Bir çiftin, mutluluğun doruğuna ulaştığını okura anlatmak için bazı sözlere gerek vardı. Şehveti ve seksi tüm doğallığıyla sunmak gerektiğine inanıyordum. Böylece özel yaşantımı özgürce, tüm doğallığıyla yazmaya karar verdim. Yaşadığım ve tanık olduğum seks ilişkilerini kaleme almaya başladım. Başımdan geçenleri, incelik olgusunu tamamıyla göz ardı ederek, tüm çıplaklığı ve gerçekliğiyle yazdım. İncelik ve seks, bence asla bir arada var olamazdı; biri diğerini mutlaka alt ederdi. Biyografi yazarı Ian Gibsona göre Walter takma adını kullanan yazar Henry Spencer Ashbee, bu kitapta seks yaşamını ve kurduğu bütün ilişkileri, yalın bir biçimde ve abartıya kaçmadan anlatıyor.
***
Sunu
Anılarımı yazmaya, yaklaşık olarak yirmi beş yaşımda başladım. Günlük tutmak, tüm hayatımı ve gizli urlarımı kâğıda dökmek, vazgeçemediğim bir alışkanlık haline dönüşmüştü.
Gerçeği söylemek gerekirse, anılarımı yazmaya başlamadan önce, Fanny Hill dışında, okuduğum aykırı kitapları gerçeğe uygun tarzda bulmamıştım. Bunlar bana çok abartılı gelmişti. Akıl almaz seks ilişkilerinden ve gerçeklikten uzak bir şehvet felsefesinden söz ediyorlardı. Bu tür abartılı oyunlar bana inandırıcı gelmiyordu.
Oysa Fanny Hill, bir kadının seks yaşamım anlatıyordu. Büyük olasılıkla bir kadın tarafından yazılmıştı, ama içinde müstehcen sözler yoktu. Oysa bence, bir çiftin mutluluğun doruğuna ulaştığını okura anlatmak için bazı sözlere gerek vardı. Şehveti ve seksi tüm doğallığıyla sunmak gerektiğine inanıyordum. Böylece özel yaşantımı özgürce, tüm doğallığıyla yazmaya karar verdim. Yaşadığım ve tanık olduğum seks ilişkilerini kaleme almaya başladım. Başımdan geçenleri, incelik olgusunu tamamıyla göz ardı ederek, tüm çıplaklığı ve gerçekliği ile yazdım. İncelik ve seks, bence asla bir arada var olamazdı; biri diğerini mutlaka alt ederdi.
Başta bu işi yalnızca eğlence için yapıyordum ve aradan birkaç yıl geçince bıkıp bıraktım. Yaklaşık on yıl sonra, tanıştığım bir kadın yeniden yazmam konusunda bana destek verdi ve yardımcı oldu. Artık seksi hem erkek, hem de kadın gözüyle görebiliyordum. Yaşadıklarımı, hafızamda halen tazeyken yeniden kaleme almaya karar verdim. Böylece dört yıldan daha uzun bir sürenin anılarım kaleme almaya başladım. O kadını kaybettikten sonra seks hayatıma bir süre ara vermiştim, ama onun ölümünden öncesine dair anılarımı yazmayı tamamlamıştım.
Bundan kısa bir süre sonra, orta yaş dönemimde yaşadığım olaylar hakkında yazmaya başladım. Ne var ki, gelecek yıllarda yaşadığım çılgın ilişkilerimi değil, daha çok hoş anılarımı kaleme almayı tercih ediyordum. Ama sonra hayatıma ölümcül hastalık dönemi girdi ve bu umutsuz günler sırasında yazdıklarımı çok ciddi şekilde yok etmeyi düşündüm. Ancak yine de emin değildim ve bu nedenle onları yalnızca bir kenara koyup iyileşmeyi bekledim. Bir süre sonra hastalığım yeniden ortaya çıktı, boş vaktim çoktu. Yazılarımı elden geçirip atladığım noktaları ekledim ve o dönemde iki insanın seks hayatındaki ayrıntıların büyük önem taşıdığını anladım.
