Üç ihaneti yaşıyoruz.
Bir, Kemalistlerin Kemalizme ihanetidir. Bu kitap, ihanet halinde Kemalistleri işaret etmektedir. Artık hedeftedirler.
İki, Müslümanların, İslama ihanet tarihindeyiz.
Üç, meslek ve/veya kariyer sahiplerinin mesleklerine ihanetini görüyoruz. Tıp, ihanet etmektedir ve ol sebepten, bu çalışmam kesinlikle bir cinayettir. O halde sara’ya göz yumanlara benim göz yummamı kimse benden beklememelidir; yaşamım hep hainlerle savaş halinde geçti ve aynı haldeyim.- Yalçın Küçük
Her söylediği olay olan, gündemi belirleyen, tartışmalar yaratan Türkiye’nin en üretken yazarlarından Yalçın Küçük’ün merakla beklenen son kitabı Arkadaş’ta! Yalçın Küçük bu kitapta, AKP hükümetini ve plütökrasinin siyasi arenadaki yükselen etkisini inceliyor.
İki kitaptan oluşan Epilepsi ile Orgazm Mediko –Politik’in birinci kitabında, nedensel-bilimsel bir yaklaşımla epilepsi tıbbını derinlemesine inceleyip, ikinci kitapta ortaya koyduğu analiz ve yorumlar için bilimsel bir alt yapı oluşturuyor.
İkinci kitapta ise AKP hükümeti içinde olup bitenleri; hükümet, siyasiler ve plütokratlar arasındaki gizli ve karmaşık ilişkileri ortaya çıkarıyor. Bununla birlikte Erdoğan hakkında farklı bir kişilik analizi yapıyor.
Araştırıcı, sorgulayıcı yeni kitabı Epilepsi ile Orgazm Mediko -Politik ile Yalçın Küçük, siyasi ve entelektüel hayatımızda yine bir bomba etkisi yaratacağa benziyor.
ÖNSÖZ
Sara mı, kişilikte “çöküş” halidir. Cumhuriyet mi, artık “çöküş” devrini yaşıyoruz.
Peki ben ne yapıyorum, alttaki “çöküş” devrinin başına, kişilik halinde çöküş’ü koyuyorum.
Sezgi mi, bunları bir arada görebilmektir. Bilim mi, bunları bir arada yazabilmek’tir.
ilk defa, Caligula’da ben, Roma’da cumhuriyet’in çöküşünü yazdım. Saralı, uyurgezer, sodomist, sodomize, ensesi, şehvet düşkünü, çalmaya hırsızlık demeyen, Caligula’da, “küstah ve köle” kişiliğini birlikte buldum; aslında çökmüştü, Caligula tepeliyordu ve bir loğ olmuş loğlamyordu. Sara’nın tahribatı mı, bilemem; o zaman sara tıbbini çalışmamıştım, zamanki nedensel bilimsel değil yüzeysel pozıtivist bir yaklaşımdı ve ancak, çıkardım ve Caligula’ya birinci bölüm yaptım ve birkaç kimlikli bir imparator teşhis ettim. Romalı devlet adamı Suetonius’un, Caligula için, bazen imparator ve çok zaman, canavar teşhisi, işte buradadır.
Caligula’da, tıp yazmadım, tarih felsefesi ve siyaset felsefesi denedim.1 Burada tıb alanına girdim: Tahsil ettim, demek istiyorum ve yazıyorum.
öğrenirken mi yazıyorum, yoksa, yazarken mi öğreniyorum; henüz bunu bilemiyorum.
Bildiğim önce Sezdiğim’dır.
önce Caligula’yı sezdim. Sonra sara’yı gördüm. Daha sonra da, bir saralıda, tripleks bir daire misli, üç ayrı kişiliğin yaşayabildiğini, etüd ederek, öğrendim.
“Küstah ve köle”, bozuk kişilikli canlı demektir ve doğuştan olduğunu sanmıyorum, sara’nın marifetidir.
Peki. “budala ve ifrit”, bu Dostoyevsky’dir; Dostoyevsky, büyük saralı olmakla, saralının bütün kişilik bozukluğunu içselleştirmiş haldedir; ilaveten, şehvet ve kumar düşkünü olduğunu da haber veriyorum. Budala’da ve Ecinniler ya da ifrit’le yazdığı kendisidir; sara’nın harabe’ye dönüştürdüğü bir kişiliği, daha doğrusu birden çok kimliği, vardı, çıkarıyorum.
