TAKDİM
Siyon Liderlerinin Protokollerinin bir kısım, Yahudi liderleri tarafından, hiçbir zaman gerçekleşmesine imkân olmayan dünya üzerinde Yahudi hâkimiyeti altında tek bir devlet kurmak hayalleri ile hazırlanmış bir programdır.Bu kitabın ilk defa 1902/1903 kışında bir Moskova gazetesinde tefrika halinde neşredildiği sanılmaktadır. 1903 yılında yine Rusya’da diğer bir Rusça gazetede tefrika edilmiştir. Her iki tefrika da Rusya dışında meçhul kalmıştır. 1905 yılında Rus papazı profesör Sergyei Nilus tarafından kitap halinde bastırılarak neşredilmiştir. Sergyei Nilus bahis konusu kitabın baş tarafındaki yazısında, kitabın kendisine bir arkadaşı tarafından el yazması halinde verildiğini, o arkadaşının bunları bir kadından aldığını, kadının ise Fransa’daki bir mason cemiyeti toplantısı sonunda bunları mason cemiyetinin en nüfuzlu liderlerinden birinden çalmış olduğunu beyan etmiştir. Sergyei Nilus aynı yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi olmayıp toplantıda okunan nutuklar olduğunu ve bu protokollerden bir tanesinin kayıp olduğunun açıkça anlaşıldığını ifade etmektedir.
Yukarda bahsedilen Rusça neşriyat komünist ihtilalinden evvel Rusya dışında meçhul kalmış ise de komünist ihtilâlinden sonra Rusya dışına kaçabilen bir kısım kimseler tarafından Sergyei Nilus’un neşrettiği kitap Amerika ve Almanya’ya götürülmüştür. Bu arada İngiltere’de British Museum kütüphanesi bunlardan bir nüsha elde etmiştir ve halen o kütüphanede 3926.d.5 numarada kayıtlı olarak bulunmaktadır.
Sergyei Nilus 1917 senesinde, 1905 senesinde neşrettiği kitabın diğer bir baskısını hazırlamış fakat bu kitap piyasaya çıkmadan Yahudi Kerenski tarafından ihtilal yapılmış ve iktidara geçen Kerenski bu kitabın bütün nüshalarının toplanarak imha edilmesi için emir vermiştir. Daha sonra Sergyei Nilus komünist gizli polis teşkilatı tarafından tevkif edilerek kendisine işkence yapılmış ve Sibirya’ya sürülmüştür. Bilahare Sergyei Nilus orada ölmüş veya öldürülmüştür.
Rusya’da komünistler iktidara geçince bu kitaba sadece sahip olmayı dahi Ölüm cezasını gerektiren bir suç saymışlardır. Bu kanun Rusya’da, halen yürürlüktedir. Rusya’da bu kitabın basılması ve satılması yasak olduğu gibi bu kitaptan bir nüshasına sahip olan kimseler de ölüm cezasına çarptırılmaktadırlar. Diğer komünist devletlerde de durum aynıdır. Komünist olmayan devletlerde ise Güney Afrika Birliğinde bu kitaba sahip olmak kanunla yasaklanmıştır ve bu kitaptan elde eden kimselere ölüm cezası dışında ağır cezalar verilmekledir.
Siyon Liderlerinin Protokolleri Rusya’dan kaçan bir kısım göçmenler tarafından Kuzey Amerika ve Almanya’ya götürülmesinden bir müddet sonra meşhur olmuş ve yirminci yüzyılda siyasî sahadaki kitap satışlarında en çok satılan kitaplardan birisi haline gelmiştir. Yalnız İngilizce nüshası bir milyon adetten fazla satılmıştır.
İngiltere’de Rusçadan ilk tercüme G. Shanks tarafından yapılmış ve 1920 yılında basılmıştır.
Amerika Birleşik Devletlerinde ilk İngilizce tercümeler 1920 yılı sonlarında Boston ve NewYork’da yayınlanmıştır.
Almanya ve Fransa’da 1920 yılından sonra müteaddit baskılar piyasaya çıkarılmıştır.
1925 yılında Şam’da Arabça bir tercümesinin neşredildiği ve ayrıca çeşitli tarihlerde hemen hemen dünyadaki her lisana çevrildiği muhtelif kitaplarda kaydedilmektedir.
Türkiye’de Sami Sabit Karaman 1943 yılında Roger Lambelin’in Fransızca tercümesinden Türkçe’ye yaptığı tercümeyi neşretmiştir.
Siyon Liderlerinin Protokollerinin Avrupa, Amerika ve diğer birçok yerlerde çok miktarlarda basılıp satıldığım gören Yahudiler büyük bir telaşa kapılarak bunların baskı ve satışını önleme çarelerini aramağa başlamışlardır. Komünist devletlerde ve Güney Afrika Birliğindeki neşretme ve bulundurma yasağını diğer devletlerde tatbik ettiremeyince bu kitabın Yahudi Olmayan bir kısım kimseler tarafından yazıldığını ve Yahudiler tarafından yazılmış şeklinde gösterildiğini iddia etmişlerdir. Yahudiler bu iddialarını bir mahkeme kararı ile güya ispat etme çarelerini bulmak yolunu denemişler ve bir dava yoluna müracaat etmişlerdir. 26 Haziran 1933 tarihinde, İsviçre Yahudi Cemiyetleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti, İsviçre Milli Cephesinin beş üyesine karşı dava açarak mahkemeden Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğu hususunda karar verilmesini ve neşrinin yasaklanmasını istemişlerdir. Mahkemedeki hâkimin muhakeme sırasında tatbik ettiği usul İsviçre’de uygulanan usul kanunlarının çok haricine çıkmış ve onun bu kasti tutumu İsviçre’de büyük hayret ve heyecan uyandırmıştır. Mahkemede duruşmayı idare eden hâkim, davacı tarafın şahit listesinde yazılı 16 şahitten hepsini çağırarak dinlemiş davalıların şahit listesinde yazılı 40 şahitten ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmiştir. Ayrıca mahkemede resmî zabıt kâtibi tarafından zabıt tutulması gerekli iken hâkim davacı tarafa iki hususî kâtip tayin etme hususunda müsaade ederek şahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri zabıt halinde yazmaları için onlara yetki vermiştir. İsviçre muhakeme usulü kanunlarında yeri olmayan bu ve diğer bir takım tutumları; hakimin davacı taraf lehinde karar verme temayülünde olduğunu ortaya koymuştur. 14. 5. 1935 tarihînde mahkeme Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğuna dair bir karar vermiştir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmuş ve mahkeme kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını neşretmiştir. 1 Kasım 1937 tarihinde İsviçre Federal Mahkemesi (İsviçre Yargıtayı) mahkeme kararının tümünü bozmuştur. O tarihten sonra Yahudi propagandacılar İsviçre Federal Mahkemesinin mahalli mahkeme kararını bozarak hükümden kaldırdığı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri sürerek Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin sahte olduğunun mahkeme kararı ile ispat edildiğini iddia etmektedirler. Burada, dikkat edilecek bir husus da şudur: İsviçre’de Siyon Liderlerinin Protokolleri’nin basılması, satılması, bulundurulması ve okunması halen kanunen serbesttir.
Üçüncü protokolün baş taraflarında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokollerin İngilizce tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce, yılanın başı Yahudilerin plânlarını tertip eden kimseleri, yılanın gövdesi ise diğer Yahudileri temsil ediyormuş. Yılanın başı bir yere girince oradaki Yahudi Olmayan güçler ile mücadele ederek onları ezmeğe çalışırmış ve yılanın başı Kudüs’ten hareket ederek birçok yerleri işgal edip tekrar Kudüs’e dönerek devrini tamamlayacakmış. İngilizce tercümede yılanın işgal hedeflerinden Kudüs’ten evvelki son şehrin İstanbul olduğu kaydedilmekte ve şu not ilâve edilmektedir: «Bu harita Jön Türk hareketinin yani Türkiye’deki Yahudi ihtilâlinin vukuundan senelerce önce çizilmiştir.»
On dördüncü protokolde Yahudilerin “bütün inançların kusurlarını münakaşa edeceklerine fakat kendi inançlarının kendilerinden başka kimseler tarafından tam olarak bilinmemesi sebebi ile onları kimsenin münakaşa, edemeyeceğine” dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin bu nazariyeleri kendi inançlarına kendilerinin de itimatları olmadığının tam bir tezahürüdür. Ayrıca onların inançlarına dair bilinen kısımlar gerekli şeyleri söylemek için yeterlidir. İslâmiyet’te ise hiçbir kusur mevcut olmadığına göre, İslâmiyet düşmanlarının daima ya iftira yoluna başvurma veya doğru şeyleri kusur gibi göstermeğe çalışma metodu takip ettikleri bilinen hususlardır.
Dikkat edilecek bir nokta da Sosyalizm, Anarşizm ve Komünizmin Yahudilerce desteklenip yürütüldüğünün üçüncü protokolde açıkça beyan edilmiş olmasıdır.
Protokollerde rastlanan Yahudi Olmayanlar ibaresinin, yerine göre Yahudi Olmayanların hepsini veya bir kısmını hedef aldığı anlaşılmaktadır.
Protokolleri okuyanlar bunların üç çeyrek yüzyıl kadar evvel yazılmış olduklarını hatırda tutmalıdırlar.
Siyon liderlerinin Protokollerindeki her fikri ayrı mütalaa etmek ve her biri için ayrı hüküm vermek gerekir. Fakat bir tanıtma yazısının hacmi buna, müsait olmadığı için bu yazıda bu hususta beyanlara girişecek değiliz.
ABDULLAH MUSTAFA
TERCÜME HAKKINDA AÇIKLAMA
TATBİKATIYLA dünyada fırtınalar koparan Siyonistlerin asrımızda ele geçen en mühim gizli plânlarını ihtiva eden «Siyon Liderlerinin Protokolleri»’nin ilk Türkçe tercümesi Sami Sabit Karaman tarafından yapılmıştır. Bu ilk tercümede, Koger Lambelin’in İngilizceden Fransızcaya yapmış olduğu çeviri esas alınmıştır.
Kitabı Fransızcaya çeviren Koger Lambelin Hristiyan olan Fransızlara göz-önüne alarak Siyonist Protokollerde geçen «Yahudi Olmayanlar» şeklindeki ibareyi «Hrıstiyanlar» şeklinde tercüme etmiş ve Roger Lambelîn’in bu ve buna benzer değişiklikleri daha sonra da, Sami Sabit Karaman’ın tercümesinden istifade edilerek yapılan diğer tercümelere de aksetmiştir.
Türkiye’de kaynağa, yani Rusça tercümeye en yakın olan İngilizce tercümeden, Türkçeye yapılan ilk çeviri budur.
Kitap İngilizceye ilk defa G. Shanks tarafından Rusçadan tercüme edilerek 1920 yılında «Eyre and Spottiswood Ltd.» Yayınevi taratman neşredilmiştir. Ayni çevirinin 1921 yılında 5, 6, 7. baskıları «Britons» Yayınevi tarafından yapılmıştır.
Britons Yayınevi yine 1921 senesinde «Siyon Liderlerinin Prokolleri»’nin Victor Marsden tarafından İngilizceye yapılan tercümesini «World Conquest Trough World Goverment – Protocols of The Learned Elders of Zion» ismi ile neşretmiştir. Aynı yayınevi bahis konusu olan tercümeyi, 1921-1956 arasında 75 defa neşretmiştir.
1958 senesinde 77. defa neşretmiştir.
1960 » 78. » »
1963 » 79. » »
1968 » 80. » »
1970 » 81. » »
Böylece aynı yayınevi G. Shanks tarafından yapılan tercüme dahil olma üzere «Siyon Liderlerinin Protokolları»’nın ingilizce tercümesini 85 defa neşretmiş bulunaktadır.
Britons yayınevinin adresi şudur:
Britons Publishing Company Beamish House South View Chawleigh, Chulmleigh Devon Ex 18 7 HL ENGLAND
PROTOKOL 1
Edebiyat yapmayı bir kenara bırakarak her fikrin manasını söyleyeceğiz. Mukayese ve istidlâl ile çevremizdeki hadiselere ışık tutacağız.
İlerde meydana koyacağım sistemimiz iki görüş noktasından hareket eder: Kendimiz ve Yahudi Olmayanlar.
Dikkat etmelidir ki kötü düşünceli insanlar sayıca iyi insanlardan fazladır. Bundan dolayı onları idare etmekte en iyi neticeler akademik müzakerelerle değil, şiddet ve yıldırma ile elde edilebilir. Herkes iktidar mevkiinde olmayı arzu eder, her şahıs bir diktatör olmayı ister, yeter ki buna muktedir olsun. Kendi menfaatini temin etmek uğrunda herkesin menfaatini feda etmeye istekli olmayan insanlar gerçekten pek azdır.
İnsan denilen yırtıcı hayvanları zapt eden nedir? Onlara şimdiye kadar rehberlik için ne hizmet etmiştir?
Cemiyet hayatının başlangıcında onlar, kaba ve kör kuvvete tâbi oldular. Sonra ise, aynı mahiyette ve sadece kıyafet değiştirmiş bir kuvvet olan kanunlara boyun eğdiler. Bundan şu neticeyi çıkarıyorum: Yaratılışın kanununa göre, hak, kuvvette yatar.
Siyasi hürriyet bir fikirdir, fakat bir gerçek değildir. Otorite mevkiinde bulunan bir partiye baskı yapmak gayesi ile halk kitlelerini diğer bir partiye çekme lüzumu ortaya çıktığı zaman, bu fikrin bir yem olarak nasıl kullanılacağı bilinmelidir. Liberalizm de denilen bu hürriyet fikrine eğer hasmın kendisi de kapılmış ve bu fikrin uğrunda iktidarının bir kısmını teslim etmeye arzulu ise görev daha da kolaylaşır. Burada bizim nazariyemizin zaferi kesinlikle meydana çıkıyor. Gevşetilen hükümet dizginleri hayat kanunu gereğince derhal yeni bir el tarafından ele geçirilir ve bir araya toplanır. Çünkü milletin kör kuvveti bir gün dahi rehbersiz kalamaz ve yeni otorite, liberalizm ile zayıflatılan eskinin sadece mevkiine yerleşmekten ibaret kalır.
Günümüzde liberal idarecilerin iktidarının yerini, “altının iktidarı” almıştır. Bir zamanlar ise iman hükmetmişti. Hürriyetin gerçekleşmesi imkânsız bir idealdir. Çünkü kimse onun ölçülü olarak nasıl kullanılacağını bilmez. Halka muayyen bir müddet içinde kendi kendisini idare etme yetkisi vermek, onları düzensiz bir güruh haline getirmeye yeter. Ondan sonra orada öldürücü bir didişme ortaya çıkar ve kısa zamanda sınıf mücadelesine dönüşür. Bu durumun içinde devletler yanıp yok olur ve onların değeri bir kül yığını derecesine iner.
Bir devlet kendi sarsıntıları içinde kendini tüketse, dahili anlaşmazlıkları onu dış düşmanlarından zayıf duruma getirse telafi edilmez bir kayba uğramış sayılır: “O bizim hakimiyetimize girmiştir”. Tamamı ile bizim ellerimizde olan sermayenin istibdadı, ona bir saman çöpü uzatır. Devlet ister istemez ona sarılır. Eğer sarılmazsa dibi boylar.
Liberal düşünceli bir kimse, yukarıdaki gibi fikirlere ahlâka aykırı derse şu sualleri sorarım : “Her devletin iki düşmanı olduğuna ve harici düşmana karşı onları taarruz ve müdafaa plânlarından habersiz tutmak onlara gece vakti veya üstün sayıda kuvvetlerle hücum etmek gibi mücadelenin her tarz ve maharetini kullanma, ahlâka aykırı mütalaa edilmediğine göre daha kötü bir düşmana karşı, cemiyetin yapısını amme menfaatini ber teraf edenlere karşı aynı vasıtalara, nasıl olur da ahlâka aykırı ve müsaade edilmez denebilir?
Sağlam mantıklı herhangi bir dimağ için akla uygun müşavere ve münakaşalar yardımı ile kalabalık güruhları bir yöne sevk etmede herhangi bir başarı ümit etmek mümkün müdür? O zaman akılsızca itiraz ve tekzipler de yapılabilir. Bu gibi itirazlar halk arasında daha çok taraftar bulursa muhakeme kuvveti su yüzüne çıkabilir mi? Avam tabakasından olan ve olmayan insanlara sadece küçük ihtirasları, önemsiz kanaatleri, âdetleri, an’aneleri, hissi nazariyeleri rehberlik ettiğinden parti anlaşmazlıklarına düşerler, hatta tamamıyla uygun müzakere temeline dayanan herhangi bir anlaşmaya engel olurlar. Bir kalabalık güruhun her kararı, bir çoğunluk ihtimaline veya çoğunluğa dayanır. Onlar siyasi sırları bilmediklerinden bir kısım gülünç kararlar ortaya koyarlar ki, bunlar idareye bir anarşi tohumu eker.
Siyasetin ahlak ile ortak hiçbir yönü yoktur. Ahlaka uygun bir şekilde hüküm süren bir hükümdar mahir bir politikacı değildir ve bundan dolayı tahtında sağlam duramaz. Hükmetmek isteyen kimse hem kurnazlığa hem de yapmacılığa başvurmalıdır. Açık sözlülük, dürüstlük gibi halk arasında meziyet sayılan vasıflar siyasette kusurdurlar. Çünkü bunlar en kuvvetli düşmandan daha tesirli olarak ve daha kesinlikle hükümdarları tahtlarından düşürürler. Bu gibi vasıflar Yahudi Olmayanların krallıklarına ait olmalıdır. Fakat biz hiçbir surette o vasıfları rehber edinmemeliyiz.
Bizim hakkımız kuvvette yatar. Mücerret bir düşünce olan “hak” kelimesi hiçbir şey ile ispat edilemez. Bu kelimenin manası şundan başka bir şey değildir : İstediğimi bana ver ki onunla senden kuvvetli olduğuma dair delil sahibi olayım.
Nerede hak başlar? Nerede sona erer?
Merkezi otoritenin zayıf olduğu, liberalizmin durmadan çoğalttığı hakların seli ortasında; kanunların ve hükümdarların şahsiyetlerini kaybetmiş oldukları herhangi bir devlette; kuvvetlinin hakkı ile hücum etmek ve mevcut bütün kaide ve düzeni darmadağın etmek, bütün müesseseleri yeniden kurmak, kuvvetlilerin hakkını kendi liberalizmleri içinde gönüllü olarak bırakıp bize terk edenlerin hükümdarı olmak için kendimde hak buluyorum.
Her çeşit iktidarın sallantı halinde olduğu şimdiki zamanda bizim iktidarımız diğer herhangi birinden daha yenilmez olacaktır. Çünkü o hiçbir kurnazlığı artık kendisinin temellerini çürütemeyeceği bir kuvvete sahip oluncaya kadar görünmez kalacaktır.
Şimdi işlemek zorunda bırakıldığımız geçici kötülükten, sarsılmaz bir idarenin iyiliği meydana çıkacaktır. Bu idare, liberalizmin hiçe indirdiği milli hayat mekanizmasının düzenli işleyişini geri getirecektir. Gaye, vasıtaları haklı kılar. Bu duruma göre plânlarımızda, dikkatlerimizi iyi ve ahlaka uygun olandan ziyade lüzumlu ve faydalıya çevirmeliyiz.
Önümüzdeki stratejik bir plandır. Birçok yüzyıllar boyu devam eden çabaların boşa gittiğini görmek riskine girmeden bu plandan sapamayız.
Faaliyetin memnuniyet verici şekilleri, üzerinde inceden inceye durarak meydana getirmek için avamın seviyesizliğini, gevşekliğini, sebatsızlığını, kendi hayat veya refahının şartlarını anlamak ve onlara uymaktaki kabiliyetsizliğini dikkat nazarına almak gerekir. Bilinmelidir ki avamın kuvveti kör, hissiz ve akılsızdır. Daima herhangi bir taraftan gelen telkinlerin elinde kalır. Bir kör diğer bir köre onu uçuruma yuvarlamaksızın rehberlik edemez. Binaenaleyh büyük bir zekâ sahibi olsalar bile avamın fertleri ve halk arasından çıkan sonradan görme kimseler henüz siyasetten anlamadıklarından bütün milleti mahva götürmeksizin kitlenin liderleri olarak ileri çıkamazlar.
