Roman özetleri

Erkeği Yönetme Sanatı Kitap Özeti

Erkek üzerinde etkili olmak ve onu yönetmek için sadece dişilik yetmez. Bunun için kadınca bir sanat gerekir. Başarılı olmak istiyorsanız bu sanatı iyi öğrenmelisiniz! Çoğu erkek kadın karşısında oldukça zayıftır. Bu zayıflıklar ya da bir anlamda zaaflar, kadınlar tarafından yönetilmeye o kadar yatkındır ki, şöyle desek yanlış olmaz; Erkekler dünyayı idare eder, kadınlar da onları! Tarihte de bunu doğrulayacak sayısız örnekler bulmak mümkün Erkek üzerinde etkili olmak ve onu yönetmek için bazı şeyleri uygulamanın yanında öncelikle kaçınılması gereken şeyler vardır. Konuyu iki başlık altında ele almakta fayda var; I. Erkeği yönetmekte kaçınılması gereken davranışlar II.   Erkeği yönetmek için yapılması gereken davranışlar Yönetmek bir anlamda Yönlendirmektir. Kadının erkekten beklentilerini gerçekleştirmesi ve eşinden gönlünce istifade edebilmesi onun üzerinde etki sahibi olabilmesine bağlıdır. Çoğu kadının, erkek karşısında bulunmak istediği konum da bu değil midir? Erkeği üzerinde etkili olmak! İşte bunu yapabilmek için, erkeğe tesir etmenin, yani bir anlamda onu yönetmenin püf noktaları iyi bilinmeli.

İÇİNDEKİLER

I
MUTLULUĞUN EVLİLİKLE İLİNTİSİ NE?
“Evlilik” Mutlu Olmak İçin Yeterli mi?
“Kadınlığına Hapsedilen” KADINLAR..!

II
TEMEL İHTİYAÇLAR Açısından
EVLİLİK ve MUTLULUK

A) Fizyolojik İhtiyaçlar İçinde Evlilik
B) Emniyet İhtiyacı İçinde Evlilik
C) Değer ve Saygı İhtiyacı
D) “Bilme ve Anlama” İhtiyacı Açısından Evlilik

III
KADINLAR NEDEN EVLENİR?

A. “MUTLU OLMAK İÇİN” EVLENEN KADINLAR
B. “EKSİKLİKLERİNİ KARŞILAMAK İÇİN”
EVLENEN KADINLAR
C. AİLESİNE PROBLEM OLDUĞU İÇİN EVLENDİRİLENLER..

IV
KADININ KENDİNİ MUTSUZ ETMESİ
Kadın Kendini Nasıl Mutsuz Eder?

V
KADININ TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ MUTLULUĞA ENGEL
TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN OLUMSUZ SONUÇLARI

VI
MUTLU OLMAYA MÜSAİT KADIN
EVLİLİKTE MUTLULUK İÇİN (Bazı Şeyleri) BİLMEK

VII

MUTLULUK İÇİN (Bazı Şeylerden) UZAK OLMAK

VIII
MUTLULUK İÇİN (Bazı Şeyleri) UNUTMAK

IX
MUTLU OLMA ÇABASI

X
MUTLU OLMAK İÇİN MEVCUDU “KABULLENMEK”

XI
ERKEKLER, HANGİ KADINI DAHA ÇOK SEVER?
Erkekte Kadına Karşı Sevgiyi ve Bağlılığı Artıracak Davranışlar

XII
ERKEĞİN, KADINDA GÖRMEK İSTEMEDİĞİ DOKUZ “OLUMSUZ” TAVIR

XIII
“MUTSUZ KADIN” GÖRÜNTÜSÜ ve ERKEKTEKİ SONUÇLARI

XIV
ERKEĞİN MUTSUZ KADINDAN UZAKLAŞMA AŞAMALARI

XV
ERKEĞİN ANLAŞILMASI ZOR DAVRANIŞLARI

XVI
ERKEĞİ YÖNETMEK İÇİN KAÇINILMASI GEREKEN DAVRANIŞLAR
Erkeği Yönetmenin Püf Noktalan
ERKEĞİ YÖNETMEK
Erkeği Yönetmede İLK KURAL.!

1

“Düşüncelerimizle algılar, duygularımızla yaşar, inançlarımızla mutlu oluruz.”

MUTLULUĞUN EVLİLİKLE İLİNTİSİ NE?

