Elizabeth Hotchkiss çalıştığı köşkün kütüphanesinde Bir Marki ile Nasıl Evlenilir adlı kitabın bir kopyasını bulduğunda, bunun birinin ona oynadığı acımasız bir oyun olduğunu düşünür. Bakacak üç kardeşi olduğu için zengin birisiyle evlenmekten başka çaresi kalmamıştır. Bir erkeği baştan çıkarmak için hazırlanmış bu rehber tam da ihtiyacı olan şeydir ve kitaba bir göz gezdirmenin bir zararı olmayacağını düşünür.
James Sidwell, Riverdale Markisi, teyzesinin peşine düşen şantajcıyı bulmak için köşke gelir. Kendini yeni emlak idarecisi olarak tanıtır. İlk şüphelisi, teyzesinin refakâtçisi Elizabeth’tir. Daha sonra, bu çekici genç kadının küçük kurallar kitabını bulduğunda, durum ilgisini çeker ve bir eş bulması için ona yardım etmeye karar verir. Tabii bu cazibeli oyunların kendisinin üzerinde uygulanmasına izin vererek… Fakat olaylar hiç tahmin etmediği bir şekilde gelişir ve ortada uygulanması gereken tek bir kural olduğunu anlar. O da Elizabeth’in markisiyle evlenmesidir..
1. Bölüm
Surrey, İngiltere Ağustos, 1815
Dört artı altı artı sekiz artı yedi artı bir artı bir, sekizi çıkar, ikiyi geçir…
Elizabeth Hotchkiss rakamları dördüncü kez hesapladı, önceden üç defa daha bulmuş olduğu sayıyı tekrar buldu
Kafasını kaldırdığında üç küçük kardeşinin, kasvetli yüzlerle ona baktıklarını gördü.
“Sorun nedir Lızzie?” diye sordu dokuz yaşındaki j.nc
O sırada, o kış kulübelerini ısıtmak için yakıt alacak parayı nasıl biriktireceklerini kara kara düşünen Elizabeth kardeşine belli belirsiz gülümsedi. “Paramız, of.. Paramız iyice azalıyor, üzgünüm.”
Yaşı Elizabeth’e en yakın olan on dört yaşındaki Susan kaşlarını çattı. “Bundan emin inisin? Elimizde bir şeyler kalmış olmalı. Babam hayattayken biz hep…”
Elizabeth onu telaşlı bir bakış ile susturdu. Babaları hayattayken birçok şeyleri vardı fabt onlara tek bıraktığı şey küçük bir banka hesabı olmuştu. Herhangi bir gelir veya bir mülk bırakmamıştı. Hatıralardan başka hiçbir şey yoktu. Ve bu hatıralar da, en azından Elizabeth’in hatınndakıler, öyle fazla yürek ısıtan türden şeyler değillerdi.
“Artık her şey değişti,” dedi Elizabeth, sertçe konuyu kapatmaya çalışarak. “Eskiyle karşılaştırarak bir yere vara
“Lucas’ın oyuncak asker kutusunda biriktirdiği paradan harcayabiliriz,” dedi Jane sırıtarak.
Hotchkıss ailesindeki tek erkek çotuk olan Lucas, “Benim eşyalarımı mı karıştırıyordun?” diye ciyak ciyak bağırmaya başladı. Daha sekiz yaşındaki birinden beklenemeyecek kadar fazla öfkeli bir ifadeyle Elizabcth’e dönerek, “Bu evde Özel hayata hiç saygı yok mu?” dedi.
“Demek ki yok,” dedi Elizabeth gözlerini rakamlardan ayırmadan, neredeyse duyulmayacak bir sesle. Maddi durumlarındaki çıkmazı çözmeye çalışırken birkaç hesap daha yaptı.
Son derece küskün bir halde, “Ablalarım, başımın belaları,” diye homurdandı Lucas.
Susan, Elizabeth’in muhasebe defterine şöyle bir göz attı ve, ”Paranın bir kısmını ayırıp çoğaltmaya çalışamaz mıyız’” diye sordu.
“‘Ayırıp çoğaltacak hiçbir şey yok. Şükürler olsun ki kulübenin kirasını ödedik, yoksa bu kış kapı dışarı edilebilirdik,” dedi Elizabeth.
Susan, “Gerçekten de durum o kadar kötü mü?” dedi fısıldayarak.
