Dava kendisine özgü özellikleri bulunmayan belirlenmemiş bir şehirde geçer. Yüzyılın ilk on yıllarındaki Prag olabilir. Ancak ayrıntının önemi yoktur. Çünkü bu psikolojik olaydaki gerçek ruhtur.
Romanın kahramanı Joseph K. otuz yaşındadır. Bir bankada çalışmaktadır. İyi bir insan olarak tanınır. Değişik işlerde çalışan insanların yaşadıkları kiralık bir evde oturur. Yemeklerini sakin kahvehanelerde yer ve geceleri geç saatlere kadar çalışır. İçine kapanıktır ve ruhasal bir boşluk olduğuna dair varsayımları vardır.
Bir sabah, onun bu rutin hayatı parçalanır. İki kişi evine gelerek tutuklandığını söylerler. K. herhangi bir suç işlediğini hatırlamaz. Zaten bunu yapacağı bir ortamı da, durumu da yoktur. Aradan oldukça bir zaman geçtikten sonra, kaderinin gelişigüzel, sivil bir mahkeme elinde bulunmadığını da görür. Durum karmakarışıktır, şaşkınlık vericidir. Ne gibi bir suç işlediği ve ya kanunun hangi maddesine göre tutuklandığı kendisine hiçbir zaman söylenmez. Karşılaştığı herkes onun suçlu olduğunu kabul eder.
Fakat günlük işlerini yürütmekte serbesttir. Muhakeme işlemleri, belirli yerlerden uzaklarda berbat durumlarda yapılır. Yargılama sırasında, hiç de beklenmedik zamanlarda saray görevlileri ve ya sarayla ilgili kimseler mahkemede görülür. Hiçkimse hatta mahkemem görevlileri bile bu işin iç yüzünü anlayamazlar. En güçlü yargıçlar o kadar uzaklardır, o kadar yabancıdırlar ki, hiç kimse onların gerçekten varolup olmadıklarını bilmez. En kötüsü yargılama yıllarca sürmesine rağmen kimse beraat etmez.
Roman K.’nın, kendisini temize çıkarmak ve ya hiç olmazsa kendisine yüklenilen suçun ne olduğunu anlamak için giriştiği faaliyetlerle ilgilidir. Bir yıl boyunca, birinden diğerine başvurarak kendisine yardım etmelerini ister, fakat başarılı olamaz.
K. kendini aleyhindeki davaya öyle vermiştir ki, bankadaki işini aksatır. Amcası Karl, bu davalarda şöhret kazanmış Huld adında bir avukat bulur. Huld, geçirdiği bir kaza sonucu sakat kalmış, bu kazadan snra kendisini iyice işine vermiş ve hızla işinde büyük bir yükseliş gerçekleştirmiştir.
K. hayatındaki bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Titorelli adında bir ressamı görmek ister. Ressam kaldırım kadınlarının cirit attıkları bir sokakta berbat bir evde yaşamaktadır. Titorelli, sarayın özel ressamıdır. Hakimler arasında büyük etkisi olduğunu söyler. Kesinlikle beraat, ki buna imkan yoktur; şartlı beraat, ki herhangi bir anda tutuklanabilir; süresiz erteleme ki, ne beraat demektir ne de mahkumiyet. K., arzu etmemesine rağmen, bir kaç resim satın alır ve ümitsizlik içinde ressamın yanından ayrılır.
Daha sonra avukatının davayı ihmal ettiğini sanarak başka birini bulmayı düşünür. Huld’un, Block adında bir müvekkilini görür. Huld, bu adamın bir davasını yüklenmiş, kesin bir sonuca erdirmeksizin yıllarca sürdürmüştür. O da, avukatının ihmalinden şikayet eder ve gizliden gizliye diğer avukatlara danıştığını söyler. Huld, K. ’nin kendisinden vazgeçmek istemesine sinirlenir ve müvekkilleri üzerindeki etkisini göstermek için Block’u çağırır. Block avukatın önünde diz çöker, adeta bir köle gibidir ve ona yalvarıyordur.
Son görüşme K.’nin iş için gittiği şehrin kilisesinde yapılır. Kilise, karanlık ve boştur. Birdenbire, mihraptaki kürsüden, K.’ye seslenilir. Kürsüdeki kiş kendisinin hapishane papazı ve bundan böyle mahkemenin bir hizmetkarı olduğunu söyler. K.’ye durumun kötüye gittiğini, onun, mahkemenin niteliğini anlamadığını, diğerlerlerinin, özellikle kadınların yardımına çok güvendiğini bildirir.
Bu görüşme sonunda papaz, K.’ye içinde gerçek payı bulunan ve K.’yi huzursuzlaştıran bir hikaye anlatır. Hikayede hukukçu olmak isteyen bir kişinin hukukçu olmak için geçmesi gerekn kapıda başından geçen olaylar anlatılır: ”Adam çok çalışmasına ve defalarca denemesine rağmen o kapıdan geçemez. Bekçiye rüşvet verir fakat yine giremez. Ölümünden sonra ruhu kendini o kapıda bulur, bekçiye sorar neden defalarca denememe benimle beraber bu işi birçok kişininde denemesine rağmen kimse başarılı olamadı. Bekçi, bu kapıdan sadece bir kişi geçebilirdi. O da sizdiniz ama vaktin gelmesini beklemeliydiniz. Artık vakit geldi. ”K. bu olaydan kendine göre yorumlar çıkarır fakat gerçek sorunun ve bu hikayenin kendisiyle olan ilişkisiniz anlayamaz.
Kitabın son bölümü, birinci bölümlerden bir yıl sonra, K.’nın otuzbir yaş öncesinde geçer. Radingotlu ve silindir şapkalı iki şişman adam K.’nin kapısına gelir ve hiçbir direniş göstermeyen K.’yı alıp götürürler. K. onların cellat olabileceklerini sanır. Fakat artık mücadele azmini tamamen yitirmiştir. Kendisini kurtarsa bile polis ona yardım etmeyecektir zaten. Ve artık istediği adalete kavuşacaktır. Hikayenin kendisiuyle olan ilgisini anlamıştır. O adaleti yaşadığı yalanlar ortamında değil, gerçeğin var olduğu diğer hayatta sürdürecektir. Dava bitmiştir. Sanık artık gidebilir.