İster herhangi bir din, öğreti, görüş ya da anlayış benimsesin, isterse hiçbir dine, öğretiye ya da görüşe sahip olmasın, yaratılmış bir varlık olması nedeniyle her insan varlığı, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, içinde bulunduğu Yaratılış’ın gereğini yerine getirmek durumundadır.
“Yaratılış’ın gereği nedir?” sorusunun yanıtı ise ezoterik açıdan; “Yaratılmış olanı öğrenmek yolu ile Yaratan’a ulaşmaya çalışmak” biçiminde ifade edilebilir. Yaratılmış tüm canlı cansız varlıklar gibi insan da Varoluş’un içinde, fiziksel ve ruhsal alemleri tanımak, böylece yükselmek ve tanrısal bilgiyi edinmek yoluyla yaratıcısına ulaşma çabası içindedir.
Yaratıcı ve Yaratılış üzerine görüşlerimizi yansıttığımız, “Kabala-Sınırsız’a Yolculuk” adlı kitabımızdan sonra bu eserde de ruh varlığı, doğası ve amacını anlatmaya çalıştık. Yolumuz uzun ve zorlu. Yolun sonunda varacağımız yer ise uğrunda her türlü çabayı harcamaya değer:
Önsöz
Kim ya da Ne yarattı bizi?
Neden. Ne Zaman ve Nasıl yaratıldık?
Varolmamızın nedeni ne?
İlk bakışta oldukça felsefi görünse de, mağaralardan çıkısından başlayarak günümüzdeki modern(!) yaşantısına kadar geçen on binlerce yıllık var oluşu süresince insanoğlunun kendisine en fazla sorduğu sorular bunlar. Tüm yaşamı boyunca aklım sürekli biçimde kurcalayan, yaşamının her anında yanıtlarını aradığı sorular. Ama bırakın aradığı yanıtları bulmayı, sahip olduğu onca modern, teknolojik olanaklara karşın henüz çözümünün yanına bile yaklaşamadığı bir problem ile karşı karşıya İnsanoğlu. Hem de öylesine bir açmaz ki! Bir yanda nereye ait olduğunu keşfetmeye yönelik yaratılışından gelen dayanılmaz bir İstek, diğer yanda ise bu yerin neresi olduğu, nasıl ve Kim ya da Ne tarafından yaratıldığı hakkında somut bir yanıtı olmaması.
Bu bitmek tükenmek bilmeyen arayışı tarih boyunca değişik fikirler, çözümler, yorumlar üretmesine neden olmuş ve dinler, mistik öğretiler, bilim çevreleri, ateist düşünce gibi bir sürü farklı alandan bu sorulara değişik yanıtlar gelmiş. Ancak üzerinde herkesin fikir birliğine vardığı bir yanıt hala yok Her kesim kendi yanıtlarını veriyor ve her birinin doğruluğuna inanan binlerce, milyonlarca insan var. Büyük bir kısım ise bu konulara kafa yormanın boşuna olduğunu, çünkü bir yanıt bulunamayacağını düşünerek bu konuyu yok farzediyor ve sadece fiziksel yaşantısını sürdürüyor. Doğuyor, yiyor, içiyor, para kazanıyor, alıp salıyor, dünyasal bir yaşam sürüyor ve ölüyor.
Ancak günümüzde giderek artan sayıda insan, giderek artan bir yoğunlukta bu konulara kafa yoruyor. Çünkü artık bazı kesimlerin özellikle semavi dinlerle ilgili olarak (bence yanlış bir biçimde) empoze ettiği “Bu budur. Çünkü böyle yazıyor. İnanın!” tarzı bir yaklaşım günümüz insanını tatmin etmemeye başladı. Artık sorguluyor. “Evet böyle yazılmış ama neden?” diye soruyor. “Acaba bununla ne kastediyor? Sadece itaat etmek ona yetmiyor, arkasındaki nedeni arıyor. Zaten olması gereken de bu. İnsanın doğası gereği sorgulaması, araştırması, nedenini öğrenmesi gerek. “Bilmediklerimiz her zaman bildiklerimizden fazla olacaktır!” gerçeğinden ötürü bu sınırsız arayışın devam etmeyecektir.
Ne yazık ki bilimsel yaklaşım da bu konuda çaresiz. 0 da olanca pratik gücüne, donanımına, teorilerine, sınırsız maddi kaynaklarına karşın mesela hala, “Nasıl?” sorusuna yanıt olarak henüz bir “Büyük Patlama1″ dan öteye gidebilmiş değil O bile henüz. Neden? sorusunun yanıtını veremiyor. Neden yaratıldı her şey? Ya da, Yaratılış’tan önce Ne ya da Kim vardı?
