ROMAN: Yaban
YAZARI: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
KONUSU:Kurtuluş savaşı sırasında cephede kolunu kaybetmiş aydın bir subayla, askerliği yeni bitmiş bir askerin köyünde geçen olaylar anlatılmaktadır.
KAHRAMANLAR: Ahmet Celal, Salih Ağa, Mehmet Ali’nin Annesi, Bekir Çavuş, Mehmet Ali, Zeynep Kadın, Emine, Şeyh Yusuf,
KAHRAMANLARIN ÖZELLİKLERİ:
Ahmet Celal: Büyük bir şehir olan İstanbul’da yaşadıktan sonra köyde yaşadığı sorunları yenmeyi başarabilen güçlü bir karakterdir. Cumhuriyetin kuruluş devri Türk aydınını yansıtır. Romanda karamsarlığı dikkat çeker. Huzur bulmak için çıktığı yolculukta hep huzursuz olmuştur.
Salih Ağa: Köyün ağası ve zenginidir. Kılık kıyafeti oldukça kötüdür. Çok kurnaz birisidir. Kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden sinsi bir kişiliğe sahiptir. Köyü ekonomik yönden sömüren, bu yönde köylüler üzerinde baskılar kuran olumsuz bir tiplemedir. Çıkarları uğruna düşmanlarla bile iş birliği içine girmiştir. Köylüyü düşman karşısında çaresiz bırakır.
Mehmet Ali: Dört yıl Ahmet Celal’in hizmet erliğini yapan ve bu sürede ona alışan Mehmet Ali, köye döndüğünde diğer köylüler gibi davranıp Ahmet Celal’den uzaklaşmaya çalışmıştır. Sert tavırları vardır. Mehmet Ali gittiği yere uyum gösteren bir kişiliğe sahiptir.
Mehmet Ali’nin Annesi: Kendisini toprağa adamış, cahil, hiçbir şeyden habersiz ve başkalarının sözünü dinlemektedir.
Bekir Çavuş:Aslında tipik bir köylüdür. O da diğerleri gibi cahildir. Düşünce yapısı diğerleri ile aynıdır. Ancak daha önce beraber askerlik yaptığı ve çok gezdiği Ahmet Celal’ e biraz daha yakındır.
Şeyh Yusuf: Şeyh Yusuf köyü manevi yönden sömüren, bu yönde köylü üzerinde dinsel baskılar oluşturan olumsuz bir tiptir. Son derece cahildir. Dini bilgileri çok basittir. Temizliğe dikkat etmeyen, pasaklı bir adamdır.
Zeynep Kadın:Mehmet Ali’nin annesidir. Kaderine razı olmuş, acılar karşısında ağlamayı bile unutmuş, tarlasının, evinin işlerini tek başına çekip çeviren gerçek bir Türk anasıdır. Oğlunu, kocasını askerde, savaşlarda yitiren, yoksulluk ve acılar içinde ömrünü çalışmakla geçiren Türk kadınını temsil eder.
Emine:Romanda Türk kızını simgeler. Romana ağırlığını koyan ikinci kadındır. Ahmet Celâl’in ilgi duyduğu tek kadındır. Tüm köylüler gibi o da Ahmet Celal’i yaban olarak görmektedir.Emine de Zeynep Kadın gibi olaylar karşısında duyarsız bir yapıya sahiptir. Yunan birliğinin öldürme ve kıyım eylemlerinden korkarak Ahmet Celâl ile kaçar.
DİĞERLERİ:Emeti Kadın, Süleyman, Cennet, Köyün İmamı, İsmail, Şeyh Yusuf, Küçük Hasan.
ROMANIN ÖZELLİKLERİ:
* Yaban, ilk olarak 1932 yılında Kadro Dergisi’nde yayımlanmıştır.
*Yaban, hatıra defteri şeklinde yazılmış roman olması dolayısıyla hem bir otobiyografik eser hem de bir “ben romanı”dır.
* Romanda olaylar Orta Anadolu’da Haymana Ovası’nda Porsuk Çayı kenarındaki bir köyde geçmektedir.
* Yaban, Türk edebiyatında aydın-halk arasındaki uçurumu açık ve kaygıdan uzak şekilde ele alan önemli romanlardan biridir.
* Yaban. Yakup Kadri’nin ilk defa Anadolu’dan bir bakışın romana hakim olduğu bir eseridir.