Ancak çocukluğundan beri müstakil olarak hükmetmek için eğitilmiş bir kimse siyaset alfabesi ile tertip edilebilen kelimelerin manasını anlayabilir.
Kendi haline, yani aralarından çıkan sonradan görme kimselere bırakılan halk, iktidar ve itibar elde etmeye çalışmanın tahrik ettiği parti çekişmeleri ve bundan doğan karışıklıklarla kendisini mahva götürür. Halk kitlelerinin sükûnetle ve küçük kıskançlıklarla arî olarak karar vermesi ve şahsi menfaatleri ile karıştırmadan memleket işleri ile uğraşabilmesi mümkün müdür? Bunlar harici bir düşmandan kendilerini koruyabilirler mi? Bu düşünülemez. Çünkü halk kitlesindeki kafa sayısınca parçalanmış bir plan bütün birliğini kaybederi bu suretle anlaşılmaz olur ve tatbiki imkânsız hale gelir.
Ancak müstebit bir hükümdar ile bu planlar geniş ve açık bir şekilde, üzerinde dikkatle durularak hazırlanabilir ve devlet mekanizmasının parçaları arasına uygun bir şekilde dağıtılabilir. Bundan çıkan zaruri sonuç şudur ki, herhangidir memleket için tatmin edici hükümet şekli birdir. O da sorumlu bir şahsın ellerinde toplanmasıdır. Kesin bir istibdat olmaksızın medeniyet mevcut olamaz. Medeniyet, kitleler tarafından değil onların yöneticisi tarafından devam ettirilebilir. Avam vahşidir ve vahşetini her fırsatta gösterir. Avam, hürriyetini ellerine aldığı an o hürriyet çabucak vahşetin en yüksek derecesi olan anarşiye dönüşür.
Hürriyetin kendilerine çok miktarda içki kullanma hakkını verdiği, içki ile düşünce kabiliyetini kaybetmiş, alkollenmiş hayvanlara bakın. Bu bizim için değildir ve bu yol bizim yürüyeceğimiz yol değildir. Yahudi olmayan halk, alkollü içkilerle düşünce kabiliyetini kaybetmişlerdir. Onların gençliği klasisizm ve ilk çağ ahlaksızlığı ile ve içlerine soktuğumuz özel ajanlarımız, öğretmenler, hizmetçiler, zenginlerin evlerinde mürebbiyeler, kâtipler vasıtası ile ve Yahudi olmayanların sık sık gittikleri sefahet yerlerindeki kadınlarımız vasıtası ile zehirlenerek ahmak bir şekilde yetiştirilmişlerdir. Bu sonuncular arasında sosyete kadınları denilen, kötü yol ve lüks içindekileri gönüllü olarak takip eden kimseleri de dahil edeceğim.
Parolamız kuvvet ve yapmacıktır. Siyasette sadece kuvvet, bilhassa devlet adamlarına çok lüzumlu olan kabiliyetler içinde gizlenmiş kuvvet galip gelir. Taçlarının bir kısım yeni kuvvetlerin ajanlarının ayakları altına düşmesini istemeyen hükümetler için şiddet bir prensip ve desise ile yapmacık usül olmalıdır. Bu kötülük, sonunda iyiliği elde etmek için tek ve yegâne vasıtadır. Bundan dolayı gayemizi elde etmeye hizmet edecekleri zaman rüşvetçilik, düzenbazlık ve hıyanet hususlarında duraklamamalıyız. Siyaset yolu ile başkalarının mülkünü tereddütsüz olarak nasıl ele geçireceğimizi bilmeliyiz; eğer bu yolla başkalarına boyun eğdirmeyi ve hükümdarlığımızı temin edebileceksek.
Bizim devletimiz, bu sessiz işgal yolunda ilerlerken körü körüne itaat meydana getirmek için lüzumlu olan dehşet havasını sürdürmek hususunda harb korkusunun yerine daha az fark edilebilen fakat daha tatmin edici ölüm cezasını koymak hakkında sahip bulunmaktadır. Âdil fakat merhametsiz şiddet, devlet kuvvetinin en büyük amilidir. Sadece menfaatimiz için değil aynı zamanda vazifemiz icabı olarak ve zaferimiz için şiddet ve yapmacık programını devam ettirmeliyiz. Hesaba dayanan bu doktrin kesinlikle kullanılan vasıtalar kadar kuvvetlidir. Bundan dolayı o vasıtalar ile olduğu kadar şiddet doktrini ile de zafer kazanacağız ve bütün hükümetleri bizim hükümetimizin tebaası haline getireceğiz. Bütün itaatsizliklerin ortadan kalkması için bizim merhametsiz olduğumuzu bilmek onlara yetecektir.
Çok eski zamanlarda “hürriyet, eşitlik, kardeşlik” kelimelerini halk kitleleri arasında ilk defa biz bağırdık. O günlerden beri her taraftan gelip bu oltaya takılan budala papağanlar tarafından bu kelimeler çok defalar tekrar edildi. Bunlarla, evvelce avamın baskısına karşı çok güzel muhafaza edilen dünyanın refahını ve ferdin hakiki hürriyeti giderildi. Yahudi olmayanların sözde zeki insanları, ilim sahipleri, bu mücerred kelimelerin hakiki manalarını anlayamadılar. Bunların manalarının ve karşılıklı münasebetlerinin çelişmesine dikkat etmediler. Görmediler ki mahlukat arasında eşitlik yoktur ve hürriyet olamaz. Yaratılıştan akıl, seciye ve kabiliyetler eşit değildir. Düşünmediler ki avam tabakası kördür. Onların arasından seçilip yönetimi üzerlerine alan sonradan görmeler de siyaset mevzuunda avam tabakasının kendisi gibi kördürler. Yetişmiş bir kimse bir budala da olsa yine hükmedebilir. Hâlbuki yetişmemiş kimse çok zeki olsa da siyasetten bir şey anlamaz. Bütün bu hususlara Yahudi olmayanlar dikkat atfetmedi. Oysa ki her zaman hanedan hükümdarlıkları bu fikre dayanmıştır. Çünkü baba, siyasi işlere dair bilgileri oğula naklederdi. Bu suretle bunları hanedan ailesinden başka kimse bilmez ve kimse onları yönetilenlere ifşa etmezdi. Zaman geçtikçe siyasi işlerin gerçek pozisyonu olan hanedan içindeki intikal, manasını kaybetti ve bu durum davamızın başarısına yardımcı oldu.
Dünyanın her köşesinde “hürriyet, eşitlik, kardeşlik” kelimeleri şuursuz ajanlarımız sayesinde, bizim sancağımızı coşkunlukla taşıyan çok sayıda kimseleri saflarımıza soktu. Bu kelimeler daima Yahudi Olmayanların refahını kemiren, her tarafta sulhu, sükûneti, dayanışmayı yok eden, Yahudi Olmayan devletlerin bütün müesseselerini tahrip eden mahvedici kurtçuklar oldular. İlerde göreceğiniz gibi bu durum bize zaferimiz için yardım etmektedir. Bu, diğer şeyler meyanında en kuvvetli imkânı, yani imtiyazları yıkma, başka bir ifade ile Yahudi Olmayanların aristokrasisinin tüm mevcudiyetini yok etme imkanını elimize geçirmeye bizi muktedir kıldı. Bu sınıf, hakların ve memleketlerin bize karşı sahip oldukları yegâne müdafaa vasıtası idi. Yahudi Olmayanların normal ve soya dayanan aristokrasisinin yıkıntıları üstünde biz para aristokrasisinin önderliğinde bizim tahsil görmüş tabakamızın aristokrasisini kurduk. Bize bağlı olan serveti ve bizim Siyon Liderlerimizin tertip ettiği tahrik kuvveti olan bilgiyi bu aristokrasinin şartları olarak tesis ettik.
İhtiyacımız olan insanlarla münasebetlerimizde daima beşer düşüncesinin en hassas duyguları, para hesabı, tamah ve insanın maddi ihtiyaçları hususundaki açgözlülük üzerinde işlemek suretiyle zaferimiz kolaylaştırılmış bulunmaktadır. Bu beşeri zafiyetlerin her biri tek başına ele alınınca şahsi teşebbüsü felce uğratmaya yeterlidir. Çünkü insanların temayüllerine göre istedikleri verilerek faaliyetleri satın alınmıştır.
Hürriyetin mücerretliği, her memlekette avamı; hükümetlerin, memleketin sahipleri olan halkın kâhyası olmaktan başka bir şey olmadıkları ve kâhyanın ise eskimiş bir eldiven gibi değiştirilebileceği fikrine inandırmaya bizi muktedir kıldı.
Halk temsilcilerinin bu değiştirilme imkânı, onların bizim emrimize tâbi hale getirdi ve böylece bize onları tayin etme kuvveti verdi.
PROTOKOL 2
Gayelerimize erişebilmek için harplerin mümkün olduğu kadar arazi kazançları ile neticelenmemesi zorunludur. Böylece harpler ekonomik alana kaydırılacaktır. Bu alanda milletler, verdiğimiz yardımda üstünlüğümüzün kuvvetini sezmekte gecikmeyeceklerdir. Bu durum her iki tarafı beynelmilel ajan kadromuzun merhametine terk edecektir. Bu kadromuz milyonlarca göze sahip olup devamlı olarak gözetleme halindedir ve hiçbir tehdit onları engellememiştir. Sonra bizim beynelmilel hukukumuz, milli hukuku ortadan kaldıracak ve devletlerin medeni kanunları, teb’ası arasındaki münasebetleri nasıl idare ediyorsa milletleri öyle idare edecektir.
Halkın içinden kabiliyetleri ve kölece itaatlerine göre titiz bir dikkatle seçeceğimiz idareciler, idare etme sanatında eğitim görmemiş kimselerden olacak ve bundan dolayı kendilerinin müşavirleri ve uzmanları olan ve çocukluklarından beri bütün dünya işlerini idare etmek için yetiştirilen bilgi ve zekâ sahibi kimselerin ellerinde oyuncak olacaklardır. İyice bildiğiniz gibi bizim bu uzmanlarımız idare hususunda ihtiyaç duydukları malûmatı bizim siyasi planlarımızdan, tarih derslerinden ve her an geçen hadiselerin müşahedesinden çıkarmışlardır. Yahudi Olmayanlar peşin hükümsüz tarih müşahedelerinin tatbikatı ile yönetilmezler. Onlar neticelerden tenkidi bir görüş çıkarmayan nazari usule alışıktırlar. Bundan dolayı bizim onları hesaba katmaya ihtiyacımız yoktur. Bırakın onlar vakti gelinceye kadar kendilerini eğlendirsinler veya girişken mazilerinin yeni şekillerinin ümidi içinde ve zevklerinin hayalleri ile yaşasınlar. Bırakın; bizim onları ilmin emirleri diye kandırdığımız oyunların başrolünü oynasınlar. Bu maksatla devamlı olarak basınımız vasıtası ile bu nazariyelere körü körüne itimat uyandırıyoruz. Yahudi Olmayanların bilim adamları bilgileri ile böbürlenecek ve ilimden elde edeceği bütün malûmatı makul bir şekilde doğruluğunu ispat etmeden tatbik mevkiine koyacaktır. Hâlbuki bizim uzman ajan kadromuz onların kafalarını bizim arzu ettiğimiz istikamette eğitmek için bunları kurnazlıkla tertip etmişlerdir.
Bir an bile bu ifadelerimi boş sözler sanmayın. Bizim tertip ettiğimiz Darwinizm, Marksizm, Nietzcheizm’ in başarılarını dikkatle düşünün. Biz Yahudiler için bu direktiflerin Yahudi Olmayanların fikirleri üzerinde nasıl bir bölücü etki yaptığını görmek herhalde zor olmayacaktır.
Siyasette ve idari işleri yönetmekte hata yapmaktan kaçınmak için milletlerin düşüncelerini, seciyelerini ve temayüllerini hesaba katmak bizim için zaruridir. Siyasetimizin zaferi ve onun meydana getirdiği mekanizmanın işleyişi, karşılaştığımız halkların mizacına göre değişmelidir. Onun tatbikatı şimdiki zamanın ışığında geçmişten alınan derslerin hülasalarına dayanmadıkça temin edilemeyecektir.
Bu günün devletlerinin elinde büyük bir kuvvet vardır ki halkın içinde düşünce hareketleri meydana getirir. Bu, basındır. Basının rolü devamlı olarak ihtiyaçları zaruri imiş gibi göstermek, halkın şikâyetlerini ifade etmek ve hoşnutsuzluk meydana getirmektir. İfade hürriyetinin zaferi basında mücessem hale gelir. Fakat Yahudi Olmayan devletler bu kuvvetin nasıl kullanılacağını bilmediler ve o kuvvet bizim ellerimize geçti. Basın vasıtası ile kendimiz gölgede kalarak tesir yapmak gücünü kazandık. Her ne kadar kan ve gözyaşı deryaları içinde toplamaya mecbur olmuş isek de basın sayesinde altını elimize geçirdik. Gerçi halkımızın içinden birçoğunu feda ettik ama altın elimize geçti. Safımızdan feda edilen her şahıs Allah nazarında bin Yahudi Olmayan şahsa bedeldir.
PROTOKOL 3
Bugün size söyleyebilirim ki hedefimiz şimdi bize sadece birkaç adım uzaklıktadır. Uzun yolun yürünecek ancak ufak bir kısmı kaldı. Kendisi ile halkımızı temsil ettiğimiz sembolik yılanın, önünde yürüdüğümüz çemberi kapanacaktır. Bu halka kapanınca bütün Avrupa devletleri kuvvetli bir mengene içinde onun hükümlerine kilitlenecektir.
Bu günlerin anayasal terazileri kısa zamanda kırılacaktır. Çünkü üzerinde döndüğü ekseni aşıncaya kadar durmadan sarsılsın diye biz onu dengesiz kurduk. Yahudi Olmayanlar o eksene yeterli derecede sağlam kaynak yaptıklarını zannediyorlar ve o terazilerin dengeye geleceğini umuyorlardı. Fakat eksenler -tahtlarındaki krallar- kontrolsüz ve sorumsuz yetkileri ile şaşkına dönmüş olan ve budalaca hareket eden temsilcileri tarafından kuşatılmışlardı. Bunlar bu yetkileri saraylarda teneffüs edilen dehşet havasına borçluydular. Bu şahıslar halkları ile teması kesince tahtlardaki krallar iktidara göz diken kimselere karşı artık halk ile anlaşıp kendilerini kuvvetlendirmeye muktedir olamıyorlardı. Biz, uzak görüşlü hükümdar iktidarı ile halkın kör kuvveti arasında her iki tarafta manasını kaybetsin diye bir uçurum meydana getirdik. Bir kör ile değneği gibi ki, ikisi de birbirinden ayrı olunca kuvvetsizdir.
İktidar peşinde koşanları iktidarı kötüye kullanmaya tahrik etmek için, bütün kuvvetlerin liberal temayüllerini bağımsızlığa doğru yönelterek onların hepsini birbirine muhalif hale getirdik. Bu maksatla her çeşit teşebbüsü teşvik ettik, bütün partileri silahlandırdık, iktidar mevkiini her ihtiras için hedef haline getirdik. Devletleri karışık bir yayın kalabalığının çarpıştığı gladyatör arenaları haline getirdik. Kısa bir zaman sonra karışıklıklar ve iflaslar bütün dünyayı kaplayacaktır.
Çok konuşan gevezeler parlamento oturumlarını ve yönetimle ilgili toplantıları konuşma müsabakası haline çevirmektedirler. Atılgan gazeteciler ve vicdansız yazarlar her gün idareci memurlara saldırıyorlar. Çılgına dönmüş avamın yumrukları altında her şey havada uçuşurken iktidarın suiistimali, bütün müesseseleri kendilerini devirmeye hazırlayan son manivela olacaktır.
Bütün halk fakirlik sebebi ile ağır çalışma mecburiyetine zincirlenmiştir. Bu, onların evvelce vurulduğu kölelik ve toprağa bağlı kölelikten daha kuvvetlidir. Onlar bu zincirlerden kendilerini herhangi bir yolla kurtarabilirlerdi. Fakat yoksulluktan asla kurtulamayacaklardır. Biz anayasaya kitleler için hayali ve gerçek dışı gözüken bir kısım haklar dahil ettirdik. Halkın hakları ismi de verilen bu hakların hepsi, yalnız bir fikir halinde mevcut olabilir ve fiili hayatta asla gerçekleştirilemez. Proletarya bizim emrettiğimiz yönde ve bizim iktidar mevkiine yerleştirdiğimiz ajan kadromuz hizmetinde bulunan kimseler lehine rey kullanmalarının karşılığı olarak acıyıp soframızdan kendilerine fırlattığımız ekmek kırıntılarından başka anayasadan bir menfaat elde etmediğine göre, konuşmacıların gevezelik yapma hakkı elde etmeleri, gazetecilerin güzel yazıların yanında saçma şeyler yazma hakkında sahip olmaları, ağır yükünün altında beli ikiye bükülmüş proleter işçi için ne ifade eder? Cumhuriyete ait haklar, fakir bir insan için acı bir istihzadan başka bir şey değildir. Çünkü bir taraftan hemen hemen her gün çalışmaya mecbur olması sebebiyle o hakları kullanmaya muktedir değildir. Diğer taraftan o haklar kendisini yoldaşlarının grevlerine ve işverenlerin lokavtlarına bağlı hale getirdiğinden muntazam ve muayyen gelirinin bütün teminatından mahrum etmektedir.
Bizim rehberliğimiz altında halk, aristokrasiyi yok etti. O aristokrasi ki; kendisinin tek ve yegâne müdafaa vasıtası ve halkın refahına bağlı ve ondan ayrılması imkânsız menfaatleri sebebiyle de kendilerini besleyen bir anne idi. Şimdi aristokrasinin yıkılması sebebiyle halk, para öğüten merhametsiz alçakların pençesine düştü. Bunlar işçilerin boyunlarına acımasız ve zalim bir boyunduruk vurdular.
Biz işçileri bu baskıdan kurtaracak kimseler olduğumuzu ileri sürerek sahnede görüneceğiz ve bizim savaşan kuvvetlerimiz olan sosyalistlerin, anarşistlerin ve komünistlerin saflarına girmelerini onlara telkin edeceğiz. Bu savaşan kuvvetlerimizi biz; sosyal masonluğumuzun sözde bütün beşeriyetin dayanışması ve kardeşçe idaresi gereğince daima destekledik. İşçilerin emeğinden kanunen faydalanmakta olan aristokrasi; işçilerin iyi beslenmeleri, sıhhatli ve kuvvetli olmaları ile alâkalanırdı. Biz ise tam aksine Yahudi Olmayanların öldürülerek azalmalarından menfaat bekliyoruz. Bizim kuvvetimiz devamlı yiyecek kıtlığı ve işçinin beden zayıflığında gizlidir. Çünkü bütün bunlar onun bizim arzularımızın kölesi olmasına delalet eder. O kendi yetkileri içinde bizim arzularımıza karşı koyma kuvvet ve enerjisini bulamayacaktır. Kralların otoritesinin aristokrasiye verdiği işçiyi idare hakkını, açlık daha sağlam bir şekilde bize verir.
Biz avam tabakasını açlığın doğurduğu sıkıntı, haset ve kin ile harekete geçirecek ve yolumuzun üzerinde bizi engelleyen ne varsa onların elleri ile silip yok edeceğiz.
Bütün dünyaya hükmedecek olan hükümdarımızın taç giyme vakti gelince, aynı eller ona engel olabilecek her şeyi ortadan kaldıracaklardır.
