Roman özetleri

Uyuşturucunun Harman Yeri Kitap Özeti

Zafer Ercan’dan bağımlılık ve bağımlılıkla mücadele üzerine bir başucu kitabı daha.. “Uyuşturucunun Harman Yeri” bağımlılıkla ilgili uyarılar,alınması gereken önlemler ve bağımlıların hikayelerinden oluşmaktadır..

Uyuşturucu bağımlısı olduktan sonra ki halimi gören şeytan, uyuşturucu kullanmaktan vazgeçti!
Bir Madde Bağımlısı
Gözlerim göz gibi bakmıyor, kulaklarım kulak gibi işitmiyor! Gözlerim yalnız uyuşturucu arıyor, kulaklarım yalnız uyuşturucu iç diye hiç durmadan fısıldıyor…
Bir Madde Bağımlısı
Eroin satın almak için bir kış günü evdeki son eşya olan sobayı sattım!
Evde soğuktan donan eşime ve bebeğime rağmen!
Bir Madde Bağımlısı
Ben babama göstermediğim saygıyı torbacılara (uyuşturucu satıcıları)gösterdim!
Bir Madde Bağımlısı
Cebimde sadece mal parası olduğu zaman, satıcıyı bulmak için bir maratoncudan daha fazla yol yürürüm.
Bir Madde Bağımlısı
Hayatımı istedigim gibi değil bağımlı olduğum maddenin istediği gibi düzenliyorum. O ye diyor yiyorum, yeme diyor yemiyorum!
Bir Madde Bağımlısı
Ben artık profesyonel yalancıyım. Ara sıra doğru söylüyorum! Ara sıra mı?
Bir Madde Bağımlısı

***

GİRİŞ

Giriş-Gelişme-Sonuç

Bizim zamanımızdaki adıyla adı: “ortaokul” olan yıllarımızda ilk kez kompozisyon yazmayı öğrenmiştim; giriş, gelişme, sonuç… Aynı hayat işte, doğarsın, büyürsün, ölürsün. Doğmak elinde değil, ölümden kaçabilmek mümkün değil, arasını adam gibi doldurmak ise her insanın kendi becerisidir! Bağımlılık ise; insanın tüm becerilerine ipotek koyar, var olan tüm gücünü yokmuş gibi gösterir. Hayata “giriş” yaptı mı eroin, kokain, esrar, bilumum çeşit haplar, “gelişme” bölümü sinsidir, sahte yaldızlarla kaplıdır, haindir, gaddardır, zehirli bir baldır, tuzlu bir sudur, içtikçe içmek, yedikçe yemek istersin, avuç içinde uzatılanları umarsızca avuçlarsın.

“Sonuç” mu? Senin ve çevrenin bağımlılıkla mücadele tahammülüne ya da bıkkınlığına bağlıdır. Tahammül; bağımlılıktan kaçış, bıkkınlık; daimi bağımlılık demektir! Uyuşturucu kullanırsan ölürsün sloganı doğru olmamakla birlikte, “kullanırsan sürünürsün” beyanı; doğrudur, doğruluğu aynanın sırı kadar ayandır, beyandır! Uyuşturucu hayata bir kez girer, arsız bir sarmaşık gibi gelişir, aklını, bedenini, ruhunu tamirata muhtaç hale getirir. Yeniden orijinallik raporu almak için büyük çaba gerekir!

Bağımlılıkla mücadele etmek herkesin görevidir! Uyuşturucu tuzakları ve hainlikleri karşısında bir başına kalan bir bireyle, yine bir başına kalan kurumların kaderi aynıdır. İşleri zordur. Bağımlılık sorununu anlamayana anlatmak, başına geldikten sonra da yaşayıp anlayanı teskin edip sakin tutabilmek zordur. Bu toplum için kolay olansa tüm zorluğuna rağmen bilginin gücü ile mücadele etmek olacaktır, çünkü başka da sağlıklı bir yol yoktur.

Bilgi paylaştıkça çoğalır. Senin paylaştığın bilgi başka dillerde ve akıllarda bir bakarsın daha da kıymetlenmiş, yayıldıkça yayılmıştır. Hiç tanımadığın insanlar sana dua eder, teşekkür eder. Kimini bu hayatta, kimini de öldükten sonra öbür âlemde duyarsın. Bu duyduklarım-ız iyi güzel, manevi hazzı zirvede olanlardır ama; ya tam tersi olursa?

