KİTABIN TANITIMI:
«Deli Kurt», Osmanlı tarihinde Yıldırım Bayazıd’dan sonra «Şehzadeler Kavgası» diye anılan devrin tarihî bir romanıdır. Bir bakıma göre de «Bozkurtlar»da başlayan Orta Asya’daki hayat kavgasının yeni vatan Anadolu’da devamıdır. Şehzadeler arasında süren ve tafsilâtı henüz yeterince aydınlanmamış bulunan çarpışmada Yıldırım’ın oğulları hayat ve taht mücadelesinin hem kahramanca, hem şairane, hem de sefîhane bir örneğini vermişler ve birbiri ardınca hayata veda ederek meydanı içlerinden birisine bırakmışlardır. Bunlar arasında en talihsizi ve hayatı en az bilineni İsa Çelebi’dir. Deli Kurt, İsa Çelebi’nin meçhul bir oğlunun dramıdır. Bu dram daha sonraki asırlarda daha büyük bir şiddetle sürüp gidecek ve yüzlerce şehzadenin hayatına mal olacaktır. Romanda görülen parlak bakışlı, gözlerine bakılamayan kız, hayalî bir tip değildir. Zamanımızda Muğla köylerinden birinde böyle bir kız yaşamıştır ve belki de hâlâ yaşamaktadır. Roman yazarı, bu parlak ve büyülü bakışları beş yüz yıl öncesine götürmekle esere çeşni vermekten başka bir şey yapmamıştır.
KİTABIN ÖZETİ:
Satı Kadın; Çakır’ın süt anası olan ve onun tarafından sahici bir ana kadar sevilen Türkmen kadınıdır. Büyük oğlu Niğbolu savaşında, kocası da Ankara Savaşında şehit olur. Küçük oğlu Evren’le yalnız kalmıştır. Sipahi olan süt oğlu Çakır’ı çok sever.
Bala Hatun; Yıldırım Bayazıd’ın oğullarından İsa Beğ’in haremidir. Türk’ün Türk’ü kırdığı o korkunç Ankara Savaşından sonra Yıldırım Bayazıd tutsak düşüp kendi canına kıyınca, oğulları beğlik davasına kalkarlar, birbirlerine karşı gelirler. İsa Beğ’i düşündüren bir şey vardır. Büyük bir aşkla sevdiği Bala Hatun üç dört ay sonra dünyaya bir çocuk getirecektir. Bu çocuk erkek olur ve kendisi de davayı kaybederse kardeşleri bu çocuğu sağ bırakmazlar. Bala Hatun’u Çakır’a emanet eder.
Çakır; Karasılı bir sipahidir. Küçük bir tımarı vardır. Tımarın geliri kendisinden başka iki cebeli’nin de savaşa hazır bulundurulmasını sağlayacak kadardır. Anası kendisini doğururken öldüğü için onu Satı Kadın emzirmiştir. Çakır’ı öz oğlu gibi bağrına basmış, Çakır da onu öz ana gibi sevip saymıştır. On beş, on altı yaşlarında iken başından geçen bir olay, daha doğrusu atlattığı bir tehlike onu İsa Beğ’le tanıştırmıştır. O günden sonra İsa Beğ’in gözü pek, güvenilir adamı olur.
Çakır, Bala Hatun’u süt anası olan Satı Kadın’a götürür. Bu yolculuk sıkıntılı ve endişeli geçer. Bala Hatun’u Satı Kadın’a emanet eder.
On Yıl sonra Mehmed Beğ, Osmanlı ülkesine beğ olur, öteki kardeşler bu dünyadan el etek çekerler. Artık memlekette iç kavgası kalmaz, düzen kurulur, Çakır da Osmanlı Padişahı Mehmed Beğ’in sipahileri arasına girer.
Çakır on yıl sonra Bala Hatun’u ve Satı Kadın’ı görmek için tımarını bırakıp Satı Kadın’ın köyüne gider. Satı Kadın’dan Bala Hatun’un öldüğünü ve çocuğunun ismini Murad koyduğunu öğrenir. Murad ve Satı Kadın’ın küçük oğlu Evren büyürler. Murad’a köylüler Deli Kurt lakabını koyarlar. Murad’a ‘Deli Kurt’ denilmesinin sebebi at sevgisindeki aşırılığıdır. Ata bindi mi deliye döner, tehlikeli sürüşler yapar. Dörtnala giderken yerden çomak kapmasını bütün Türkmen çocuklarından iyi başarır. Hiçbir şeyden korkmaz. Tek başına olduğu zaman bile on kişiye saldırmaktan çekinmez.
Çakır, Deli Kurt ve Evren’e okçuluk, kılıç kullanma dersleri verir ve onları cebeli asker olarak yetiştirir. Çakır Deli Kurt’un herhangi bir tesadüfle bir Osmanlı şehzadesi olduğunu öğrenmesinden korkar. Daha kötü olarak da başkalarının, onun şehzade olduğunu bilmelerinden çekinir.
Aradan altı yıl geçer ve Çakır, yeni iki cebeli olarak Evren’le Murad’ı alır ve ilk savaşlarına çıkarlar. Torlak Kemal ile yapılan savaşta, Torlak Kemal’i Deli Kurt kahramanca savaşarak öldürür, görenler Padişaha bildirirler ve Deli Kurt Padişahla tanışır. Padişah kahramanlığından dolayı Deli Kurt’a cebelisi olmayan küçük bir tımar verir. Sipahi olduktan biraz sonra evlenir, hocasının kızı Meleği alarak kendi tımarının bulunduğu köye yerleşir.