Belki de bu ve buna benzer soruların yanıtlarını bulmak için başka şeylere ihtiyacımız var. Belki tek tek var olan tüm bu yaklaşımları bir arada düşünmeli ve dinsel, bilimsel, mistik, felsefi tüm yaklaşımları bir araya toplamalıyız. Bu farklı alanların birbirlerine karşı olan acımasız, “Yalnız benim dediğim doğru, diğerleri ise külliyen yanlıştır!” tarzı yaklaşımlarını bir kenara bırakıp hepsini bir arada içeren bir anlayış geliştirmeliyiz. İşte bu aşamada belirtmeliyim ki özellikle Yaratıcı, Varoluş ve Yaratılış kavramlarına oldukça çarpıcı ve çoğu zaman da belli noktalarda, başka öğretilerin, semavi dinlerin ve bilimin öngörmediği, yanıt vermediği (hatta bazen veremediği) yaklaşımlar getirdiği halde gerek dinler ve gerekse bilim tarafından hak ettiği saygıyı görmeyen bir anlayış hatta bir sistem var. Nedir peki bu sistem? Tüm farklı görüşleri bir ölçüde bir arada içermek suretiyle bu soruların yanıtlarını arayan ve hemen tümü aynı temellere dayanmakla birlikte bir takım çeşitli farklı öğretilerden oluşan bu anlayış Ezoterik Anlayıştır. Peki neden çoğunluğun böyle bir sistemden haberi yok? Açıklayacağız.
Elinizdeki bu kitap ezoterizmin yukarıda sözünü ettiğimiz, Varoluş ve Yaratılış ile ilgili sorulara Ne, Kim. Nasıl, Neden verdiği yanıtları açıklamaya çalışacaktır. Ama dikkat edin! Hiçbir zaman “Doğrusu budur!” demeyecektir. Çünkü insanoğlu bir konu hakkında, özellikle de Yaratıcı, Varoluş, Yaratılış gibi konularda “bu budur” diyebileceği sonuçlara varmak istediğinde çok dikkatli davranmak durumundadır. Ezoterik anlayışa göre sadece aklı, sadece İnancı ya da yalnızca mantığı kullanmak insanı doğru sonuçlara götürmez. Ezoterik yaklaşım her zaman aklı, inancı, mantığı ve felsefeyi bir arada harmanlamayı gerektirir. Özellikle de binlerce yıldır yanıtı bulunamamış, halen sorgulanan ve belki de insanlığın var olduğu süre içinde de sorgulanmaya, yanıt aranmaya devam edilecek böylesi bir konuda. Bu nedenle bu kitap sadece söz konusu konulara bu tür bir yaklaşım getirecektir. Çorbaya serpilen bir tutam tuz misali. Çok küçük bir katkı sadece. Okuyun, aklınıza yatmasa bile zihninizde uyandıracağı soru İşaretler) İçin bile belki okuduğunuza değecektir. Hazır mısınız?
O halde başlıyoruz!
1. EZOTERİZM VE MİSTİSİZM
Ezoterizm’e Giriş
“Ezoterik” (Yun. Esoterikos) terimi kelime anlamı olarakkadim Yunan’da, içerdiği bilgi çoğunluğa açıklanmayan ve sadece takipçileri arasında birinden diğerine ve genelde sözlü olarak aktarılan her türlü gizli doktrine ya da öğretiye uygulanan bir terimdir. Pratik anlamda değerlendirildiğinde ise bu söz konusu “bilgi” esas olarak ruhsal (spirituel), okült? ve bazen de majik3 bilgidir. Ancak burada esas dikkat çekmemiz gereken şey, söz konusu bilgiyi içeren bu öğretilerin özünde sadece ruhsal gelişim amacıyla kullanıldıkları (ya da kullanılmaları gerekliği) gerçeğidir. Bu temel ana fikir doğrultusunda değerlendirdiğimizde ise sanılanın aksine, majik yani büyüye dayalı uygulamaların temelde ezoterizmin uygulama alanına girmediğini görürüz. “Ezoterik” deyimi bir başka deyiş ile de; “Bir doktrinin, öğretinin ya da verilen herhangi bir şeyin gizil içeriği” olarak ifade edilebilir. Bu özellik nedeniyle Ezoterik öğretiler çoğu zaman Türkçe’ye…..