Bütün saralılar mı, kesinlikle hayır, ancak, kişilik olmuş bir “çöküş” gördüğümüzde, sara ile nedensonuç bağını kurabiliyoruz. Bu arada, Dostoyevsky’nin yâratcılığı konusunda gözümüz açan Bakhtin’e, doğrusu “Bahtin”, dayanarak ben de yazıyorum, Dostoyevsky’nin kahramanları. Dostoyevsky’i anlatıyorlar; bir yanı “budala” ve diğer yanı ifrit’tir. Şöyle de söyleyebilirim, sara’nın tahrip ettiği kişilik, dolayısıyla, kişiliği bozulmuş insan, hem budala ve hem de ifrit kimliklerine sahiptir; burada, bir tek canlı, iki kişilikle, dupleks bir yerdedir. Bu çalışmamda var.
Bu kitabı neden ben yazdım; bu sorunun öncelikle bir cevabı var.
Başka bir kimse yazmadığı için ben yazdım.
Dolayısıyla yazmak zorunda kaldım. Zorunluluğum, hürriyetimdir.
Yazmak istemezdim, ancak yazılmamış kitap bırakmak istemiyorum ve çok tekrarladığım bir sözle de, işlenmeden kalmış cinayetlere tahammül edemiyorum. Hu bir çoklu cinayet çalışması’dır.
Yazılmamış kitap ve işlenmemiş cinayet bırakamıyorum. İşim, budur ve bu işi seviyorum.
Bu kitabı işledim.
Şimdi en büyük cinayet, sara’ya göz yummaktır.
Sara’ya göz yummak, başka bir sözcükle sara karşısında, kör kızı oynamak, son çözümlemede, cumhuriyet’in çöküşünü istemekle özdeştir. Bu, çöküş I inde bir loğ’a yardım etmektir. Bütünleş iyotlar.
Bir savaş ve dar anlamda, bir kurtuluş kitabıdır..
Bir çığlık ve bir baraj’tır.
Baraj olmak mı, hiç istemedim. Güzel olan tüm barajları yıkmaktır ve pek
İşlediğim bu kitap, cumhuriyet savaşı’nda sadece bir mermidir. Sara, bir beyin hastalığıdır. Dolayısıyla çöküş’ün merkezidir. Ben de, çalıştım ve çabaladım, beynimde bir mermi yaptım, sar Bu kitap, bir mermidir.
Üç ihaneti yaşıyoruz.
Bir, kemalistlerin kemalizme ihanetidir. Bu kitap, ihanet halinde kemalistleri işaret etmektedir. Artık hedeftedirler.
İki, müslümanların, İslama ihanet tarihindeyiz.
Üç, meslek ve veya kariyer sahiplerinin mesleklerine ihanetini görüyoruz. Tıp, ihanet etmektedir ve ol sebepten, bu çalışmam kesinlikle bir cinayettir. O halde sara’ya göz yumanlara benim göz yummamı kimse benden beklememelidir; yaşamım hep hainlerle savaş halinde geçti ve aynı haldeyim.
Talih mî, talihsizlik mi; solda ve sosyalizm mücadelesinde, hep benim karşımda olanlar, solda hep içmücadele vardı, şimdi de cumhuriyet’in karsısında ve sara’nın yanındadırlar. Tabii hep mücadele etmek talihtir ve yine de bunlarla, çökmüşler, mücadele etmek. Bunları söyleyebiliyoruz ve fakat henüz analiz edemiyoruz; sara olmadan kişilik değiştirdiklerini görebiliyoruz, “desintellectualisalion”, aydınlıkdan çıkma, diyebiliyoruz, ama, “neden”, bu soru üzerinde çalışmak durumundayız.
Hepsinin değil, bir bölümünün, solda ve sosyalizm içinde oldukları zamanda da. hedeflerinin cumhuriyet olduğunu görüyordum. Simdi açıktalar ve hem sosyalizme hem de cumhuriyete karşı çıkıyorlar; çöküş’ten taraftadırlar
Halbuki, su anda, sosyalizm ve cumhuriyet mücadelesi aynı yerdedir. Yazık, cumhuriyet düşmanlığı, şimdi sosyalizm düşmanlığıdır; anlayamıyorlar mı, yoksa yerlerini mi buluyorlar, şu anda bir cevapları yoksul haldeyim.