Bağımlılıkla mücadelesinde cürümü kadar yer yakmak iddiasında olan ben, hiç düşünüyor muyum, bana bu dünyada da, öte tarafta da hesap sorulacağını, hayatta hiç karşılaşmadığım insanların yakama yapışıp hesap soracağını? “Ben de bilmiyordum, neden bildiklerini bana bildirmedin de, ben uyuşturucu kullandım, ardından bağımlı oldum, suç senin” derse benim halim nice olur? Abartıyor muyum sizce? Hayır, keşke sorumluluklardan kaçmak kolay olsaydı, bilgiyi bildikçe artan sorumluluklarımız var. Bu sorumluluk; taş gibi ağır, insan gibi gerçektir…

Polislik mesleğine trafik şubesinde başladım. Asla ve kat’a çalışmak istemediğim bir birim olmasına rağmen, polislik mesleğinin nasıl da insanlara yardım etme kolaylığına sahip olduğunu ilk kez bu birimde gördüm ve yaşayarak tecrübe ettim. Yardım etme fırsatları, polise hiç durmadan gelir, hem de bizzat ayağına, yardım kelimesi insanlığın lügatinden çıkarılmaya çalışılırken, yaptığı her görev “yardım” olan kaç meslek vardır ki şu fani dünyada?

Omzumda tek yıldızın hafifliği ile bir gün motorumun tepesindeydim. Baktım, gittiğim yolda trafik hareket etmiyor, motosikletli trafik polisi olmamın tüm avantajıyla, şu anda Sefaköy Metrobüs Durağı’nın tam hizasına denk gelen noktada, trafiği durduran yere geldim. Bir arabanın lastiğinin patlamış olduğunu ve içinde yaşlı birer anne-baba ve -muhtemel onların torunları- kıyafetlerinden bir düğüne gittikleri belli olan 3 güzel hanımefendi gördüm.

Araçların hepsi, aracın etrafından S çizerek uzaklaşıyorlardı. Kızlardan biri patlayan lastik için gerekli bijon anahtarını çıkarmış ve öylece elinde tutuyordu. Resmi üniformanın en güzel yanı, boş vermek istediğiniz anlarda bile boş vermemenizi sağlamasıdır. Bizim meslekte “yardım” etmek bir görevdir, bu görevi kalpten yapmak ise hem işinizi iyi temsil etmenize yarar hem de öbür dünya için birikim yapmanıza…

Motosikletimi park ettim. Hanımefendinin elinden bijon anahtarını alıp, yedek lastiği olduğu yerden çıkardım. Kriko ile patlayan lastiği yerinden çıkarıp yedek lastik ile yer değiştirdim. Tam işim bitmek üzereyken 3 hanımefendinin kendi aralarında bir şeylerin istişaresini yaptıklarını ve bir karara vardıklarını, içlerinden biri bana doğru yöneldiğinde anladım. Avucunun içerisinde, iyice bükülerek küçültülmüş bir kâğıt para tutuyordu. Kesinlikle rüşvet değildi, çünkü araçların patlamış lastiklerini değiştirmek trafik polislerinin görevi değildir. İyi niyetle, elin içinde iyice buruşturulan, mahcup avucun terini emen para, tam bana uzanacaktı ki; benim birazda emir tonlamasıyla söylediğim; “Haydi, lastik tamam, trafiği hemen açmak lazım, arabanıza binin,” komutuyla geri çekildi. “Teşekkür yeter!” deyip atladım motoruma ve onlardan önce çıktım trafiğin tıkanmış noktasından…

Kamuya yaptığım bu hizmeti, bu kadar kamuya açık bir alanda da ilk kez anlatıyorum. Şimdi bir uyuşturucuyu anlatan kitapta neden anlattım ben bunu? Çünkü çalıştığımız her yerde işe yarayabileceğimizi ben, dediğim gibi narkotikten önce trafikte öğrendim! Narkotikte çalışmak afilidir, havalıdır, bir trafikçiye göre narkotikçi daha bir polistir ama şuursuz polis her yerde şuursuzdur! Yakaladığı uyuşturuculardan alacağı ikramiyeyi hesapladığı için daha çok uyuşturucu yakalayan bir narkotik polisi, patlamış tekerleği değiştirerek kapanan trafiği açan bir trafik polisinden kat be kat aşağılarda, şuursuz bir polistir!

