1984 Kitabının/romanının -Senaryosu Film olarak da çekilmiş olan- yazarı, ana karakteri/kahramanı Winston Smith’i, Gelecek yıllarda, 1984, “Doğruluk Bakanlığı”nda çalışan bir memur olarak bize anlatıyor kitapta. Kitabın yazarı George Orwell. Winston odada bulunan, çalıştığı yerde, bir borudan, kendisine gönderilen yazıları daha önce yazılmış olanların, eski bilgilerin yerine yeniden yazıyor. Yani, asli görevi olayları ve tarihsel dokümanları, bilgileri değiştiriyor. İşinden memnun, işini iyi yapan biridir. Ama bir gün Winston için herşey değişir. Tüm olacaklar Winston’un antika eşyalar satan bir dükkandan, yaprakları yumuşacık bir defter ve mürekkepli kalem almasıyla başlar. Bu özel defteri günlük yapmaya karar verir. “Tele Ekran”dan görülmeyecek şekilde saklandıktan sonra günlüğünü yazmaya başlar ve artık o düşüncelerini yazmaya cesaret edebilmiş bir düşünce suçlusudur. Suçu “Büyük Birader” diye biri olmadığını, devleti yönetenlerin tarihle oynadıklarını, insanların kandırıldığını düşünmesidir. Bu düşüncelerini doğrulayacak kaynak, ona inanacak kişi arayışına girer.
“Doğruluk Bakanlığı”nda çalışan “Anti-Sex” adlı örgütün üyesi olan Julia ve devletin önemli adamlarından olan O’Brien’in da kendisiyle aynı düşünceleri paylaştıklarını düşünür. Kısa bir süre içinde de bu düşüncelerini doğrulayan üç kağıt eline geçer. Birini Julia gizlice avucuna sıkıştırmıştır ve içinde “Seni Seviyorum” yazmaktadır. Julia da artık düşünce suçlusudur çünkü birini sevmiştir. Julia ile birlikte “düşünce polisi”nin olmadığı gizli yerlere giderler ve Winston’un uzun seneler önce* ayrıldığı ama resmiyette eşi olan kadını aldatırlar. Bu gizli buluşmalarında hatırladıkları geçmişlerini paylaşır, kendilerince mutlu olurlar. İkinci kağıdı ise O’Brien, “Yeni Konuş” için yapılacak sözlüğe katkıda bulunmasını bahane ederek “tele ekran”ın gözü önünde ona vermiştir ve içinde O’Brien’in adresi yazmaktadır. O’Brien’in evine Julia ile beraber gittiklerinde, O’Brien, Winston ve Julia’ya yemin ettirir ve bir kaç gün içinde onlara bir kitap ulaştıracağını bu kitabı okuduklarında merak ettikleri şeylerin cevabına ulaşacaklarını söyler. Üçüncü kağıt ise ona yapması gerekenleri anlatan borudan düşer. Bu kağıt zaman içinde borunun içinde sıkışmış, tarihin değiştirildiğinin kanıtı olan bir fotoğraftır. Fakat Winston bu fotoğrafın kıymetini tam olarak anlayamadan el alışkanlıyla tarihin yok edildiği, ateşe atar.
Winston kendindeki bu değişimi, iş arkadaşları ve komşularından saklamak, kitabı okumak ve Julia ile daha rahat birlikte olabilmek için, günlüğünü aldığı dükkanın üst katını kiralar. Burası, Büyük Birader’in çalışanlarına verdiği dairelerden çok farklıdır. Eski tarzda döşenmiştir ve odada “Tele Ekran” yoktur! Onlar için “Tele Ekran”nın olmaması çok büyük bir avantajdır çünkü “Tele Ekran” hem alıcı, hem verici olarak kullanılan bir alettir ve düşünce suçlularını yakalamakta kullanılmaktadır. Julia ile buluştuklarında, Julia elinde gerçek çikolata, gerçek ekmek vb. ve sadece sokak kadınlarının kullandığı adi bir kaç makyaj malzemesi ile gelir. Bunlar ikisinin de sadece adlarının duydukları ama gerçeklerini görmedikleri şeylerdir. Çünkü onların yaşadığı zaman diliminde, herşey yapaydır. Bu gizli kiralık oda da kitabı okumaya başlarlar ve devletin yapısını anlamaya başlarlar.