Yahudi Olmayanlar bizim uzmanlarımızın telkinleri ile harekete geçirilmeksizin düşünme alışkanlığını kaybetmişlerdir. Bundan dolayı bizim krallığımız kurulunca derhal yapacağımız bir işi yapmanın, acil bir lüzumunu görmüyorlar. Bu iş, bilginin basit ve gerçek bir bölümünü ve bütün bilgilerin temeli olan insan hayatının ve onun sosyal varlığının yapısının gerektirdiği iş bölümünü ve netice olarak insanların sınıf ve şartlar içinde ayrılmaları hususundaki bilgileri okullarda öğretmektir. Herkesin bilmesi gerekir ki insanların çalışma mevzularındaki farklılık sebebiyle herhangi bir eşitlik mevcut olamaz. Bir kimsenin kendini lekeleyen bir hareketi ile bütün bir sınıf kanun önünde eşit olarak sorumlu tutulamaz. O şahısla beraber hiçbir kimsenin değil, yalnız o şahsın kendi şerefi lekelenmiştir. Sırlar içinde olan ve Yahudi Olmayanların öğrenmesine imkân vermediğimiz cemiyet kuruluşunun gerçek ilmi herkese gösterecektir ki mevki ve iş, muayyen bir çevre içinde muhafaza edilmelidir. Şöyle ki, fertlerin bir eğitimden geçmiş olmaları sebebiyle kendilerine uygun olmayan bir işi yapmaya davet edilmeleri yüzünden insanların ıstırap kaynağı olmasınlar. Bu ilmin tamamen okunmasından sonra halk gönüllü olarak iktidara itaat edecek ve devlette kendilerine tahsis edilen mevkii kabul edecektir. Bilimin bizim geliştirdiğimiz bugünkü durum ve istikametinde halkı yanlış yola sevk etme kastı ile hareket edilmesi ve halkın kendisinin cehaleti sayesinde onlar basılı şeylere körü körüne inanır, bağrına basar. Bir kör kendisinden üstün saydığı her duruma kin duyar. Çünkü sınıf ve durumun manalarının idrakine sahip değildir.
Ticari mübadeleler üzerindeki muameleleri durduracak ve sanayii felce uğratacak olan ekonomik krizlerin tesiri bu kini daha fazla artıracaktır. Bizce bilinmekte olan bütün gizli yeraltı metotları ile ve tamamıyla elimizde olan altın’ın yardımı ile bütün Dünyada ekonomik krizler meydana getirecek, bu krizler vasıtasıyla Avrupa’daki bütün memleketlerde bütün işçi güruhunu aynı anda sokaklara fırlatacağız. Bu güruh, mallarına haset ettikleri insanların kanlarını, cehaletlerinin basitliği içinde zevkle dövecekler ve beşikte bulundukları günlerden beri haset ettikleri malları o zaman yağma etme imkânı bulacaklardır.
Bizimkilere dokunmayacaklardır. Çünkü saldırı anı bizce bilinecek ve biz kendimizinkileri muhafaza etmek için tedbirler alacağız.
Göstermiş bulunmaktayız ki hadiselerin gelişmesi bütün Yahudi Olmayanları idrakin hâkimiyetine sokacaktır. Bizim istibdadımız kesin olacaktır. Çünkü o, bütün kargaşalıkları tedbirli bir şiddetle yatıştırmayı ve bütün müesseselerde liberalizmi yakıp kül etmeyi bilecektir.
Halk kendisine hürriyet adı altında her türlü müsaade ve müsamahada bulunulduğunu görünce kendisini hükümdar tahayyül ederek yolunun üzerindeki iktidara saldırdı. Fakat tabii diğer bütün körler gibi birçok engellere takıldı. Bir kılavuz arama telaşına kapıldı. Eski durumuna dönme idrakine asla sahip olmadı ve bütün iktidarlarını bizim ayaklarımızın altına attı. Bizim “büyük” ismini verdiğimiz Fransız ihtilalını hatırlayın. Onun hazırlanmasındaki sırlar bizce gayet iyi bilinmektedir. Çünkü o tamamen bizim ellerimizin eseridir.
O vakitten beri daima Dünya için hazırladığımız Siyon kanından müstebit kral lehinde, en sonunda bizden bile dönmeleri için halkı bir hareketten diğerine sevk ediyoruz.
Bugün biz enternasyonal bir güç olarak yenilmez durumdayız. Çünkü herhangi bir devletin hücumuna uğrarsak, diğer devletler tarafından destekleniriz. Yahudi Olmayan halkların; kuvvet karşısında yaltakçılık ettikleri halde zayıfların karşısında merhametsiz olmak, hatalardan kaçınmaz ve cürümlere karşı müsamahakar, hür sosyal sistemin muhaliflerine tahammül etmeye isteksiz oldukları halde cesur bir istibdadın şiddeti altında din uğruna ölen kimse kadar sabırlı olmak gibi hususlarda derin alçaklık içinde bulunmaları bize bağımsızlık için yardım eden vasıflardır. Bugünün başbakan diktatörlerine sabırla katlanan ve onların suiistimallerine tahammül eden Yahudi Olmayan halklar, bunların en az bir kısmı için yirmi kralın kafasını uçururlardı.
Halk kitlelerinin bu mantıksız, birbirini tutmaz hali, aynı mahiyette görünen olaylar karşısındaki tutumu nasıl izah edilebilir?
Bu, diktatörlerin kendi ajanları vasıtasıyla halkların kulağına bu suiistimaller ile devlete verecekleri zararın halkların refahı, onların hepsinin enternasyonal kardeşliği, onların dayanışması ve hakların eşitliği gibi yüksek gaye ile olduğunu söylemeleri vakıası ile izah edilebilir. Tabii onlar bu birleşmenin sadece bizim hâkimiyetimizdeki idare altında başarılması gerektiğini söylemezler.
Böylece halk dürüst kimseleri mahkûm eder ve suçlu kimseleri suçsuz çıkarır, her ne isterse yapabileceğine gittikçe daha çok inanır. Bu durum sayesinde halk her türlü muvazeneyi yok eder ve her adımda karışıklık meydana getirir.
Hürriyet kelimesi insan topluluklarını her kuvvete, her çeşit otoriteye, hatta Allah’a ve yaratılış kanunlarına karşı savaşa sevk eder. Bunun içindir ki biz krallığımızı kurduğumuz zaman, zalim bir prensip ifade eden ve kitleleri kana susamış hayvanlar haline getiren bu kelimeyi hayat lügatinden silmeye mecbur olacağız.
Gerçekten bu hayvanlar her zaman kan içip doyduklarında yeniden uykuya dalarlar ve o zamanlarda zincirlerine kolaylıkla vurulabilirler. Fakat onlara kan verilmezse uyumazlar ve mücadeleye devam ederler.
PROTOKOL 4
Her cumhuriyet bir takım safhalardan geçer. Bunların birincisi, ortaya atılan kör avamın ilk günlerdeki çılgınca öfkesini ihtiva eder. İkincisi, demagoji safhasıdır ki bundan anarşi doğar ve bu da kaçınılmaz olarak istibdata götürür. Artık kanuni ve açıktan açığa ve bundan dolayı mesuliyeti haiz bir istibdat değil fakat görünmeyen ve esrarlı bir şekilde gizlenmiş, bununla beraber bir gizli teşkilatın ellerinde olduğu hissedilen bir istibdat. Bunun hareketleri bir paravana gerisinde ve her çeşit ajanın arkasında çalıştığı nispette vicdansızca olur. O ajanları değiştirmek sadece zararsız değil fakat devamlı değiştirme sayesinde uzun müddetli hizmetlerin mükâfatlandırılması için kaynakların harcanmasını önlediğinden gizli kuvvete gerçekten yardımcıdır da.
Görünmeyen bir kuvveti kim ve ne gibi bir durumda devirebilir? Bizim kuvvetimiz tamamen böyle bir kuvvettir. Yahudi Olmayanların masonluğu, bir paravana olarak bize ve amaçlarımıza körü körüne hizmet eder. Fakat kuvvetimizin hareket planı, hatta onun tam hedefi bütün halk için bilinmeyen bir sır olarak duruyor.
Hürriyet de; Allah’a iman ve insanların kardeşliği temeline dayansa, yaratılışın insanları, derecelere ayıran kesin kanunları tarafından reddedilen eşitlik telakkisine bağlanmasa, zararsız olarak ve halkın refahını bozmaksızın devlet ekonomisindeki yerini alabilirdi. Böyle bir imanla bir halk toplumunu dini idare mıntıkalarının vesayeti altında idare edebilir ve Allah’ın yeryüzünde tertip ettiği nizama itaat ederek manevi çobanın rehberlik eden eli altında rahat ve saygılı bir şekilde yürürdü. Bu sebepledir ki bütün imanların el altından mahvına çalışmak, Yahudi Olmayanların kafalarından Allah ve maneviyat düşüncelerini koparmak ve onların yerine aritmetik hesaplar ve maddi ihtiyaçları yerleştirmek bizim için zaruridir.
Yahudi Olmayanlara düşünme ve farkına varma hususunda vakit bırakmamak için onların aklını sanayi ve ticarete çevirmelidir. Böylece bütün milletler kar peşinde ve yarışında bütün bütün yutulacaklar ve müşterek düşmanlarını fark etmeyeceklerdir. Fakat yine de hürriyetin Yahudi Olmayanların toplumlarını parçalayıp yıkması için sanayiyi spekülatif temele oturtmalıyız. Netice olarak sanayi ile topraktan ne çıkarılmış ise onların ellerinden kayarak spekülasyona yani bizim sınıflarımıza geçecektir.
Üstün gelmek için yapılan şiddetli mücadele ve ekonomik hayata yayılacak sarsıntılar hareketi, soğuk ve merhametsiz toplumlar meydana getirecektir ve şimdiden getirmiştir de. Bu toplumlar yüksek siyasete ve dine karşı kuvvetli bir nefret besleyeceklerdir. Onların yegane kılavuzu kâr yani altın’dır, onunla elde edecekleri maddi zevklerden dolayı ona tapacaklardır. Sonra vakti gelince Yahudi Olmayanların aşağı tabakları, iyiyi elde etmek için değil, hatta servet kazanmak için değil, fakat sadece imtiyazlılara karşı kinlerinden dolayı, bizim iktidar rakiplerimiz olan Yahudi Olmayanların alimlerine karşı bizi takip edeceklerdir.
PROTOKOL 5
Bozulmanın her yere girdiği, zenginlerin sadece yarı dolandırıcılık düzenlerinin becerikli sürpriz taktikleri ile kazanç sağladıkları, gevşekliğin hüküm sürdüğü, ahlakın gönüllü olarak kabul edilen prensiplerle değil cezai tedbirler ve sert kanunlarla muhafaza edildiği, iman ve memlekete karşı duyguların kozmopolit inançlarla silindiği toplumlara ne şekilde bir idare tarzı verilebilir? Bu toplumlara biraz sonra anlatacağım istibdat dan başka ne şekilde bir idare verilebilir? Biz cemiyetin bütün güçlerini elimize alabilmek için sıkı bir şekilde merkezileştirilmiş bir hükümet meydana getireceğiz. Teb’amızın siyasi hayatının bütün faaliyetlerini yeni kanunlarla mekanik bir tarzda düzenleyeceğiz. Bu kanunlar Yahudi Olmayanlar tarafından tanınmış olan bütün müsamaha ve hürriyetleri birer birer geri alacak ve bizim krallığımız herhangi bir anda ve her yerde bize söz ile veya fiilen karşı gelecek olan herhangi bir Yahudi Olmayan şahsı yok edecek derecede muhteşem bir istibdat ile temayüz edecektir.
Benim söylediğim şekilde bir istibdadın bugünkü gelişme durumu ile bağdaşamayacağı bize söyleyecektir. Fakat ben size bunun olacağını ispat edeceğim.
Halk, tahtlarında oturan krallara Allah’ın iradesinin izharı olarak baktığı zamanlarda kralların müstebit iktidarına mırıldanmadan itaat ederlerdi. Fakat biz onların kafalarına kendi hakları mevzuunda telakkiler ima ettiğimiz günden beri tahtların sahiplerini alelade şahıslar gibi görmeye başladılar. Biz onları Allah’a imanlarından da uzaklaştırdık. O zaman iktidarın kuvveti halkın sahip olduğu sokaklara fırlatıldı ve bizim tarafımızdan ele geçirildi.
Bundan başka kurnazca dalavereler ile ortaya konan teori ve sözler vasıtası ile, genel hayatın düzenleriyle ve her çeşit diğer desiseler ile kitleleri ve fertleri yönetmek sanatı gibi bizim idareci beynimizin uzmanlarına ait olan hususlarda Yahudi Olmayanlar bir şey anlamazlar. Analiz ve müşahedeler, küçük çıkarlar üzerinde hassasiyetle durma gibi maharetlerde bizim rakibimiz yoktur. Siyasi faaliyet planları çizmede ve dayanışmada bizimkinden fazlası mevcut değildir. Bu hususta yalnız Cizvitler bizimle mukayese edilebilirdi. Fakat biz kendi gizli teşkilatlarımızı daima gölgede tutarak, onları açık bir teşkilat olmaları sebebiyle düşüncesiz avamın gözünden düşürmek yolunu bulduk. Bununla beraber muhtemelen dünya için kendi hükümdarı kim olsa aynıdır. Katoliklerin başıda olsa, Siyon kanından müstebitimiz olsa da. Fakat biz seçilmiş kavime bunu bir kayıtsızlık mevzuu yapmak çok uzaktır.
Bir zaman için Dünyadaki bütün Yahudi Olmayanların bir koalisyonu bizimle belki başarılı bir şekilde mücadele edebilirdi. Fakat onların aralarında mevcut ve kökleri şimdi asla koparılıp çıkarılmayacak derecede derine atılmış olan anlaşmazlıklar sebebiyle bu tehlikeye karşı emniyette bulunmaktayız. Biz, Yahudi Olmayanların şahsi ve kavmi hesaplarını, son yirmi yüzyıl boyunca besleyip çok geliştirdiğimiz dini ve ırki kinlerini birbirlerinin karşısına çıkardık. Bu sebepledir ki bize karşı kolunu kaldıran herhangi bir yerdeki bir devlet destek görmeyecektir. Onların her biri hatırlarında tutmalıdır ki, bize karşı herhangi bir anlaşma kendisi için faydasız olacaktır. Biz çok kuvvetliyiz. Bizim kuvvetimizden kurtuluş yoktur. İçinde bizim esrarlı elimiz bulunmadıkça milletler önemsiz bir hususi anlaşma bile yapamazlar.
Bizzat Allah tarafından bütün dünyanın idaresi için bizim seçildiğimizi peygamberler söylemiştir. Allah bizi bu vazifeyi görebilecek bir zekâ ile teçhiz etti. Hasım tarafta bir zekâ olsaydı bize karşı hâlâ mücadele edebilirdi. Fakat öyle olsa da yeni gelen bir kimse eskiden beri yerleşmiş olan bir kimse ile denk olamaz. Bu sebeple aramızdaki mücadele, dünyanın bu güne kadar asla görmediği şekilde merhametsiz olacaktı. Bütün devlet mekanizmalarının tekerlekleri bir motor kuvveti ile hareket ettirilir ki o bizim ellerimizdedir. Devlet mekanizmalarının bu motoru altındadır. Siyon liderlerimiz tarafından icat edilen politik ekonomi ilmi uzun zamandan beri sermayeye şahane nüfuzunu vermiş bulunmaktadır.
Sermayenin engelsiz olarak işletilmesi için o, sanayi ve ticarette inhisar tesis etmek konusunda hür olmalıdır. Bu, şimdiden görünmez bir el tarafından icra safhasına konulmaktadır. Bu hürriyet, sanayi ile meşgul olanlara siyasi bir kuvvet verecek, bu da halka baskı yapmaya yardımcı olacaktır. Bu günlerde halkları silahsızlandırmak, onları harbe sevk etmekten, alevler içinde yanan ihtirasları bizim menfaatimize kullanmak onların ateşini söndürmekten ve başkalarının fikirlerini alıp onların manalarını bize uygun şekilde değiştirmek onları kökünden kazımaktan daha ehemmiyetlidir.
Yöneticiliğimizin en mühim amacı, şu hususları ihtiva eder: Halkın zihnini tenkit ile bozmak, onu mukavemet uyandıran ciddi düşüncelerden uzaklaştırmak, zihni kuvvetleri boş nutukların sahte savaşı ile meşgul etmek.
Her çağda dünya halkları da fertler gibi sözleri iş şeklinde kabul etmişlerdir. Çünkü onlar genel arenada ki gösteri ile tatmin olurlar ve vaatleri icraatın takip edip etmediğine nadiren dikkat ederler. Bundan dolayı biz halka söz ile hitap edilecek müesseseler kuracağız ve bu müesseseler gelişmeye olan faydaların beliğ delilini vereceklerdir.
Her yöndeki bütün partilerin serbest dış görünüşlerini zahiren kabulleneceğiz ve bu dış görünüşlere nutuklarda ses vereceğiz. Nutuk veren kimseler o kadar konuşacaklar ki dinleyicilerin sabrını tüketecek ve bu nutka karşı bir nefret hasıl edeceklerdir.
Kamuoyunu avucumuzun içine almak gayesiyle her taraftan birbirlerine zıt fikirleri netice çıkmayacak şekilde karşı karşıya getirerek, bu karışıklık içinde Yahudi olmayanların başlarının dönmesini ve her çeşit siyasi mevzularda hiçbir fikir sahibi olamamanın en iyi hal olduğu kanaatine varmaları için, yeterli bir zaman boyunca çalışarak onları şaşkın hale getirmeliyiz. Halkın siyasi mevzuları anlamaması gerekmektedir. Çünkü o mevzular yalnız halkı idare edenler tarafından anlaşılır. İşte bu birinci sırdır.
Hükümetimizin başarısı için zaruri olan ikinci sır aşağıdaki hususları ihtiva eder: milli başarısızlıkları, ihtirasları ve medeni hayat şartlarını çoğaltmak. Böylece keşmekeş doğuran bir durum içinde bir kimsenin nerede bulunduğunu bilmesi imkânsız olacak ve neticede halk birbirlerini anlamaz duruma gelecektir. Bu tedbir başka bir yoldan da bize hizmet eder. Şöyle ki, bütün partilerin arasına anlaşmazlık eker, hâlâ bize boyun eğmek istemeyen bütün toplu güçleri yerinden çıkarır ve işimize herhangi bir derecede engel olabilecek herhangi bir şahsi teşebbüsün cesaretini kırar. Bize karşı şahsi teşebbüsten daha tehlikeli bir şey yoktur: eğer o, arkasında bir dâhiye sahipse böyle bir şahsi teşebbüs aralarına anlaşmazlık ektiğimiz, milyonlarca kişinin yapabileceğinden fazla şey yapar. Biz, Yahudi Olmayan cemiyetlerin eğitimini o şekilde yönetmeliyiz ki her ne zaman şahsi teşebbüs isteyen bir mevzu ile karşılaşsalar meyus bir acz içinde elleri böğürlerinde kalsın. Çalışma hürriyetinin neticesi olan bütün çabalar bir başkasının hürriyeti ile karşılaşınca kuvvetleri tüketir. Bu çarpışmadan ağır ahlâki sarsıntılar, hareketler ve başarısızlıklar ortaya çıkar. Bütün bu vasıtalarla Yahudi Olmayanların kuvvetini o şekilde azar azar tüketeceğiz ki onların bize Dünya’nın enternasyonal iktidarını sunmaya mecbur olacaklardır. Bu durum herhangi bir şiddet hareketinde bulunmaksızın dünyanın bütün devletlerinin kuvvetlerini tedricen yutmağa ve bir üstün hükümet teşkil etmeye bizi muktedir kılacaktır. Bu günün hükümdarları yerine bir hayalet dikeceğiz ki ona yüksek hükümet idaresi denilecektir. Onun elleri bir kıskaç gibi her istikamete uzanacak ve onun teşkilatı öyle muazzam ölçülerde olacaktır ki, Dünya’nın bütün milletlerine boyun eğdirmekte başarısızlık göstermeyecektir.
PROTOKOL 6
Biz yakında büyük paraların hazineleri olacak muazzam inhisarlar kurmaya başlayacağız. Yahudi Olmayanların geniş servetleri bile o derece bunlara dayanacaktır ki siyasî mahvoluşun ertesi günü devlet kredileri ile birlikte batıp gideceklerdir.