Polislik şuur, narkotik polisliği şuur üstü bir şuur ister! Ve bu, şuur üstü şuur, narkotik şubelerde çalışmaya başladığın gün oluşmaz. Tecrübe gerekir, bilgilerini yaşamsal tecrübelerle iç içe kaynaştırmanı gerektirir. Ha şu da bir gerçek ki, yıllarca çalışıp da şuursuzluk üstü şuursuzluk sergileyenlerin var olduklarına şahitlik etmemiz de kaçınılmaz, acı bir gerçektir. “Yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder” demiş atalarımız. Bizzat ben de; “yarım ya da hiç şuurla yapılan narkotik polisliği de gençliğimizi özgürlüğünden eder” diyorum…

Bakın şuur konusunda kendime örnek aldığım, halen (2011) Hakkâri Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yapan kıymetli devrem Suat Sabah, tüylerimi diken diken eden tanımlamasında ne anlatmak istiyor? “Biz, bizlerin sadece bizim gençliğimizden sorumlu olmadığımızı anlayacağız bir gün. O gün, yani yarın, mahşer günü olacak ve bizler o gün anlamakta çok geç kalmış olacağız. Hiç tanımadığımız, yaşarken karşılaşma ihtimalimizin dahi olmadığı, siyahî ya da beyaz bir Avrupalı yapışacak yakamıza ve bizden hesap soracak:” “Siz Türkiye’de daha çok yakalasaydınız eroini, ben belki de eroinman olmayacaktım. Siz Türkiye’de gençlere anlattığınız gibi, Avrupa’ya da bildiklerinizi anlatma şuurunu verseydiniz, ben eroinman olarak ölmeyecektim!”

Kendi ülkemizin çocuklarına dahi yetemezken-yetişemezken, yarın öbür dünyada yakama yapışıp hesap soran o siyahî ya da beyaz insana ben kendimce mazeretler sunsam yarar mı bir işe? Vazgeçer mi yakama yapışmaktan, anlar mı mahşer kalabalığında beni? Sizlere yetişmememiz için elinden geleni ardına koymayan, ilkel haset duygulu, kibirli, ağzından insan etinin kokusu eksik olmadan, serseri mayın gibi dolaşan dedikoducular vardı, onlar bana engel oldu. Makam tapıcıları yüzünden bizler, bildiklerimizi dağıtmaya devam edemedik, engel oldular dersem anlar mı o insan beni?

“Narkotik Polisliği Şuuru” bir günde oluşmaz! Buralarda görevine yeni başlamış hiç kimseye bu anlamda eleştiri getirmek mümkün olmamakla birlikte, sırf uzun süredir buralarda çalışıyor diye de tecrübeli personellerin tayinlerinin başka birimlere yapılması mutlak eleştirilmesi gereken önemli bir konudur. Her tayin edilene, tayin edenlerin vereceği bir mazeret cevabı olacağı için bu bahsi kısa kesiyorum. Çünkü artık görüyorum ki bu işin hesaplaşmasının bu dünyada olacağı pek mümkün görünmüyor…

Türk Narkotik Polisi’nin yaptığı tüm çalışmalar sadece ülkemiz için değil, tüm dünya için önemlidir. Çünkü Türkiye jeopolitik konumu nedeniyle çok önemli bir noktadır. Yıllardır ipek-baharat yolu şimdi bilumum ticaretin yolu olmakla birlikte, aynı zamanda uyuşturucunun Uzak Doğu’dan gelip, Avrupa’ya gittiği en kısa yoldur. Bu kestirmeden gitmeye çalışan uyuşturucunun bilhassa son 15 yıl içerisinde önü defalarca başarılı operasyonlarla kesilmiştir ve de kesilmeye devam etmektedir.

Yüklü miktarda gerçekleşen yakalamalarla, bir tane uyuşturucu hapın ya da 1 gr. eroinin yakalanmasının farkını anlatmak gerekir. Küçük miktarlar asla ve kat’a gazeteye, televizyona haber olmadığı gibi, yakalayan polise de netice olarak ikramiye yani para ödülü getirmez! Büyük yakalamalar ise; (örnek 100 kg. eroin yakalaması diyelim) hem yakalayanların haber olmasını hem de vakti zamanı gelince, devletin bu miktar üzerinden vereceği para ödülünün kazanılması anlamına gelir.

Burada hemen şunu da vurgulayalım ki, bazen başka birimde çalışan polisler dahi bu para ödülleri konusunda değişik şehir efsaneleri çıkarmışlardır. Alınan bu paraların çok yüksek miktarlarda olduğunu sanırlar, polis bile böyle düşünürken, zaman zaman bu tarz sorular soran vatandaşlarımızla karşılaşmalarımızdan anlıyoruz ki toplumda uyuşturucu ikramiyelerinin çok yüksek meblağlar olduğu yanlış kanısı bulunmaktadır. İkramiyeler yıllık polis ne yakalarsa yakalasın toplam 6000 TL ya da 7000 TL arasındadır. Ayrıca yıllık belirtilen bu miktarı diyelim ki yaptığı yakalamalarla ilk 6 aylık çalışma süresinde dolduran polisler yıl bitene kadar ne kadar çok uyuşturucu yakalarsa yakalasınlar, belirtilen yıllık ikramiye miktarının üzerine çıkarak daha çok para ödülü kazanamazlar.

