Tamamen çölde geçen; İslam, Doğu ve Türk mitolojisine ait öğelerle harmanlanan farklı bir dünya farklı bir kurgu okumak hoşuma gitti. Belki de öğelere olan yakınlığımız kitaba daha kolay ısınmamızı sağladı bilemiyorum. Buraklar, Kulbastılar, Cinler, Simurglar… Bu dünyanın içinde olmayı sevdim!
Yalnız dönüp baktığımda dünya hariç karakterlere çok ısınamadığımı görüyorum. Daha güçlü daha zeki karakterler okumak istediğimden midir bilemiyorum ama bir okur olarak zeki bir karaktermiş gibi gösterilen Amani'nin basit hatalara düşmesi rahatsız etti. Umuyorum ki ilerleyen kitaplarda daha güçlenmiş bir halde çıkacaklardır karşımıza. Belki de yazar hayatı boyunca küçük bir kasabada yaşadığı ve önce babası sonra ise amcası/eniştesi ve yengesi/teyzesi -yanında kaldığı ailenin kim olduğunu çözebilmiş değilim, arka kapakta enişte derken kitapta amca olarak geçiyor?- tarafından sürekli tartaklanan bir kız olduğundan belli bir saflığı olması gerektiğini düşündü de bile bile basit hatalar yaptırdı, bilemiyorum.
Neyse işte, yine de yazarın yarattığı dünyayı öyle ya da böyle sevdim. Devamını kesinlikle okurum tabii. Karakterler bana yetmese de hikaye yetiyor. Sizler de merak ediyorsanız alın okuyun derim. Eminim hoşunuza gidecektir. Üstelik benim gibi incik cincik detaya takılmuyorsanız daha da hoşunuza gidecektir. ?
Çöllerin Asisi, İslami, Hindu, Kızılderili mitolojilerinden Binbir Gece Masalları’na, Vahşi Batı mekânlarından sonsuz çöllere, Tolkien’den Rowling’in dünyasına kadar, sıradışı yaratıcılıkta bir hikâyeye açılıyor.
Yeni bir şafak. Yeni bir çöl.
Amani bir çöl kızı… Mavi Gözlü Haydut…
Ya da kaderini ellerine almak isteyen cesur bir çocuk…
Eniştesinin onunla evleneceğini duyduğu an, o evde daha fazla kalamayacağını anlamıştı.
Annesinin… babasını öldüren annesinin asılmadan önce anlattığı o masal şehrine gitmek zorundaydı.
Ama nasıl?
Cinlere, kulbastılara, Sultan’ın askerlerine kafa tutarak mı?
Bir peygamber atını ele geçirerek mi?
Yoksa erkek kılığına girip Doğu Yılanı denilen şu gizemli adamla kaçarak mı?