Roman özetleri

Ada (Akşit Göktürk)

KİTABIN ADI    Ada
KİTABIN YAZARI    Akşit Göktürk
YAYINEVİ VE ADRESİ    Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş  
BASIM YILI    1997

1.KİTABIN KONUSU  :
Kitap, insanoğlunun yüzyıllardır mutluluk, serüven, kaçış özlemlerinin bir simgesi olan ada kavramını, bu kavramın İngiliz yazınında nasıl irdelendiğini örneklerle göstererek “Ütopya”, “Yeni Atlantis”, “Gulliver’in Seyahatleri”, “Robinson Crusoe” gibi klasiklerin yanında başka birçok yapıtı da bu bağlamda incelemektedir.

2.KİTABIN ÖZETİ  :
Utopyada  Ada : “Ada”nın “dünya“dan daha iyi bir yer, daha mutlu bir yaşama ortamı olarak düşünülmesi ile utopya ortaya çıkar. Utopya , Thomas More’ un bu türe adını veren ünlü yapıtında olduğu gibi, başka ilkelerle işleyen daha iyi daha güzel bir toplum ülküsünün dile gelişidir. Utopya yazarının amacı, uzak bir adanın duygusal renkliliği ya da eşine rastlanmadık tehlikelerini anlatmak değil, sunacağı bir toplum düzeniyle hem kendi toplumunun işleyişindeki aksaklıklara çözüm yolu önermektir.

-İlk Çağda Özlenen Ada : Utopyacının örnek toplum ülküsünde bildiğimiz tarihsel zamanın akışı ötesinde bir süreklilik kalıcılık verecektir. Bütün bu özellikler “ada”yı derli toplu bir düzenin, güvenliğin, mutluluğun ancak kafalarda birer özlem olarak sürdürdüğü büyük “dünya” nın karşıtı kılar.

-Orta Çağda Özlenen Ada : İlk Çağın özlediği mutluluk adası, gerçek dünya ile karşıtlığı yönünden bir öte dünya öğretisiyle kolayca bağdaştırılabildiği için, orta çağda Hrıstiyanlığın cennet ülküsü ile birleşir. Halk batıdaki cennet ada inancını günlük yaşamın gerçekleri çevresine sokmaktan hoşlanır. Bu halkın bu dünyanın nimetleri ile dolup taşan bir cennet düşünmesine yol açar. Ondördüncü yüzyıl başlarından kalma ingiliz halk şiiri “The Land Of Cokaygne” bu düşünce eğlimini yansıtır. İspanya’ nın batı açıklarında bir ülkedir Cokaygne. Cenneten güzeldir Cokaygne. Nedir ki cennet dedikleri, çimenlikten, çiçeklerden, yeşil dallardan başka? Ne bir salon ,ne oda, ne oturacak bir iskemle vardır orda. Susuzluğunu dindirmek için, sudan başka içki yoktur. Oysa Cokaygne’ nin ırmaklarından yağ, bal, süt, şarap akar. Her yiyeceğin en iyisi oradadır. Kiliselerin kuleleri, pastadan yapılmıştır. Nar gibi kızarmış kazlar, tıpkı Brugel’in Ünlü “Schlaraffenland” tablosundaki gibi, “ Ye beni!” diyerek, gökten insanın ağzına süzülüverir.

-Yeniçağda Özlenen Ada : Cokaygne ile Utopia arasında aşağı tukarı ikiyüz yıl vardır. Bu süre içinde Avrupa insanın büyük değişikliklere uğramış, yeni çağ başlamıştır. Fransız, İngiliz, İtalyan yazınları büyük gelişme gösterdi. İspanyol yazınları bu dönemi, bugün bile “ Altın Çağ “ diye anılır. Yazın alanında bu yeni gelişme ada kavramında da değişiklik yarattı. Özlenen mutluluk adası, ölümün gölgesinde taşıyan Hrıstiyanlık cenneti değildi artık.

-Gulliver Adaları : Gulliver Gezileri, insanlığın başlıca dört yönünü ele alan bir taşalamadır. Lilliput, Brobdingnag ülkekeri insanın insanın politik bayağılıkları ile gövdece çirkinliğini; Laputa, Balnibarbi, Glubbdubrib, Luggnagg adaları insanın kafasının sapıklıklarını, düşünen atlar Houyhnhmlerin adası ise çökmüş insan ahlakını, yürekler acısı gülünçlüğüyle göz önüne serer.

-Robinsonadda Ada : Yeniçağda Avrupa insanının büyük denizlere, bilinmeyen kıtalara, ülkelere açılmasıyla gelişen gezi yazını, ada utopyalarının yanı sıra, sonradan robinsonad diye adlandırılacak yeni bir öykü türü ortaya çıkmasına başlıca etken olur. Robinsonad, Alman uazın tarihçilerin başlangıçta, Robinson Cruose’ yu yansılayan ıssız ada öykülerine taktıkları addır. Robinsonadda utopyadakinin tam tersi anlamlar kazanır. Utopyada bu özellikler kendine yeterlilik, güvenik, derli topluluk,  tarihsel akış dışında bir kalıcılık anlamına gelirken, robinsonadda ada ortamının dışa kapalılığı, bir tutsaklık sürgün duygusuna, görünmez tehlikeler karşısında duyulan bir korkuya; kendiyle sınırlamışlığını korkunç bir yalnızlığa ; duran – zaman biçimi ise, uygar dünyanın akışından kopmuşluk düşüncesine dönüşür.