Burada hazır bulunan ekonomistler, bu tertibin ehemmiyetini bir kere tasavvur edin!…
Bizim yüksek hükümetimizi, bize gönüllü olarak İtaat eden kimseleri koruyan ve onlara iyilik eden bir durumda göstererek mümkün olan her yol ile onun önemini artırmalıyız.
Siyasî bir güç olan Yahudi Olmayanların aristokrasisi öldü. Bizim onu hesaba katmağa ihtiyacımız yoktur. Fakat arazi sahibi olarak kendi kendilerine yeter oldukları müddetçe hâlâ bize zararlı olabilirler. Bundan dolayı her ne bahasına olursa olsun onları topraklarından uzaklaştırmak bizim için elzemdir. Arazi vergilerinin artırılması İle arazilere borç yüklenerek bu amaç en iyi bir şekilde elde edilecektir. Bu tedbirler arazi sahipliğini engelleyecek ve arazi sahiplerini aciz ve kayıtsız şartsız itaat etme durumunda tutacaktır.
Yahudi Olmayanların aristokratları kendilerini az ile tatmin etmekte irsî olarak kabiliyetsizdirler. Çabucak yanıp bitecek ve söneceklerdir.
Ayni zamanda ticaret ve sanayiyi, fakat en başta vazifesi sanayiye mukabil bir kuvvet teşkil etmek olan spekülasyonu şiddetle himaye etmeliyiz. Spekülatif sanayinin yokluğu özel ellerde sermayeyi çoğaltır ve toprağı emlâk bankalarına borçluluktan kurtararak ziraatın eski haline gelmesine hizmet eder. Biz sanayinin hem emeği hem de sermayeyi araziden çekip çıkarmasını ve spekülasyon vasıtası ile Dünyanın bütün parasının elimize geçmesini bu suretle bütün Yahudi Olmayanların proletarya saflarına atılmasını arzu ediyoruz. O zaman Yahudi Olmayanlar başka bir sebep için olmasa bile var olma hakkını elde etme için önümüzde eğileceklerdir.
Yahudi Olmayanların sanayisini tamamen çökertmek İçin Yahudi Olmayanların arasında geliştirdiğimiz lüksü de spekülasyonun yardımına getireceğiz. Çünkü lüks için hırslı talep, her şeyi yutup bitirmektedir. Biz işçi ücretlerini yükselteceğiz, fakat bu işçilere hiçbir menfaat sağlamayacaktır. Çünkü biz aynı zamanda hayat için en lüzumlu şeylerin fiyatlarında da yükselme meydana getireceğiz ve bunun ziraat ve hayvancılıktaki gerileme sebebiyle olduğunu iddia edeceğiz. Ayrıca işçileri anarşiye ve sarhoşluğa alıştırarak istihsal kaynaklarını kurnazlıkla ve el altından derin bir şekilde mahvetmeğe çalışacağız. Aynı zamanda bu tedbirlerle yan yana olarak Yahudi Olmayanların eğitim görmüş bütün güçlerini ortadan kaldırmak için her tedbiri alacağız.
Bu faaliyetlerin gerçek manalarının vaktinden önce Yahudi Olmayanların gözlerine çarpmaması için bu faaliyetleri «isçi sınıfına hizmet hususunda ateşli bir arzu ve politik ekonominin büyük prensipleri» iddiaları ile maskeleyeceğiz. Politik ekonomide ise bizim ekonomik nazariyelerimizin enerjik bir propagandası sürdürülmektedir.
PROTOKOL 7
Silahlanmanın hızlandırılması ve polis kuvvetlerinin artırılması yukarıda bahsedilen plânların yerine getirilmesi için tamamen elzemdirler. Biz istiyoruz ki Dünyadaki bütün devletlerde bizlerden başka ancak proletarya sürüleri bizim menfaatlerimize bağlı birkaç milyoner, polisler ve askerler bulunsun.
Baştanbaşa bütün Avrupa’da ve Avrupa ile münasebetleri vasıtası ile diğer kıtalarda karışıklıklar, anlaşmazlıklar ve düşmanlıklar meydana getirmeliyiz. Bununla biz iki menfaat elde ederiz. İlk olarak, istediğimiz yerde karışıklıklar meydana getirmek veya sükûneti temin etmek kuvvetine sahip olduğumuzu iyice bilecek olan bütün memleketleri kontrol altında tutabiliriz. Bütün bu memleketler bizde kaçınılmaz bir baskı gücü görmeğe alışıktırlar, ikinci olarak da siyasî vasıtalarla ekonomik anlaşmalarla veya borç yükümlülükleri ile her devletin kabinelerinde ördüğümüz bütün iplikleri entrikalarımızla karmakarışık bir hale getireceğiz. Bu hususta başarıya ulaşmak için müzakereler ve anlaşmalar sırasında büyük kurnazlık ve tesir kullanmalıyız. Fakat «resmî lisan» denilen hususlarda bunun zıddı taktikleri kullanacak, dürüstlük ve uysallık maskesi takınacağız. Dikkatlerine sunduğumuz şeylerin yalnız dışına bakmaya alıştırdığımız Yahudi Olmayan millet ve hükümetler bu durumda bizi hâlâ insan soyunun iyilik edici ve kurtarıcıları olarak kabule devam edeceklerdir.
Bize karşı muhalefet hareketlerinin hepsine, buna cüret eden memleketin komşularının ilân edeceği bir harb ile cevap verme durumunda olmalıyız. Fakat eğer o komşular da bize karşı gelme tehlikesine atılırlarsa o zaman bir Dünya harbi ile mukavemet göstermeliyiz.
Siyasette başarının başlıca sebebi teşebbüslerindeki gizliliktir. Diplomatın sözü işlerine uymamalıdır.
Biz ihmal edilebilecek birkaç istisnası ile şimdiden tamamen ellerimizde olan basın vasıtası ile gizlice suflörlük ettiğimiz ve kamu oyu olarak takdim edeceğimiz şeyle, istediğimiz sonuca şimdiden yaklaşmakta olan geniş bir şekilde tasarlanmış plânımızın gösterdiği yönde faaliyette bulunmaya Yahudi Olmayan hükümetleri mecbur etmeliyiz.
Avrupa’nın Yahudi Olmayan hükümetlerini kontrol altında tutma sistemimiz kısaca şöyle özetlenebilir: Onlardan bir tanesine karşı kuvvetimizi yıldırıcı teşebbüslerle göstereceğiz. Hepsine karşı ise; eğer bize karşı umumî bir ayaklanmaya İmkân verirsek, Amerika, Çin ve Japonya topları İle cevap vereceğiz.
PROTOKOL 8
Hasımlarımızın bize karşı kullanabilecekleri bütün silahlar ile kendimizi silahlandırmalıyız. Anormal bir şekilde küstahça ve haksız görünecek hükümler söylemeğe mecbur kalacağımız haller için kanuni terimler lûgatından en ince ifade gölgelerini ve düğümlü noktaları bulup çıkarmalıyız. Çünkü bu kararların kanuni şekle dökülmüş en yüksek ahlâk prensipleri olarak görünecekleri ifadeler içinde ileri sürülmeleri mühimdir. Bizim yöneticiliğimiz, aralarında çalışmağa mecbur olacağı bütün medeniyet kuvvetleri ile kendini kuşatmalıdır. O, kendisini siyasi konuların yazarları, hukuk tatbikatçıları, İdareciler, diplomatlar ve nihayet bizim özel okullarımızda hususi, üstün talim ve terbiye görmüş kimseler ile kuşatacaktır. Bu kimseler sosyal yapının bütün sırlarının bilgisine sahip olacaklar, siyasî alfabeler ve sözler ile tertip edilecek her lisanı bilecekler. İnsan mizacının üzerinde işlemeğe mecbur olacakları bütün hassas telleri ile beraber bütün derinliklerinden haberdar olacaklardır. Bu teller Yahudi Olmayanların düşünüş şekli, onların temayülleri, kusurları, kötü huyları, meziyetleri, sınıf ve durumlarının hususiyetleridir. Söylemeye lüzum yoktur ki otoritenin yukarda bahsettiğim kabiliyetli yardımcıları, kendilerinin idarî işlerini, o işlerin gayesinin ne olduğunu düşünme zahmeti verilmeksizin ve o işlerin ne için lüzumlu olduğunu asla incelemeden yapmağa alıştırılmış olan Yahudi Olmayan kimseler arasından alınmayacaktır. Yahudi Olmayanların idarecileri kâğıtları okumadan imzalarlar ve onlar ya ücret için veya ihtiras sebebiyle hizmet ederler.
Biz hükümetimizi iktisatçıların tüm dünyası ile kuşatacağız. Şu sebeple ki iktisadî ilimler, Yahudilere verilen öğretimin başlıca mevzuunu teşkil ederler. Yine bizim etrafımızda bankerler, sanayiciler, sermayedarlar ve bilhassa milyonerlerin tüm kadrosu bulunacaktır. Çünkü esasında her şey rakamlar meselesi ile halledilecektir.
Devletimizde sorumlu mevkileri Yahudi kardeşlerimize tevdi etmekte herhangi bir tehlike mevcut olmayacağı zamana kadar, bir zaman için bu mevkileri mazisi ve şöhreti kendileri ile halk arasında bir uçurum teşkil eden şahısların ellerine vereceğiz. O şahıslar eğer bizim emirlerimize İtaat etmezlerse cezaî sorumluluk ile veya ortadan kaybolma durumu ile karşılaşacaklardır. Bunlar o şahısları son nefeslerine kadar bizim menfaatlerimizin müdafii yapmak içindir.
PROTOKOL 9
Prensiplerimizin tatbikinde içinde yaşadığınız ve faaliyet gösterdiğiniz bir memleketin halkının karakterine dikkat edin. Bu prensiplerin umumi bir şekilde ve aynen tatbiki halkın bizim modelimizde yeniden eğitilmiş olacağı zamana kadar başarılı olamaz. Fakat göreceksiniz ki bunların tatbikine tedbirli bir tarzda yaklaşarak on sene geçmeden en sebatkâr karakter değişecek ve halen bize itaat ettirmiş olduklarımızın saflarına yeni bir halk toplumu daha eklenecektir.
Aslında bizim masonik parolamızın ifadeleri olan liberal kelimeler yâni «hürriyet, eşitlik, kardeşlik», biz krallığımızı kurduğumuz zaman bizim tarafımızdan artık bir parola teşkil etmeyen ve sadece bir idealizm ifade eden sözler haline yani «hürriyet hakkı, eşitlik vazifesi, kardeşlik ideali» şekline çevrilecektir. Böylece o şekle sokulacaktır ki boğayı boynuzlarından yakalamış olacağız. Biz şimdiden kendimizinkinden başka her çeşit idareyi, her ne kadar onlardan çoğu hukuken mevcut bulunuyorlarsa da, fiilen yok etmiş bulunuyoruz. Şimdiki zamanda eğer herhangi bir devlet bize karşı bir itirazda bulunursa, bu durum bizim önceden verdiğimiz yetki ve bizim emrimiz iledir. Çünkü onların Yahudi düşmanlığı küçük yastaki kardeşlerimizi terbiye etmemiz hususunda bize gereklidir. Daha fazla açıklamaya girmeyeceğim, çünkü bu mesele aramızda birçok defalar müzakere mevzuu teşkil etmiştir.
Faaliyetlerimizin sahasını sınırlayacak engeller mevcut değildir. Bizim üstün hükümetimiz kabul edilen terminolojide kuvvetli ve tesirli —diktatörlük— kelimesi ile vasıflandırılan kanun dışı sarfları içinde bulundurur. Size bir vicdan rahatlığı içinde anlatmak durumundayım ki lider atına binmiş olarak ve bütün askerlerimizin başı olarak, biz kanun yapıcılar, hukukî ve cezaî kararlar infaz edeceğiz, biz öldüreceğiz ve biz affedeceğiz. Biz irade kuvveti ile idare edeceğiz. Çünkü ellerimizde bir zamanlar kuvvetli olan şimdi ise tarafımızdan mağlup edilmiş bulunan bir partinin küçük parçaları var. Elimizdeki silahlar hudutsuz ihtiras, yanan hırs, merhametsiz hınç, kin ve garazdır.
Her şeyi yutan terör usulleri bizimdir. Hizmetimizde her fikir ve her nazariye mensubu şahıslar, monarşiyi geri getirmek isteyenler, demagoglar, sosyalistler, komünistler ve her çeşitten ütopik hayalciler vardır. Biz onların hepsini vazifeye koştuk. Onların her biri kendi hesabına otoritenin son kalıntılarının dayanaklarını yok ediyor ve düzenin bütün kurulu şekillerini devirmeğe çabalıyorlar. Bu faaliyetler sebebi ile bütün devletler işkence içindedir. Onlar sükûn istiyorlar. Onlar sulh için her şeyi feda etmeğe hazırdırlar. Fakat biz onlara sulh vermeyeceğiz; tâ ki onlar bizim enternasyonal üstün hükümetimizi açıkça ve itaatkâr bir şekilde tanıyıncaya kadar.
Halk, sosyalizm meselesinin beynelmilel bir anlaşma yolu ile halledilmesi lüzumuna dair sesini yükseltti. Ayrı partiler içerisinde bölünme onları bizim ellerimize verdi. Çünkü iddialı bir mücadeleyi devam ettirmek için paraya sahip olmalıdır, ve bütün para bizim ellerimizdedir.
Tahtlarında oturan Yahudi Olmayan kralların berrak görüşlü kuvveti ile avam kitlelerinin kör kuvveti arasındaki birlikten korkmamız için sebep olabilirdi. Fakat böyle bir ihtimale karşı lüzumlu bütün tedbirleri almış bulunuyoruz. Biz bu iki kuvvetin arasına karşılıklı terör şeklinde bir siper inşa ettik. Bu suretle halkın kör kuvveti bizim desteğimiz olarak duruyor. Biz, ancak biz, onlara bir lider tedarik edeceğiz ve tabii onları bizim hedefimize giden yola yönelteceğiz.
Kör halk kitlelerinin elinin bizim kılavuzluk eden elimizden ayrılıp kendi başına serbest kalmaması için, bilfiil şahsen olmasa dahi ideolojik sahadaki biraderlerimizin en güvenilir olanlarından bazıları vasıtası ile her vesileyle onlarla yakın bir beraberlik içinde olmalıyız. Biz yegâne otorite olarak tanındığımız zaman umumi yerlerdeki halk ile şahsen konuşacağız ve onlara siyasî meseleler üzerinde, fakat o meseleleri bize uygun istikamete çevirmek sureti ile ders vereceğiz.
Köy okullarında ne öğretildiğini kim tahkik edecek? Fakat bir hükümet elçisi veya bizzat tahtındaki kral bir şey söyleyecek olsa derhal bütün devletin bundan haberdar olmaması imkânsızdır. Çünkü bu, halkın ağzı ile dışarıya yayılır.
Yahudi Olmayanların müesseselerini vaktinden evvel yıkmamak için ona hünerle ve hassasiyetle dokunduk ve onların mekanizmasını hareket ettiren zembereklerin uçlarını ele geçirdik. Bu zemberekler düzenin sıkı fakat tam hassas yerinde bulunurlar. Biz onların yerine, liberalizmin karışıklığa verdiği ruhsatı yerleştirdik. Biz kanunların icrasına, seçim islerinin yürütülmesine, basına, şahsın hürriyetine ve bilhassa hür olarak mevcut oluşun köşe taşları olan terbiye ve eğitime ellerimizi sokmuş bulunuyoruz.
Yanlış oldukları bizce bilinen, bununla beraber tarafımızdan telkin edilen prensip ve teoriler içinde yetiştirmek suretiyle Yahudi Olmayanların gençliğini aldattık, şaşırttık ve bozduk.
Mevcut kanunlar üzerinde esaslı değişiklik yapmaksızın ve sadece onlara birbirine zıt yorumlar içinde yanlış mana vererek neticeler alınması yolunda bazı büyük hamleler yaptık. O neticeler evvelâ bu yorumların kanunları maskelemesi sonra da karışık kanunlar ağını anlamayı imkânsız hale getirmesinden dolayı onlar hükümetlerin gözünden tamamıyla gizlemesi gerçeğinde ifadesini bulur.
Meseleleri hakem kararı ile halletme nazariyesinin menşei işte budur.
Yahudi Olmayanlar eğer zamanı gelmeden neler cereyan ettiğini tahmin ederlerse onların bize karşı silahla ayaklanacaklarını söyleyebilirsiniz. Fakat biz Batıda buna karşı öyle korkutucu bir terör manevrası hazırladık ki en cesur kalpler bile ürker. Metrolar, yeraltı geçitleri o zamandan evvel bütün başşehirlerin altına kazılmış olacak, oralardan bu başşehirler bütün teşkilâtları ve arşivleri ile birlikte havaya uçurulacaklardır.
PROTOKOL 10
Bu gün evvelce söylediğim bir sözü tekrarlamakla konuşmaya başlayacağım ve hükümet ile halkların, siyasette dış görünüş ile yetindiklerini aklınızda tutmanızı rica edeceğim. Gerçekten temsilcileri, enerjilerinin çoğunu zevkleri için harcarken Yahudi Olmayanlar, hadiselerin altında yatan manayı nasıl fark edebilir? Bunun ayrıntılarına dikkat etmek hareket hattımız için en mühim hususlardandır. Yetkilerin taksimi, konuşma, basınç din (iman) hürriyetleri, cemiyetler kanunu, kanun önünde eşitlik, mülkiyet ve mesken dokunulmazlıkları, vergilendirme (gizlenmiş vergiler), kanunların makabline şümulü mevzuları üzerinde duracağımız vakit bunun bize yardımı olacaktır. Bütün bunlar halkın önünde doğrudan doğruya ve açıkça temas edilmemesi gereken meselelerdir. Bunlara temas etmenin zaruri olduğu hallerde sınıf sınıf sayılmamalı sadece muasır hukuk prensiplerinin tarafımızdan kabul edildiği ayrıntılı açıklamalara girmeden ilân edilmelidir. Bu hususta sükût etmenin sebebi bir prensibin ismini zikretmemekle dikkati çekmeden onlardan herhangi birini bırakmak için kendimize hareket serbestliği kazandırmaktır. Eğer onların hepsi sınıf sınıf sayılsaydı onların hepsi o zaman verilmiş gibi görüneceklerdi.
Avam, siyasî güçte istidat sahibi kimseler için hususî bir sevgi ve saygı besler ve onların bütün şiddet hareketlerini hayranlıkla karşılar, «aşağılık bir iş fakat zekice hazırlanmış …, bir oyun fakat nasıl kurnazca oynanmış, ne muhteşem bir şekilde tatbik edilmiş, ne büyük cüret…»
Bütün milletleri, projesi bizim tarafımızdan çizilen yeni aslî yapının inşa edilmesi vazifesine çekeceğimize güveniyoruz. Bu sebeple ilk önce kendimizi silâhlandırmamız ve kendimizde kesinlikle pervasız bir cüret ve yolumuzdaki bütün engelleri yıkacak olan faal işçilerimizin şahsında dayanılmaz ruh kuvveti toplamamız bizim için zaruridir.
Hükümet darbemizi başardığımız zaman çeşitli halklara şöyle diyeceğiz : «Her şey çok kötü bir şekilde idi, herkes ızdırab ile ezildi. Biz size eziyet veren sebepleri, milliyetler, hudutlar, tedavüldeki paraların farklılıkları ortadan kaldırıyoruz. Tabii bize itaat sözü verip vermemekte serbestsiniz, fakat bizim size ne sunduğumuz hususunda siz herhangi bir deneme yapmadan onun sizce teyit edilmesinin doğru bir hareket olması mümkün müdür? O zaman avam bizi övecek ve bizi ümit ve intizarın hep birlikte yapılan zafer alayında ellerinin üzerinde taşıyacaklardır. İnsan nev’i mensuplarının en ufak ünitelerine bile grup toplantıları ve anlaşmaları ile rey vermeği öğreterek bizi Dünya tahtına oturtacak, âlet yaptığımız seçim ,o zaman amaçlarına hizmet etmiş olacak ve bizi mahkûm etmeden evvel son defa olarak bizi yakından tanımak hususundaki müşterek bir arzunun açıklanmasında rolünü oynayacaktır.
