Küçük Şeyler isimli kitabında temel konulara, özellikle toplumun ihtiyacı olduğunu düşündüğü, insanların eksiklik duyduğu konuların en başında gelen,
-insan ilişkilerini
-İletişim Hataları
-Yaşama Sevinci
-Çocuklarla iletişim
-Eşlerle iletişim
-Rollerimiz ve kadın-erkek eşitliği izlemiştir.
Günümüzde Küçük şeylere dikkat etmeyi öğrenebilen insanlar, bunlar karşısında mutlu veya mutsuz olmayı da öğrenebilir. İnsanlar içinde yaşadıkları ortama, aldıkları eğitime göre birtakım küçük şeylere dikkat etmeyi öğreniyorlar.
Olaylar önemli değildir, onları algılama şeklimiz önemlidir. Kişiden kişiye toplumdan topluma değişir.
Bazı insanlara göre”bardağın yarısını dolu bazıları da boş görebilirler” Küçük şeyde olsa bardağın dolu tarafından bakanların iyimser olduklarını boş tarafını görenlerin ise olaylara kötümser, karamsar yaklaştıklarını görürüz.
Denilebilir ki iyimserlik polyannacılık sayılmaz mı? Polyannacılık elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisi değil midir?
Birisinin bacağını kaybetmesi kötü bir durumdur, ya bu durumu kabullenip hayata sımsıkı sarılıp yaşam sevincini yeniden kazanacaktır, ya da hayata küsüp, sürekli üzülerek geçirecektir. Aşırı olmadığı sürece insanı sıkıntıdan korur yarına kalma ihtimalini arttırır.
Küçük farklılıkları yakalayamamak bazı şeyleri yanlış algılamamıza zaman zamanda mutsuz olmamıza yol açar.
Komşumuzun bize selam vermeden yanımızdan geçtiğinde, üzülürüz ama, onun bizi fark etmediği için, selam vermediğini anladığımızda, seviniriz.(Küçük Şeyler)
İstanbul’da oturan bir kişiye nerede oturuyorsun diye sorulduğunda, Anadolu yakasında da oturan, Avrupa yakasında da oturan, karşıda cevabını verir. (Küçük Şeyler)
Kaliteli bir losyon nasıl kokar, güzel kokar ama herkese aynı kokmaz. (Küçük Şeyler)
İnsan ben merkeziyetçi davrandığında sadece kendi bakış tarzını önemseyip, ötekini bilmediğinde onun bakış tarzını kavrayamadığında sorunlar çıkar.
Önemli olan hata yapmamak, diğer yapılan hatalardan, ders almak, tecrübe kazanmaktır.
Çevremizden gelen olumlu mesajlar da olumsuz mesajlar da işe yarar bizi geliştirir.Ancak olumlu mesajların bir işlevi daha vardır. Olumlu mesajlar ve eleştiriler bizi geliştirmenin yanı sıra mutlu eder, yüreklendirir, motivasyonumuzu artırır. (Küçük Şeyler)
Olumlu eleştiriler bizde marifet geliştirir. Olumlu eleştirilerin az olması, insanların marifet/beceri geliştirmelerini zorlaştırır. Çünkü ceza/eleştiri, daha çok, belirli bir davranışı yapmamayı öğretir. (Üstelik ceza, mevcut olduğunda etkilidir; ceza ortadan kalktığında, bastırdığı davranışın görülme ihtimali artar)
Kusursuzluğu mükemmeli istemek zorlayıcı olmanın yanı sıra galiba imkansızda. Sürekli değişen, gelişen, bir ırmak gibi akıp giden, yaşamda, sürekli kusursuzluk istemek, gelişmekten vazgeçmek anlamına gelir.
Özel yaşamınızda veya işinizde, varsayalım ki kusursuzluğa ulaştınız. Bu artık bir anlamda gelişmeyeceksiniz demektir.Oysa değişmek, gelişmek, kaçınılmazdır. Kusursuzluk sanal bir şey.Eğer sürekli gelişiyorsak, bir önce yaptığımızın kusursuz olması mümkün değildir.Bu yüzden,kusursuza galip olmak yerine, ‘’bir öncekine göre daha iyiye’’ talip olmak daha gerçekçi gözüküyor.
Taraflardan birinin 10 diğerinin 0 olduğu hiçbir çatışma yoktur.
Yüzde yüz haklı olunur mu? Örneğin; yalan söyleyen çocuğumuzun yalanını yakaladığımızda, kendimizi yüz de yüz haklı görürsek, öfkemizde yüz de yüz olur. Eğer çocuğunuz size yalan söylemişse, bu yalanda sizin de payınız vardır.Bu gerçekten yola çıkarak, olaya baktığımızda, daha ılımlı olabiliriz.Ilımlı olduğumuz zaman ise, çocuğumuzu arzu ettiğimiz yönde değiştirme, geliştirme şansımız artar. Onların yalanlarına, bugün aşırı öfkelenirsek, yarın daha dürüst olmalarına değil, daha iyi kamufle edilmiş, daha organize yalanlar söylemelerine yol açar. Büyükler, çocuklar karşısında yalan söylemezse, o da büyüğünce doğru söylemeyi öğrenecektir.
Hatalarımız olunca birbirimizi eleştirelim ama olumlu davranışlarımızı da vurgulayalım övelim
Çocuklarımıza kötü modeller sergilemek, birbirimizi kırmamak için; iyiye güzele iltifata alışmalıyız. (Küçük Şeyler)
Çocuklarımızın, yaşam labiretleri içinde, kaybolmalarını istemiyorsak, onları tek başlarına bırakmamalıyız, örnek/model olmalı, onlarla iletişim kurmalıyız, küçük doğrularını ödüllendiren, onlara güzel geribildirimler veren, yetişkinler olmalı, rehberlik etmeliyiz.Yerine göre ne yapacaklarını göstererek, küçük ödüller vererek, yerine göre onları doğrudan yönlendirmeden, deneyimlerimizi paylaşarak ufuklarını açmalı, yollarını aydınlatmalıyız.Onların yanında, yüksek sesle eleştirmek yerine, onlara değer verdiğimizi göstermeli, onlarla konuşmalıyız.
Çocuklarınızı eğitirken bazı hatalar yaptığınız için sakın kendinizi suçlamayınız. Ana babaların sayılabilir miktarda hataları vardır;…ama sayılamayacak kadar artıları vardır.Çocuklarınız için nice şey yaptınız;hepsinden önemlisi sevdiniz onları.Sayılabilir miktarda hatanız var diye, binlerce, on binlerce artınız çöpe girmesin. Önemli olan, gelişmek ve fark edilen hataları tekrarlamamaktır. Başkalarına çiçek atınız ama bu konuda da her konuda da arada bir kendinize çiçek atınız.
Sonuç olarak;
Televizyon programı olarak“Küçük Şeyler”yurt içinde ve yurt dışında büyük bir izlenme rekoru kırmıştır.300.000 adet satış yapan bu kitabı ailenizle okunmanızı tavsiye ediyorum.
Çünkü; yaşadığımız dünyada Küçük Şeyler yoktur. Bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı vardır.
Prof.Dr.Üstün DÖKMEN’in Küçük Şeyler adlı kitabının son bölümünde bütün okuyusularına hediye ettiği şu sözler ile bitirmek istiyorum.
“Dağlarda, koparılmamış bütün çiçekleri, koparmadan sizlere hediye ediyorum