POLLYANNA Eleanor H. Porter DETAYLI KİTAP ÖZETİ
Kitabın Adı:POLLYANNA
Kitabın Yazarı:Eleanor H. Porter
Kitabın Yazılma Yılı: 2006
Kitabın Yayınevi: ENGİN YAYINCILIK
Kitabın Basım Yılı: 1998
Sayfa Sayısı:200 sayfa
Kitabın Konusu: KONUSU: Hayatta bazı şeyler istediğimiz gibi gitmeyebilir , en sevdiklerimiz bizi bırakabilir yada hayatta olmayabilir yada bizi insanlar sevmeyebilir , insanlar kötülük yapmış olabilir ve sakatta kalabiliriz ancak hiç bir zaman içimizdeki sevgiyi kaybetmeden hayata hep umut dolu bakmamız gerekmektedir.. Böylece her zaman en sonunda kazanan biz oluruz ve çevremizide aydınlatırız.
Kitabın Özeti:
Pollyanna, sap sarı saçları gülümseyen yüzü ile etrafa neşe saçan on bir yaşında küçük bir kızdır.ancak küçük yaşta polyananın annesi ve babası ölür ve bir başına kalır. Bir müddet yardımsevenler derneğinin himayesinde yaşar. Sonra da, çok zengin olan teyzesi onu yanına almayı kabul eder. Bayan Polly tavan arasındaki küçük odayı polyana için hazırlatır , hizmetçi buna .ok sevinmiştir ancak Madam polly nin suratı asıktır çünkü, Bayan Polly’ye göre yeğeni, kardeşinin yapmış olduğu yanlış bir evliliğin ürünür. O sadece görevine düşkün birisi olduğu için, ortada kalmış olan çocuğa bakacaktır. Nancy, yukardaki odayı temizlerken, “Ah keşke, şu kadının ruhunun köşelerindeki pislikleri de temizleyebilseydim” diye düşünüyordu. Evde o kadar boş oda varken, kışın soğuktan donduran, yazın sıcaktan pişiren bu odayı, küçük yavrucuğa layık görmesi, canını bayağı sıkmıştı.
Polyana eve geldiğinde hıçkıra hıçkıra ağlayarak, teyzesinin kucağına atılır. Teyzesi ise gayet ciddidir. Pollyanna’yı alıp kalacağı odasına getirir. Evin büyüklüğü ve zenginliği, Pollyanna’yı şaşkınlığa düşürmüştü. Teyzesi odasını gösterir ve “akşam yemeği saat altıda” diyerek uzaklaşır.
Saat altı olduğunda, bayan Polly sofraya kurulmuş, ancak Pollyanna henüz gelmemişti. Bayan Polly istemediğinden, Nancy çağırmak İçin Pollyanna’nın odasına gitmemişti. Yemekten sonra, ilk fırsatta gidip baktığında da odanın boş olduğunu gördü. Hemen bahçeye bahçıvanın yanına inip, kızın kaybolduğunu söyledi. Bahçıvan ise, ona yukardaki bir kayanın üstünü işaret etti. Polyyanna oradaydı.
Nancy telaşla kızın yanına koştu ve birlikte köşke doğru yürüdüler. Pollyanna’nın en üzüntü verici ve sıkıntılı durumda dahi, iyimserliğim kaybetmeyip, mutlu olmayı becerebilmesi, Nancy’i şaşkına çeviriyordu. Pollyanna’ya bunun sırrını sordu, “Mutluluk oyunu” dedi. “Bunu bana babam öğretmişti.” Ben küçükken, yardımsever bir hanım, hediye olarak bize koltuk değnekleri göndermişti. Sebebini sorduğumuzda ise “Bu değneklere bakıp bakıp, sakat olmadığınız için sevinebilmeniz için” diye cevap vermişti. İşte o günden beri babam ve ben, en zor durumda dahi mutlaka bir iyi yan bulup mutlu olabiliyoruz
Akşamın ilerleyen saatlerinde, Pollyanna odasında, başını çarşafların arasına sokmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu: “Babacığım, sevgili babacığım! Benim melekler arasında yaşayan melek babacığım. Oyunumuzu oynamadığımızı biliyorsun. Benim gibi sen de ücra bir odada, karanlıkta üstelik yapayalnız kalsaydın bunun sevinecek bir yan bulamazdın…”
Ertesi sabah erkenden, Pollyanna bahçeye indi ve teyzesine sarıldı. “Teyzeciğim, sevgili teyzeciğim. Bu sabah yaşadığım için öyle sevinçliyim ki” dedi. Bayan Polly ise “Böyle günaydın mı olur?” diyerek kızı eleştirdi. Sonra da arkasını dönüp gitti. Yaşlı bahçivanın gözleri yaşarmıştı. Kızla konuştu ve onun annesine çok benzediğini söyledi. Bahçıvanın annesini tanıyor olması, küçük kızı çok sevindirmişti ki, tam bu sırada kahvaltı gongu çaldı.