Yirmi yıl önce yazmaya başladığım anılarımı, hayatımda ilk defa bu dönemde yayınlamaya karar vermiştim, ama tereddütlerim yok olmuş değildi. Yazılarımdaki bölük pörçük kısımları deneyimlerim ve olgunluğumla süsleyerek daha zengin bir hale getirdim. Çünkü çapkınlığımın doruğunda olduğum o dönemlerde bir kadınla birlikte oluyor ve hemen sonraki gün yaşadıklarımı aceleyle not ediyordum. Bundan dolayı boşluklar çok fazlaydı ve düzeltilmeleri gerekiyordu.
Gençliğimden beri özellikle seks konularında hafızam çok güçlüydü. Kadınlar bana hayatta zevk veren tek varlıklardı.
Yazılarımın hiçbir bölümünde yaşadıklarımı abartarak sunmadım. Dediğim gibi, özellikle gençliğimde bir kadınla birlikte olduktan bir ya da iki gün sonra yaşadıklarımı taze bir hafızayla kaleme alıyordum. Hiçbir deneyimimde kendimi Herkül gibi sevişirken göstermedim.
Birlikte olduğum deneyimli kadınlar ve fahişeler sevişme sanatında ilerlememi sağladı. Hiçbirinin adını yazmadım, yalnızca bazı Hıristiyan hizmetçilerin adlarını aslına uygun verdim. Kadınların adlarının baş harflerini olduğu gibi bıraktım. Oysa birlikte olduğum birçok kadın ya ölmüş ya da ortadan yok olmuştu. Çoğu kapanmış olsa da genelevlerin adlarını pek vermek istemedim. Çünkü birçok orta yaşlı erkek okurun o genelevleri tanıyacağından emindim. Tanımladığım ev, bahçe ve sokak adlarında kesinlikle aslına bağlı kaldım. Anlattığım ağaç, oda, koltuk tarifleri tamamen doğrudur. Kent ve ülke adlarını pek kullanmadım. Yalnızca bölge olarak belirtmeyi tercih ettim. Olayların geçtiği yerlerin adlarını vermekten genellikle kaçındım.
Ailemin yaşadığı yerlerde de pek aslına uygun davranmadığımı itiraf etmeliyim. Ama erkek ve kadınlarla aramda geçenler tamamen doğrudur. Eğer bir hizmetçiyle ya da kuzenimle yaptıklarımdan söz ediyorsam, kesinlikle onlar hizmetçi ve benim kuzenlerimdir. Eğer bir kadınla şunları yaptım diye anlatıyorsam, anlattıklarım kesinlikle gerçektir. Anlattıklarım gerçek tarihten ibarettir, asla yalan yoktur.
Yazılarımı bitireli birkaç yıl olmuştu, ama halen yayınlanmamışlardı. Yıllar önce yaşadığım bu olayların okur tarafından sekse düşkün, çılgın bir adamın düşleri şeklinde yorumlanabileceği kanısına kapılmıştım. Acaba yayınlanabilirler miydi? Ben öldükten sonra yazdıklarım bulunursa, insanlar benim için ne düşünürdü? Tüm yazdıklarımı yakmak en doğru olanıydı. Orada yazanlar benim hayatım ve en gizli itiraflarımdı. Ben öldükten sonra kimsenin hayatım hakkında yorum yapmasına izin veremezdim.
Diğer yandan kalbim onları yok etmeye dayanacak gibi görünmüyordu, böylece yazdıklarımı yeniden okumaya karar verdim. Bu okumada eski günlerde yaşadığım bazı noktaları atladığımı fark ettim. Bütün bunları yazmış ve yaşamış olduğuma inanmakta zorlanıyordum. Tüm bunları yakıp atmak büyük bir hata olurdu. Ben binlerce insanın yaşayıp da cesaret edemediği bir günah çıkarma ayini sunuyordum.