Bunu sağlamak, kesin bir çoğunluk tesis edebilmek için sınıf ve vasıf farkı gözetmeden herkese rey verdirmeliyiz. Çünkü kesin çoğunluk, eğitim görmüş servet sahibi sınıfların reyleri ile elde edilemez. Bu hususta herkese kendine fazla önem verme hissi telkin ederek Yahudi Olmayanlar arasında ailenin ve tahsil ve terbiye ile ilgili değerlerinin önemini yok edeceğiz ve ferdi düşüncelerin ayrılması imkânını ortadan kaldıracağız. Tarafımızdan idare edilen avamın öne geçmesine müsaade etmeyeceğiz, hatta onları dinlemeyeceğiz. Onlar bize itaat ve teveccühün karşılığı olarak kendilerine ödediğimiz şey olan yalnızca bizim sözlerimizi dinlemeye alışıktırlar. Böylece biz kör ve büyük bir kuvvet meydana getireceğiz ki bu kuvvet avamın liderleri olarak onların başına geçirdiğimiz ajanlarımızın yol göstermesi olmadan asla hiçbir yöne hareket etme durumunda olmayacaktır. Halk bu rejime boyun eğecektir. Çünkü kendi kazançları, zevkleri ve her çeşit menfaatlerinin reçetesinin bu liderlere dayanacağını bileceklerdir.
Bir hükümetin plânını yalnız bir beyin hazırlamalıdır. Çünkü eğer birçok kimsenin zihninde bölünüp parçalanmasına müsaade edilirse asla sağlam bir şekilde perçinlenemez. Bundan dolayı bizim hareket plânını bilmemize izin verilebilir fakat ondaki mahareti, onu meydana getiren parçaların birbirine bağlılığını, cümlelerin gizli manasının tatbiki kuvvetini altüst etmeyelim diye onu müzakere etmemize müsaade edilemez. Bu çeşit bir işte çok sayıda reyler vasıtası ile müzakere ve değişiklikler yapmak onun üzerine her anlayışın ve her yanlış anlayışın damgasını basar ki bunlar onun derinliğine nüfuz edemez ve gizli entrikalarına uzanamaz. Biz plânlarımızın tesirli ve uygun bir şekilde tertip edilmesini istiyoruz. Bundan dolayı rehberimizin zekâsının eserini avamın zehirli dişlerine veya hatta seçilmiş bir gruba fırlatmamalıyız.
Bu plânlar mevcut müesseseleri hemen şimdi baş aşağı etmeyecektir. Bunlar onların yalnız ekonomilerinde ve bunun neticesi olarak da gelişmelerinin bütün toplu hareketlerinde değişiklik yapacaktır ki böylece bizim plânımızda çizilen yollar istikametine yönelmiş olacaklardır.
Bütün memleketlerde çeşitli isimler altında mevcut bulunan şeyler hemen hemen bir ve aynı şeylerdir. Temsil etme ve edilme, Bakanlık, Senato, Devlet Şûrası, Yasama ve Yürütme heyetleri. Size bu müesseselerin birbirleri ile münasebetinin işleyişini izah etmeğe lüzum görmüyorum. Çünkü siz bunların hepsine vâkıfsınız. Yalnız şu hususa dikkat edin ki yukarda isimleri söylenen müesseseler devletin birkaç mühim vazifesini karşılar. Üzerinde durmanızı rica edeceğim ki «mühim» kelimesini ben müesseseler için değil vazife için kullandım. Netice olarak mühim olan müesseseler değil fakat onların vazifeleridir. Bu müesseseler kendi aralarında bütün idarî, teşrii, icraî yönetim vazifelerini taksim etmişlerdir. Bundan dolayı insan vücudundaki organların işlediği gibi işlerler. Eğer biz devlet makinelerinde bir parçayı bozarsak devlet bir insan vücudu gibi hastalanacak ve ölecektir.
Liberalizm zehrini devlet organizmasına soktuğumuz zaman onun bütün siyasî görünüşü değişikliğe uğradı. Devletler öldürücü bir hastalığa yakalanmışlardır — kan zehirlenmesi. Geri kalan bütün iş onların can çekişmelerinin sonunu beklemektir.
Liberalizm anayasal devletleri meydana çıkardı. Bunlar Yahudi Olmayanların yegâne koruyucusunun yani istibdatın yerini aldı; ve bir anayasa ise gayet iyi bildiğiniz gibi bir anlaşmazlık, yanlış anlama, çekişmeler, uyuşmazlıklar, semeresiz parti kışkırtmaları, parti kaprislerinin okulu olmaktan başka bir şey değildir. Kısaca devlet işlerinin şahsiyetini yıkmağa hizmet eden her şeyin okulu. Konuşmacıların kürsüsü de basından daha az tesirli değildir. İdarecileri hareketsizliğe ve güçsüzlüğe mahkûm etmiş ve bu suretle onları faydasız ve lüzumsuz kılmıştır. Gerçekten bir çok memlekette idareciler bu sebepten dolayı mevkilerinden indirilmişlerdir. O zaman cumhuriyetler devri bir imkân dahiline girdi ve gerçekleştirilebildi ve sonra biz hükümdarın yerine bir yönetim karikatürü, bizim kuklalarımız, kölelerimiz olan mahlûklar arasından, avamdan alınan bir başkan geçirdik. Bu bir mayın döşeme idi ki biz Yahudi Olmayan halkın altına döşedik. Hatta Yahudi Olmayan bütün halkların altına demeği tercih ederim.
Yakın bir gelecekte biz başkanların sorumluluğunu tesis edeceğiz.
O vakit bizim şahsiyetsiz kuklamız sorumlu olacağı için biz ehemmiyet verilmeyen kimseler durumunda olarak işleri sonuçlandıracağız, iktidara gelmeğe çabalayanların safları zayıflarsa, başkanların bulunması zorluğundan, neticede memleketi altüst edecek bir çıkmaza girilirse bundan bize ne?
Plânımızın bu neticeyi hasıl etmesi için biz seçimleri öyle başkanlar lehine tertip edeceğiz ki mazisinde meselâ Panama meselesi ve sair meseleler gibi karanlık ve meydana çıkarılmamış leke bulunsun. O zaman onlar bir taraftan açığa vurulmanın korkusu içinde olarak, diğer taraftan da iktidar arzularını elde eden herkesin başkanlık imtiyazlarına, menfaatlerine ve şerefine sahip olma hevesi içinde bulunarak bizim plânlarımızın başarısı için güvenilir ajanlar olacaklardır. Mebuslar meclisi, başkanları kendi içinden seçecektir. Fakat biz onlardan yeni kanunlar teklif etme veya mevcut kanunlarda değişiklikler yapma yetkisini alacağız. Çünkü bu hak bizim tarafımızdan ellerimizde bir kukla olan sorumlu başkana verilecektir. Tabii başkanın otoritesi bundan sonra imkân dahilinde her çeşit hücum için bir hedef olacaktır. Fakat onu halka yani halkın temsilcileri vasıtası ile vereceği kararlara, diğer bir ifade ile kendisi de bizim körü körüne kölemiz olan avamın çoğunluğuna müracaat şeklinde kendini müdafaa vasıtası ile teçhiz edeceğiz. Bizi başkana kendi başına harp hali ilân etme yetkisi de vereceğiz. Bu son yetki için başkanın bütün memleketin ordusunun başkumandanı olarak ona kumanda etmeğe muktedir olabilmesi gerektiği, yeni cumhuriyet anayasasının müdafaası için bunun lüzumlu olduğu şeklinde bir mazeret göstereceğiz. Böylece bu anayasanın sorumlu temsilcisi olarak onu müdafaa etme yetkisi kendisine ait olacaktır.
Kolaylıkla anlaşılabilir ki bu şartlarda kilidin anahtarı bizim elimizde bulunacak ve bizden başka kimse artık yasama gücünü yönetemeyecektir.
Bunun yanında yeni cumhuriyet anayasasının önsözü ile siyasî gizliliğin muhafazası bahanesi ile meclisten hükümet tedbirlerine dair gensoru açmak yetkisini alacağız ve ayrıca biz yeni anayasa ile temsilcilerin sayısını asgariye indireceğiz. Bununla mütenasip olarak siyasi ihtirasları ve siyasete duyulan hevesi azaltacağız. Eğer bununla beraber küçük bir ihtimalle, bu asgari miktar içinde dahi ihtiras ateşi ile tutuşurlarsa bütün halkın çoğunluğuna müracaat ve havale etme yolunu harekete geçirerek onları hükümsüz kılacağız. Meclis ve Senato başkanlarının ve başkan yardımcılarının tayinleri başkana ait olacaktır. Parlamentoların devamlı toplantıları yerine onların oturumlarını birkaç aya indireceğiz. Bundan başka başkanlar icra kuvvetinin başı olarak parlamentoyu toplantıya çağırmak ve feshetmek yetkilerine ve bu son halde yeni parlamento seçimlerini geciktirme yetkisine sahip olacaktır. Fakat esasında kanuna aykırı olan bütün bu fiillerin neticesinde başkanın, plânlarımızda tasarlanan vakitten evvel tarafımızdan tesis edilmiş olan sorumluluğa düşmemesi için başkanın etrafındaki yüksek idare mevkilerinde bulunan bakanların ve diğer memurların bizzat kendileri işlemlerde bulunmak suretiyle onu bu düzenlerin sorumluluğundan sıyırmalarını teşvik edeceğiz. Onlar böyle yaparak başkanın yerine kendileri sorumluluğu yükleneceklerdir. Biz bu rolü oynama görevinin yalnız bir resmî memura verilmeyip senato, devlet şûrası veya bakanlar kuruluna verilmesini bilhassa tavsiye ederiz.
Başkan, çeşitli şekillerde yorumlanmaya müsait mevcut kanunların manasını bizim isteğimize göre yorumlayacak, ayrıca biz lüzum gösterdiğimiz zaman onları iptal edecektir. Bunun yanında geçici kanunlar teklif etmek ve hatta hükümetin anayasal görevlerinden bir kısmının geri alınması yetkisine sahip olacaktır. Bu iki yetki de devletin yüksek, menfaati icabı oldukları bahanesi ile verilecektir.
Bu tedbirler ile biz, yetkileri ele geçireceğimiz vaktin başlangıcında devletin anayasasına sokmağa zorlanacağımız her şeyi azar azar, adım adım ortadan kaldırma kuvvetini elde edecek, her çeşit anayasanın hîssolunmaz bir şekilde ilgasına geçişi hazırlayacağız. Sonra vakti gelince her çeşit hükümeti bizim istibdadımıza devredeceğiz.
Müstebit kralımızın tanınması, anayasanın ortadan kaldırılmasından evvel de olabilir. Bu tanıma anı gelince, idarecilerinin bizim tertip ettiğimiz düzensizlik ve beceriksizliklerinden tamamen bıkmış olan halk gürültü ile bağıracaktır ki «Onları yok edin ve bize bütün Dünya üzerinde bizi birleştirecek ve anlaşmazlık sebeplerini — hudutlar, milliyetler, dinler, devlet borçları — ortadan kaldıracak, bize idarecilerimizin ve mümessillerimizin idareleri altında bulamadığımız sulh ve sükûnu verecek bir kral verin.»
Fakat siz mükemmelen ve çok iyi bilirsiniz ki bütün milletler tarafından böyle isteklerin ifade edilmesi imkânını hasıl etmek için; her memlekette halkın hükümetleri ile münasebetlerinde tamamen beşeriyeti tüketecek derecede çekişmeler, kin, mücadele, haset ile ve hatta işkence kullanarak, şiddetli açlık ile, hastalık aşılayarak ve yokluk ile karışıklıklar meydana getirmek zaruridir. Şöyle ki Yahudi Olmayanlar paraca ve her konuda bizim tam hâkimiyetimiz içinde sığınak bulmaktan başka kendilerine açık bir yol olmadığını görsünler.
Fakat eğer biz dünya milletlerine nefes alacak bir mahal bırakırsak özlediğimiz an belki de hiç gelmeyecektir.
PROTOKOL 11
Evvelce de olduğu gibi hükümdarın otoritesinin kesin ifadesi halinde bulunan Devlet Şûrası; yasama heyetinin bir teşhir organı gibi olacak. Öyle ki; ona hükümdarın kanun ve kararlarının yayın komitesi denilebilecektir.
O zamanın yeni anayasa programı şudur: 1. Yasama heyetlerine tekliflerde bulunma görünüşü içinde, 2. Genel kaideler, Senato emirleri ve Bakanlık emirleri şeklindeki Devlet Şûrası kararları görünümü altında başkanın kararnameleri ile, 3. ve uygun bir fırsatın ortaya çıkması halinde devlette bir inkılap şeklinde kanunları, yetkileri ve adaleti biz yapacağız.
Faaliyet tarzını takribî bir şekilde tesbîf etmiş olarak şimdi devlet makinesinin gösterilen istikamette gidişi içinde tamamlamaya hâlâ mecbur bulunduğumuz inkılap kombinezonlarının teferruatı ile meşgul olacağız. Bu kombinezonlar ile basın hürriyeti, cemiyet kurma yetkisi, vicdan hürriyeti, seçim prensibi ve insan hafızasından ebediyen kaybolması gereken diğer bir çok hususları ve yeni anayasanın ilân edilmesinin ferdasında uğrayacağı kökten değişikliği kastediyorum. Bu değişiklik önceden bizim bütün teşkilâtımıza bildirebileceğimiz bir anda yapılmalıdır. Çünkü ondan sonra göze çarpar şekilde her değişiklik tehlikeli olur. Şu sebeple ki: eğer bu değişiklik haşin bir sertlikle ve bir şiddet anlayışı ve kayıtlamalar içinde getirilirse aynı istikamette yeni değişikliklerin de yapılacağı korkusu sebebiyle bir ümitsizlik hissine götürebilir. Diğer taraftan eğer o değişiklikler fazla müsamaha anlayışı içinde getirilirse bizim kendi yanlış işimizi kabul etmiş olduğumuz söylenir ve bizim otoritemizin yanılmazlık şöhreti kaybolur veya bizim korktuğumuz ve yumuşaklık göstermeğe zorlandığımız söylenir. Bundan dolayı da hiçbir minnet duygusu kazanamayız. Çünkü bunun mecburi olduğu zannedilecektir. Bunların birincisi de ikincisi de yeni anayasanın nüfuzuna zararlı olur. Biz arzu ediyoruz ki onun ilân edildiği ilk andan itibaren dünya halkları inkılap olayının başarılmış olması ile sersemlemiş, henüz dehşet ve kararsızlık durumunda iken, hepsi derhal kabul etsinler ki biz çok kuvvetliyiz, zapt olunamaz bir durumdayız, kuvvet ile dopdoluyuz, şöyle ki hiçbir halde onları hesaba katmayacağız ve şimdiye kadar onların düşüncelerine ve arzularına hiç dikkat etmiş değiliz, herhangi bir anda ve herhangi bir yerde ortaya çıkacak ifade veya gösteriyi ezmeğe hazır ve muktediriz. İstediğimiz her şeye derhal el koymuş bulunuyoruz ve hiçbir halde kuvvetimizi onlarla bölüşmeyeceğiz. Bundan sonra korku içinde ve titreyerek gözlerini her şeye kapatacaklar ve bütün bunların sonunda ne olacağını beklemeğe razı olacaklardır.
Yahudi Olmayanlar bir koyun” sürüsüdür ve biz onların kurtlarıyız ve sizler biliyorsunuz ki kurtlar koyun sürüsüne daldıkları zaman neler olur?
Onların gözlerini kapatmaları için bir başka sebep daha vardır. Biz onlardan geri aldığımız bütün hürriyetleri sulh düşmanlarını bastırıp bütün partileri uysallaştırdığımız anda tekrar kendilerine vereceğimiz şeklinde onları bir ümit içinde bulunduracağız.
Hürriyetlerinin geri verilmesi için onların beklemeğe ne kadar devam edeceklerini müzakere etmeğe değmez.
Netice olarak biz hangi maksat için bütün bu tedbirleri icat ettik ve bunların altındaki manaları yoklamaları için onlara hiçbir fırsat vermeden bunları Yahudi Olmayanların kafalarına yerleştirdik? Gerçekten ne için, eğer dağılmış kabilemizin düz yol ile erişemeyeceğini dolambaçlı yol ile elde etmek için değilse? İşte bu bizim gizli masonluk teşkilatımızın temeli olarak vazife görmüştür ki bunları, arkadaşlarının gözlerine kum serpmek için mason localarının göstermelik ordusuna aldığımız Yahudi Olmayan sığırlar bilmezler ve onlar hatta bu teşkilatın gayelerinden bile şüphe duymazlar.
Allah bize, biz seçilmiş kavime, dağılma ihsan etti ve bütün gözlere bizim zayıflığımız şeklinde görünen bu dağılma içinde bizim bütün kuvvetimizi meydana çıkardı, bizi şimdi bütün Dünya üzerindeki hükümdarlığımızın eşiğine getirdi.
Atmış olduğumuz temel üzerinde bina kurmamız için şu anda pek fazla iş kalmış değildir.
PROTOKOL 12
Hürriyet, kanunun müsaade ettiğini yapma hakkıdır. Kelimenin bu şekilde manalandırılmasının uygun bir zamanda bize hizmeti olacaktır. Çünkü kanunlar yukarda bahsi geçen programa göre yalnız bizim arzumuza göre ilga edilecek veya yapılacak olduklarından bütün hürriyet böylece bizim ellerimizde olacaktır.
Biz basınla aşağıdaki tarzda uğraşacağız: Bugünün basını tarafından oynanan rol nedir? O bizim gayemiz için lüzumlu olan hisleri kamçılar ve alevlendirir veya partilerin egoistçe amaçlarına hizmet eder. O çok defa tatsız, haksız ve yalancıdır ve halkın çoğunluğu basının gerçekte hangi gayelere hizmet ettiğine dair en ufak bir fikir sahibi değildir. Biz ona eyer vuracağız ve sıkı bir dizginle dizginleyeceğiz. Aynı işi matbaaların bütün istihsali için de yapacağız. Çünkü biz eğer broşürler ve kitaplar için hedef olarak kalırsak basının hücumlarını durdurma hususundaki düşünce nerede kalırdı? Şimdiki zamanda sansür yüzünden ağır bir masraf kaynağı olan yayın istihsalini biz devletimiz için çok kârlı bir gelir kaynağı durumuna çevireceğiz. Biz ona özel bir damga vergisi yükleyeceğiz ve herhangi bir basın organı veya matbaa kurulmasına müsaade etmeden evvel teminat yatırmalarını isteyeceğiz. Bunlar o zaman basının yapacağı herhangi bir çeşit hücuma karşı bizim hükümetimizi garantili bir duruma getirecektir. Eğer o zaman hâlâ böyle şeyler mümkün olup da bize karşı hücum için herhangi bir teşebbüste bulunursa biz onları merhametsiz bir şekilde para cezalarına çarptıracağız. Damga vergisi, teminat yatırılması ve bu yatırılan paralar ile emniyet altına alınan para cezaları hükümete, muazzam bir gelir kazandıracaktır. Parti organlarının yayın uğrunda para esirgemedikleri doğrudur. Fakat biz bunları bize karşı ikinci hücumlarında kapatacağız. Kimse cezadan muaf olarak hükümetimizin yanılmazlığı halesine gölge düşüremeyecektir. Herhangi bir yayını durdurmak için bahane olarak halkın düşüncesini karıştırdığı iddia edilecektir. Dikkat etmenizi rica ederim ki bize hücum edenler arasında bizim tarafımızdan tesis edilmiş organlar da olacaktır. Fakat onlar sadece bizim değiştirmeyi önceden kararlaştırdığımız noktalara hücum edeceklerdir.
Bizim kontrolümüz olmadan bir tek tebliğ bile halka ulaşmayacaktır. Hatta bütün haberlerin, bürolarında Dünyanın her tarafından haber toplanan birkaç ajans tarafından alınması sebebiyle şimdi bile bu neticeyi zaten elde etmiş bulunmaktayız. Bu ajanslar bilahare tamamen bizim olacak ve sadece bizim kendilerine dikte ettiklerimizi yayacaklardır.