Kısacası; narkotik polisine verilen bu para ödülü ile ülkemizde yapılan operasyonların arasında bir paralellik yoktur! Yani daha çok operasyon, daha çok para ödülü getirir diye bir durum söz konusu değildir. Daha çok ödül ya da daha az ödül konuları tartışılabilecek konular olmakla birlikte kesin olan narkotik polisliği şuurunun bu para ödülleri ile bir alakasının olmadığıdır! Tabii bu arada yıllar içerisinde yaşadığımız acı tecrübeler de şunu göstermiştir ki, kendi ödül sistemini kendince kuranların da haram paralar ile iflah olmamaktadırlar.

Narkotiğe ilk geldiğim yıllarda, yaşayarak kazanacağım tecrübelerin uzağındaki günlerimde, yakaladığımız tüm bağımlılarla, bilhassa da kullanıcı pozisyonunda olanlarla her zaman fazladan bir sohbet ederdim ve bu sohbetler onların dilini, acısını bilmeden yaptığım nasihat sohbetleriydi. Yıllar sonra âcizane olarak kazandığımı düşündüğüm ve bu konuda yanılmamak-kaybetmemek için elimden geleni yaptığım şuurumla bakıyorum da eroinmanlar ya da esrar bağımlısı insanlarımız, benim nasihatlerime çok saygı göstermişler, tabii biraz da narkotik komiseri kimliğimle beni mecburiyetten dinlemişlerdi. Çünkü yıllar sonra Zafer Ercan öğrendi ki; “nasihat bağımlıya tesir etmez!” “Bağımlı nasihatle tedavi olmaz!”

Onlar kadar bilmeden, onlara yardım etmek imkânsızdır. Madde bağımlıları, kullandığı bağımlılık yapıcı maddeler hakkındaki bilgiyi; bizzat yaşayarak, bizzat kendi bedenini, ruhunu, aklını maddeyle buluşturtarak öğrenir. İşte tam da burada anne-babalar bağımlılığı yaşayarak tecrübe etmiş evlatları karşısında bu konuda zırcahil durumuna düşerler! Bu sorun karşısında, karşımızda; uyuşturucu konusunda cahil ebeveynler ve kullandıkları uyuşturucu hakkında bilge çocuklar var. İşte sorunun düğüm noktası tam burasıdır…

Çocuklarımızın yaptığını yapıp, kendi bedenlerimizi kobaylaştırmayacağımıza göre yapmamız gereken bilgilenmektir ve bağımlılıkla mücadele etmek için ebeveynlere öğreteceğimiz bundan daha etkili bir yol yoktur. Bağımlı olmuş, madde kullanmaya başlamış çocuklarımızı ve gençlerimizi düştükleri bu kısır döngünün içerisinden çıkarmanın yolu, onları yeniden kullanmamak için ikna etmek olacaktır. İkna gücüne, bilgi takviyesi yapılmadığı sürece, insanın bu özelliğini sevdikleri üzerinde etkili kullanmaları pek mümkün değildir.

Bağımlı nasihatle ikna edilip, iyileştirilemediği gibi, canımla cicimle de iyileştirilemez! Bağımlılık yapıcı madde kullanım kuralları ile donatılmış bağımlı her ne kadar dışarıdan kuralsız gibi algılansa da, yaşamaya başladığı yeni âlemin, yeni boyutun öğrettiği kurallar ile yaptığı işi ebeveynlerine ya da onu kurtarmak isteyen çevresindeki herkese öyle bir savunur ki aklımız almaz. Çünkü madde girmemiş akılla, madde girmiş akıl arasındaki uçurumu yeniden kapatmak için bilgimizi artırmamız gerekir. (Madde girmemiş akıl: Ebeveynler ve bağımlının sağlıklı çevresi. Madde girmiş akıl: Bağımlının bizzat kendisi ve bağımlı olan çevresidir.)

Narkotik polisi olduğum ilk günden itibaren öğrenmeye başladım ancak öğrendiklerimin birçoğunun farkına yıllar sonra vardım. Yaşamsal tecrübelerimi, okuduklarımla, öğrendiklerimle harmanladım ve bugünkü Zafer Ercan’ın ve söylediklerinin, yazdıklarının, anlatmaya çalıştıklarının ortaya çıktığını gördüm. İnsanoğlunun yaptığı birçok plan tutmaz! O yüzden ben kariyerimi hiçbir zaman planlamadım. Zaten, bizim emniyet teşkilatının içerisinde kendinizce, yalakalık dairesinin dışarısında kalarak bir kariyer planlaması yapmanız mümkün değildir. O yüzden; “işte ben böyle de bir kariyer planı yapmıştım” demem koca bir yalan olur. Ben bir şey olmak için bir plan yapmadım ama cüzi irademin adam gibi yaşadığı zamanlarında bağımlılıkla mücadele alanında açılan kapılardan içeri girdim. Ve yıllar içerisinde öğrendim ki neyle dertlenirseniz o derde çözüm üreten, rüyasında bile bununla ilgili çareler gören, hatta uyandığınızda rüyanızda gördüklerinizi not eden bir insan haline geliyorsunuz. Bunları yaşadım ve tüm bu tecrübelerim öğretti ki, ben hiç bir şeyi planlamadım.

