Müslüman kızı Ante’nin, Ortodoks genci Boris’in, Musevi kadını Lisa’nın, Katolik gazeteci Danny’nin Avrupa’nın arka bahçesinde Bosna’da tarihten günümüze akıp gelen aşklarını yüreğinizin bir tarafı kanayarak okuyacaksınız. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dünyanın değişik ülkelerine dağılan Boşnak (Beyaz Zambaklar) diasporasının aş, nefret, soykırım üzerine kurulu hayatları anlatılıyor.
BEYAZ ZAMBAKLARIN DRAMI ROMAN OLDU
Gazeteci Yazar Nurten Ertul’un Balkanlar ile Yugoslavya Cumhuriyeti’ni farklı bir bakış açısıyla ele aldığı tarihi romanı Beyaz Zambak’ın 2.baskısı Gözlük Yayınları tarafından gerçekleştirildi.
Bosna-Hersek’te yaşanan katliama değişik bir pencere açan romanda olaylar, 1878 Berlin Anlaşması ile 1995 Dayton Barış Anlaşması arasında geçen zaman diliminde anlatılıyor. Belgesel tarihi roman tekniğiyle hazırlanan ve Boşnakların tarihteki sembolleri olan Beyaz Zambak’dan ismini alan eserde, olaylar şöyle gelişiyor:
Tarih 1878:
Sabah ezanıyla İmparatorluk pek çok gizemli ziyaretçisiyle birlikte yeni bir güne başladı. Tarihi yarımadanın merkezinde Yeni Camii müezzininin bilindik sesiyle okuduğu ezanı dinleyen Macin Salimoviç, aldığı abdestin ardından namazını kıldı. Osmanlı Padişahı, İslâm halifesi 2.Abdülhamit’in sağlığına dua etti. “Bugüne kadar Osmanoğlu’nun korumasında yaşadık. Osmanlı, Bosna-Hersek’ten bütün askerlerini tek tek çekiyor. Karamanoğlu, Saruhanoğlu ve İsfendiyaroğlu gibi beyliklere mensup Türkler’de askerlerinin peşi sıra panik içinde kaçarcasına gidiyorlar” diye mırıldandı.
Nemli ve sıcak bir İstanbul sabahında tarihi yarım adanın, diğer esrarengiz konuğu ise Fener’e doğru ilerlemekteydi. Arabacıya atı daha hızlı sürmesini söyleyen Milos, Bosna- Hersek’de yaşayan Sırpların en önemli dini lideriydi. Milos, Rusya’nın üzerlerindeki baskısına rağmen hâlâ dini ve siyasi emirleri İstanbul’dan Patrik 3.Juvakim’den almaya devam ediyordu.
Avusturya-Macaristan’ın, Bosna-Hersek’i ilhakı Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit ile 3. Juvakim’i bir kez daha işbirliği yapmaya mecbur bırakmıştı…
Tarih 1914:
Bu topraklarda dünya üzerindeki pek çok imparatorluğu ortadan kaldıran bir savaşın fitili ateşlendi. Artık Bosnalı Müslümanlar, Avrupa’nın yanı başında bilinmeyen bir geleceğe doğru yol alıyorlardı. Korku ve endişe içinde. Genç Müslümanlar Örgütü kurulurken, kızlar İslâm’ın sembolü çarşafa, erkekler de fese sımsıkı sarılıyorlardı. Müslümanlar, Ustaşa ve Partizan örgütlerinin ölüm kokan nefesini enselerinde hissediyorlardı adım adım…
Tarih 1984:
Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyeti’nin idaresi altında yaşamak istemeyen pek çok Müslüman Bosnalı, Osmanlı’nın devamı olarak gördükleri Türkiye’ye ellerinde bavulları, ceplerinde muhacir kağıtları ile geliyorlardı. Nesilden nesile aktarılan Osmanlı öyküleriyle büyüyen Boşnaklar, önce hayal kırıklığı yaşıyor, ardından koca şehrin kaosuna karışıyorlardı.
Tarih 1995:
İç savaşa Bosna’da kalan yüz binlerce Müslüman hazırlıksız yakalandı. Arkan’ın Kaplanları olarak bilinen Sırp keskin nişancılarının son hedefi artık belliydi. Dünyalar güzeli Amine Çetiç…Yüksek bir binadan, atılan tek kurşunla yere düşen Amine’nin sarı saçlarından asfalta kıpkırmızı kan damlıyordu…Saraybosnalı Müslümanlar bir kez daha şoka girmişti…