Fahişe olmayan ve bu yönde eğilimi olmayan tüm kadınların bu tür şeyleri mutlaka hayatlarının bir yerinde yaşadıklarını düşünüyorum. Bütün erkekler aynı benim yaptığım gibi öpüşüyor, parmaklarını kullanıyor ve sonunda benim gibi başarıya ulaşıyordur.
Kadınlar başta mutlaka itiraz ediyor, elleriyle erkeğin elini itiyor, onu engellemeye çalışıyor, ancak biraz mücadele sonunda ona karşı koyamıyor olmalılar. Büyük olasılıkla birçok.erkek benim gençliğimde kurduğum düşleri kuruyor. İşte tüm bu gizli kalmış sırların, benim deneyimlerim yayınlandığında gün yüzüne çıkma ihtimali olduğuna inancım sonsuz.
Yakmalı mı, yoksa onları yayınlamalı mıydım.? Bu kararsızlık içinde çok uzun yıllar geçirdim. Bu yazıları saklayarak insanlara iyilik yapmadığımdan emin olduğum halde bu korku nedendi?.
I. Bölüm
Sekse ilişkin anımsadığım ilk anılarım, beş ve sekiz yaşlarımdan başlar. Size bunları ayrıntılarıyla sunacağım. Ailemin dışından hayatıma giren ilk kadın dadımdı. Sıklıkla bana dokunmak için fırsat kollardı, bunu görüyordum; ama neden ihtiyaç duyduğunu bilmiyordum. Bazen canımı çok yakardı, bağırdığımdaysa beni azarlardı. Dadım kısa boylu, şişman bir kadındı. Bir gün akşamüzeri, güneş batmak üzereyken ellerimizde oyuncak dolu poşetlerle alışverişten dönüyorduk. Yolda durmuştuk ve dadım birkaç adamla konuşmuştu. Adamların onu nasıl öptüğünü dün gibi hatırlıyorum. Arabacıların arasındaydık ve dadım ellerindeki poşetleri arabaya bırakıp adamlardan biriyle köşedeki eve gitmişti. Nasıl bir yerdi pek aklımda kalmamış, ama büyük olasılıkla bir genelevdi. Bizim eve oldukça yakındı. Dadım orada kısa bir süre kaldıktan sonra geri gelmişti ve birlikte eve dönmüştük.
Bizim evdeki halı kaplı odada onunla birlikte oyunlar oynardık, yerde yuvarlanıp gülerdik.
Bunu, aynı odada defalarca annemle, babamla da yapmıştım; ama dadımla yaşadıklarım ebeveynlerimle yaşadıklarımdan oldukça farklıydı. Beni öperdi, yanağımı okşardı. Bir keresinde elimi tutup benim de ona dokunmamı sağlamıştı. Pürüzlü tenini hissetmiştim ve elimi sertçe yönlendirmeye başlamıştı. Bu sırada bana sertçe dokunduğu için acıyla bağırmıştım, ama o beni susturup devam etmişti. Sırtüstü yatmış, beni üzerine bindirmiş, indirip kaldırıyordu. Bu atçılık oyunuydu ve defalarca oynadığım bir oyundu. Sonra beni yanına yatırıp gıdıklamaya ve sıkıştırmaya başlamıştı, bağırmıştım. İtişip kakışıyorduk, bu sırada elim ya da ayağım onun kalçasına değmişti. Arada yine canım yanmış ve bağırmıştım. Kalkıp yerde yanına oturduğumda çıplak bacaklarının açıkta olduğunu görmüştüm. Kadının yüzü ve bakışları tuhaf görünüyordu, hastalandığını sanıp feci halde korkmuştum. Bunu fark etmiş olacak ki, kendini hemen toparlamıştı. Halen sırtüstü yatmaya devam ediyordu ve beni kendine çekip öperek sakinleştirmeye çalıştı. Hantal vücuduyla üzerime abandığında canım yanmıştı, yeniden bağırmıştım.
