Bu kitapta, astronominin ve ona koşut bilimin tarih içindeki gelişimi, evren ve içinde bilinen veya bilinmeyenler hakkında bilgiler bulacak, zamanın sıfır olduğu andan itibaren evrenin yaratılışı ve geleceğine dair fikirlerle hayal gücünüzü zorlayacaksınız.
ÖNSÖZ
Ülkemizde bilim ve teknolojiye olan ilgiyi arttırarak toplumdaki farkındalık düzeyini yükseltmek, bilimin gündelik yasamda kullanımını yaygınlaştırmak ve toplumun her katmanında bilimsel yaklaşım, araştırma, yaratıcılık ve analiz yeteneğini geliştirmeyi özendirmek ü/ere 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesinde Toplum ve Bilim Merkezi kurulmuştur. Bu Merkez, çeşitli etkinliklerle toplum ve bilim arasındaki bağları güçlendirmeyi hedeflemektedir.
Üniversitemizin 50. kuruluş yılında Toplum ve Bilim Merkezi, sosyal alanlarda ve sürekli değişip yenilenen teknolojiler hakkında merak ettiğiniz konulan küçük kitaplar şeklinde bir dizi olarak hazırlamıştır. Bir türlü öğrenmeye fırsat bulamadığımız ve ilgi uyandıracağı düşünülen konulardaki bu kitaplar ilk etapta hepimizin günlük yaşamda sıklıkla duyduğumuz elli değişik konuyu kapsamaktadır. Toplumumuzda Önemli bir boşluğu doldurmak üzere tasarlanmış olan kitapların tümünü severek ve ilgi ile okuyacağınıza İnanıyorum. Üniversitemiz öğretim üyelerinden bir grup tarafından hazırlanan elinizdeki bu kitap, sizi evrende heyecanlı, heyecanlı olduğu kadar da bilgilendirici bir yolculuğa çıkaracak; evrenin sıfır noktasından başlayarak nasıl oluştuğu, nasıl evrimleştiği ve evrende, beyaz cüceler, nötren yıldızlan gibi görebildiğimiz ilginç gök cisimlerinden başka, varlığını bilip de göremediğimiz, tüm nesneler hakkında bilgilendirecektir.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Ural AKBULUT
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü
BAŞLARKEN
Uzay çalışmaları yirminci yüzyılda hızla sürmüş ve yirmi birinci yüzyıla da damgasını vuracak gibi görünmektedir. Yüzyılın İkinci yansında başlayan hızlı gelişmeler nedeniyle, bu döneme “uzay çağı” adı verildi. Uzayda yürümeler, İnsanın Ay’a ayak basması, güneş sistemi üyelerinin belli ölçüde keşfedilmesi, Mars’a ve diğer gezegenlerin bazılarına insansız uçuşların yapılması, gerçekleştirilen deneylerden bazılarıdır. Artık dünya, insanlara küçük gelmeye başladı. Değişik amaçlarla uzay programları hazırlandı. Bu yüzyıl içinde uzaya turistik seyahatlerin yapılması hayal değildir. Şimdiden yer ayırtan müşterilerin bile ayarlandığı söylenmektedir. Bu kitabın yazıldığı sıralarda (2006 yılı) İran asıllı (Anousheh Ansari) bir ingiliz iş kadınının yüklü bir para ödeyerek (20 milyon dolar) uzay seyahatine çıktığı ve 10 gün uzay yolculuğu yaptığı bilinmektedir.
Bilindiği gîbî uzay çalışmaları yer atmosferinin dışında insanlı ve insansız uzay araçlarıyla yürütülen araştırmalardır. Uzay araştırmalarının genel amacı; bilinmeyenlerin keşfi yanında daha duyarlı Ölçümler yapmak ve uzayla ilgili bilgi birikiminin artırılması, yeryüzü dışında insanlığa yararlı olabilecek kaynakların bulunması ve hizmete sokulmasıdır. Uzay çalışmalarının itici gücü olarak, bilimsel merak dışında, ulusal İtibar, ulusal güvenlik sayılabilir. Diğer yandan, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının tesbit edilmesi, hava tahminlerinin daha sağlıklı yapılması, haberleşme ve enerji sorunlarına atmosfer dışında çareler aranması özel amaçlar arasında sayılmalıdır. Bilimsel araştırma amaçlı uzay programlarından başka, haberleşme, Yer’i gözleme, uzay istasyonları, uzay taşımacılığı, uzay madenciliği ve askeri amaca yönelik .somut uzay çalışmaları sürmektedir. Dünya’nın çevresinde dolanan o kadar çok uydu var ki, bazı yörüngelerde uzay kirliliği yaşanmakta ve buna tedbir olarak uluslararası işbirliği olanakları araştırılmaktadır.
