TÜRKİYE’NİN EN ÇOK TARTIŞILAN İSMİ ÇERKEZ ETHEM, HAKKINDAKİ İDDİALARA KENDİ ANILARIYLA CEVAP VERİYOR
SIR GİBİ SAKLANAN KİTABI 50 YIL SONRA GÜN IŞIĞINA ÇIKARDIK
MİLLİ MÜCADELE TARİHİNE İLGİ DUYANLAR MUHAKKAK ÇERKEZ ETHEM’İN ANILARINI OKUMALI
“Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmektense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim; fakat gerçekleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isteyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler.”
Çerkez Ethem
“Ethem Bey yalnız olsaydı bana olan bağlılığını muhafaza ederdi. Onun için üzgünüm, yoğun işler arasında onunla yeterince ilgilenemedik.”
Mustafa Kemal Atatürk
“Ethem Bey ihanete zorlanmıştır; fakat hain olmamıştır. Türk Milli Mücadelesi’nde ayrı bir emeğin sahibidir.”
Ali Fuat Cebesoy
“Ethem, kardeşleri gibi de değildir, ithamları Mustafa Kemal Paşa’nın şahsı ve makamıyla kesinlikle alakalı değildir. Ethem kurban gitmiştir ve hizmeti de çok büyüktür.”
Celal Bayar
Milli Mücadele döneminin hakkında en çok tartışılan kişiliklerinden biridir Pşevu Ethem Bey… Kimilerine göre hırsının, kimilerine göre de kardeşlerinin ve çevresinin etkisiyle isyan etmiş, Türk ordusuna karşı savaşmış ve yenilerek Yunanlılara sığınmıştır. Affedilmesine rağmen Türkiye’ye dönmemiş ve Ürdün’de hayata gözlerini yummuştur. Elinizdeki bu kitap Çerkez Ethem’in anılarından ve onun anlattıklarına karşı verilen cevaplardan oluşmaktadır. Bu kitabın amacı ne Çerkez Ethem’i yermek ne de övmektir. Amaç; dönemin olaylarını, yine o dönemin aktörlerinin ağzından siz okurlarımıza ulaştırmaktır. Keyifli okumalar…
İÇİNDEKİLER
Çerkez Ethem’in Hatıraları.
Yunanlılar Karşısında .
Miralay Köprülü Kazım Bey Beni Acele
Yardıma Çağırıyordu
Çerkezler Çoğunlukla Kuvayı Milliye
Aleyhinde Olmamışlardır
Bir Odada Mustafa Kemal Paşa ile Karşı Karşıya Oturduk
Yunan Taarruzu .
Gediz’i Düşmana Kaptırmamak İçin Kuvvetlerimi
Tekrar Demirci’nin Kuzeyine Çektim .
Yunan Kumandanı Demirci Mağlubiyetini Resmi
Tebliğinde itiraf Etmişti .
Yunanlılara İltica.
Ürdünlü Yaşlıların Ağzından Sürgünde ölmeyi
Kader Edinen Çerkez Ethem
Kurtuluş Savaşında Çerkezler.
ÖNSÖZ
“Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmek lense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim, fakat gerçekleri tara bu bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isleyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler.’
Çerkez Ethem
“Ethem Bey yalnız olsaydı bana olan bağlılığını muhafaza ederdi. Onun için üzgünüm, yoğun işler arasında onunla yeterince ilgilenemedik.”
Mustafa Kemal Atatürk
“Ethem Bey ihanete zorlanmıştır, fakat hain olmamıştır. Türk Milli Mücadelesi’nde ayrı bir emeğin sahibidir.”