-Robinson Crusoe : Kocaman azgın bir dalganın, gemisi batmış Robinson Crusoe’ yu kaldırıp bir ıssız adanın kayalık kıyılarına atmasıyla, ada konusu yazın alanında gelmiş geçmiş en ünlü örneğine kavuşur, yeni çağın öykücülük sanatında da yepyeni bir çığır açılır.

-Çağdaş Romanda Ada : On dokuzuncu yüzyılda gemiciliğin sürekli olarak ilerlemesi, dünya denizlerinin karış karış bilinir bir duruma gelmesi, yazın alanında ada konusunun uygulanışını birkaç yönden etkilemiş bir gelişmedir.
Okyanusların bilinmez birer tehlike alanı olmaktan çıkmasıyla, deniz kazaları, batık gemiler, ıssız ada serüvenleri on sekizinci yüzyıl sonlarından bu yana hızla azalınca, günümüz insanın serüven özlemi de başka konulara yönelmiştir. Bu gün bilim-kurmaca romanları ıssız ada konusu üzerine değil, teknik gelişmenin varabileceği bilinmez alanların ürpertici serüvenleri üzerine değil kurulmaktadır. Öte yandan, gene teknik gelişmenin bir sonucu olarak uzay insan oğlunun önünde uzanan uçsuz bucaksız bir serüven alanı durumuna gelmiştir.

-Sonuç Olarak ; Bir ada ortamı, kendisini belirleyen, dışa kapalılık kendisiyle sınırlandırmışlık, duran-zaman biçimi gibi özellikleriyle “dışarı” nın, dış dünyanın karşıtıdır. Yaratıcı bir yazar, anlattığı bir olayı ya da durumu istediği oranda geçirebilir. Ancak anlattıklarına yer olarak bir adyı seçen yazarı, ada ortamının bu özellikleri belli ölçüde sınırlar. Bu bakımdan, yazındaki düşsel adalar çoğu arasında ortak benzerlikler vardır.

Bütün düşsel adalar bir denizle çevrili ya da sularla çevrilidir, hepsi dışarıya kapalıdır. Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya bir giriş çıkış zordur. Dışarıdan bu ayrılmışlık, Atlantis’ te adanın çevresindeki kanallara, dev duvarlarla, St. Brendan’ ın adasında adayı bir örtü gibi saran sis bulutlarıyla pekiştirilirken, More’ un Utopya’sında yarım ay biçimindeki adaya giriş çıkışın sıkı bir denetim altında bulunan tek limana bağlanması dile getirilir.

Görüldüğü gibi, ada kavramına duyulan ilgi çok eski çağlardan günümüze değin insan bilincinde süregelmiştir. İnsanoğlunun bilinci ile gözlemi, ada ortamını bütün değişik anlamıyla yaşamıştır.

3.KİTABIN ANAFİKRİ  :
Ada kavramının insan bilincinde kazandığı değişik anlamlardan doğan ayrı tür anlamlarıdır.  

4.OLAY VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ  :
Kitap bir araştırma olduğu için kitapta şahıslar bulunmamaktadır.

5.KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER  :
Kitap yazarın bir araştırması olduğu için Ada kavramını değişik zamanlarda değişik yerlerde ada değince insanların aklına neler geldiğini anlatıyor.Merak ederseniz okumanızı tavsiye ederim.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ  :
Akşit GÖKTÜRK (27 Aralık 1934, Van –26 Şubat 1988,  İstanbul),edebiyat eleştirmeni, yazar ve dilbilimci.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’ nü bitirdi (1960).1961’ de aynı fakülteye asistan olarak girdi. 1965’ de doktorasını verdi; 1972’ de doçent, 1978’ de profesör oldu. İngiltere’ de Nottingham Üniversitesi’ nde (1964-65) ve Almanya’ da Konstanz Üniversitesi’ nde (1970, 1974-76) arştırmacı olarak çalıştı. Upsala (İsveç) ve Batı Berlin üniversitelerinde çevri konuları ve yöntemleri konulu seminerler yönetti. Robinson Crusoe’ nun Türkçedeki ilk tam çevrisiyle 1969 TDK Çevri Ödülü’ nü kazandı. 1975-83 arasında TDK Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. 1958’ den sonra Varlık, Yeni Dergi, Türk Dili, Yeni Ufuklar, Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde çeşitli inceleme yazıları ve çevriler yayımlayan Göktürk, eleştirilerinde dil çözümlemelerine ve üslup sorunlarına ağırlık verdi.

D. H. Lawrence, T. S. Eliot, E. Kastner, F. Dürrenmatt gibi yazarlardan yaptığı çevrilerle tanına Göktürk’ ün başlıca yapıtları Edebiyatta Ada (1973), Okuma Uğraşı (1979) ve Çevri:Dillerin Dili’ dir (1986).

Related Articles

Türk Edebiyatı Kısa Roman Özetleri

admin

Osmancık Kitap Özeti (Tarık Buğraa)

admin

Benim Adım Hiçkimse Kitap Özeti