Sorun, dünyadaki gerçek zenginliği artırmaksızın, endüstri çarkını döndürmektir. Üretim sürdürümeli, ama üretilenler insanlara dağıtılmamalıydı. Uygulamada bunun için tek çözüm yolu, sürekli savaş durumunda olmaktı. Savaş endüstrisi, tüketim maddeleri üretmeksizin işgünü kullamasının akıllıca bir yoludur. Yeni silahlar bulmak için araştırmalar aralıksız sürdürülmektedir, zeki beyinler için tek doyum alanı buradadır. Okyanusya’da, şu anda eski anlamdaki bilim artık yaşamamaktadır. Yenikonuş’ta “bilim”i karşılayacak bir sözcük yoktur. Teknik gelişmeler, eğer insan özgürlüğünü biraz daha kısıtlamaya yarıyorsa kullanılır.
Televizyonun yapımı ve aynı aygıtın, hem alıcı hem verici olarak kullanılmasını sağlayan teknik gelişmeler, özel hayata son verdi. Her yurttaşın ya da en azından gözetlenmesi gerekecek kadar önemli herkesin, hiç aralıksız polis denetimi ve başka iletişim yolları bulunmadığından, sürekli bir resmi propaganda bombardımanı altında tutalabilmesi sağlandı. Böylece tarihte ilk kez herkesin devletin isteklerine boyun eğmesi ve her konuda düşünsel bir birliğin oluşması sağlandı. Karşıt olayların ve kavramların birbirine bağlanması, Okyanusya toplumunun en belirgin yanıdır. Resmi ideoloji, gerek olmayan yerlerde bile çelişkilerle doludur. Böylece Parti, sosyalizm akımının savunduğu tüm ilkerleri yadsır, kötüler ve sonra bunun sosyalizm adına yapıldığını söyler. İşçi sınıfının yüzyıllardır hor görüldüğünü söylerken, kendi Parti üyelerine, işçilere giydirilen ve bu nedenle kabul edilmiş uniformaları giydirir. Aile bağlarını düzenli bir biçimde çürütürken, önderini doğrudan aile duygularına seslenen bir adla-Büyük Birader- çağırır. Gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla sonsuza dek elde tutulabilir. Eğer eşitsizlik sürdürülecekse -yani yüksek grup yerini koruyacaksa- zihinsel koşullar, denetlenmiş olmalıdır.
Kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. İktidar araç değil, amaçtır. Kimse devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurnaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır. Baskı kurmanın amacı, baskı kurmaktır. İşkencenin amacı işkencedir. İktidarın amacı, iktidardır.
Julia ve Winston, dışardan gelen seslerle uyanırlar. Düşünce polisi onları bulmuş, teslim olmalarını istemektedir. Teslim olmadan önce birbirlerinden asla vazgeçmeyeceklerine söz verirler ve düşünce polisi içeri girer. Düşünce polisi aslında, odayı kiraladıkları, günlüğü aldığı antikacıdır! O yaşlı görünüşü gitmiş gençleşmiş ve gerçek yüzüde ortaya çıkmıştır. Meğer odada “tele ekran” varmış ve her hareketleri izleniyormuş!
Oradan, Sevgi bakanlığına götürülürler.Sevgi Bakanlığı hiç penceresi olmayan, yerin bilmem kaç kaç altına inen korkunç bir yapıdır. Orada Winston’a çeşitli işkenceler yapılır böylece devlet hakkında düşündüğü ve okuduğu tüm bilgileri bir tarafa bırakarak, devlete yani partiye koşulsuz itaat etmesi sağlanır. Düşünceleri kontrol altına alınır. Ama hala duyguları kontrol altına alınamamıştır. Ama Sevgi bakanlığında bunun da bir çözümü vardır. Winston’un yüzüne fareleri yaklaştırınca, farelerle kendi arasına Julia’ya koyar. Çünkü koyacak başka kimsesi yoktur. Benim yüzümü ısırmasınlar, Julia’nın yüzünü ısırsın, der.
Sevgi Bakanlığından gönderildikten sonra çok rahat koşullar altında, hiç izlenmeden yaşamaya başlar. Ama hiç arkadaşı yoktur ama bunun onun için bir önemi de yoktur. Bir gün yolda Julia ile karşılaşır. Julia’da korkusuna yenik düşüp onu satmıştır. Birbirlerinden özür dileyip, dostça ayrılırlar. Ve geçen hergün, Parti ve Büyük Birader’e olan bağlılıkları artarak yaşamaya devam ederler.
- 1984 kitabı
- 1984 romanının konusu
- Winston Smith kimdir
- 1984 kitabının yazarı
- george orwell 1984
- george orwellin kitabı
- 1984 filminin senaryosu
- 1984 kitabının konusu