Eğer şimdiden biz Yahudi Olmayanların hepsinin Dünya olaylarına burunlarının üstüne yerleştirdiğimiz gözlüklerin renkli camlarından bakacakları derecede onların cemiyetlerinin kafasının sahibi yapma yolunu bulmuşsak, eğer şimdiden Yahudi Olmayanların budalalığının devlet sırları dediği şeylere bizim girmemize engellerin mevcut olduğu bir tek devlet bile yoksa, bütün dünyada hüküm sürecek kralımızın şahsında dünyanın hükümdarları olarak kabul edileceğimiz zamanki durumumuz nasıl olacaktır?
Tekrar matbaaların geleceğine dönelim. Yayınevi sahibi, kitabevi sahibi veya matbaacı olmak isteyen herkes kendisine bu isler için tesis edilmiş bir diploma tedarik etmeğe mecbur tutulacaklar ve herhangi bir hata halinde derhal tevkif edileceklerdir. Bu gibi tedbirler ile düşünce âleti bizim hükümetimizin ellerinde bir terbiye vasıtası olacak ve artık millet kitlesinin ilerleme iddiası ile karanlık yollara ve tuhaf fikirlere saptırılmasına müsaade edilmeyecektir. Aramızda bu hayalî ilerleme iddialarının ahmakça tasavvurlara giden kestirme yollar olduğunu bilmeyen var mıdır? Bu ahmakça tasavvurlar hem insanların kendi aralarında ve hem de otoriteye karşı anarşik münasebetler doğurur. Çünkü ilerleme, daha doğrusu ilerleme fikri her çeşit serbestlik telakkisini ortaya çıkarmış fakat bunların hudutlarını tayin etmeğe muvaffak olamamıştır. Liberal denilen herkes, fiilen olmasa bile fikren muhakkak anarşisttir. Onların her biri hürriyet hayaletinin peşini takip ediyor ve münhasıran düzene riayetsizlik yâni protesto etmiş olmak için protesto etme anarşisine düşüyorlar.
Periyodik basına dönelim. Her basılı maddeye olduğu gibi bunlara da sayfa başına damga vergisi ve teminat yatırma mecburiyeti yükleyeceğiz. Otuz yapraktan az kitaplar için iki misli alınacaktır. Bir taraftan basılı zehirlerin en kötü şekli olan mecmuaların sayısını azaltmak için diğer taraftan da yazarları, az okunacak ve özellikle pahalıya mal olacak uzun eserler yazmağa zorlaması için bu çeşit kitapları broşür sayacağız. Aynı zamanda zihnî gelişmeye bizim menfaatimiz bakımından tespit edilen yönde tesir etmek için biz kendimiz, ucuz olacak ve doyulmaz bir şekilde okunacak yayınlar yapacağız. Vergiler, tatsız yazarlık heveslerini sınırlayacak ve ceza sorumluluğu yazarları bize bağlı yapacaktır. Eğer bize karşı yazı yazmağa istekli kimseler bulunacak olsa bunlar eserlerini basmaya hevesli hiçbir şahıs bulamayacaklardır. Yayınevi sahibi veya matbaacı herhangi bir eseri basılı olarak yayınlamak için kabul etmeden evvel bu işi yapmak için müsaade almak üzere yetkili makamlara başvurmaya mecbur olacaklardır. Böylece bize karşı hazırlanan bütün düzenleri önceden bileceğiz ve onlardan evvel davranarak bahsedilen mevzu üzerinde izahatta bulunarak onları tesirsiz bırakacağız.
Kitap yayını ve gazetecilik en önemli eğitim güçlerinden ikisidir ve bundan dolayı bizim hükümetimiz gazetelerin çoğunun sahibi olacaktır. Bu durum hususi mülkiyetteki basının zararlı tesirini yok edecek ve bizi halkın düşüncesi üzerinde çok büyük bir tesir elde etme durumuna getirecektir. Eğer biz on gazete için ruhsat verirsek bizzat kendimiz otuz tane kuracağız ve diğer yayınlar için de aynı nispette muhafaza edeceğiz. Bununla beraber hiçbir surette bundan halk şüphelenmemelidir. Bu sebepten dolayı neşredeceğimiz gazeteler en karşı temayül ve fikirler içinde görüneceklerdir. Bununla bize karşı güven hasıl ederek bundan hiç şüphelenmeyen hasımlarımız aramıza çekilecek ve böylece onlar tuzağımıza düşerek zararsız hale getirileceklerdir.
Ön sırada resmî mahiyette olan organlar bulunacaktır. Bunlar daima menfaatlerimizin üzerinde koruyucu olacaklar ve bundan dolayı da tesirleri nispeten önemsiz olacaktır.
İkinci sırada yarı resmî organlar bulunacaktır. Onların rolü mülayim ve lâkayt olan kimseleri çekmek olacaktır.
Üçüncü sırada biz kendi muhalefetimizi kuracağız ki tamamen dış görünüş olarak organlarından en az birinde bize çok aykırı görünen tezler ileri sürecektir. Bizim hakiki muhaliflerimiz bu taklit muhalefeti kendilerinin olarak kalpten kabul edecek ve bize bütün sırlarını açıklayacaklardır.
Bütün gazetelerimiz mümkün olan her görünüşte aristokratik, cumhuriyetçi, devrimci, hatta anarşist olacaklardır. Tabii anayasa mevcut olduğu müddetçe. Onların yüzü, eli olacak ve kamuoyunun gereği olan her bir sektör için bir parmağı bulunacaktır. Ne zaman bir heyecan uyansa bu eller, düşünceyi bizim gayelerimiz istikametine sevk edecektir. Çünkü heyecanlanan bir hasta bütün muhakeme kuvvetini kaybeder ve telkinlere kolaylıkla kapılır. Kendi kamplarından olan bir gazetenin fikirlerini tekrar ettiklerini sanan budalalar bizim fikirlerimizi veya bizim için makbul görünen herhangi bir fikri tekrar etmiş olacaklardır. Kendi partilerinin organını takip ettiklerinin boş inancı içinde onlar, gerçekte bizim kendileri için açmış olduğumuz bayrağı takip edeceklerdir.
Bizim gazetelerden teşekkül eden milis ordumuzu bu anlayış içinde idare etmek için bu düzeni teşkilâtlandırmakta özel ve ihtimamlı bir dikkat göstermeliyiz. Merkez basın dairesi unvanı altında basınla ilgili toplantılar tertip edeceğiz. O toplantılarda bizim ajanlarımız dikkati çekmeden günün emirlerini ve parolalarını vereceklerdir. Bizim organlarımız resmî tebliğlerdekinden daha dolgun bir şekilde ifadede bulunabilmemiz gayesi ile münakaşa ve tekzipler ile fakat daima sathî olarak ve meselenin özüne temas etmeksizin resmî mahiyette gazetelere karşı yapmacık bir mücaledenin yaylım ateşini devam ettireceklerdir. Tabii bu durum her ne zaman bizim menfaatimize olacak ise.
Bize yapılacak olan bu hücumlar ayrıca bir başka gayeye de hizmet edecektir. Yani teb’amız tam bir söz hürriyetinin varlığına inandırılacaklar ve bu suretle ajanlarımıza bize muhalif olan bütün organların bizim emirlerimize karşı herhangi bir esaslı itiraz bulamadıklarından, boş şeyler saçmalayan kimseler olduklarını iddia etmek için fırsat verecektir.
Bu şekilde tertip metotları, halk tarafından fark edilemezler. Fakat halkın teveccüh ve itimadını bizim hükümetimiz tarafına çekmede başarı kazanmak için en iyi bir şekilde hesaplanmış ve kesinlikle güvenilir metotlardır. Üzerine basacağımız toprağı daima çok ihtiyatlı bir şekilde yoklayarak böyle metotlar sayesinde zaman zaman icap eden şekilde vakıaları veya onların tekziplerini iyi veya kötü karşılanacaklarına göre kâh gerçek kâh yalan olarak neşrederek siyasî meseleler üzerinde halkın zihnini heyecanlandıracak veya sakinleştirecek, ikna edecek veya karıştıracak bir durumda olacağız. Biz muhaliflerimiz üzerinde kesin bir zafer kazanacağız. Çünkü yukarda bahsedilen basınla uğraşma metotları sebebiyle onlar temayüllerinin görüşlerini tam ve kesin olarak ifade edecekleri basın organlarına sahip olmayacaklardır. Hatta bizim onları sathî istisnalar dışında tekzip etmeğe bile ihtiyacımız olmayacaktır.
Basınımızın üçüncü sınıfı içinde tarafımızdan ateşlenen bu gibi tecrübe atışlarını ihtiyaç halinde yarı resmî organlarımızda enerjik bir şekilde tekzip edeceğiz.
Şimdiki zamanda bile, sadece Fransız basınını ele alın, parola ile işleyen masonik dayanışmayı açığa vuran haller vardır. Bütün basın organları meslekî gizlilik içinde birbirlerine bağlıdırlar. Onlardan hiçbirisi kendi malûmat kaynaklarının sırrını bunların bildirilmesi kararlaştırılmadıkça dışarıya vermezler. Gazetecilerden hiç birisi kendi tüm mazisi içinde yüz kızartıcı bazı yaralar ve buna benzeyen şeyler bulunmadıkça basın mesleğine kabul edilmeyeceği için onlardan birisi bile bu sırrı ifşa etmek tehlikesine girmeyecektir. Çünkü bu yaralar derhal açıklanır. Bu sırlar birkaç kişi arasında kaldığı müddetçe gazetecinin şöhreti memleket çoğunluğunu çeker, avam onu şevkle takip eder.
Bizim hesaplarımız, bilhassa taşra vilayetlerini şümulüne alır. Oralarda bizim herhangi bir anda başkente saldırabilmemize vesile olacak ve başkentlere taşra vilayetlerinin kendi istek ve hissiyatı olarak göstereceğimiz istek ve hisler alevlendirmek bizim için zaruridir. Tabiî bunların kaynağı daima bir ve aynı olacaktır: Biz iktidarı tam ele geçireceğimiz zamana kadar başkentlerin, kendilerini taşra halkının yani bizim ajan kadromuz tarafından hazırlanan bir çoğunluğun fikirleri ile boğulmuş bulmalarını arzu ediyoruz. Amacımız için elzemdir ki en uygun anda meydana getirdiğimiz bir emrivakiyi başkentler başka bir sebep için olmasa da basit bir sebep için yani taşra vilayetlerindeki çoğunluğun bunu kabul etmiş olduğu düşüncesi içinde olarak artık müzakere yapma durumuna girmesinler.
Bizim tam hükümdarlığımızı elde etmemize geçişten önceki yeni rejim döneminde bulunduğumuz sırada, halk arasındaki dürüst olmayan hareketlerin hiçbir çeşidinin basın tarafından herhangi bir şekilde açıklanmasına müsaade etmemeliyiz. Yeni rejimin suç işlenmesini bile ortadan kaldıracak bir derecede herkesi memnun ettiği düşüncesini vermek için bu lüzumludur. Suç İşlenmesi hallerini ancak o suçlara maruz kalanlarla tesadüfen şahit olanlar bileceklerdir.
PROTOKOL 13
Günlük ekmek ihtiyacı, Yahudi Olmayanları sakin kalmaya zorlar ve onları bizim aciz hizmetkârlarımız yapar. Yahudi Olmayanlar arasından bizim basınımızda işe alınan ajanlar bizim emrimizle doğrudan doğruya resmî belgelerde yayınlanması bize uygun olmayan şeylerin münakaşasını yapacaklardır. Biz bu sırada bu münakaşaların çok yükselen gürültüsü arasında sessizce istediğimiz tedbirleri alacağız ve sonuçlandıracağız. O zaman onları halka bir emrivaki gibi göstereceğiz. Hepsi birer ilerleme gibi gösterilmiş olacağı için bir kere kararlaştırılmış olan bir meselenin ilga edilmesini istemeğe kimse cesaret edemeyecek ve basın derhal halkın düşünce akışını yeni meselelere çevirecektir. Halkı daima yeni şeyler aramağa alıştırmadık mı? Münakaşasını üzerlerine aldıkları meselelere dair en ufak fikir sahibi olmadıklarını bile anlamaya muktedir olmayan beyinsiz servet dağıtıcıları bu münakaşaların içine kendilerini atacaklardır. Siyasal meseleler, onları yüzyıllardır meydana çıkaran ve yönetenlerin haricindeki kimselerin idraklerinin dışındadır.
Bütün bunlardan görüyorsunuz ki avamın düşüncesini temin etmekle biz sadece kendi mekanizmamızın çalışmasını kolaylaştırıyoruz. Dikkat etmişsinizdir ki bunlar faaliyetlerimiz için değil fakat herhangi bir meselede tasvip arıyor göründüğümüz sözlerimiz içindir. Biz bütün işlerimizde kanaatlanmıza bağlı bir ümitle ammenin refahı için çalıştığımıza dair devamlı olarak beyanlarda bulunmaktayız.
Bize çok huzursuzluk verebilecek kimseleri siyasî meselelerin münakaşalarından başka tarafa çevirmek için şimdi siyasette yeni meseleleri yani sanayi meselelerini ileri sürüyoruz. Bırakın bu sahada kendi kendilerine budalaca münakaşalar yapsınlar. Kitleler siyasî faaliyet zannettikleri işlere karışmaya razıdırlar (ki bu faaliyet sahasında biz onları Yahudi Olmayan hükümetlere karşı savaş vasıtaları olarak kullanmak için hazırlamış bulunuyoruz). Ancak şu şartla ki çalışacak yeni işler bulsunlar. Bu işlerde biz onları aynı siyasî mevzulara benzeyen şeylerle uğraştırıyoruz. Kitleler kendi bulundukları durumları anlamasınlar diye biz onları ayrıca zevkler, oyunlar, eğlenceler, tutkular, halka mahsus eğlence yerleri ile de başka yönlere çekeceğiz. Pek yakında her çeşit sanat ve spor müsabakaları yapılmasını basın vasıtası ile teklif edeceğiz. Bu alâkalar nihayet onların zihinlerini bizim onlarla mücadeleye mecbur kalacağımız meselelerden başka tarafa çekecektir. Halkın bizzat kendi düşüncelerini teşkil etmeğe ve aksettirmeğe alışık olmayışları gittikçe büyüyecek ve bizimle dayanışma halinde bulunduğu hususunda şüphe çekmeyecek kimseler vasıtası ile halka yalnız biz yeni düşünce istikametleri arz etmemiz sebebiyle onlar bizim ile aynı tonda konuşmağa başlayacaklardır.
Liberallerin ve ütopik hayalcilerin rolü bizim hükümetimiz tanındığı zaman nihayet bitmiş olacaktır. O zamana kadar onlar bize faydalı hizmette bulunmağa devam edeceklerdir. Bundan dolayı onların zihinlerini her çeşit yeni ve güya ilerici boş telakkiler ve tuhaf nazariyeler ile yönetmeğe devam edeceğiz. Biz bütün başarımızı, ilerleme kelimesi ile Yahudi Olmayanların beyinsiz kafalarını döndürerek kazanmadık mı? Yahudi Olmayanlar arasında bu kelimenin altında yatan ve içinde maddî icatlara ait bir mesele bulunmayan, hakikatten her hali ile ayrı olan manayı, hakikatin bir olduğunu ve hakikatin içinde ilerleme için yer olmadığını fark edecek bir dimağ bile yoktur. İlerleme, Allah’ın seçtiği kavim olan bizlerden başkası bilmesin diye hakikati gizlemeğe hizmet eden aldatıcı bir fikirdir.
Beşeriyeti lütufkâr idaremiz altına almak gayesi ile onu altüst etmiş bulunan büyük meseleleri, krallığımızı kurduğumuz zaman konuşmacılarımız açıklayacaklardır.
Bütün bu halkları yüzyıllar boyunca kimsenin keşfedemediği bir siyasî plâna göre bizim kademe kademe aldattığımızdan o zaman kim şüphe edebilir?
PROTOKOL 14
Kaderimizin bağlı olduğu ve kendisi vasıtası ile bizim kaderimiz ile dünyanın kaderleri birleştirilmiş olan bir olan Allah’a ait dinimizden başka mevcut diğer dinler, krallığımızı kurunca bizim için istenilmez olacaktır. Bundan dolayı biz diğer bütün inanç şekillerini ortadan kaldırmalıyız. Eğer bu durum Allah’a inanmayan kimselerin ortaya çıkmasına sebebiyet verirse ki onları bu gün de görüyoruz, bu durum sadece bizim görüşlerimizle karışık bir geçiş merhalesi olarak kalmayacak fakat o nesillere bir ikaz olarak hizmet edecek ve onlar bizim Musa dinine ait vaazlarımıza kulak vereceklerdir. Onun sağlam ve tamamen ayrıntılı bir şekilde hazırlanmış sistemi ile bütün dünya halkları bizim teb’amız haline getirilecektir. Biz onun mistik tarafına ağırlık vereceğiz, ilerde de söyleyeceğimiz gibi onun bütün terbiyevi kuvveti buna dayanır. Sonra mümkün olan her fırsatta makaleler neşredecek ve makalelerde bizim lütufkâr idaremiz ile geçmiş çağlar arasında mukayeseler yapacağız. Her ne kadar yüzyıllarca süren kaynaşma sonucu zorla elde edilmiş ise de sükûnet, bizim menfaatlerimizi arzu ettiğimiz yüksek ferahlığa ulaştıracaktır. Yahudi Olmayan hükümetlerin hatalarını en parlak renkler içinde tasvir edeceğiz. Biz onlara karşı öyle bir nefret aşılayacağız ki halklar kölelik durumu içindeki sükûneti övülen hürriyetin beşeriyete işkence eden ve insan yaşayışının tüm kaynaklarını ne yaptığını bilmeyen alçak maceracılar güruhuna sömürten haklarına tercih edeceklerdir. Yahudi Olmayanların devlet yapılarının el altından mahvına çalıştığımız zaman onları kışkırtarak yaptırdığımız hükümet şekillerinin faydasız değişmeleri halkları o kadar bıktıracaktır ki o vakit onlar idaremiz altında her şeye katlanmayı, yaşamış oldukları bütün dalgalanma ve sefaletlere tekrar tahammül etmek riskine girmeğe tercih edeceklerdir.
Aynı zamanda takip ettikleri hayali sosyal fayda plânlarında, bu plânların beşer hayatının temeli olan dünya çapında münasebetlerde asla daha iyi bir durum meydana getirmeyip daha kötü bir durum meydana getirmeğe devam ettiğine dikkat etmeden beşeriyete gerçek faydası olan her şeyi anlamaktaki eksiklikleri sebebiyle yüzyıllar boyunca beşeriyete eza veren Yahudi Olmayan hükümetlerin tarihi hataları üzerinde ısrarla durmağı ihmal etmeyeceğiz.
Prensiplerimizin ve metotlarımızın bütün gücü bizim onları sosyal hayattaki ölü ve bozulmuş eski düzen şeylerin parlak bir tezadı gibi göstermemiz ve o şekilde yorumlamamız keyfiyetinde yatar.
Filozoflarımız Yahudi Olmayanların çeşitli inançlarının kusurlarını münakaşa edeceklerdir. Fakat bizim inancımız bizden başka kimse tarafından tamamı ile öğrenilemeyeceğinden bizden hiç kimse de onun sırlarını ifşa etmeğe cesaret edemeyeceğinden kimse bizim inancımızın bakış açısını hiçbir zaman münakaşa mevzuu yapamayacaktır.
İlerici ve aydınlanmış olarak tanınan memleketlerde manasız, iğrenç, menfur bir edebiyat meydana getirdik. Üst makamlarımızdan yayınlanacak olan parti programının lisanı ile arasındaki farkın tesirli bir şekilde gösterilmesine yardımcı olsun diye bizim iktidara geçişimizden sonra da bir müddet için bu edebiyatın varlığını teşvik etmeğe devam edeceğiz. Yahudi Olmayanların Önderleri olmak için yetiştirilmiş olan Siyon Liderlerimiz, nutuklar, projeler, hatıralar, makaleler tertip edecekler ve bunlar bizce Yahudi Olmayanların zihinlerine tesir etmek ve onların bizim tarafımızdan kararlaştırılan ilim anlayış ve şekillerine doğru sevk edilmeleri için kullanılacaklardır.