İhtiyaçların karşılanması ve yeteneklerin uygulama imkanı­na kavuşması ile oluşan tatmin duygusuna “mutluluk” diyorsak, yetenekler ihmal edildiği ve ihtiyaçların yeterince giderile­mediği ortamlar da, doğal olarak mutsuzluğu getirecektir.

Mutluluk duygusunun sürekli tadılması için temel ihtiyaçların karşılanması gerektiği kadar, kişiyi kendisi yapan yetenek­lerinin de keşfedilip geliştirilmesi ve yaşamın bir parçası haline gelmesi gerekir.

Aslında bu durum sadece insan için değil, tüm canlılar için geçerli.

Mutsuzluk varsa;
Yapılması gerekenler yapılamıyor,
Olması gerekenler olamıyor,
Hayat anlamlı yaşanamıyor demektir.

Yapısına uygun ortamı bulmuş bir canlı, yaratılış özellikleri­ne uygun şekilde yaşar.

Bir sümüklü böcek ise söz konusu olan, nemli yeşillik bir or­tamda, yapraklar arasında olacaktır. Onun mutluluğu için budur gerekli olan.

İnsanlar mutsuz ise; sümüklü böceğin yaptığı gibi, yetenek­lerini ifade imkanından mahrum oldukları içindir.

İhtiyaçtan gidermek ve yetenekleri ile kendini gerçekleştirmek! İşte, mutluluğun iki temel şartı.! Aksi halde o güzel duy­guyu tatmak hayal olur.

Bu bağlamda, evlilik de, bazı ihtiyaçları karşılamak ve bel­li yetenekleri gerçekleştirmek için gerekli. Ama ideal şartlarda oba bile tek başına “evlilik” mutluluk için yeterli olabilir.

“Evlilik” Mutlu Olmak İçin Yeterli mi?

Evlilikte, “kadınlık” ve “erkeklikle ilgili yetenekler tam ola­rak karşılık bulsa da, tarafların gerçekten mutlu olacağı düşü­nülebilir mi?

“Mutluluk”, bedensel ve ruhsal yeteneklerin karşılık bulma­sı ise, yeterince iyi de olsa, evliliğin bunu tek başına karşılama­sı mümkün olamaz.

Çünkü kadının da, erkeğin de ruhsal ve bedensel yeteneklerin tamamı karşı cinsle ilgili değil. İki tarafın da “cinsiyet” dışında yetenekleri var. Bu sebeple, karşı cinse yönelik ihtiyaçla­rın karşılanması, her bakımdan tatmin olmayı sağlamaz.

Özellikle kadınların, ‘Evliliğimde bir problem yok, her iste­diğim yerine getiriliyor, ama gene de mutsuzum!’ dediklerine şıkça şahit olmamızın bir sebebi de budur.

Cinsiyetle İlgili olanların dışındaki yetenekler ihmal edilmiş ise tatminsizlik, yani bir ölçüde mutsuzluk kaçınılmaz ola­caktır.

Kadınlığına HapsedilenKADINLAR..!

Yeteneklerimiz, doğuştan gelen ve içimizde yaşayan çocuklardır. Doğal ihtiyaçlarımızın karşılanması yanında, bu çocukların da dikkate alınması, hesaba katılması, beslenmesi, gelişti­rilmesi yani tatmin ediliyor olması gerekir.

Beslenip büyütülmezler, aç susuz ve ilgisiz bırakılırlarsa ağlar­lar. Biz de içimizdeki bu feryatları “mutsuzluk” olarak algılarız.

Evlilik, yeteneklerin tümünün değil, sadece bir miktarının uy­gulama alanı bulması ve bir kısım ihtiyaçların karşılanmasıdır!.

Erkekler eğitimleri, iş alanları, hobileri, sosyal etkinlikleri ile kendinde bulunan farklı yeteneklerini uygulama alanına koyar ve rahatlarlar. Bu sebeple de, hayatlarından, eşleri kadar şika­yetçi olmazlar.

Kadınlar ise, kendilerine biçilen rolleri itibariyle, daha çok cinsiyetleri ile sınırlı bir hayat yaşadıkları için, içlerinde hep bir boşluk hissetmeye meyillidirler. Bu boşluk hissi anlamsızlığa, anlamsızlık da sürüp giden şikayetlere neden olur. Bu tabloya bir de “hayatın amacı”ndan habersiz olma durumu eklenmişse, işte o zaman durum daha da vahim bir hal alır.