Çok geçmeden Harrington Köşkü’nde hayat düzene girmeye başladı. Pollyanna sabahtan ikiye kadar teyzesi ile ders çalışıyor
ikiden altıya kadar serbest kalıyordu. Bazı alışverişleri de Pollyanna yapıyordu. Bu dışarı çıkışlarda, uzun siyah paltolu, silindir şapkalı “Adam” da gördü. Ahbaplık kurmaya çalıştıysa da, adamın kendisine verdiği cevaplardan bir şey anlamadı.
Pollyanna “Adam”ı tekrar gördü. Yine konuşmaya çalıştı. Birkaç gün içinde, “Adam” artık Pollyanna’yı gördüğü vakit ondan önce konuşmaya başlamıştı. Nancy bu duruma hayret ediyordu. Nancy’nin tanıdığı “Adam”m ismi John Pendtleton’du. Çok zengin olmasına rağmen, koca bir evde tek başına yaşıyor ve hiç kimse ile konuşmuyordu.
Pollyanna ertesi gün kucağında sıska bir köpekle geldi. Bayan Polly buna da ses çıkaramadı. Ama, bir gün sonra bu sefer yanında bir küçük oğlan çocuğu getirince, Bayan Polly hemen eski haline geri döndü ve “Yeter, Polyanna! Şimdiye kadar yaptığın saçmalıkların en büyüğü bu oldu! Sokaktan toplayıp getirdiğin topal köpeklerle uyuz kediler yetişmiyormuş gibi şimdi de üstü başı perişan dilenci çocukları evime taşımaya başladın!” dedi.
Erkek çocuk bunu duyunca, Polly Teyze’nin karşısına geçerek, dilenci olmadığını ve Polyanna istediği için buraya geldiğini
söyleyip gitti.
Ancak, Pollyana bu çocuğu bir yere yerleştirmeye kararlıydı. Bu amaçla, teyzesinin katılmadığı “Yardımsevenler Derneği” toplantısına gitti ve arkadaşı Jimy’e yardımcı olmalarını diledi. Önce, teyzesinin hatırına iyi davranan üyeler, işi anlayınca, “hayır” dediler.
Pollyanna eylül ayında okula başladı. Kısa zamanda okulunu da benimsedi. Ama, sık sık eski dostlarını ziyaret etmekten de geri kalmıyordu. Bir gün Bay Pendleton, Pollyanna’dan, hiç gitmemesini ve kendisi ile birlikte kalmasını istedi. Pollyoanna’nm tek başına böyle bir karar vermesi mümkün değildi. Bir gün, Bay Pendleton, Pollyanna’ya her şeyi anlattı. Meğer, asıl teyzesini değil, Pollyanna’nın annesini seviyormuş. Annesi, onun aşkına cevap vermeyip, başkası ile evlenmiş. O günden beri, Bay Pendleton bütün dünyaya karşı dargın ve asık suratlı duruyormuş. Ancak, Pollyanna’nın bu sevimli hali, bütün dünyaya kapatmış olduğu kapılarını aralama isteğini doğurmuştu. Pollyanna’nj yanına alarak, hiç değilse bundan sonra, bu kızcağız sayesinde dışındaki dünya ile yeniden kucaklaşmayı düşünüyordu. “Yanıma gel, bu mutluluk oyunun birlikte oynayalım” diyordu.