Kalbimi açıp gösteremem, belki de çok riyakârımdır, bunu ben bilirim ama şu da bir gerçek ki, ben kalbimi açıp içini gösteremediğim gibi, hiç kimse de benim kalbimi görmüş gibi benim hakkımda ahkâm kesemez, bu kimsenin haddi değildir. Haddi olmadığı halde benim hakkımda ahkâm kesenlere ben makam tapıcıları diyorum. Taptıkları makamların sonrasında gittikleri yer yaşlılık-ölüm yani hiçlik makamı olmasına rağmen, temsil ettikleri makamlarda hiçbir işe yaramamanın israfı içerisindeler!

Bağımlılıkla mücadele sadece bu kitapla, bir konferansla çözümü gerçekleşecek bir sorun mücadelesi değildir. Ama bir kitap, bir konferans bir şeydir, bağımlılık savunucularının yaptıkları tüm tuzakları bozan bir şeydir, belki de çoğu zaman olduğu gibi çok şeydir!

Bingöl’de görev yaptığım dönem içerisinde, bir gün Bingöl’deki sinemada bir film izledikten sonra dışarıya çıktım. Çıkış kapısından bir sonraki matinelere gelen insanlar giriyordu. Soğuk bir kış günü dışarıya çıkan son sokak kapısını açtığım anda, karşımda bir genç iki kolunu açarak bana doğru “Ağabey sana sarılabilir miyim?” dedi. Hiç düşünmeden ben de kollarımı açarak ona; “Ne demek kardeşim, tabii ki sarılabilirsin,” dedim ve sarmaş dolaş olduk o gençle. Genç sarıldığımız anda sokakta sadece ikimizin duyacağı bir ses tonuyla; “Abim senin sayende ben esrarı bıraktım,” dedi. Ben de sarılma faslı devam ederken duyduğum bu cümleye cevap olarak; “Ne demek olur mu öyle şey, biz seninle ilk defa karşılaşıyoruz, sen bunu kendin başarmışsındır, benim sana ne faydam olsun? Tebrik ediyorum, Allah temizliğini daim etsin,” dedim. Genç kardeşim o an söyledikleriyle, esrarı bırakmanın ona kazandırdığı özgüveni öyle bir enerjiyle yansıtıyordu ki, beni engin bir coşku denizine salmıştı.

Genç kardeşimiz sohbetin devamında, Bingöl’de bulunduğum sırada yazdığım tüm yazılarımı okuduğunu, verdiğim iki tane konferansımı dikkatle dinlediğini de anlatarak, ısrarla sayemde esrarı bıraktığını ve şimdi gönül rahatlığı içerisinde, kendini çok iyi hissederek 1 hafta sonra askere gideceğini vurgulayarak yanımdan ayrıldı. Ben de hak etmediğim, bana ait olmayan bu iltifatların ağırlığı ve tüm varlığımı kaplayan huzurun varlığıyla evimin yolunu tuttum.

Bağımlılıkla mücadelesinde cürümü kadar yer yakma telaşıyla bir şeyler yapmaya çalışan fani ben, bu ve buna benzer birçok olay yaşadım ve halen de yaşamaya devam ediyorum. Tüm bunlar kendisiyle bile çok sık kavga eden benim gibi birisi için çok gerekli motivasyon hatıralarıdır. Ve bana bunlar muhakkak lazımdır. Keşke bunlar olmadan da ben her yaptığım işi çok iyi yapmak için motivasyonumu hiç kaybetmesem ama olmuyor ben de basit bir insanım işte.

Tüm basitliğime rağmen hepimizin bildiği denizyıldızı hikâyesinde olduğu gibi ben hiçbir zaman tüm denizyıldızlarını denize gönderirim iddiasında bulunmadım. Gittiğim her okulda, yazdığım her satırda hedefim bir tane insan oldu. Anlatmaya gayret ettiğim, aktarmak istediğim bildiklerimin bir insana faydası olsun yeter dedim. Hâlâ da öyle diyorum. Aksini kim söyleyebilir? Ben belki de 3 yıllık Bingöl görevime sadece ve sadece sinema çıkışındaki gence sarılmak için gönderildim. Var mı aksini iddia eden ya da varsa iddiası olup da bunu ispat edecek olan bir adım öne çıksın! Yok değil mi? Ben de öyle düşünmüştüm.