PROTOKOL 15
Mevcut bütün hükümet şekillerinin değersizliği kesin olarak kabul edildikten sonra her yerde bir ve aynı günde yapılması hazırlanan hükümet darbelerinin yardımı ile nihayet kesinlikle krallığımızı kurduğumuz zaman (ki bunların vukuundan evvel az bir zaman değil belki de hatta tam bir yüzyıl geçecektir) bize karşı plan olabilecek şeylerin artık mevcut olmadığını görmeği kendimize vazife edineceğiz. Bu amaç ile bizim krallığımızı kurmamıza silahla karşı koyanların hepsini merhametsizce öldüreceğiz. Gizli bir cemiyete benzeyen her çeşit yeni müessesenin kurulması da ölümle cezalandırılacaktır. Onlardan halen mevcut bulunanları, ki bizce bilinmektedirler, bize hizmet etmekte ve etmiş olanları dağıtacağız ve üyelerini Avrupa’dan çok uzak olan kıtalara sürgüne göndereceğiz. Çok şeyleri bilen Yahudi Olmayan masonlar için de aynı tarzda muameleyi takip edeceğiz. Bazı sebeplerle sürgüne göndermekten istisna edeceklerimizi de devamlı sürgün korkusu içinde tutacağız. Gizli cemiyetlerin bütün eski üyelerini bizim idare merkezimiz olan Avrupa’dan sürgün edilmeğe tâbi tutan bir kanun yürürlüğe koyacağız.
Bizim hükümetimizin kararları nihaî olacak ve bunlara karşı müracaat yolları bulunmayacaktır.
Aralarına derin bir şekilde anlaşmazlık ve itimatsızlık ekip kökleştirdiğimiz Yahudi Olmayan cemiyetlerde düzeni idare etmek için mümkün olan tek yol otoritenin kuvvetini açıkça isbat eden merhametsiz tedbirler almaktır: Mağdur duruma düşenler dikkat nazarına alınmamalıdır, onlar bu duruma istikbaldeki refah için katlanacaklardır. Bu refahın elde edilmesi fedakârlıklar bahasına da olsa her çeşit hükümetin vazifesidir. Hükümetlerin mevcudiyeti yalnız imtiyazları sebebiyle değil, aynı zamanda yükümlülükleri sebebiyle tanınır. İdarenin sağlamlığının başlıca teminatı iktidar halesinin kuvvetlendirilmesi ve bu halenin sadece mistik sebeplerden – Allah’ın seçmesinden – gelen yüzündeki dokunulmazlık alâmetlerinin o muhteşem ve sarsılmaz kudretten alınmış olmasıdır. Son zamanlara kadar Rusya otokrasisi böyleydi ve Papalığı saymazsak dünyada tek ve yegâne önemli düşmanımız o idi.
Halk kendisini cesaret ve fikir kuvveti ile ipnotize edene dokunmaz. Krallığımızı kuracağımız zamana kadar geçecek müddet zarfında biz aksi istikamette bir yolda hareket edeceğiz: dünyadaki her memlekette serbest mason localarını kuracağız ve çoğaltacağız. Onlara kamu faaliyetlerinde şöhretli olan veya olabilecek herkesi çekeceğiz. Çünkü biz başlıca haber alma büromuzu ve tesir vasıtalarımızı bu localarda bulacağız. Bütün bu locaları yalnız bizce bilinen ve başka kimse tarafından kat’î surette bilinmeyen, Siyon liderlerimizden müteşekkil bir merkezî idare altında toplayacağız. Bu locaların kendilerinin mümessilleri bulunacak ve onlar yukarda bahsedilen masonluk idaresini, gizlemeğe hizmet edecekler ve onlardan alacağı parola ve programı tevzi edeceklerdir. Bu localarda bütün devrimci ve liberal unsurları birbirine rapteden düğümü bağlayacağız. Onlar cemiyetin her tabakasından bir araya getirilmiş olacaklardır. En gizli siyasî plânlar bizim tarafımızdan bilinecek ve bu plânlar henüz onların düşünüldükleri günde bizim rehberlik edici ellerimize düşecektir. Enternasyonal ve millî polis teşkilâtının hemen hemen bütün ajanları bu locaların üyeleri arasında bulunacaklardır. Onların bu hususta bize hizmetlerinin yeri doldurulamaz. Çünkü polis teşkilâtı yalnız itaatsizlere karşı kendi özel tedbirlerini kullanma durumunda olmayıp aynı zamanda bizim faaliyetlerimizi gizler ve hoşnutsuzluklar için bahaneler sağlar, vesaire.
En istekli şekilde gizli cemiyetlere giren halk sınıfı; açıkgözlülükle geçimlerini sağlayanlar, mesleği bakımından ilerlemeğe meraklı olanlar ve bütün halk içerisinde en kararsız olan kimselerdir. Bizim onlarla iş yapmakta ve tarafımızdan icat edilen makinenin mekanizmasını kurmak için onları kullanmakta müşkülatımız olmayacaktır. Eğer dünyada karışıklıklar büyüyorsa bunun manası şudur ki onun büyük dayanışmasını parçalamak için bunları biz tahrik etmişizdir. Bunların arasından bir entrika ortaya çıkarsa o zaman bu entrikanın başı bizim en güvenilir hizmetkârlarımızın birisinden başkası olmayacaktır. Tabiidir ki masonik faaliyetlere rehberlik etmesi gerekenler başkaları değil bizleriz. Çünkü nereden idare edildiğimizi biz biliriz. Her çeşit faaliyette nihaî gayenin ne olduğunu biz biliriz. Hâlbuki Yahudi Olmayanlar hiçbir bilgiye sahip değildirler. Hatta faaliyetin derhal olan tesirini dahi bilemezler. Onlar çok kere düşüncelerinin icra edilip tamamlanmasında kendi görüşlerinden tatmin olmanın bir anlık hesabını göz önünde tutarlar ve hatta dikkat etmezler ki bu muayyen fikir asla onların kendi şahsi teşebbüslerine ait değildir, fakat biz onların düşüncelerini harekete geçirmişizdir.
Yahudi Olmayanlar mason localarına ya merak saikı ile veya halka mahsus çörekten kemirebilmek ümidi ile girerler. Onlardan bazıları da kendilerinin tatbik kabiliyeti olmayan temelsiz ve tuhaf fikirlerine halk önünde dinleyici bulabilmek için girerler. Bunlar şöhret heyecanına ve alkışa susamışlardır ki bu hususlarda biz dikkate değer derecede eli açık bulunmaktayız, Onlara bu şöhreti vermemizin sebebi onlarda doğuracağı kibirlilikten istifade etmek içindir. Çünkü bu anlayışsızlık; onları, bizim telkinlerimize karşı uyanık bulunmadan ve bu telkinlerin kendi düşüncelerini ifade ettiğine ve bunları başkalarından almış olmanın imkânsız olduğuna dair tam bir yanılmazlık duygusu içinde, bizim telkinlerimize uygun hale getirir. Yahudi Olmayanların en tedbirlisinin bile kibirlilikleri yüzünden ne derece saflık durumuna getirilebileceğini ve aynı zamanda en önemsiz bir şöhret noksanlığı ile, her ne kadar bu durum onların hoşlandığı alkışların kesilmesinden başka bir şey değilse de onların kalplerini yerinden çıkarmanın ne kadar kolay olduğunu ve kendilerini bir şöhret kazanma uğrunda kölece boyun eğme durumuna indirdiğini tasavvur edemezsiniz. Onların bu maddiyatçı psikolojisi bizim onları gerekli gördüğümüz istikamete yöneltmek vazifemizi kolaylaştırıyor. Görünüşte kaplan olan bu kimseler koyun ruhuna sahiptirler. Herkes onların başları arasından serbestçe geçer. Biz onları kolektivizmin sembolik birliği tarafından ferdiyetin yok edilmesi hususundaki bir fikrin oyuncak atına bindirdik. Onlar şimdiye kadar düşünme dirayetine sahip olamadılar ve ileride de olamayacaklar ki bu oyuncak at en mühim yaratılış kanununa açık bir aykırılık göstermektedir. Şöyle ki dünyadaki her mahlûk diğerine benzemeyen bir ferttir, ve bu durum kesinlikle ferdiyetin tesisi amacına matuftur.
Eğer biz onları böyle budalaca bir körlük çukuruna düşürmeğe muktedir olduysak bu isbat etmez mi hem de hayret edilecek derecede açık olarak isbat etmez mi ki Yahudi Olmayanların kafası bizim kafamıza kıyasla o derece gelişmiş değildir? İşte asıl bu bizim başarımızı garantiler.
Siyon Liderlerimiz eski zamanlarda, önemli bir netice elde etmek için herhangi bir vasıta önün de duraklamamamız ve netice uğrunda feda edilen kimseleri hesaba katmamamız gerektiğini söylerken ne derece uzak görüşlü idiler. Yahudi Olmayan sığırların zürriyetinden olan kimselerden feda edilenleri hesaba katmış değiliz. Her ne kadar biz de kendi aramızdan birçoklarını feda etmiş isek de bu sebeple bizi şimdiden onlar dünya üzerinde öyle bir duruma getirdiler ki onlar bunu hayal dahi edemezlerdi, Nispeten az sayıda olan bizim feda ettiğimiz kimseler bizim milletimizi yok olmaktan kurtardı.
Ölüm herkes için kaçınılmaz bir sonuçtur, islerimize engel olanları bu sonuca yaklaştırmak, bu işleri tesis eden bizleri yaklaştırmaktan iyidir. Biz, masonları o derece tedbirli bir şekilde öldürüyoruz ki biraderlerimizden başka kimsenin hatta kendilerinin bile bizim ölüm hükmümüzden bir şüpheleri mevcut olamaz. Onların hepsi gerektiği zaman sanki normal şekilde bir hastalık sebebiyle imiş gibi ölürler. Bunu bildikleri için o localardaki biraderler dahi bize karşı itiraza cesaret edemezler. Bu metotlarla biz masonluğun içinden bizim tertiplerimize karşı her türlü itiraz tohumlarını söküp attık. Biz bir taraftan Yahudi Olmayanlar liberalizm telkin ederken diğer taraftan kendi halkımızı ve ajanlarımızı münakaşa götürmez bir itaat durumunda tutuyoruz.
Bizim tesirimiz ile Yahudi Olmayanların kanunlarının tatbikî asgari hadde indirilmiştir. Kanun tesiri bu, sahada yapılan liberal yorumlamalar ile giderilmiştir. En mühim ve temel iş ve meselelerde hâkimler bizim kendilerine dikte ettiğimiz şekilde karar verirler, ve Yahudi Olmayanların idaresi hususunda mevzuları bizim tuttuğumuz ışık altında görürler. Tabii bizim oyuncağımız olan fakat kendileri ile iş gördüğümüz harice göstermediğimiz şahısları, gazete görüşlerini ve diğer vasıtaları kullanırız. Hatta senatörler ve yüksek idare makamlarındakiler bile bizim nasihatlerimizi kabul ederler. Yahudi Olmayanların safi hayvan kafası, analız ve müşahedeye ve bundan başka muayyen bir tarzda sorulan bir sualin neyi hedef aldığını önceden görmeğe kabiliyetli değildir.
Yahudi Olmayanlar ile bizim aramızdaki bu düşünce kapasitesi farkından, Yahudi Olmayanların hayvan kafasına karşılık bizim seçilmiş kavim olarak durumumuzun ve yüksek kaliteli insanlığımızın mührü açıkça fark edilebilir. Onların gözleri açıktır. Fakat kendilerinden başka bir şey görmez ve onlar icatta bulunamaz (ancak- belki maddî şeyler icat edebilirler). Bundan açıkça anlaşılır ki, yaratılıştan dünyanın sevk ve idaresi bize verilmiştir.
Bizim hükmetmeğe açıktan açığa başlayacağımız ve o idarenin lütuflarını göstereceğimiz vakit gelince bütün kanunları yeniden yapacağız. Herhangi bir kimsenin onları tam olarak bilecek durumda olması için bizim bütün kanunlarımız kısa, sade, daimî olacak ve içlerinde hiçbir çeşit yorumlamalar bulunmayacaktır. Müştereken sahip olacakları başlıca özellik düzene itaat ettirecek ve bu prensibi yüksek bir seviyeye getirecek olmalarıdır. En aşağıdaki ferde kadar herkes iktidar temsilcisinin yüksek otoritesi karşısında sorumlu tutulacağından her suî istimal o zaman kaybolacaktır. İkinci derecedeki memurların yetki sui istimalinin son bulması için o kadar merhametsizce cezalandırılacaklardır ki kimse kendi yetkileri ile bunu deneme hevesi bulamayacaktır. Devlet mekanizmasının pürüzsüz işlemesinin bağlı olduğu idarenin her hareketini titizlikle takip edeceğiz. Çünkü bundaki gevşeklik her yerde gevşeklik doğurur. Bir tek kanuna aykırılık veya yetki sui istimali hali bile ibret teşkil eden bir şekilde cezalandırmanın dışında tutulmayacaktır.
Suçu gizleme, idare hizmetlerinde bulunanların suça göz yummaları -bütün bu çeşit kötülükler şiddetle cezalandırmanın daha ilk misallerinin akabinde görünmez olacaktır. İktidarımızın halesi kendisinin üstün nüfuzunu kazanma uğruna en küçük bir karşı gelme için uygun bir cezayı yani zalim bir cezayı gerektirir. Buna maruz kalan kimse her ne kadar uğradığı ceza kusurunu aşmış olsa da idarî muharebe sahasında otorite, prensip ve kanun uğrunda ölmüş bir asker sayılacaktır. Bunlar umuma ait arabanın dizginlerini ellerinde tutanların umumi yoldan kendi hususi patikalarına sapmalarına müsaade etmez. Meselâ bizim hâkimlerimiz bileceklerdir ki her ne zaman kendileri budalaca müsamaha duygusuna sahip oldukları intibaını bırakırlarsa, o zaman kendileri adlî kanunu ihlal ediyorlardır. O kanunlar ki kusurlardan dolayı verilen cezaların insanları ıslah edici birer ibret teşkil etmeleri için tesis edilmişlerdir, hâkimlerin ruhsal niteliklerini göstermeleri için değil. Bu gibi nitelikler beşer hayatının terbiyevi temeli olan umumi bir meydanda değil hususi hayatta gösterilmeğe uygundurlar.
Bizim adliye personelimiz 55 yaştan sonra hizmet etmeyeceklerdir. Bunun ilk sebebi yaşlı adamlar önceden edindikleri fikirleri daha büyük bir mukavemetle devam ettirirler ve yeni emirlere itaat etmeğe daha az kabiliyetlidirler. İkinci sebebi ise bu tedbirleri takiben biz personelin değiştirilmesinde daha büyük bir esneklikten istifade edeceğiz ki böylece bizim baskımız altında daha kolaylıkla eğileceklerdir. Mevkiini muhafaza etmek isteyen kimse ona lâyık olmak için kör bir itaat göstermeğe mecbur olacaktır. Genellikle hâkimlerimiz bizim tarafımızdan ve oynamağa mecbur oldukları rolün cezalandırmak ve kanunları tatbik etmek olduğunu ve Yahudi Olmayanların bu günlerde hayal ettiği gibi devletin terbiyevî plânı zararına olarak liberalizm göstermek hülyasına kapılmak olmadığını tamamen anlayan kimseler arasından seçilecektir. Personeli değiştirme hususundaki bu metot aynı memuriyeti yapanların toplu dayanışmasını yok etmeğe ve onların hepsini akıbetlerinin dayalı olacağı hükümet menfaatlerine bağlamağa da hizmet edecektir. Hâkimlerin genç nesli teb’amızın kendi aralarında tesis edilen düzeni karıştırabilecek herhangi bir sui istimalin kabul olunmazlığı hususunda kesin bir görüş içinde yetiştirileceklerdir.
Bu günlerde Yahudi Olmayanların hâkimleri memuriyetlerinin tam bir anlayışına sahip olmayarak, her çeşit cürüme karşı müsamaha gösteriyorlar. Çünkü şimdiki çağın idarecileri, hâkimleri vazifeye tayin ederken onlara kendilerinden istenen bir vazife duygusu ve mevzua vukuf aşılamağa dikkat etmezler. Av aramak için yavrusunu koyuveren vahşî bir hayvan gibi Yahudi Olmayanlar da kendi teb’asına kazançlı mevkiler verir ve bu gibi memuriyetlerin hangi gaye ile meydana getirildiğini onlara aşılamayı düşünmezler. Onların hükümetlerinin, kendi idarelerinin davranışı sebebiyle bizzat kendi kuvvetleri tarafından mahvedilmelerinin sebebi budur.
Bu hareketlerin neticelerine dair misalden bizim hükümetimiz için diğer bir ders daha çıkaralım.
Devlet yapımız için, ikinci derecede memurların yetiştirilmelerine mesnet olan idarî teşkilâtımızın bütün önemli stratejik mevkilerinden liberalizmi söküp çıkaracağız. Bu gibi mevkiler, münhasıran idarede hükmetmek için yetiştirdiğimiz kimselere düşecektir. Eski memurların emekliye ayrılmalarının hazineye ağır yük olacağı şeklindeki muhtemel bir itiraza şu cevaplan veririm: Evvelâ onlara kaybettikleri mevki yerine bazı hususi vazifeler bulunacaktır. İkinci olarak söylemeğe mecburum ki dünyadaki bütün para bizim ellerimizde toplanacaktır. Bundan dolayı bizim hükümetimiz masraftan korkmaya mecbur değildir.
Bizim istibdadımız her şeyde bir kademe halinde bulunacak ve bundan dolayı onun her bir kararı içinde üstünlüğümüz saygı görecek ve bu kararlar muhakkak surete yerine getirilecektir. İstibdadımız hiçbir homurdanma ve hiçbir hoşnutsuzluğa önem vermeyecek ve ibret verici mahiyette cezalandırma hareketi ile onların her çeşit tezahürünün kökünü yok edecektir.
Biz mahkeme kararlarının nakzedilmesi yetkisini kaldıracağız. O yetki münhasıran bizim tasarrufumuza, bizim hükümdarımızın yetki sahasına geçirilecektir. Çünkü bizim işe başlattığımız hâkimlerin kararlarının doğru olmayabileceğine dair halk arasında bir fikrin doğmasına müsaade etmemeliyiz. Eğer bununla beraber buna benzer bir şey vuku bulursa kararı biz nakzedeceğiz fakat aynı zamanda vazifesini ve kendi tayin edilişinin gayelerini anlamadaki noksanlığı sebebiyle bu gibi hallerin tekerrürünü önleyecek şekilde o hâkimi ibret verici bir şekilde cezalandıracağız. Tekrar ediyorum, hatırda tutmalıdır ki idaremizin her adımında onun sadece halkın bizden memnuniyetini yakından göstermeğe ihtiyacı olduğunu bileceğiz. Çünkü halkın iyi bir hükümetten iyi bir memur istemeğe yetkisi vardır.
Hükümetimiz, hükümdarımızın vazifesi üzerinde bir babanın koruyucu görünüşüne sahip olacaktır. Kendi kavimim iz ve teb’amız onun şahsında kendilerinin her ihtiyacıyla, her işiyle ve hükümdar ile olan münasebetleriyle olduğu kadar onların teb’a olarak birbirleri ile olan münasebetleri ile de alâkadar olan bir baba fark edeceklerdir. Onlar çocuklarını vazife ve itaat hisleri içinde tutmak isteyen tedbirli ana babalar gibi onların hayatlarında her şeyi düzenlediğimizden memnun olacaklardır. Çünkü dünya halkları, devletimizin sırları hususunda daima rüşte ermemiş çocuklar durumunda bulunacaklardır, tamamen kendi hükümetlerinin durumu gibi.