Pollyanna İse, artık kendisi ile sadece görev duygusuyla değil, sevdiği için de ilgilenen teyzesinden ayrılmak istemiyordu. Ancak, bunu Bay Pendleton’a nasıl diyeceğini bilemiyordu. Sonunda uygun çözümü buldu. Sokakta karşılaşıp eve getirdiği ve teyzesinin istemediği Jimmy’i, Bay Pendleton’un yanına almasını isteyecekti. Bunu Bay Pendleton’a anlattı. O da haftaya birlikte gelmelerini söyledi. Tam da bu günlerde, Polyanna’ya bir otomobil carptı. ayaklan tutmuyordu. Bir gün sonra kendine geldiğinde, yine de seviniyordu. Hele hele, teyzesinin iki de bir kendisine “canım” demesi, mutluluğunu sonsuz derecede arttırıyorlardı. Bay Pendleton’da gelip, Pollyanna’nın durumu hakkında bilgi aldı. Pollyanna’ya yaptığı teklifi ve teyzesi için reddettiğini de anlattı. Bayan Polly bunu öğrenince, yeğenine karşı duyduğu sevgi daha da arttı. Öyle ki, yeğeni oynasın diye, kedi ve köpeğin bile yukarı çıkmasına izin veriyor, Pollyanna’nın sevinmesi İçin ne gerekiyorsa yapıyordu. New York’tan bekledikleri doktor bir hafta gecikmeli olarak geldi. Muayeneden sonra acı gerçeği söyledi. Polyanna bundan sonra yürüyemeyecekti. Bayan Polly bunu duyunca, ağlayarak bayıldı. Teyzesinin sesini duyan Pollyanna da, gerçeği öğrenince, o da üzüntüsünden hıçkırarak ağlamaya başladı. Artık herkes için, acılı günler gelmişti. Tanıdık tanımadık herkes bu güleryüzlü kızın geçirdiği kazayı öğrenince, onun için gözyaşları döküyor, böyle bir şeyin olduğuna inanamıyorlardı. Şehirde şimdiye kadar hiç kimse bu kadar konuşulmamış, hiç kimse için bu kadar ağlanmamıştı. Eve gelen ziyaretçilerin ardı arkası kesilmiyordu. Bay Pendleton, Pollyanna sevinsin diye, Jİmmy Bean’ı evlat edinmeye karar vermişti. Pollyanna bu kararı duyunca gerçekten de çok sevindi. Sevinci bununla da kalmadı. Birgün bayan Slow’un kızı Milly geldi ve Pollyanna’yı tanıdıktan sonra, annesi ile birlikte nasıl “Mutluluk oyunu” oynadıklarını, artık hep mutlu olduklarını anlattı. Her gün, tanımadığı insanlar geliyor ve nasıl mutlu olduklarını, Polly Teyze’den, Pollyanna’ya iletmesini İstiyorlardı.Yani, kısacası, şimdi bütün şehir, Pollyanna’dan öğrenmiş oldukları “Mutluluk Öyunu”nu, şimdi Pollyanna’nın bu zor durumda da uygulaması için ona destek oluyorlardı.
Polly Teyze, herkesin bildiği bu oyunu kendisinin bilmemesine şaşırıyordu. Nancy ile konuşunca, her şeyi öğrendi. Pollyanna’nın yanına gidip, “Arfîfc bu oyunu beraber oynayacağız” deyince, Pollyanna çok ama çok mutlu oldu. Bu arada, Bay Pendleton’un doktoru, Clithon, çocuğu mutlaka görmek istiyordu. Ancak, on beş yıl önce, sevgilisi olduğu Bayan Polly ile bozuştuklarından bu yana aradan on beş yıl geçmesine rağmen, o kapıdan bir kere dahi adımım atmamıştı. Fakat,söz konusu olan Pollyanna olduğu için, mutlaka buna bir çözüm bulmak gerekiyordu. Onlar aralarında bunları konuşurlarken, Jimmy her şeyi duymuş ve koşarak Bayan Polly’e anlatmıştı. Birkaç gün sonra Polly Teyze, Pollyanna’ya, doktor Chiltlon ile evlenecekleri müjdesini verdi. Ayrıca, kendisini de hastaneye yatıracaklardı. Bir müddet sonra, Pollyanna’dan mektup geldi. Şunları yazıyordu: “Çok sevgili Polly teyze, Tom enişte, Ah! Çok şükür yürüyebiliyorum. Buradakiler yakında eve dönebileceğimi söylüyorlar. Keşke bütün yolu yürüyerek gelsem. Ah, ne kadar sevinçliyim! Her şey beni sevindiriyor… Hatta, bir süre için bacaklarımdan yoksun kaldığıma bile seviniyorum. Çünkü, öyle olmasaydı bacakların bu derece önemli olabileceklerini hiçbir zaman bilemeyecektim.”
Kitaptaki şahısların değerlendirilmesi
Polyana:Çevresine neşe veren , insan ,hayvan ve doğa sevgisi ile dolu , umudunu hiç kaybetmeyen romanın baş kahramanı
Polly teyze: Sert mizaçlı , içinde sevgi barındırmayan , hep kurallar çerçevesinde yaşayan polyananın teyzesi
Kitabın Anafikri:Hayata ne olursa olsun umut dolu bakalım, İnsanları ,doğayı ve hayvanları sevelim..
Kitabın Yorumu:Çok sade,akıcı bir kitap ,insan elinden bırakamıyor, sevgiyi, umudu kaybetmemeyi öğretiyor..