Hayatla ilgili yakınmalar duymamızın önde gelen sebeple­rinden biri olan bu durum, kadınlarda ruhsal tatminsizliğin ve psikolojik rahatsızlıkların da zeminini oluşturur.

Konu, herkeste aynı derecede hissedilmiyor olabilir. Özel­likle yetenekleri kısıtlı olanlarda! Onlar bir anlamda şanslı bile sayılabilirler. Çünkü, yetenekleri sınırlı olanlar problemin pek farkında olamazlar.

Herhangi bir yönde yeteneği olmayanın, tatminsizlik duygu­su da olmayacaktır. Yani bir başka deyişle; “Aptallar depresyo­na girmez!” diyebiliriz.

Çünkü, bir şeylerin ters gittiği ya da eksik olduğunu kavramak için bir miktar zeka ve yetenek gerekir!

Yetenekli olanlar ise, içlerindeki bu yeteneklerin uyandırdığı istek ve arzularla rahat olamayacaklardır. Ta ki o yönde bir meşguliyet bulana dek! Ve, elbette inanç ve değer yargılarına ters düşmeden.!

Pek çok toplumda olduğu gibi, bizde de kadınların bu hayat­ta üslendikleri roller daha ziyade cinsiyetleri ile ilgili. Meşguli­yetleri de, büyük ölçüde dişilikleri ve kadınlıkları ile sınırlandırılmış durumda. Bu ise, çoğu zaman yaratılıştan verilenlerin tü­münü ifade etmemektedir.

Kişinin doğuştan getirdiği yeteneklerin uygulama alanı­na konulması engellenmişse, bu bir anlamda kadınlığına hapsedilmek”tir. ki, bu hapishanenin duvarlarının ardında mutluluğu elde etmek zordur.

“MUTLULUK” Sadece Evliliğe Endekslenirse…!

Hayatın amacı iyi anlaşılmamış ise ve kişi yaşadığı hayatı kendisi için yeterince anlamlı bulmuyorsa, maddi şartlar elve­rişli olsa bile mutlu olmak için yetmez.

Hayatı anlamlı bulmak ve bu anlam yönünde başarılı oldu­ğunu görmek gerekir.

Erkek için “hayatta başarılı” olmak, öncelikle “iş”te, mesleğinde ve sosyal hayatta başarılı olmaktır. O, işinde başarılı ise, evdeki sıkıntılarını fazla da dert etmeyebilir.

Halbuki kadın için durum farklıdır. Onun, “hayat başarısı* ailesinden, evliliğinden, kocasından yana sevgi ve ilgi görmesi ile özdeşleşmiştir. O, kendisini ancak böylece başarılı addeder.

“Eş”te, yani evlilikteki başarısızlık, kadın için, hemen hemen bütünüyle hayatta başarısızlık olarak algılanır. Bu ise temelde bir sakatlığın olduğunu gösterir. Bu sakatlık, gelenek ve göreneklerle oluşmuş kültürel şartlanmalardadır.

Toplumsal şartlanmalar, kadını erkeğe mahkum ettiyse, ka­dını hayatta potansiyel bir mutsuzluk bekler.

İnsanoğlu, başkaları tarafından yönlendirilebildiği gibi, ken­di kendisini de programlayabilecek yeteneğe sahip bir varlıktır. Dolayısı ile, kadın isterse kendini bu şartlanmaları oluşturduğu dar bakış açısının dışına çıkarabilir. Bunun de için de, öncelik­le şunları iyi bilmelidir;

/. Evlilik tek başına yetmez!

Mutluluğun önemli bir basamağı olan, kişinin yetenekleri ile “kendini gerçekleştirmesi” açısından bakılınca da, sadece evlilik tek başına yeterli olamaz. Başka yeteneklerinin de keşfe­dilmesi ve geliştirilmesi gerekir.

Cinsellik, üreme ve bir de, “sevme sevilme ihtiyacı”nın, kar­şı cinsle ilgili olan kısmı evlilikte karşılanır böylece kişi huzur bulabilir. Evlilikle bazı ihtiyaçların en iyi şartlarda karşılandı­ğını düşünsek bile, unutmamak gerekir ki, kadın da, erkek de olsa, insan sadece cinsiyetten ibaret değildir. Başka yetenekle­ rin varlığı da söz konusudur.

Dikkatleri biraz da diğer yeteneklerden yana çevirmeli. Ev­lenmeden önce hayata öylece hazırlanmalı. Aksi halde “evlilik”, çoğu zaman “mutsuzluk” anlamına gelecek ve her zaman bir tatminsizlik hissedilecektir.