Ben şu anda ne narkotik polisiyim ne de yıllardır uzmanı olduğum mesleki branşım olan kaçakçılık kısımlarında çalışıyorum. Çıktım, çıkarıldım ya da hal ve hareketlerimle, yaptığım beşeri yanlışlarımla kendimi çıkarttırdım. Sebebi ne olursa olsun netice belli. Beynimin içerisine giren bilgiler var ve bunların dışarıya çıkarılması gerekiyor. Uyuşturucuyu bizzat kullanarak bağımlılığın bilgesi olan çocuklarımızın karşısındaki cahil ebeveynlerin bilgilendirilmesi gerekiyor. İşte bu gerçek beni anlatmaya, yazmaya, bu alanda sorulara ve sorunlara cevap vermeye mecbur kılıyor, boynumun borcu eğliyor…

Zafer Ercan’ın bağımlılık alanındaki tüm bilgileri sebildir, vakıftır. Bildiklerini anlatmak için mesleğinin en büyük özelliği olan hiyerarşik sistemin onayına ihtiyacı yoktur, bu alanda yaptıkları resmi kimliğinin illa da yapılacak dediği gereklilik ya da emirlerin dışındadır. Zafer Ercan’ı dinlemek, anlattıklarını alıp tepe tepe kullanmak serbesttir. Uyuşturucunun Harman Yeri, yani elinizdeki kitap bunun için emirlerinizi bekliyor. Tüm satırlar ve sayfalar teftiş etmeniz için emir ve görüşlerinize hazırdır efendim.

Arz ederim!

Zafer Ercan
16.11.2011, Gebze

BAĞIMLILIK

Bağımlılık nedir?

Kullanıcı bir kereden fazladır kullanmaya devam ettiği maddeyi bırakmak istemesine rağmen bırakamıyorsa, tam aksine madde kullanım sayısı arttıkça aldığı dozları da artırıyorsa, maddeyi bulamadığı ya da bırakmak niyeti ile içmediği anlarda maddenin yok hali yani yoksunluğu sebebiyle sıkıntılar, acılar yaşıyorsa, tüm bu süreçte gördüğü zararlarına rağmen maddenin peşinden gidiyorsa ve de hayatını artık kullandığı maddeye göre planlıyorsa bu kişiye “bağımlı”, hastalığına da bir beyin hastalığı olan “bağımlılık” denir.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Bağımlılık yapıcı madde tanımı:

Bitkisel kökenli veya sentetik olup, merkezi sinir sistemini etkileyerek fiziksel ve/veya ruhsal bağımlılık hallerine yol açan, bazı durumlarda tek konulu (kullanmanın devamı üzerine dozajı arttırma ihtiyacının duyulması, tolerans gelişimi), diğer bazı durumlarda ise çoklu madde kullanımları ile tutku yaratan tüm maddelere “bağımlılık yapıcı madde” denir.

Prof. Dr. Özcan Köknel¹’den Bağımlılık tanımı:

Yabancı dillerde kullanılan “drug” teriminin kapsamı içine, ilaç olarak kullanılan ya da kullanılmayan bütün maddeler girer. Halk arasında yaygın olarak kullanılan “keyif verici” ya da “uyuşturucu madde” sözcüğünün bilimsel karşılığı, psikotrop ilaç (psychotrop drug) terimidir.

Türkçede ilaç olarak kullanılan maddeler için “psikotrop ilaç”, ilaç olarak kullanılmayanlara da “psikotrop madde” demek yerinde olacaktır. Psikotrop terimi öncelikle merkezi sinir sistemini etkileyen, ruhsal yaşantıyı değiştiren ya da bozan ilaçları ya da maddeleri nitelendirmek için kullanılır. Bunlar 12 grup içinde toplanmıştır; alkol, amfetaminler, kafein, esrar, kokain, hallüsinojenler, uçucu maddeler, nikotin, afyon türevleri, fensiklidin, yatıştırıcılar-uyku ilaçları ve diğerleri.

Uzun yıllar alkol, uyuşturucu ve uyarıcı maddeleri kullananlara “alkolik” ve “toksikoman”, bağımlılık sorununa da “toksikomani” denilirdi. Daha sonra bunların yerine tutsaklık=iptila=addiction terimi kullanıldı.