Ali Fuat Cebesoy
“Ethem, kardeşleri gibi de değildir, ithamları Mustafa Kemal Paşa’nın şahsı ve makamıyla kesinlikle alakalı değildir. Ethem kurban gitmiştir ve hizmeti de çok büyüktür’
Celal Bayar
Milli Mücadele döneminin hakkında en çok tartışılan kişiliklerinden biridir Ethem Bey… Kimilerine göre hırsının, kimilerine göre de kardeşlerinin ve çevresinin etkisiyle isyan etmiş, Türk ordusuna karşı savaşmış ve yenilerek Yunanlılara sığınmıştır. Affedilmesine rağmen Türkiye’ye dönmemiş ve Ürdün’de hayata gözlerini yummuştur. Elinizdeki bu kitap Çerkez Ethem’in anılarından ve onun anlattıklarına karşı verilen cevaplardan oluşmaktadır Bu kitabın amacı ne Çerkez Ethem’i yermek ne de övmektir. Amaç; dönemin olaylarını, yine o dönemin aktörlerinin ağzından siz okurlarımıza ulaştırmaktır. Keyifli okumalar…
ÇERKEZ ETHEM’İN HATIRALARI
“Ben kimim? Ben emlak ve arazi sahibi, mesut ve rahat yaşayan cömert bir ailenin evladıyım. Merhum babam Ali Bey, malikanesinin bulunduğu Bursa vilayetinde şeref ve haysiyetiyle tanınmış bir kimseydi. Ben, babamın çok sevdiği en küçük oğlu, ağabeyimin de evlatlarına tercih ettiği bir kardeşiydim.
Subay değilim. Askerlik mesleğine girmeyi çocukken çok istedimse de rahmetli babam iki büyük kardeşimin asker olmalarını yeterli görmüş olacak ki, beni bu şereften mahrum etti. Bununla beraber ben aynı hevesle on dokuz yaşımda İstanbul’a kaçmış, er olarak süvariliğe girmiş, okuryazar olduğumdan dolayı talimhanelerde staj görmüştüm. Terhis tezkeremi başçavuş olarak aldım. Daha sonra Balkan Savaşı sırasında İstanbul’a geçerek Makriköy’de (Bakırköy) bulunan süvari subay okuluna ayrılmış ve bir müddet geçince de süvari subay vekili olarak Çürüksulu Mahmut Paşa kolordusunun karargah muhafız bölüğünde bulunmuştum, Bu kolordunun Bulgarlarla Çongri’de yaptığı muharebeyi yakından görerek, o kargaşalık arasında bağlı olduğum karargahla Çatalca’ya dönmüştüm. Daha sonra bölüğümle tekrar tatbikat okuluna gittim. Orada birkaç ay kalarak Bandırma’da olan ailemin yanına geldim. Fiili olarak askerlik hayatım bundan ibarettir.
Birinci Dünya Savaşı’nın ilk senesinde, büyük kardeşim Raşit Bey’in kendi başına askeri ve siyasi bir maksadı hedef tutan, Kürtlerden ve başka milletlerden toplanmış Teşkilatı Mahsusa kuvvetleri ile önce Ruslara karşı, daha sonra da İran’ın güneyindeki ingiliz bölgesinde ve Afganistan sefer heyetinde bulundum.
Ben kuvvetlerim için eğitim fırsatı bulamadım. Fakat onları kahramanca dövüşmeye alıştırdım ve devamlı olarak silah elimde yaşadım. Askerlerim de her zaman silahlıydılar. Hele Birinci Dünya Savaşı bozgunundan sonraki silah azlığı dikkate alınırsa, şahıslan seçmekte ne kadar isabetli olduğum meydana çıkar.
Bana karşı iki itham ileri sürülmüştür: İdam cezalan vermek ve haraç almak. Kuvvetlerimin bulunduğu yerlerde irtikap, rüşvet, gasp, hırsızlık pek az olurdu. Bunun sebebi, suçluları ara sıra idam ettirmemdi. Ne gibi hallerde nasıl cezalar verdirdiğimi Yozgat ve Düzce isyan hareketleri sırasında anlatacağım. İsyan olan yerlerde vazifeye yolladığım bazı müfreze kumandanları uygunsuzluk yapmış olabilirler. Bunu da kaydederim.
