlardı. Aralanılın düzelmesi için yaranın açılması, deşilmesi ve affedebilmek gerekiyordu. Aradan o kadar uzun zaman geçmişti ki neredeyse unutulmuştu, Bu şekilde kalsın, daha iyiydi…
Elizabeth öylesine çekingen, öylesine güvensiz bir çocuktu ki onu bir yerlere göndermek kolay olmayacaktı. Beceriksizliği babasına çekmiş diye düşündü Violet, üzülerek. Her olayda hep en kötü ihtimalleri düşünürdü. Belki de büyük beklentiler içinde olup pek azma ulaşmaktan daha iyiydi bu. Violet, yenilgi ve anlaşmazlık beklentisi içinde oldukları gerçekleştiğinde şaşırmayacakları ikinciliği baştan kabullendikleri için Elizabeth’in ve George’un daha şanslı oldukları kuşkusunu duyardı.
George’la bunu konuşmak işe yaramazdı. Son zamanlarda George “Bir ülke nasıl olur da savaşta gerçekten yaran dokunabilecek George gibilerim safdışı bırakır, beyinsizleri askere alırken başka bir şey konuşmuyordu. Bugüne kadar bankadaki beyinsiz gençlerin ilerlemesini, başka sahalara kaymasını, terfisini, hatta onu deli eden araba sahibi olmasını izlemek de zor olmuştu onun için. Ama şimdi, ülke tebdil altında, vatandaşları tehlike altındayken George’a bazı hizmetlerin savaşta da devam etmesi gerektiği, bankacılığın da bunlardan biri olduğu söylenmişti.
Sağlık muayenesinde ölümcül bir hastalık bulunmamış, sadece birtakım yetersizlikler tespit edilmişti. Düztabandı, göğsü hırıltılıydı, sinüslerinde soran, damarlarında varis, bir kulağında İşitme kaybı vardı. Hayatını ülkesi için feda etme önerisinin karşılığında bir sürü hakaret işitmişti…
Violet, çoğunlukla George’un bizzat yol açlığım düşündüğü saldırganlığım paylaşırken eski, aşina sevgi dalgaları hissederdi zaman zaman ona karşı. İstenmemesi, hüsrana uğraması ne sağırlığı ne de damarları yüzündendi… Onlara davetiye çıkartan oydu.
Ve tabii ki Elizabetli için ne yapılacağı sorunu Violet’e katıyordu, sadece Violet’e. Tıpkı diğer sorunlar gibi.
Violet, yüzünü aynada incelemek için kalktı. Herkesin beğenebileceği bir yüzü vardı. Dergilerdeki Ölçülere uygun, güzel bir renkte; saçları sarıydı, doğal sarı… Endamı hep iyiydi. Vatanseverliğin ve bu korkunç savaşın yol açtığı kemer sıkma politikalarından çok önce de yediklerine dikkat ederdi Violet. Öyleyse neden yüzünde hiç parıltı yoktu? Neden canlı değildi yüzü? Nedense cansız görünüyordu.
Tabii ki cansız görünecek, dedi Violet, içerleyerek. Böylesine yoksulluğun pençesine düşen kim olursa olsun yüzü cansız görünür. Gözlerinin de adı gibi mor menekşeleri çağrıştırdığını söyleyen genç, mahallede herkesi dolandıran bir düzenbaz çıkmıştı. Profesyonelce şarkı söyleyebileceğini iddia eden adam ise aslında köpüklü şarapla doldurduğu banyo küvetinde sırf kendisi için şarkı söylemesini istiyordu. Ünlü olacağını, böyle bir karısı olduğu için herkesin onu kıskanacağım, birlikte Londra sosyetesini fethedeceklerini söyleyen bankacı ise şu sıra varisli damarları ve düztabanlığıyla, bankada dişlerini karıştırıyor hayatının sonuna kadar ayrılamayacağı bu küçük şubede kalma nedenini açıklayacak bahaneler uyduruyordu.
Bir önceki yazımız olan Sil Baştan Kitap Özeti başlıklı makalemizde Ken Grimwood kitapları, Ken Grimwood romanları ve Ken Grimwood Sil Baştan kısa özeti hakkında bilgiler verilmektedir.
Read more http://www.kitapozeti.org/bir-dilek-tut-benim-icin-kitap-ozeti-3.html