Elizabeth başını salladı. “Bu ayın sonuna kadar idare edebiliriz, sonra ben Leydi Danbury’den maaşımı alınca, belki bir süre daha. Ama sonra…” Sesi giderek azaldı ve başını uzaklara çevirdi, Jacıe ve Lucas’in gözyaşlarını görmelerini istemiyordu. Be; senedir üçüne de o bakıyordu, yani on sekiz yaşına bastığından beri. Onlara yemek, kalacak yer ve en önemlisi de dengeli bir hayat sağlamaya çalışıyordu.
Lucas’ı eliyle dürten jane, cevap alamayınca onun omzu ve köprücük kemiği arasındaki hassas bölgeye vurdu.
“Ne var? Canımı acıttın!” diye .miden çıkıştı Lucas.
” ‘Ne var’ demek çok kaba bir davranış, Lucas, ‘efendini’ daha kibar,” dedi Elizabeth hemen.
Lucas’ın minik ağızı şaşkınlıktan açık kalmıştı. “Asıl onun bana o şekilde vurması kabaydı. Özür dileyen kesinlikle ben olmayacağım.”
Jane, onu küçümseyerek iç çekti. ‘”Unutmayalım ki o sadece sekiz yaşında ”
“Sen de yalnızca dokuz yaşındasın,” dedi Lucas sırıtarak
“Ben her zaman senden daha büyük olacağım.”
“Evet, ama ben de yakında senden daha iri olacağım ve işte o yaman bütün bu söylediklerine pişman olacaksın.”
Elizabeth, onların dalaşmalarını izlerken dudağını büktü ve acı bir şekilde gülümsedi. Bu tartışmayı daha önce bir milyon kere duymuştu ama her gece yatmadan önce Janc’in Lucas’ın alnına iyi geceler öpücüğü kondurduğunu bildiği için fazla endişelenmiyordu
Onlarınki tipik bir aile olmayabilirdi, sadece dördü vardı ve yıllardır yetimlerdi, ama Hotchkissler kesinlikle Özel bir aileydi. Elızabeth. beş yıl önce babası öldüğünde aileyi bir şekilde bir arada tutmayı becermişti ve bütçelerindeki bir sorun yüzünden ailenin parçalanmasına izin veremezdi.
Jane kollarını kavuşturdu. “Paranı Lizzie’ye vermelisin, Lucas. Paranı saklaman doğru olmaz.”
Lucas ciddi bir şekilde salladığı küçük san başını eğerek odadan çıktı. Elizabeth, Susan ve jane’i süzdü. Onlar da sarışındılar. Büyük mavi gözlerini annelerinden almışlardı. Ve Elizabeth de aynı onlara benziyordu. Sanki küçük sarışın bir orduydular, yiyecek alacak paraları olmayan bir ordu…
İç çekti ve tekrar ciddi bir şekilde kardeşlerine bakmaya başladı. “Benim evlenmem gerek. Kesinlikle başka bir çözümü yok bunun.”
Sandalyesinden zıplayarak masanın üzerine tırmanıp ordaıı da ablasının kucağına giden jane, “Oh, hayır, Lizzie!” diye feryat etti. “Olmaz. Her şey olur ama o olmaz.”
Jane’in gösterdiği tepki karşısında şaşkına dönen Elizabeth, sebebini anlamak istercesine Susan’a baktı fakat o da bir şey bilmiyordu.
Jane’in başını okşayarak “O kadar da kötü bir fikir değil,” dedi Elizabeth. “Eğer evlenirsem, büyük ihtimalle bir bebeğim olur ve sen de teyze olursun. Bu sence de güzel olmaz mı?”
“Ama sana evlenme teklif eden tek insan şu toprak sahibi Nevins ve o da korkunç biri! Korkunç!” .
Elizabeth inandırıcı olmayan bir şekilde gülümsedi. “Eminim Nevins’ten daha iyi birini bulabiliriz. Daha az… nasıl desem., daha az korkunç birisini.”
Kollarım isyankârca kavuşturan jane, “Ben onunla hayatta yaşamam. Olmaz. Yetimhanede yaşarım daha iyi. Veya o korkunç iş hanlarından birinde,” diye cevap verdi.