Seyyar haldeki kuvvetlerimin iaşelerim kendi usulüm üzere temin ederdim. Bir yerde kaldığımız zamanlarda da İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden Önce Müdafaa i Hukuk ve işgalden sonra da Reddi İlhak ve daha sonraları Müdafaai Milliye cemiyetleri vasıtasıyla askerlerimi beslerdim.
Maaşlarımı da bu cemiyetler vasıtasıyla verirdim. İşgalden önce Yunan tehlikesi belirdiği vakit İzmir Valisi Rahmi Bey’den elli bin lira ve isyanları bastırma sırasında Adapazarı tüccarlarından Arapzade bilmem kimden elli bin lira, bir de Karacabey eşrafından birisinden beş bin lira almıştım. Cepheleri teşkil etmek, kuvvetlerimi tutmak, itilaf devletlerinin işgalleri altındaki Afyon ve Kütahya mühimmat depolarından gizlice cephane alabilmek için bana para lazımdı.
Rahmi Bey, İttihat ve Terakki”nin İzmir vahşiydi ve varlıklı bir kimseydi. Bu elli bin lira çocuğu dağa kaldırılarak fidye olarak alınmıştır. Çerkez Ethem’le ilgili çalışmalarda farklı yorumlara ve tartışmalara neden olan bir fidye olayı vardır. Çerkez Ethem 12 Şubat 1919 tarihinde İttihatçı olduğu söylenen İzmir Valisi Rahmi Bey’in oğlunu kaçırır ve 50 bin lira fidye alır. Önce bu konuda yapılan değerlendirmeleri aktaralım: Doğan Avcıoğlu: “Çerkezler ile Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanya’ya manevi bağlılık ve saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, İngilizlerin tutukladıkları valinin oğlunu kaçırarak İngilizlere saygı göstermektedir.” (Milli Kurtuluş Tarih c. 2 sayfa. 576) İzmir’de karaya çıkan Yunan askerlerine ilk kursunu sıkmakla ünlenen gazeteci Hasan Tahsin ise olaya ilişkin olarak; “Çerkez tikem Bey ve arkadaşları Rahmi’nin İttihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak, kansız ve arızasız bir biçimde şu zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşler.” (Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tariki, c. 2, sayfa 579)
“Çerkez Ethem Olayı” isimli kitapta Cemal Şener de Çerkez Ethem’in kaçırma olayım, Demirci Efe’nin Derviş Ağa isminde bir kişinin oğlunu kaçırmasına özenerek kişisel nedenlerle gerçekleştirmiş olabileceğini öne sürüyor. Aynı kitapta Çerkez Ethem’in o sıralar İttihatçı düşmanı kesilmiş olduğunu, bu olayın da bundan kaynaklanmış olabileceğini belirtmektedir.
Rahmi Bey’in oğlunun kaçırılıp fidye alınması olayının doğruluğu ve yanlışlığı bir kenara, kabul edilmesi gereken gerçek, Ethem’in henüz Yunanlılar İzmir’e çıkmadan önce birtakım hareketlilik ve faaliyetlilik içinde olduğudur. Ethem anılarında, “Yunan tehlikesi belirdiği zaman” diyerek olayı hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklamaktadır. Çerkez Ethem o sıralar kendi ifadesiyle Yunan tehlikesine karşı isyan bayrağı açmış durumdadır. Yunan tehlikesinin ardındaki gücün İngilizler olduğu ortada dururken, Çerkez Ethem’in savaşmayı planladığı yüzün arkasındaki yüze saygı gösterisinde bulunabileceğini düşünmek büyük bir çelişkidir. Ethem’in babası Ali Bey’in ekonomik durumunun iyi bir düzeyde olduğu başka kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Bu eylemi Çerkez Ethem’in kişisel nedenlerle gerçekleştirmesi için bir sebep yoktur. O dönemlerde Çerkez Ethem’in hızlı bir İttihatçı düşmanı olduğu da tartışma götürür bir konudur. Çerkez Ethem’in kendisi böyle bir gelişmeden hiç söz etmemektedir. Daha sonraki süreçteki ilişkiler iddia edildiği gibi hızlı bir düşmanlık değerlendirmesini doğrula
mamaktadır.