Aradan on yıl geçer, Çakır Deli Kurt ve Evren bahçelerinde otururken Satı Kadının yanına gitme kararı alırlar. Satı kadın üç kafadara Gökçen Kızın hikayesini anlatır. Yürük Kızı Gökçen’den Deli Kurt çok etkilenir ve esrarengiz Gökçen Kıza sevdalanır. Yassı tepeye gelen, kaval çalan gökçen kızı görür ve aşkını ilan eder. Oba Beğ’inin oğlu da Gökçen’e gönül verir.
Sefer vardır, ulak haber verir. Karaman ülkesine yürürler. Savaş sırasında Karamanlı köylülerden bir kısmı Deli Kurt’un yanına gelir yardım isterler. Köye sığınan yaralı bir karamanlı askeri, bir yeniçeri öldürmek üzeredir. Deli Kurt yeniçeriye yaralıyı bırakmasını söyler, tartışırlar ve vuruşurlar. Yeniçeri ölmüş, Deli Kurt ağır yaralanmıştır. Karamanlı köylüler Deli Kurt’a bakarak yaralarını iyileştirirler. Hayatını kurtardığı Karamanlı asker Balaban’la arkadaş olur ve onun obası olan şeytan dağına varsak obasına giderler. Balabanın hayatını kurtardığından çok iyi karşılanır. Varsak obası Gökçen kızın geldiği yerdir ve anası burada yaşar. Deli Kurt Gökçen Kız’ın başından geçenleri obanın en yaşlı kadınından öğrenir. Gökçen Kızı ve anasını tanımaya çalışır. Varsak obasında esrarengiz Gökçen kızın anası Esen Börü ile tanışır. Deli Kurt iyice iyileştikten ve Gökçen Kızın anasıyla görüştükten sonra Varsak obasından ayrılarak sevdalısı Gökçen Kızın yanına gider. Gökçen Kız Satı Kadının obasında yaşar.
Satı Kadının obasına gidince Gökçen Kıza gönül vermiş oba beğinin oğlu ile vuruşmak zorunda kalır. Dövüşte ikisi de yaralanır ama beğ oğlu daha ağırdır. Gökçen Kız anasından gelen em ile Deli Kurt’un yaralarını iyileştirir. İyileşinceye kadar Yassı Tepede Gökçen Kızın yanında kalır.
İlkbahar gelirken yeni bir sefer buyruğu gelir. Sırplar ve Macarlarla çok çetin savaş olur. Deli Kurt en önde savaşır. Macarlar tarafından çevrilip esir alınır. Deli Kurt’un üç yılı sonsuz bir hüzün içinde tutsak olarak geçer. Macarlarda bir savaş hazırlığı vardır ve bundan istifade edip kaçma planı yapar. Biraz macarca öğrenmiştir. Macarlardan kaçışı zor ve uzun olur.
Deli Kurt, tımarına vardığında Karası Sancağı tımarlılarının hep birden, savaş için Tuna boyunda olduğunu öğrenince onlara katılmak için elini çabuk tutar. Köyünde ancak bir hafta kalır. Tımarının işlerini düzene koyup akçasını alır. Gökçeni görmeğe gider ama Gökçen Varsak’a gitmiştir. Deli Kurt Gökçen’i göremeden sancağına katılır. Macarlarla İzledi Geçidi’nde savaş çetin olur. Macarlar yenilmiştir savaş sonunda Çakır, Evren şehit olurlar. Yaralanmıştır tımarına gitmesi için izin verilir.
Hatunu Melek, gebedir. Bu sefer onu arık ve solgun bulur. Deli Kurt, çoluk çocuğunu da obaya götürüp yazı Satı Ana’nın yanında geçirmeye karar verir. Zaten Çakır’ın ve Evren’in şehit düşmeleri dolayısıyla koca anaya baş sağlığında bulunmak ister. Ailecek Satı Kadın’ın obasına giderler. Satı Kadın’a şehit haberini verir. Satı Ana üzülür artık dünyada bir tek oğlu kalmıştır oda Deli Kurt’tur. Satı Ana, Melek Hatun’a çok iyi bakar. Doğurmak üzere bulunan bir kadına nasıl bakılacağını iyi bilir. Türkmenlerin binlerce yıllık tecrübelerine dayanarak ‘Gürbüz bir oğlan doğuracak’ der.
Deli Kurt Çakır’ın eşyalarına bakarken kemerinde saklı mektuplar görür. İsa imzalı anasına yazılmış mektupları okuyunca babasının İsa Beğ olduğunu öğrenir. Oğlunun ismini İsa koyar.
Savaş hazırlıkları vardır, Deli Kurt Gökçen’in yanına gider vedalaşırlar. Murad Beğ’in komutasındaki Osmanlılar bütün güçleriyle Varna Meydan savaşında Macarlarla savaşır. Savaşta Murad Beği Deli Kurt korur, beraber kılıç sallayarak savaş kazanılır. Murad Beğ kahramanlıklarından dolayı Deli Kurt’a alay beğliği verir.
Savaş sonunda Deli Kurt obaya döner. Acı haberi alır, bir gece sel olur. Satı Kadını, Melek Hatunu, kızlarını, bebeği İsa’yı, Gökçen Kızı hepsini selde kaybetmiştir. Deli Kurt, köyünü terk eder. Yalnız köyü değil her şeyi bırakır. Çöker, biter, mahvolur. Tımarını, alay beğliğini, evini bırakarak bilmediği bir yere gider. Bu meçhul Osmanlı şehzadesi, kendisinden önce gelen ve gelecek olan sayısız Osmanlı şehzadesine tarihin mukadderatının çizdiği büyük ıstırap içinde, bütün gözlerden silinerek kaybolur.