Çok keyif alamadım okurken. Benim için yeterli değildi açıkçası. Hem kısacık hem de içinde neredeyse 2 kitap barındırıyor. Buda kitabın çok yüzeysel olmasına sebep olmuş.
Şöyle ki karakter bir ayrılık bunalımının içinde. Atlatmak adına bir kitap yazmaya karar veriyor ve yazdığı kitaptan bölümler sunuyor bize. Sık sık. Oda çoğu zaman karakterin günlük yaşantısıyla paralel ilerliyor.
Yani daha da açarsam, asıl karakterimiz Mavi, annesinin doğum gününü kutladığında yazdığı kitaptaki karakterde annesinin doğum gününü kutluyor. Mavi’nin hayatına yeni biri dahil olurken karakterinde öyle. Mavi’nin hayatındaki dönüm noktası kitabıyken karakterin hayatındaki dönüm noktası bir yemek kursu oluyor. Ama her iki kitabın içeriği çoğu zaman paralel. Yazar kendini tekrar etmiş hissi uyandırıyor haliyle.
Hayallerine ulaşmayı mı, gerçeklerle yaşamayı mı seçersin?
Hüznün, kahkaha tufanına dönüştüğü iç içe iki hikâye. Sinem Çelebioğlu’nun ilk romanı Şans Kurabiyem ile sevme, affetme ve umut etmeye dair sıcacık bir yolculuğa çıkacaksınız. Siz hiç kendi hayatınızı yeniden yazmak istediniz mi?
Mavi istedi…
Ve uyku tutmayan bir kış sabahı, geçti bilgisayarının başına.
Serbest bıraktı parmaklarını klavyenin üzerinde.
Yazdı, yazdı, yazdı…
Geçmişinde neyi yanlış yaptıysa değiştirmek için, anılarından kimi silmesi gerekiyorsa unutmak için ve kimi kazanmak istiyorsa tanışmak için…
Ve sayfalar doldukça hayallerle, gerçeklerin peşinden gitmenin önemini de öğrenecekti.