* Roman 1. Dünya Savaşı yıllarından başlayarak Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar olan zamanı kapsar.
* Yakup Kadri, Yaban’ı millî mücadele yıllarında milleti yeniden bilinçlendirmek amacıyla kaleme almıştır.
* Yapıt, “tezli roman” niteliği taşımaktadır.
ROMANIN ÖZETİ:
Ahmet Celâl, bir Osmanlı paşasının oğludur. Yedek subay olarak katıldığı 1. Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybetmiştir. Bu hazin hadiseden sonra, dünyadan elini eteğini çekmiş ve toplumdan kaçmak, sessiz sakin bir yerde yaşamak için emireri Mehmet Ali’nin de çağrısına uyarak onun Orta Anadolu’nun Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gidip yerleşir. Köydeki ilk günleri onun için çok zor olmuştur. Köylüler ona, oranın yabancısı olduğu için ‘ Yaban’ derler. Fakat Ahmet Celal bu lakabı kendine laik bulmaz. Çünkü o, kolunu salt bu millet için kaybettiğini savunur. Ahmet Celâl köyde M. Ali’nin müstakil evinin bir odasında kitaplarıyla gününü geçirir. Bu zaman zarfında Mehmet Ali’nin annesi, kız kardeşi ve kardeşi İsmail’le tanışır. Her gün gazeteleri takip eden Ahmet Celal, Kurtuluş Savaşı’nın gidişatını ve Türk Ulusunun bağımsızlık davasını anlatmaya çalışırsa da kimse ona inanmaz. Çünkü köylü, yıllarca köye yatırım yapmamış, doktor, öğretmen göndermemiş olan devlete düşmandır. Savaşı merak bile etmemektedir. Mustafa Kemal’den de nefret etmektedir. Köylü, yalnızca Salih Ağa ve Şeyh Yusuf’a inanmaktadır. Ancak emireri Mehmet Ali, annesi Zeynep Kadın, Mehmet Ali’nin kardeşi İsmail ve onun karısı Emine ile dostluk kurabilir. Köylüyü ekonomik bakımdan sömüren Salih Ağa ile köylüyü din adamı maskesi altında manevi yönden sömüren Şeyh Yusuf, Ahmet Celâl’i engellemeye çalışır. Bu arada cephede savaş şiddetlenmiş ve köylerden tekrar askere çağırılanlar olur. Mehmet Ali de çağrılanlar arasındadır. Onun evden ayrılması ile artık Ahmet Celâl’in köyde samimi olacağı, dertlerini anlatabileceği kimse kalmamıştır. Kendi gibi terkedilmiş ve yapayalnız olan Süleyman, Ahmet Celâl’in ihtiyaçlarını gidermeye çalışır. Ahmet Celâl, İsmail’in Emine’yi sevdiğini bildiği halde muhtarı Emine’ye kendisine istemesi için gönderir. Ama Emine bu işe ‘Hayır’ der. Üstüne üstelik yazara kolsuz olduğu için ağır hakaretlerde bulunur. Ahmet Celâl duyunca deliye döner. Bir süre sonra Ahmet Celal’in tahmin ettiği gibi Sakarya Savaşı’nın hemen öncesinde Yunan birliği köye girer. Direnenleri öldürür. Kendisi ile işbirliği yapan Salih Ağa ve Şeyh Yusuf’u bile aldatır, sömürür, herkese zulmeder. Sakarya bozgunundan sonra köye ikinci Yunan birliği gelir. Köyü talan ederler. İnanılmaz derecede acımasız davranırlar. Köylü bir derenin içine saklanır. Fakat düşman askerleri onları bulur. Köydeki hemen herkesi öldürürler veya işkence yaparlar. Her yeri yakarlar. Kuytu, yıkık bir duvarın dibine sığınmışlardır. Yaralarını sararlar. Ahmet Celal ile Emine düşmandan kaçarken yaralanırlar. Tekrar kaçmaya çalışırlar. Fakat Emine’nin yarası ağırdır. Kaçacak durumda değildir. Ahmet Celal, anı defterini Emine’nin eline bırakarak uzaklaşır. Heyetin bulduğu anı defteri budur. Heyet, kime ait olduğunu köylüye sorduğunda onlardan şu cevabı alır: ‘Kim olduğunu ne bilelim. İşte yabanın biriydi…’