Elizabeth onu suçlayamazdı. Nevıns, şişman, yaşlı ve gaddardı. Ve gözlerini ona her diktiğinde Elizabeth soğuk terler dökerdi. Doğrusunu söylemek gerekirse, yalnızca ona değil, Susan’a bakışından da pek hoşlanmıyordu zaten. Hatta jane’e bile.
Hayır, Nevins ile evlenemezdi.
Lucas elinde metal bîr kutu ile mutfağa döndü ve onu Elizabeth’e uzattı. “Bir pound kırk peni biriktirdim. Şey için kullanacaktım, şey.., Neyse, boş ver. Bu parayı almanı istiyorum. Ailemiz için,” dedi.
Elizabeth kutuyu sessizce aldı ve içine baktı. Lucas’ın bir pound ve 40 penisi ordaydı ve bu paranın hemen hemen tamamı bozukluklardan oluşuyordu. “Lucas cığım. canım, bu para senin. Bunları biriktirmen çok uzun yıllarını aldı.”
Lucas’ın alt dudağı titriyordu ama kendini toparladı. Sonra göğsünü şişirerek konuşmaya başladı, bu haliyle aynı küçük oyuncak askerlerine benzemişti “Bu evin erkeği benim. Sizi geçindirmem gerek,” dedi.
Elizabeth başını eğdi ve Lucas’ın parasını evdeki diğer paraya ekledi.
“Tamam öyleyse. Bunu yiyecek almak için kullanacağız. Belki de gelecek hafta benimle birlikte alışveriş yapmaya gelirsin ve senin de istediğin bir şey alabiliriz.”
“Yakında benim mutfaktaki bahçemden birkaç sebze toplayabiliriz,” dedi Susan yardımcı olmaya çalışarak. “Bizi doyurmaya yeter, belki birazını da köyde satabilir veya takas edebiliriz.”
Jane, Elizabeth’in kucağında sızlanmaya başladı. “Lütfen turp ekmediğini söyle. Turptan nefret ediyorum!”
“Hepimiz turptan nefret ediyoruz,” diye cevap verdi Susan. “Ama onları yetiştirmek çok daha kolay.”
“Ama yemesi hiç kolay değil,” diye söylendi Lucas.
Elizabeth derin bir iç çekti ve gözlerini yumdu. Nasıl bu hale gelmişlerdi? Onlarınki köklü ve soylu bir aileydi.
Küçük Lucas bir baronetti! Şimdi ise, nefret etmelerine rağmen, mutfak bahçelerinde turp yetiştiriyorlardı.
Beceremiyordu. Kardeşlerini yetiştirebileceğini düşünmüştü. .Babası Öldüğünde her şey imkânsız gibi görünmüştü ama o yine de vazgeçmemişti. Denemeye devam etmesini sağlayan tek şey, kardeşlerini koruma ve mutlu etme, onlara sıcak bir yuva verme arzusuydu.
Teyzeler, amcalar, kuzenler… Hepsi bir Hotchkiss’i evlatlık almayı teklif etmişlerdi. Özellikle de onun unvanını kullanıp ilerde zengin bir kızla evlenir umuduyla küçük Lucas’ı evlat edinmek istiyorlardı. Ama arkadaşları ve komşuları bile ondan vazgeçmesi gerektiğini söylerken. Elizabeth tüm teklifleri gen çevirmişti.
Ailesini bir arada tutmak istediğim söylemişti. Çok mu fazla şey istiyordu?
Ama beceremiyordu. Küçükken burun kıvırdığı müzik dersleri, özel hocalar ve bunun gibi diğer şeyler için yeterince paralan yoktu. Lucas’ı ne zaman Eton’a gönderebileceğim yalnızca Tanrı biliyordu. Ve o okula gitmeliydi. Dön yüz yıldır bütün Hotclıkiss erkekleri Eton’a gitmişti. Hepsi mezun olamasa da, yine de hepsi o okula yazılmış
Evlenmek zorundaydı. Ve bu kişinin de çok parası olmalıydı. Çözüm bu kadar basitti….
Bir önceki yazımız olan Sil Baştan Kitap Özeti başlıklı makalemizde Ken Grimwood kitapları, Ken Grimwood romanları ve Ken Grimwood Sil Baştan kısa özeti hakkında bilgiler verilmektedir.
Read more http://www.kitapozeti.org/bana-sevdigini-soyle-kitap-ozeti.html