Dadımın sebep olduğu acı verici deneyimlerimden ötürü, kadınlarla on altı yaşıma kadar barışamadım. Annem ise beni, ahlaki kurallarından ötürü yirmi iki yaşıma kadar evimizin yalanındaki genelevden uzak tutmuştu. O zamanlar kesinlikle dadımla uyumuş olduğuma eminim ve bunu bir kaç kadınla daha yapmıştım. Evimizde özel anların yaşandığı ilginç bir oda vardı ve adı “Çin odası” idi. Adının nedeni kapısının olmayışı, kalın bir perdenin kapı görevi görmesiydi. O odadaki yatakta, bir kadının yanımda yattığını hatırlıyorum. O gecenin sabahında uyandığımda terlemiş, başımı kadının bedenine yaslamış halde bulmuştum kendimi. Kadının tüm tenini hissedebiliyordum. Bir çift elin beni sıkıca kavrayıp yastıkların üzerine yatırdığından, bana dokunduğundan eminim. Buna kesinlikle itiraz etmemiştim. Bu olayı uzun süre unutamamış ve yaşadığım şeyi önce kuzenim Fred’e anlatmıştım. Bana o kadının öğretmenim olabileceğini, o gece büyük olasılıkla rüya görmüş olabileceğimi söylemişti.
Yaklaşık iki ya da üç yıl sonra evimizde bir parti düzenlenmişti. Akrabalarımız ve aile dostlarımız gelmiş, ev tıka basa dolmuştu. Kuşkusuz hepsi de gece yatısına kalacaklardı. Bu nedenle evde hummalı bir koşuşturma başlamış, odalar ve yataklar hazır edilmişti, öğretmenim hizmetçilerin odasında yatacaktı.
Annemin halalarıma, “Walter küçük bir çocuk ve bu yalnızca bir gece için,” dediğini duymuştum. İçlerinden biri beni fark edince, hemen diğerlerini uyardı ve beni hızla odadan dışarı çıkardılar. Benim hakkımda konuşuyor olmaları merakımı uyandırmış, tuhafıma gitmişti.
O gece farklı bir durum olmuş, yatağım odamdan alınıp Çin odasına taşınmıştı. Aynı gece bir kadının nasıl çömelerek işediğine ve çoraplarını nasıl yukarı çektiğine tanık olmuştum, önce çoraplarını dizlerine kadar indirmiş ve sonra onları yeniden yukarı çekmişti. Ben bu sırada yere eğilip onu izlemiştim. Bu, o zamana dek gördüğüm en garip şeydi.
Partide uzun boylu bir kadınla dans etmiştim, sanırım bu annemdi. Ama üzerindeki kıyafetler onu farklı bir kadın gibi gösterdiği için bana tuhaf gelmişti. Dansın bitiminde yatmaya zorlanmış ve gözyaşları içinde erken saatte yatağıma götürülmüştüm. Annem beni yatağıma yatırdıktan sonra perdeleri sıkıca kapatmış ve bana, sabah yeniden yanıma gelene dek o yatakta sessizce uyumamı söylemişti. Eğlenceyi kaçırdığım ve erkenden uyumaya zorlandığım için çok ağlamıştım. Annem ayrıca bana yatağımdan kalkmamamı, perdeleri açmamamı, diğer yataktakileri hiçbir şekilde rahatsız etmememi tembihlemişti. Onlar büyük yatakta yatacaklardı. O yatakta kimin yatacağını bilmiyordum ve içten içe merak ediyordum.
Belki size o gecenin, hayatım boyunca unutamadığım bir gece olduğunu düşündürmüş olabilirim, ama bu ilk başta doğru değildi. Çünkü az da olsa içtiğim şarap etkisini göstermiş, hemen uykuya dalmama neden olmuştu. Sonra birden yanan ışıkla başlayan konuşma sesleri beni uyandırmıştı. Birinin “O uyuyor, sessiz ol, uyandırmayalım,” dediğini duydum. Yatağımda doğrulup dinlemeye başladım, bu durum ilgimi çekmişti.