Kalbinizin küt küt atmasına neden olacak bu yeni macerada Dedektif Alex Cross, o güne kadar karşısına çıkan en zeki katilin, kendisine Akıl Ustası adını yakıştırmış esrarengiz bir caninin izini sürüyor.
Washington’ı şaşkınlığa düşüren birbiri ardına işlenen cinayetlerde banka soyguncuları, talimatları kelimesi kelimesine yerine getirilmediği takdirde banka çalışanlarını ve onların ailelerini öldürmektedirler. Alex Cross bunun sıradan bir katil olmadığını bilmektedir; patolojik kontrol ve kusursuzluk ihtiyacı büyüktür. Cross evinde de bir krizin ortasındadır ama Akıl Ustası’nın muazzam, son, kusursuz bir cinayet planladığını öğrendiğinde dava bütünüyle tüketici bir hal alır…
1
Brianne Parker bir banka soyguncusuna ya da bir katile benzemiyordu o sevimli, tombul bebek yüzü herkesi aldatabilirdi. Ama bu sabah, mecbur kalırsa öldürmeye hazır olduğunu biliyordu. Bunu sekizi on geçe öğrenecekti.
24 yaşındaki kadın haki bir pantolon, Mâryland Üniversitesi’ne ait uçuk mavi bir rüzgârlık ve ala aşınmış beyaz Nike ayakkabılar giymişti. Kaportasında ufak tefek ezikleri olan beyaz Honda Acura’sından, her daim yeşil kalan sık ağaçların bulunduğu yere doğru gizlenmek üzere yürürken, sabah işlerine gitmekte olan insanlardan hiçbiri onu fark etmedi.
Saat tam sekizden biraz önce Mâryland Sirver Spnng’deki Citibank’ın dışındaydı. Şube dokuz saniye sonra açılacaka Bankanın, iki şeritli araç giriş yoluna sahip müstakil bur binası olduğunu Akıl Ustası ile yapağı konuşmalardan biliyordu. Binanın etrafı, Target, PETsMART, Home Depot, Circuit Gty gibi, Akıl Ustası’nın deyimiyle büyük kasalara benzer mağazalarla çevriliydi.
Brianne saat tam sekizde, McDonald’s kahvaltısı reklamının bulunduğu, tiksindirici, renkli panonun alanda bulunan ağaçlıktaki gizlenme yerinden çıkarak bankaya yaklaşa. Bulunduğu noktadan, bankanın ön cam kapısını henüz açmakta olan bayan kasa memuru tarafından görülemiyordu ve onun hemen ardından yerinden fırladı.
Kasa memurunun birkaç adım gerisinde, Amerika’da popüler olan Başkan Clinton maskesini, kalın kauçuktan yapılmış olduğu için, tanınmamak adına yüzüne geçiriverdi. Memurun adını biliyordu ve tabancasını çekip kadının beline dayarken çok açık konuştu.
“îftri, Bayan Jeanne Galetta. Sonra arkanı dön ve ön kapıyı tekrar kilide. Patronun Bayan Buccieri’yi görmeye gidiyoruz.”
Bankaya girerken yapacağı bu kısa konuşma, kelimesi kelimesine, hatta noktası ve virgülüne kadar elindeki notta yazılıydı. Akıl Ustası bir banka soygununun neredeyse ezberden, belirli bir düzen İçerisinde yürütülmesinin son derece önemli olduğunu söylemişti.
“Seni öldürmek istemiyorum Jeanne, ama söyleyeceklerimi anında yapmazsan öldürürüm. Şimdi konuşma sırası senin tatlım. Şimdiye kadar söylediklerimi anladın mı?”
Jeanne Galetta, kısa kahverengi saçlı başını öyle kuvvetle salladı ki neredeyse tel çerçeveli gözlükleri yere düşecekti. “Evet, anladım. Lütfen bana zarar verme,” dedi, nefesi kesilerek. Jeanne otuzuna yakın, çekici sayılabilecek taşra güzeli bir kadındı ama mavi polyester pantolonu ve dolgu topuklu rahat ayakkabıları onu daha yaşlı gösteriyordu.
“Müdürün odasına. Şimdi Bayan Jeanne. Sekiz dakika içinde buradan çıkamazsam öleceksiniz Çok ciddiyim. Sekiz dakika içinde buradan çıkamazsam siz ve Bayan Buccicri öleceksiniz. Bir kadın olduğum için bunu yapamayacağımı zannetmeyin, ikinizi de köpekler gibi öldürürüm.”
2
Hükmetmenin bu gizemli havasından horlanmıştı, bankada aniden elde etmeye başladığı saygıdan ise daha da çok hoşlanmıştı. Brianne iki Diebold marka ATM’yi ve sonra da lobinin, müşterileri karşılama bölümünü titreyerek geçen kasa memurunu takip ederken kaybettiği saniyeleri düşünüyordu. Akıl Ustası izlenmesi gereken sıkı program hakkında oldukça netti. Her şeyin mükemmel bir uygulamaya bağlı olduğunu defalarca tekrar etmişti
Dakikalar çok Önemli Brianne.
Saniyeler çok önemli Brianne.
Bugün soymayı seçtiğimiz yerin Citibank olması bile çok önemli Brianne.