Bugün uzay tıbbından, uzay mimarisinden, uzay edebiyatı ve sanatından, uzay iş idaresinden söz ediliyor. Bunlarla ilgili dersler veriliyor.
Uzay uçuşları çizgi filmde kalmayıp gerçek oldu. Uzay teknolojisi gelişerek evlerimize kadar girdi. Uzay araçlarının yapımında kullanılan yüksek teknoloji yeni keşiflere neden oldu. Bugün mutfaklarımızda kullandığımız teflon tava bile uzay teknolojisinin bir ürünüdür dersek abartılı olmaz.
Henüz bu tür faaliyetlerimiz kozmozun sadece küçük bir bölgesinde (Güneş sistemi içinde) oluyorsa da, evrenle ilgili merak, bu gelişmelere paralel olarak arttı. Bugün gözlediğimiz evrenin nasıl oluştuğu, nasıl evrimleştiği ve geleceğinin nasıl olacağı soruları gündelik sorular olmaya başladı.
Astronomi, insanoğlunun ilgi duyduğu ve üzerinde çalıştığı bilim dallarının ilkidir. İlk çağlardaki yaşam tarzı itibariyle insanlar doğa ile içiçeydi. Gece gündüz gök kubbenin altında yaşamlarını sürdürüyordu. Böylece, insanoğlu içinde yaşadığı doğayı, çevresini ve evreni biraz tanımak isterse, ilk işi astronomi öğrenmek olacaktı. Ve öyle de oldu. Zira ilk çağlarda, yaşam şeklinden kaynaklanan ortam, gece gözlemleri için bulunmaz fırsattı, insanların gökyüzünü seyretmeleri tabii bir olaydı. Doğa olayları, ister yeryüzünde isterse gökyüzünde olsun anlaşılmalı, yorum lan malı ve öngörülmeliydiler. Fiziksel gereksinmelerin dışında, insan olmanın doğasından kaynaklanan merakla ilk insanlar astronomi çalışmalarına başladı.
Astronomi ile ilgilerinin böyle geliştiğini gösteren yazılı belgelere ulaşılmış olmasından başka, yazılı belgelerin olmadığı dönemlere ait arkeolojik bulgular da böyle olduğunu göstermektedir. Yapıların gökcisimlerine göre yönelişleri, heykel, abide gibi yapıların astronomik olaylarla ilgili bîr şekilde dizilmeleri bunlara örnektir.
Bu kitap hazırlanırken, orta öğretimdeki öğrencilerin, öğretmenlerin ve sokaktaki adamın kolayca okuyup anlayabileceği bir şekilde kaleme alınmaya üzen gösterilmiştir.
Kitabın ilk kısmında astronomi tarihi anlatılmakta, astronomi biliminin gelişimi modern zamana kadar getirilmektedir. Daha sonra, evrenbilim işlenmekte, evrenin dünübugünü ve yarını anlatılmaktadır. Bugünkü evreni en iyi açıkladığı düşünülen “Büyük Padama” evren modeli ayrıntılı bir şekilde verilmektedir. Geceleyin gökyüzüne bakıldığında ilk dikkati çeken gökcisimleri olan, inci taneleri gibi serpiştirilmiş yıldızların gizemlerinden bahsedilmektedir. Bir yıldızın doğumu, gelişip serpilmesi, olgunluk çağını yaşaması, yaşlanması ve nihayet ölümü anlatılmaktadır. Son kısımlarda normal veya standart yıldızlar dışında kalan, gökyüzünün ilginç cisimleri olan nötron yıldızları, atarcalar ve kara d eliklerden söz edilmektedir. Bunun yanısıra uzay çalışmalarından ve şu anda gelinen aşamadan bahsedilerek 21. yüzyılda neler olabileceği konusunda bazı öngörülerde bulunulmaktadır.