Kendi alanımın dışına çıkmak, ilk kez başıma gelmiyor; Sovyetler Birliği’nde sanayileşme sürecini çalışırken, University of Birmingham’da idi, Sovyet Araştırmaları Merkezi’nde bulunuyordum, mevcut iktisat, sanayileşmeyi görmeye imkan vermiyordu, üstelik. Merkez’deki araştırıcıların çoğu mühendisdiler, tabii tanışma yapamıyorduk. Onlar iktisat öğrenmediler, ben, başta maden ve makine mühendisliği olmak üzere, mühendislik öğrenmeye başladım. Ortaya çıkanlara/ içerde ve dışarıda “katkı” diyenler oldu, ben, yeni bir iktisat ve kalkınma yazdığımı düşünüyorum.
Doktorlar, “sara” sözcüğünü telafuz etmekten korktular ve matbuat, Tayyip Erdoğan’ın her sara nöbetini saklayabilmek için bir başka hastalık icat ediyordu; öyle ki, uzaktan, “televole” misli, “tele doktorluk” dahi icat ettiler. Hastayı hiç görmeden, elinde hiçbir bulgu yokken, kaldı ki olması imkansız, Tayyip Erdoğan’ın bir tek doktorunun adını bilmiyoruz, hiçbir devlet hastanesine gitmediğini ve hepsinden kaçtığını biliyoruz; böyle durumda, şehirlerarası teşhis bir skandal’dı ve itiraz edilmiyordu. O halde epilepsi’yi öğrenmek zorunda idim; öğrenmem, bir teşhis maksatlı değildi ve çünkü, Tayyip Bey’in saralı olduğu, benim güvendiğim kanallarla, çok önceden bana duyurulmuştu ve bilimsel planda, yıllar sûren çalışmalar, geldiği bazı kanallara bakarak, “gelenin doğru” olduğundan hiç kuşku duymamayı bana öğretmişti. Dolayısıyla, benim için Erdoğan’ın sara hastalığı, “gerçekten daha gerçek” düzeydeydi ve hala öyledir; önemli olan epileptik halleri öğrenmek ve politik davranışlarıyla bunlar arasında bağlantıları kurabilmekti, yaptığım budur.
Yalnız Sovyet sanayileşmesini çalışmak, bana, klasik ve neo klasik iktisattaki “malleable” (arifinin ve “malleability” özelliğinin doğru olmamak bir yana. çok yanıltıcı olduğunu öğretmişti; bu nedenle, rigidity, “katılık” ve complementarity, “tamamlayıcılık” kavramlarını ön plana alıyordum.Peki ne demek, epilepsi ile isteri, uzun yüzyıllar birlikte ele alınmış ve çok zaman karıştırıImıştı; epileptik ile isterik aynı davranışları gösterebiliyordu, öğrenmek zorunluluğundan kaçınamadım, bu nedenle, sadece nöbetleri açısından değil. genel planda da. bir epileptik, bir isterik olabildiği için, isteri’yi de inceledim ve bir bölüm olarak sunuyorum.
Diğer yandan, tekrardan çekinmeyeceğimiz bir husus, sara’ni
bir beyin hastalığı olduğudur; en azından nöbette ve çok zaman interiktal hallerde beynin kontrol kapasitesi zayıflamaktadır. Bunu, saralı’da, nöbet sırasında incontinenee, tutamamak haline sıklıkla rastlanmaktadır, şeklinde anlamamız yerindedir; hasta, nöbet halinde, iki çesitinden de altını kirletebiliyordu, öyle ki, hastanın yakınları nöbeti saklamak zorunda kalıyorlar. Öyle anlıyoruz, hem utanıyorlar ve hem de sara kolaylıkla tespit edilmektedir, kaçınmak istiyorlar.
Burada, bir parantez ile teşekkürlerime başlamak istiyorum. Güven Hastanesi önünde, Tayyip Erdoğan’ın sara nöbetini gözlerden uzak tutmak için, bir, uzunca ve makam otomobilinde beklettiler İki, yalnız, neden bekletiyorlardı; otomobilin kilitlendiğini ve Tayyip Erdoğan’ın kilitli kaldığını ileri sürdüler, halbuki bu. korumalar tarafından bilerek yapılmamışsa, imkansızdır ve ayrıca bu hallerde, şoför veya korumalarda, bir başka anahtar bulunmaktadır, bu saklamadır. İki. bundan sonra da Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının çekilmesini önleyebilmek için terör düzeni kurdular. Dört, fotoğraf çekenlerin ise makinelerini ve filmlerini toplayabilmek üzere ilave terör uyguladılar; ama, olmadı. Milliyet’ten foto ….