Soygun hatast2, dakik ve kusursuz olmak zorundaydı. Anlamışa, evet anlamıştı bunu. Akıl Ustası soygunu kendi deyimiyle “sayısal olarak 10 üzerinden 9.9999″ basan olarak planlamıştı.
Brianne sol eliyle kasa memurunu müdürün ofisinden içeri itti. içerden çalışmakta olan bilgisayarın hafif uğultusu geliyordu. Daha sonra, büyük müdür masasında oturan Betsy Buccieri’yi gördü.
Gözlen şaşkınlıktan ve korkudan fal taşı gibi açılmış olan müdüre, “Her sabah saat sekizi beş geçe kasanı açıyorsun, şimdi benim için aç bakalım,” diye bağırdı. “Af dedim, simdil”
Bayan Buccieri “Kasayı açmam imkânsız,” diyerek karşı çıka “Kasa Manhattan’daki ana ofisten gönderilen bir bilgisayar sinyaliyle otomatik olarak açılıyor. Hiçbir zaman aynı saatte açılmaz.”
Soyguncu sol kulağını Bayan Betsy Buccieri’ye göstererek, dinlemesi İçin parmağıyla işaret etti. Peki neyi dinleyecekti? “Hıf, dört, üf, iki…” dedi Brianne. Ardından müdür masasındaki telefona uzandı. O anda telefon çaldı. Mükemmel bir zamanlamaydı.
“Telefon size,” dedi Brianne. Sesi, kauçuktan yapılmış Başkan Clinton maskesinin alandan hafiften boğuk geliyordu. “Şimdi iyi dinle.”
Telefonu Bayan Buccieri’ye vermesine rağmen banka müdircsının duyacağı bütün kelimeleri ve konuşanın kim olacağını çok iyi biliyordu.
Banka müdiresinin duyacağı en korkunç ses Akıl Ustası’nın sahici ama sonuçsuz kalacak tehditler savuran sesi değil, bundan çok daha etkili ve korkutucu olan başka bir ses olacaktı.
“Betsy, benim Steve. Evimizde bir adanı var. elinde bana doğrultulmuş bir silah var. Bankadaki kadın saat lam sekizi on geçe bankadan patalarla birlikte çıkamazsa Tomrny, Anna ve beni öldüreceğim söylüyor.
“Saat sekizi dört geçiyor.”
Telefon ham aniden kesildi. Kocasının sesi gitmişti.
“Steve, Steve!” Betsy Buccıen’ııın gözlerine dolan yaşlar yanaklarından süzüldü. Maskeli kadına gözlerini dikmiş, olanlara inanamıyordu. “Onlara zarar verme. Lütfen Sana kasayı açacağım. Hemen şimdi açacağım. Kimseye zarar vermeyin.”
Brianne, banka müdiresinin az önce zaten duymuş olduğu mesajı tekrar etti. “Tam sekizi on geçe. Ilır saniye geç değil. Ve aptal banka oyunları yok. Sessiz alarmlar yok. İşaretli destelet yok.”
“Beni takip et. Alarm yok,” diye söz verdi Betsy Buccıeri. Neredeyse düşünemiyordu bile. Steve, Tommy, Anna. isimler kafasının İçinde yankılanıyordu.
Bankanın Mosler marka kasasına vardılar. Saat 8.05′ti.
“Kapıyı aç Betsy. Acele etmeliyiz. Zaman kaybediyoruz. Ailen zaman kaybediyor. Steve, Anna, küçük Tommy, hepsi ölebilir.”
Betsy Buccieri’nin tıpkı bir lokomotif gibi pistonları olan, güzellik abidesi parlak çelik kasaya girmesi iki dakikadan daha az zaman almıştı. Neredeyse tüm raflar ve istiflenmiş paralar net olarak görülebiliyordu burada Brianne’nin tüm hayaa boyunca gördüğünden daha fazla para vardı. İki adet kalın bez torbayı şak diye aça ve içlerini nakit parayla doldurmaya başladı. Bayan Buccieri ve jeanne Galetta sessizlik içinde onun kalın bez torbalan doldurmasını izlediler. Brianne her iki kadının da yüzünde, kendisine karşı duydukları korku ve saygı ifadesini görmekten hoşlanmıştı.
Kendisine söylendiği gibi torbalan doldururken dakikalan sayıyordu Brianne. “Sekizsıfıryedi… sekiz sıfırsekiz…” Nihayet kasadaki işini bitirmişti.
“Şimdi sizi kasaya kilitleyeceğim. Tek kelime etmeyin, yoksa sizi vurur, kasaya ölü bedenlerinizi kilitlerim.”
Siyah kalın bez torbalan yukan çekti.
“Kocama ya da bebeğime zarar verme,” diye yalvardı Betsy Buccieri. “Bize ne söylediyseniz…”
Brianne Betsy Buccieri’nin umutsuz yalvarmalarına aldırmayarak ağır metal kapıyı çarparak kapadı. Başkan Clinton maskesini sevimli yüzünden hızla çıkardı.
Geç kalıyordu. Lobiden yürüyerek geçti, elinde plastik eldivenlerle ön kapının kilidini açar ve dışarı çıkar. Elinden…