Dünya Sağlık Örgütü tutsaklık yerine tutsaklığı da kapsamı içine alan bağımlılık (dependence) terimini kabul etmiştir. Bu terim ruhsal bağımlılığı ve fizik bağımlılığını birlikte içerir.

Bağımlılığın sadece ruhsal oluşu ya da hem ruhsal, hem fiziksel oluşu önemli değildir. Önemli olan, alkol, uyuşturucu ve uyarıcı ilaçları ve maddeleri kullanan insanların davranışlarında bozukluk göstermeleri ve tedavi gerekmesidir.

Meydan Larousse²’da bağımlılık tanımı:

Uyuşturucu, uyuşturma özelliği olan, uyuşturan, duymaz hale getiren demektir.

Prof. Dr. Yıldırım DOĞAN³’dan, Neden Kullanım ve Bağımlılık? Neden ‘Uyuşturucu’ Değil?

– Uyuşturucu sözcüğü dar bir kapsamda kullanılmaktadır.
– Bağımlılık yapan maddelerin hepsi “uyuşturucu” değildir. Uyarıcı olanları da vardır.
– “Uyuşturucu” tanımı tütün ve alkol kullanımını kapsamaz.
– Tütün ve alkol bağımlılık yapan maddelerdir.
– Madde kullanımı ve bağımlılığı dendiğinde ise ayrım yapmaksızın tüm bağımlılık maddeleri anlaşılır.

Bağımlılık Nedir?

İnsanın yaradılış özelliği ile ilgili olarak vücudunun hiç de ihtiyacı olmadığı halde herhangi zararlı bir maddenin, vücuduna girmesini sağlayarak, bu maddeye vücudunu alıştırması, devamında da bu maddeyi bırakamamasına bağımlılık denir.

Bağımlılık yapan maddeyi vücuduna tanıtan insanın hayatının her anında o madde ile ilişki içerisinde olması kaçınılmazdır.

Bu ilişki insanın özel hayatının pek çok alanını kapsar ve insanın diğer tüm maddi-manevi ihtiyaçlarının önüne geçer.

Bağımlı hale gelen bir insanın kaybedecekleri!

– Özerklik
– Özgüllük
– Özdenetim
– Özgüven
– Özgürlük

İnsanoğlunun onurlu ve insani prensipler içerisinde yaşamasını sağlayan bu 5 özellik, bireyin herhangi bir maddeye bağımlı hale gelmesiyle birlikte değişime uğrar; hatta yok olup gider!

Madde doğal veya yapay nitelikli kimyasallara verilen isimdir.

– Tıp alanında -hekim denetiminde- tedavi amacıyla, Tıp alanında -hekimden bağımsız- tedavi dışı amaçlarla, Tıp dışı ve farklı amaçlar için üretilmiş olmasına karşın insan tarafından tüketilen kimyasallara bağımlılık yapıcı maddeler denir.
– Bağımlılık yapan maddeler; beyin ve bağlantılı organları (Merkezi Sinir Sistemi) doğrudan, beyin ve bağlantılı organları (Merkezi Sinir Sistemi) dolaylı etkileyerek: “Sahte bir İyi Oluş” hali yaratırlar.

Sahte İyi Oluş Hali

– Bağımlılık yapan maddelerin Beyin Ödülleme Sistemi üzerindeki etkisidir.
– Öznel bir hoşnutluk söz konusudur.
– Her birey için farklı bir şiddeti vardır.
– Etkisi zamanla sınırlı ve geçicidir.
– Beyin Ödülleme Sisteminin doğal yolla uyarılması doğal hoşnutluk yaratmaktadır.

Madde Kullanımı ve Bağımlılığı

– Madde kullanımı, bağımlılık yapan maddelerin sahte iyi oluş hali sağlamak amacıyla vücuda dâhil edilmesidir.
– Madde kullanımının, biyolojik süreçlere bağlı olarak ortaya çıkardığı bedensel-ruhsal-toplumsal sorunlar ise, bağımlılıktır.

Bağımlılık Süreci Gelişimi

– Madde kullanımı ile duygu, düşünce, davranış ve tutum farklılaşır.
– Miktara bağlı olarak bu durum her birey için değişik bir süreyi kapsar.
– Bireyin gerçekliği kavrayışı etkilenir.
– İlk seferden sonra tekrarlayan kullanım olasılığı yüksektir.
– Sonraki zamanlarda aynı etkinin sağlanması için kullanım sıklığı ve/veya miktarı artabilir.
– Bu kısır döngünün yerleşmesiyle birey bağımlılık sürecine girmiş olur.