Kütahya cephaneliğinin kaçırılması, mücadelemiz için büyük kayıp olmuştur. Hafız Bey kumandasında Akhisar ve Salihli’den yolladığım bir süvari kıtasının gösteriş yapmasıyla Kütahya’daki İngilizleri ürküterek cephaneliği kendi denetimimiz altına almıştım. Fakat Hafız Bey bana lazım olduğundan kendisini geri çağırdım.
Bir müddet sonra cephaneliğin ingilizler tarafından İzmit’e taşındığını haber alarak beynimden vurulmuşa döndüm. Bana bu haberi veren alay komutanı “Gebeş” lakaplı Haydar, bir ay süren nakil işini bizden gizli tutmuştu. Bu cephanelik böylece elden gitti.
Yunanlılar Karşısında
1919 Kasım sonlarına doğru Sivas’tan Ankara’ya gelen Heyet i Temsiliye’nin de genelgesiyle İzmir milli cephesi merkezlerinde ve bütün Anadolu vilayetlerinde milletvekili seçimlerine başlanmıştı. Yunan ordusu da tam bu sırada Ödemiş’ten kuzeye doğru Bozdağ Yaylası’nı hedef tutan bir askeri harekete girişmişti. Yunanlıların bu taarruzdan maksatları Nazilli’den idare edilen güney cephesiyle, merkezi Salihli olan batı ve merkez cephesi arasındaki dağlık ve fazla yerleşim olmayan yerleri elde ederek hem Kuvayı Milliye aleyhine kışkırtmak, hem de bir seneden beri süren savaşlar sonunda Avrupa ve Yunan gazetelerinde tek tük görülen başarısızlık haberlerinin tesirini gidermekti.
Yunanlılar Bozdağ’ını işgal edecek olurlarsa Yunan ordusunun gerilerini tehdit eden akıncı kollarımızı etkisiz kılacaklar, kendilerini de o görünmez tehlikeden kurtarmış bulunacaklardı.
Yunanlılar, Ödemiş’in doğusundaki Birgi nahiye merkezini iki piyade taburuyla işgal ettiler. Zaten Ödemiş daha ilk zamanlarda Yunanlıların eline düşmüş bulunuyordu. Birgi, merkezi Salihli olan batı cephesi ile güney cephesinin buluşma noktasını teşkil eden bir yerde olup, Bozdağ Yaylası’na yakındı ve Demirci Efe’nin adamlarından Mestan Efe’nin İdaresinde bulunuyordu.
Demirci Efe ile haberleşerek, Yunan kıtaları üzerine müşterek bir harekete geçmeyi kararlaştırdık. Ben Salihli’den dört yüz mevcutlu bir müfreze yolladım. Bu müfrezenin başına tecrübeli arkadaşlardan Gavur Ali’yi tayin ettim. Harekata, o zamana kadar Kuvayı Milliyeci görünen Alaşehirli Mustafa Bey de iştirak edecekti. Bozdağ grup kumandanı San Efe (Miralay Edip Bey), Ödemiş’in kuzeyinden Salihli cephesinin sol tarafına hücum eden bir başka Yunan kolu ile çarpışıyordu.
Birgi üzerine taarruz eden kıtalarımız ilk baskında Yunanlıları kovmayı başarsalar da geriden yetişen yardım kuvvetlerine karşı mağlup olarak çekildiler. Birgi savaşında şehit olanlardan başka Gavur Ali Bey de dahil olmak üzere on beş kadar arkadaşımız yaralı olarak esir düşmüşlerdi. O günlere kadar Yunanlıların eline esir düş….