Kısa sürede hazırlanan bu kitabımızda mutlaka gözden kaçan hatalar ve eksiklerimiz olmuştur. Bunların tarafımıza iletilmesi halinde daha sonraki baskılarda düzeltilmeye çalışılacaktır. Kitap ile İlgili eleştiri ve önerilerinizi de yine aynı açıklıkla bekliyoruz.
Prof.Dr. Halil KIRBIYIK
Prof.Dr. Nilgün KIZILOĞLU
Elif BEKLEN
Prof.Dr. Ümit KIZILOĞLU
Prof.Dr. F. Rikkat CİVELEK
ASTRONOMİNİN TARİHÇESİ
Astronomi Nasıl Doğdu? İlk Çağlarda Astronomi
Farklı kültürlerin doğa olaylarını algılamaları, sınıflandırmaları ve sunumları farklı olacaktır. Ancak bu kültürel farklılıklar bilimsel değerlendirmeler ışığında, tarafsız bir görüşle anlamlandın İm alı d ir.
İnsanın doğal çevresi İle ilişkisi üç ana grupta ele alınabilir: I) Diğer insanlarla, II) Coğrafi çevresi ile {bitki örtüsü, kara yapısı, denizler), III) Gökyüzü İle (astronomi ve meteoroloji olayları). Görüldüğü gibi ilk ikisi İnsanların etkisine tabi olup değişebilir veya değiştirilebilir. Ancak üçüncüsü, göksel olaylar, insanların fiziksel etki ile değiştiremeyeceği olaylardır. İnsanların gökyüzüne ulaşması mümkün değildir. Gökyüzü erişilmez ve dokunulmazdır. Bu nedenle üçüncü kategorideki ilişkilerin incelenmesi kültürlerin doğa olaylarına tepkisini ölçmek için önemlidir. Modern fizik çok eskilerde gözlenmiş ve kaydedilmiş olayları tekrar yaratabilir ve geçmişle bugünü karşılaştırabilir. Gökyüzündeki, varsa, değişimleri izleyebilir. Buna bir Örnek, takım yıldızların şekillerinin değişmelidir. Kutup Yıldızı (Polaris), Ülker Takım Yıldızı (Pleiades), aynı enlemdeki gök cisimlerinin hareketleri gibi aynı olayları izleyen farklı kültürlerin yorumları bize o kültürlerle ilgili önemli ip uçları verecektir.
Yukarıda söz edilen üçüncü kategorideki ilişkiler çerçevesinde, ilk insanlar, başlarına gelen ister iyi şeylerden isterse kötü şeylerden dolayı doğa olaylarını ve gökyüzünü anlamaya çalışmış, gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine hep hayranlık duymuştur. Ne kadar ilkel olursa olsun, başını kaldırıp gökyüzüne baktığında gök cisimlerinin düzenli hareketlerinden etkilenmiştir.
Yazılı belgeler ilk astronomi çalışmalarını göstermekle beraber, yazılı belgelerin olmadığı dönemler hakkında da bilgi sahibi olabildiğimizi vurgulamak gerekir. 1990′lardan sonra yeni bir disiplin olarak gelişen “arkeoastronomi” (astronomi ve arkeoloji) ilk çağlardaki astronomi bilgilerine ışık tutmaktadır.
Aklımıza astronomi ile arkeolojinin nasıl bağdaşacağı gelebilir. Ancak yapılan çalışmalar göstermektedir ki. heykel veya abideler, yapıların mimari tarzları ve belki de şehirlerin kuruluşlarında veya yerleştirilmelerindeki yöne bağlılıklar gök cisimleri ile ilgilidir. Artık bazı arkeolojik araştırma ekiplerine bîr de astronom alınmaktadır.
Mimaride astronomi açısından dikkat çekecek hususlar nelerdir? örneğin, binanın yaz dönencesinde güneş doğuşu…