II. “Evlilik” Hayatla olabilecek tüm problemleri çözemez!

“Evlilik” bir yaşam tarzıdır. “Aile tarzında”ki bu yaşam tar­zını yeterince beceremiyorsak, biraz da yaşam felsefemizle ilgili eksiklikleri sorgulamak gerekir.

Hayata bakışımızdaki yanlışlıklar, “insan”a bakışımızı, “kar­şı cins”e bakışımızı da derinden etkiler.

Bir şeye abartılı bakışlar, kişiyi yüksek beklentiler içine Sokar. “Hayat”, bize göre “evlilik” ile eşdeğer hale gelmiş ise, ister istemez, problemler karşısında evliliğe yükleniriz.

Beklentileri ve hayatla ilgili problemlerin çözümünü tümüy­le evliliğe yüklersek, evlilik çatırdar.

“Evlilik” sorumlu tutulunca da “eş” suçlanır. Bu, bir açmazdır ve sağlıklı yaklaşımların önünü keser.

III.Gerçek mutluluk için, evliliğin de üzerinde bir “anlam” gerekli

Erkekten yana beklentilerinizin tümü gerçekleşse de, eğer hayatınız belli bir amaçtan yoksunsa, yaşamınızda bir anlam göremiyorsanız, asıl büyük problem budur.

Hayatın size yüklediği misyonun bilinci içinde değilseniz, tatmin olmamış yetenekler gibi, içinizdeki boşluğu her zaman hissedeceksiniz. Zengin ya da varlıklı olmanız da anlamsızlık probleminin üstesinden gelemez.

Aynen şu satırlarda anlatıldığı gibi;

“Bolluk içinde yüzen toplumlarda ve zengin eyaletlerde., uzun süredir, artık uyanmaya başladığımız bir rüya görüyorduk: Bu, insanların sosyoekonomik durumunu iyileştirmemiz halinde her şeyin yoluna gireceği, insanların mutlu olacağı rü­yasıydı. Karşımıza çıkan gerçek ise şudur: Yaşama savaşı şid­detini kaybedince, “Ne için yaşam?” sorusu gündeme gelmiş­tir. Bugün daha çok insan yaşamak için gerekli araçlara sahip, ama yaşamak için bir anlamları (meaning) yok.

Hastalar artık Freud ve Adler çağındaki gibi aşağılık duygu­larından veya cinsel engellemelerden şikayet etmiyor. Bugün psikiyatriste gitmelerinin nedeni “boşunalık” duygularıdır.

Albert Camus bir keresinde şöyle demişti; “Gerçekten cid­di olan tek bir sorun vardır; “Yaşam; yaşamaya değer mi, değ­mez mi?”

Bugünün toplumunu ele alalım: Özünde her türlü ihtiyacı karşılanır, ama birisi hariç; uanlam ihtiyacı!”

Hatta ihtiyaçlardan bazılarının günümüz toplumu tarafın­dan yaratıldığını söyleyebiliriz, ama “anlam ihtiyacı” doyumsuz kalır. Hem de onca zenginliğimizin ortasında ve bu zenginliğe rağmen.

“Teknoloji bizi yaşama (yaşamımızı sürdürme) becerilerin­den yoksun bırakmıştır.” Bu nedenle kişinin kendi başına çaba harcamaksızın yaşamasını garanti eden bir refah sistemi geliş­tirdik.
( Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı, Öteki yayınları, İst, 2000 s. 14-20 )

Tüm ihtiyaçlar en üst düzeyde karşılasa da hayatınızda bir “anlam” yoksa, bunun meydana getireceği boşluk size her za­man nedenini bilemediğiniz bir mutsuzluk duygusu hissettirir.

Sonuç olarak, bütün bunlar göz ardı edilmeden, biz bu çalış­mada, kadınlar için mutluluğun erkekten yana olan kısmı üze­rinde duracağız. Ama unutulmamalıdır ki, mutluluk için sadece evlilik yetmez. İdeal şartlarda ya da ideale yakın bir evlilik, sadece mutluluğun tamamlayıcısı olabilir! Başka değil!

Yaşamanın yüce bir anlamı yoksa, evliliğin ne anlamı olabi­lir ki?!

Related Articles

DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU

İstanbul Atasözleri

admin

Fazladan Bir Gün Kitap Özeti