Bağımlılık Süreci: Değerlendirme Ölçütleri

– Madde arama davranışının yoğunluğu
– Madde kullanma sıklığının artması
– Madde etkisine tolerans gelişmesi
– Yoksunluk/kesilme belirtilerinin varlığı
– Bu belirtilerin madde kullanımı ile yatışması veya giderilmesi
– Zihinsel olarak madde kullanımına dair uğraş ve kurguların yoğunlaşması ve davranışın buna göre şekillenmesi
– Süreç oluştuktan sonra madde kullanımına ara verilse bile bağımlılık olgusu yok olmaz.

Kullanımla birlikte birkaç hafta içinde tekrar ortaya çıkar.

DİKKAT!
BUNLARDAN ÜÇ TANESİNİN VARLIĞI BAĞIMLILIK LEHİNE DEĞERLENDİRİLİR.

Bağımlılık sürecini etkileyen unsurlar

– Madde kullanımın bağımlılığa dönüşmesi temelde biyolojik bir olgudur.
– Bireysel ruhsal özellikler,
– Çevresel nedenler; farklı biçim ve düzeyde sürecin alacağı en son şeklin belirlenmesinde rol oynarlar.
– Bağımlılık Biyo Psiko Sosyal bir sorundur.

Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(I)

– Kullanılan maddenin etkileme süresi
– Kullanılan maddenin etki şiddeti
– Bağımlılık maddesi MSS’ni ne kadar kısa sürede ve ne kadar şiddetle etkiliyorsa o ölçüde bağımlılık gücü taşımaktadır.

Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(II)

– Kullanan kişinin yapısal özellikleri
– Kullanan kişinin ruhsal yapı özelliği
– Yapısal özellikler bazı insanlar için madde kullanmayı zorlaştırırken, beyinde eksikliği saptanmış kimi maddelerin kişiyi madde kullanmaya yatkınlaştırdığına dair bulgular vardır.
– Ruhsal zorlukların ve bozuklukların seyri sırasında madde kullanma davranışının ortaya çıktığı yaygın bir kanıdır.
– Belli kişilik özellikleri taşıyan insanların madde kullanmaya yatkınlığından söz edilmektedir.

DİKKAT!
RUHSAL YAPI ÖZELLİKLERİ MADDE KULLANIMI VE BAĞIMLILIĞINI TEK BAŞINA AÇIKLAYAMAZ! GENELLEME YAPMAKTAN VE ÖNYARGIYLA YAKLAŞMAKTAN KAÇINMAK GEREKİR.

Bağımlılık Süreci: Belirleyici Etmenler(III)

– Maddeye ulaşmak ve Maddeyi temin etmek kolaysa o maddenin kullanımı yaygınlaşır.
– Akran grubu ve aile sosyal öğrenmenin en temel iki ortamı olup madde kullanmaya başlamakta önemlidir.
– Toplumsal çevrenin madde kullanımına yönelik tutum alışı birey için ödülleyici veya caydırıcı bir etki taşır.

MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Kullanım ve Temas

MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Kullanım ve Değişme (Hücresel öğrenmenin başlaması safhasıdır)

MSS VE BAĞIMLILIK SÜRECİ: Bağımlılığın Yerleşmesi (Hücresel öğrenmenin tamamlanması safhasıdır)

Hücresel Öğrenme: Sonuç ve Çıkarımlar

– Hücre yapısı ve işlevi, insan türü için özdeştir.
– Kişinin eğitimi, toplumsal konumu, gelir düzeyi vb. etmenlerin bu özdeşlik üzerinde belirleyici bir etkisi yoktur.
– Madde kullanan herkes için bağımlı hale gelme riski eşittir.
– Kullanımı emniyetli bir bağımlılık maddesi yoktur.
– Hücresel öğrenme süreci herkes için eşdeğer bir seyir özelliği taşır.

Bir cümlede madde bağımlısı!

En son mal aldığım torbacı yakalandı. Yeni satıcıları hastaneye yatarsam bulurum belki!

Bu bilezik mi? Annemden aşırdım!

5 yıl önce bugün 1 kereden 1 şey olmaz diyerek başlamıştım, kaç oldu acaba.!?

Bu parayı verdiklerimin şerefsiz olduğunu biliyorum ama…

Hastaneye isteyerek yattım, çıktığım zaman, ilk içtiğim uyuşturucunun hazzını yeniden yaşamak istiyorum!

¹  Prof. Dr. Özcan Köknel, Bağımlılık s. 15
²  Büyük Lügat ve Ansiklopedisi, c.12, s. 458
³  TADOC Eğiticilerin Eğitimi Programı ders notları

Related Articles

Zbıgnıew BRZEZINSKI Büyük Satranç Tahtası

admin

Agatha Christie Acı Kahve ekitap indir

admin

Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt Kitabı Özeti

admin