Gördüğünüz gibi istibdadımızı hak ve vazife üzerine kuruyorum: vazife yapmaya zorlama yetkisi, teb’asını bir baba gibi gözeten bir hükümetin doğrudan doğruya borcudur. O, kuvvetlinin hakkına sahiptir ki o hakkı beşeriyeti yaratılıştan tayin edilen nizam istikametine yani itaate şevketime yararına kullanmalıdır. Dünyada her şey bir itaat durumundadır, insana değilse şartlara veya kendi iç karakterine, her durumda daha kuvvetli olana. Bu sebepten iyilik uğruna kuvvetli olacağız.
Kurulu düzeni ihlâl edici bir fiilde bulunan fertleri tereddütsüz olarak feda etmeğe mecburuz. Çünkü kötülüğün ibret verici şekilde cezalandırılmasında büyük bir terbiyevi mesele yatar.
İsrail kralı Avrupacın kendisine sunduğu tacı kutsal başına giydiği zaman dünyanın atası olacaktır. Uygun görmesi sebebiyle onun zaruri olarak feda edeceği kimselerin sayısı Yahudi Olmayan hükümetlerin azamet düşkünlüğü yüzünden yüzyıllar boyunca aralarındaki rekabet sebebiyle feda edilenlerin sayısına asla ulaşmayacaktır.
Bizim kralımız, kürsüsünden halklara şöhreti aynı saatte bütün dünyaya yayılacak olan nutuklar söyleyerek onlar ile devamlı birlik içinde olacaktır.
PROTOKOL 16
Bizimkilerin dışında bütün toplu kuvvetlerin yıkılmasına tesir etmek için toplu hareketlerin ilk merhalesi olan üniversiteleri yeni bir istikamette yeniden eğiterek kuvvetten düşüreceğiz. Onların görevleri ve profesörleri en az bir şekilde dahi ayrılmaya yetkili olmayacakları gizli ve teferruatlı faaliyet programı ile vazifeleri için hazırlanmış olacaklardır. Onlar hususi bir ihtiyatla ve tamamı ile hükümete tâbi olarak vazifelerine tayin edileceklerdir.
Siyasî meselelerle alâkalı dersleri olduğu gibi devlet hukukunu da ders programının haricinde tutacağız. Bu mevzular yeni başlayan talebeler arasından üstün kabiliyetlerinden dolayı seçilen birkaç düzine şahsa öğretilecektir. Üniversiteler, artık sınıflarından babalarının dahi asla düşünce kuvvetine sahip olmadığı siyasî meselelerle uğraşarak anayasa için bir komedi veya bir trajedi şeklinde uygunsuz plânlar hazırlayan zayıf tabiatlı adamlar salıvermemelidir.
Çok sayıda kimselerin devlet meselelerine dair yanlış malûmatı, Yahudi Olmayanların bu istikamette bütün dünyadaki eğitiminin misalinden siz kendiniz de bizzat görebileceğiniz gibi ütopik hayal kuranlar ve kötü teb’a meydana getirir. Kendilerinin düzenini çok parlak bir şekilde bozan bütün prensipleri onların eğitimine sokmak gereğini duyduk. Fakat biz iktidarda olduğumuz zaman eğitim programından her çeşit karıştırıcı mevzuu kaldıracağız ve gençlikten otoriteye itaatli, idare mevkiindeki şahsı kendilerine bir dayanak olarak seven, sulh ve sükûn bekleyen kimseler meydana getireceğiz.
İçinde iyiden ziyade kötü misaller bulunan klâsikçilik ve herhangi bir çeşit ilk çağ tarih tahsili yerine geleceğe ait programların tahsilini koyacağız. Biz insanların hafızalarından evvelki yüzyılların hoşumuza gitmeyen bütün olaylarını sileceğiz ve sadece Yahudi Olmayan hükümetlerin bütün hatalarını tasvir edenleri bırakacağız. Ameli hayata, düzenin gerektirdiği yükümlülüklere, halkın birbirleri ile olan münasebetlerine, kötülüğü yayan ve bulaştıran kötü ve egoistçe örnek olmaktan kaçınmaya dair dersler ve terbiye dünyasının benzer meseleleri öğretim programının ön sırasında yer alacaktır. Öğretimi hiç bir surette genelleştirmeden bunlar hayattaki her ihtiyaç ve mesleğe göre ayrı bir plânda hazırlanacaktır. Meselenin bu şekilde ele alınışı özellikle mühimdir.
Her sosyal sınıf, hayattaki hedefi ve vazifesine uygun sert sınırlar içinde yetiştirilmelidir. Ara sıra görülen istidatlı kimseler hayatta diğer sosyal sınıflara geçme imkânı bulmuşlardır ve daima bulacaklardır. Fakat bu nadir istidatlı kimseler uğruna kabiliyetsiz kimselerin kendilerine yabancı olan saflara geçmelerine ve o saflara doğuştan veya vazife ile sahip olan kimselerin yerlerini talan etmelerine müsaade etmek tam bir budalalık olur. Bu açık manasızlığa müsaade eden Yahudi Olmayanlar için bütün bunların ne netice doğurduğunu siz kendiniz bilirsiniz.
Hüküm süren kimsenin teb’asının kalplerinde ve kafalarında sağlamca yerleşmesi için, onun faaliyeti müddetince bütün millete okullarda ve umumi yerlerde maksat ve işleri ve bütün lütufkar teşebbüslerine dair bilgi vermesi gereklidir.
Biz her çeşit ders verme hürriyetini kaldıracağız. Her yaştaki talebeler ana babaları ile birlikte bir dernekte olduğu gibi eğitim müesseselerinde toplanma hakkına sahip olacaklardır. Tatil günlerinde öğretmenler bu toplantılarda beşerî ibret verici kanunlar, şuursuzca münasebetlerden doğan sınırlamalar ve nihayet henüz dünyaya ilân edilmemiş yeni nazariyeler meseleleri üzerinde serbest konferanslar vereceklerdir. Bu nazariyeleri bizim inancımıza bir geçiş merhalesi olarak meydana getireceğiz. Şimdiki zamandaki ve gelecek zamandaki faaliyetimizin programının açıklanması tamamlanınca ben size bu nazariyelerin esaslarını okuyacağım.
Kısaca: halkın fikirlerle yaşayıp idare edildikleri ve bu fikirleri yalnız her yaştakiler için, tabii değişik metotlar ile olmak üzere aynı başarıyı sağlayan eğitim vasıtası ile öğrendiklerini birçok yüzyılların tecrübesi ile bilerek düşünce bağımsızlığının son parıltısını da bütün bütün elimize geçirecek ve kendi menfaatimiz için kullanmak üzere zapt edeceğiz. Esasen biz uzun zamandan beri mevzu ve fikirlere kendi menfaatimize göre yön veriyoruz. Düşünceye gem vurma sistemi şimdiden görerek öğrenim denen sistem ile uygulamaya konmuştur. Bunun amacı Yahudi Olmayanları, kendilerinde bir fikir teşekkülü için gözlerinin önüne bir şeyler getirilmesini bekleyen uysal hayvanlar haline getirmektir. Fransa’da en iyi ajanlarımızdan biri olan burjuvazi şimdiden yeni bir «görerek öğrenim» programını yapmış bulunmaktadır.
PROTOKOL 17
Avukatlık mesleğinin icrası; soğuk, zalim, inatçı, karaktersiz insanlar meydana getirir. Bunlar her meseleyi şahsa bağlı olmayan sırf hukukî görüş noktasından ele alırlar. Onların kökleşmiş alışkanlığı her şeyde o işin neticelerinin kamuya faydasına değil, onun maddî mahiyetinin müdafaa yönünden değerine bakmaktır. Onlar çoğunlukla herhangi bir şeyin müdafaasını üzerlerine almayı reddetmezler, hukuk ilminin en ufak bir meselesi üzerinde münakaşalar yaparak her ne bahasına olursa olsun bir beraat kararı almağa uğraşırlar, ve bu suretle adaleti bozarlar. Bu sebepten dolayı biz bu mesleği dar bir çerçeveye sokacağız ve onu umumi icra hizmeti sahası içinde tutacağız. Avukatlar aynen hâkimler gibi davada taraf olan şahıslarla haberleşme yetkisinden mahrum edileceklerdir. Onlar işi sadece mahkemeden alacaklar ve o işi rapor ve belge notları ile tetkik edecekler ve müvekkillerini meydana çıkan hadiselere dair mahkemede sorguya çekilmelerinden sonra müdafaa edeceklerdir. Onlar müdafaanın mahiyetine bakılmaksızın bir ücret atacaklardır. Bu durum takibat yararına raportör olacak savcıya karşı onları yalnız adalet yararına hukuk mesleği icra eden raportörler durumuna getirecektir. Bunlar mahkemelerde işleri kısaltacaktır. Bu yol ile şahsî menfaatten değil, kanaat getirmek suretiyle yürütülen dürüst, tarafsız bir müdafaa uygulaması tesis edilecektir. Bu aynı zamanda sadece en fazla para veren tarafı kazandırmak hususunda anlaşmak için avukatlar arasındaki bozuk pazarlık alışkanlığını da ortadan kaldıracaktır.
Uzun zamandan beri Yahudi Olmayanların papaz sınıfını itibardan düşürmek ve bu suretle onların dünya üzerindeki faaliyetlerini yıkmağa dikkat ediyoruz. Onlar bize bu günlerde hâlâ büyük bir engel olabilirler. Günden güne onların dünya halkları üzerindeki tesiri azalıyor. Vicdan hürriyeti her yerde ilân edilmiştir. Bu sebeple şimdi bizi Hıristiyan dininin tamamen yıkılması anından ayıran müddet; sadece seneler ile ifade edilecek kadar kalmıştır. Diğer dinler için de böyledir. Bununla beraber onlarla uğraşmada daha az müşkülâtımız olacaktır. Fakat bundan şimdi bahsetmek mevsimsizdir. Biz siyasette kilisenin nüfuzunu ve kilisenin siyasette yer almasını müdafaa edenleri, eski gelişmelerine nispeten geriye götüren dar çerçevelere koyacağız.
Papalık sarayını yıkma zamanı nihayet gelince görünmez bir elin parmağı milletleri bu saraya karşı sevk edecektir. Bununla beraber milletler onun üzerine atıldığı zaman biz sanki fazla kan dökülmesini önlemek istiyormuşuz gibi onun müdafileri kisvesinde ileri çıkacağız. Bu oyalama ile biz onun bütün iç kısımlarına gireceğiz ve emin olun ki bu mevkiin bütün kuvvetini kemirinceye kadar asla bir daha dışarı çıkmayacağız.
Yahudilerin kralı dünyanın gerçek papa’sı, enternasyonal kilisenin atası olacaktır.
Fakat biz, gençliği yeni geleneksel dinler için ve müteakiben bizim dinimiz için yeni baştan eğitirken aradaki zaman zarfında mevcut kiliselere açıktan açığa dokunmayacağız. Fakat biz onlara karşı, ayrılık meydana getirecek şekilde plânlanmış tenkitçilik yolu ile savaşacağız.
Umumiyetle bizim çağdaş basınımız; o zaman devamlı olarak ancak bizim hünerli kabilemizin istidatlı kimseleri tarafından yapılabilecek tarzda her vasıta ile onların nüfuzunu azaltmak için en karaktersiz ifadeler kullanarak devlet işlerini, dinleri, Yahudi Olmayanların kabiliyetsizliklerini tenkit etmeğe devam edecektir.
Biz her şeyi resmî polis teşkilatının yardımı olmaksızın göreceğiz. Bu teşkilât, Yahudi Olmayanların kullanması için bizim dikkatle hazırladığımız yetki genişliği içinde hükümetlerin görüşünü engellemektedir. Bizim programımızda devlete gönüllü olarak hizmet etme prensibi ile teb’amızın üçte biri diğerlerini bir vazife anlayışı ile gözetleme altında tutacaktır. O zaman bir casus ve gammaz olmak bir ayıp olmayacak bir meziyet olacaktır. Bununla beraber asılsız ithamlar merhametsizce cezalandırılacaktır ki bu yetkinin sui istimali çoğalmasın.
Ajanlarımız; cemiyetin hem alt tabakalarından hem de üst tabakalarından, vakitlerini eğlence ile geçiren idareci sınıftan, yazarlardan, matbaacılardan ve yayınevi sahiplerinden, kitabevi sahiplerinden, kâtiplerden ve satıcılardan, işçilerden, arabacılardan, hademelerden vesaireden alınacaktır. Bu topluluk hiçbir yetkiye sahip olmayacak ve kendi hesabına hiçbir faaliyette bulunmasına izin verilmeyecektir. Bunun neticesi olarak hiçbir kuvveti olmayan bir polis teşkilâtı olarak sadece şahit olacak ve ihbar edecektir. Onların ihbarlarının tahkiki ve tevkif kararı verme yetkisi sorumlu bir gruba ait olacak ve onlar polis işlerini kontrol edeceklerdir. Bununla beraber tevkif kararının fiilen infazı jandarma ve belediye polis teşkilâtı tarafından yapılacaktır. Devlet meseleleri ile alâkalı herhangi bir şeyi görüp veya duyup da haber vermeyen şahısların gizleme cürümünü işlediği ispat edilecek olursa bununla itham edilip sorumlu tutulacaklardır.
Tam bu günlerde bizzat kendi aile veya üyelerinin KABAL’a aykırı herhangi bir şey yaptıklarını fark eden biraderlerimizin onların kabal’dan çıktıklarını ihbar etme tehlikesine girmeğe mecbur tutuldukları gibi, bütün dünya üzerindeki krallığımızda da bütün teb’arruz için devlete bu yönde hizmet vazifesi yapmak mecburi olacaktır.
Böyle bir teşkilât yetki ve kuvvet sui istimallerini, rüşvetçiliği, telkinlerimiz vasıtası ile insanların üstün hakları şeklindeki nazariyelerimiz ile Yahudi Olmayanların âdetleri arasına soktuğumuz her şeyi tamamen ortadan kaldıracaktır. Fakat biz başka türlü nasıl onların idaresi ortasında karışıklık sebeplerini önceden hazırlayarak artırabilirdik? Bu metotlar arasında en önemlilerinden biri düzeni yenileme İçin kullanılan ajanların inatçı bir şekilde kendini beğenmişlik, yetkinin sorumsuzca kullanılması ve en başta rüşvetçilik gibi kötü temayüllerinin gelişme ve ortaya çıkmasını engellemek için elverişli durum bulacak şekilde tayin edilmeleridir.
PROTOKOL 18
Otoritenin İtibarı için en öldürücü zehir olan gizli polis teşkilâtının sıkı tedbirlerini daha kuvvetlendirmek bizim için zarurî hale geldiği zaman biz, taklit karışıklıklar düzenleyeceğiz veya güzel konuşan konuşmacıların işbirliğinde ifadesini bulan bazı hoşnutsuzluk gösterilerinde bulunacağız. Bu konuşmacıların etrafında onların sözlerine yakınlık duyan herkes toplanacaktır. Bu durum Yahudi Olmayanların polis teşkilatı arasında bulunan hizmetkârlarımız vasıtası ile bize evlerde arama yapma ve gözaltında tutma bahaneleri verecektir.
Konuşmacıların çoğu eğlence sevgisi ve konuşma uğruna hareket ettiklerinden açıktan açığa bir davranışları olmadıkça onlara dokunmayacağız. Sadece onların arasına gözetleyici elemanlar sokacağız. Hatırlanmalıdır ki eğer kendisine karşı sık sık suikastlar meydana çıkarırsa o otoritenin itibarı azalır. Bu durum onun zafiyeti ve daha kötüsü adaletsizliği fikrini hatıra getirir. Biliyorsunuz ki bizim koyun sürümüzün kör koyunları olan ajanlarımız vasıtası ile Yahudi Olmayan kralların hayatlarına karşı sık sık suikastlar yaparak onların nüfuzunu kırdık. O ajanlar ki birkaç liberal cümle onları kolayca cürüm İşlemeğe sevk eder. Yeter ki o cümleler politik renklerle boyanmış olsun. Biz hükümdarları gizli polis teşkilatının tedbirlerini açıkça ilân etmekle zafiyetlerini kabule icbar etmekteyiz ve bu suretle de otoriteyi yıkıma sürükleyeceğiz.
Bizim hükümdarımız sadece ufak bir muhafız birliği tarafından gizlice korunacaktır. Çünkü biz kendisinin mücadele etmeğe kuvvetinin yetmeyeceği veya saklanmağa mecbur kalacağı şekilde kendisine karsı bir ayaklanma olabileceği düşüncesini kabul etmeyeceğiz.
Yahudi Olmayanların yaptığı ve yapmakta olduğu gibi eğer biz de bu düşünceyi kabul edersek hükümdarımız için olmasa bile uzak olmayan bir tarihte onun hanedanı için bu sebepten dolayı bir ölüm hükmü imza etmiş olurduk.
Bizim hükümdarımız titizlikle uygulanan dış görünüşüne göre iktidarını sadece milletin menfaatine kullanacak, kendisinin ve hanedanının çıkarını düşünmeyecektir. Bundan dolayı bu durumun müşahedesi ile onun otoritesi bizzat teb’ası tarafından hürmet görecek ve korunacaktır.
Bu şekilde bir açıktan açığa koruma onun kuvvetinin teşkilatlanmasındaki zafiyeti ispat eder.
Hükümdarımız daima halk arasında zahiren meraklı görünen erkek ve kadınlardan teşekkül eden bir kitle tarafından kuşatılacaktır. Bunlar onun etrafında görünüşte bir tesadüf neticesi imiş gibi ön safları işgal edecekler ve saygısız bir şekilde olan diğer safları geride tutarak iyi bir düzen içinde gibi göstereceklerdir. Bu durum diğer saflar içinde de intizamlı durma numunesi olacaktır. Eğer bir dilekçe sahibi halk arasında görünüp saflar arasından yol açmağa çalışarak dilekçesini hükümdarın eline vermek isterse ön saftakiler bu dilekçeyi alarak dilekçe sahibinin gözlerinin önünde ona vermelidirler ki herkes verilen şeyin yerine ulaştığını ve bunun neticesi olarak da bizzat hükümdarın kontrole tâbi olduğunu bilsin. İktidar halesinin mevcudiyeti halkın «kral bundan haberdar olsaydı» veya «kral bunu işitecek» diyebilmesini gerekli kılar.
Resmî gizli polis teşkilâtının kurulması ile otoritenin mistik itibarı kaybolur, muayyen bir cüret meydana gelir ve herkes kendini onun efendisi sayar. Hükümete karşı serkeşlik satan kimseler otoritenin kuvvetinin farkındadırlar ve ne zaman bir fırsat çıkarsa otoriteye karşı suikast yapacakları anı gözlerler. Biz Yahudi Olmayanlara başka şeyler telkin ettik. Fakat her hadise gizli polis teşkilâtının onları nerelere götürdüğünü görmemizi mümkün kıldı.
Bize karşı suç işleyenler ciddi bir temele isnat etsin veya etmesin ilk şüpheler üzerine tevkif edileceklerdir. Siyasî bir kabahat veya cürüm işlediğinden şüphelenilen bir şahsa muhtemel bir hata yapma korkusu ile kaçma fırsatı verilmesine müsaade edilemez, Çünkü bu mevzularda biz tam manası ile merhametsiz olacağız. Eğer müsamaha göstererek basit cürümlerde suçun saik ve sebepleri üzerinde durmayı kabul etmek mümkün olsa bile hükümetten başka kimsenin bir şey anlamayacağı meselelerle meşgul olan kimseler için affedilme imkânı yoktur ve hiçbir hükümet de gerçek siyaseti anlayamamıştır.
PROTOKOL 19
Politikada bağımsız olarak ferden çalışmaya müsaade etmiyorsak da diğer taraftan halkın durumunu düzeltmek hususunda her çeşit projeleri gözden geçirmek için hükümetlere teklifleri ihtiva eden her türlü haber ve dilekçe verilmesini teşvik edeceğiz. Bu durum bize teb’amızın kusurlarını ve sair hayallerini açıklayacaktır. Biz ya o işi yaparak veya yanlış hükme varan kimsenin kısa görüşlülüğünü ispat ederek tedbirli bir şekilde onları cevaplandıracağız.
Hükümete karşı serkeşlik satma, bir fil karşısında bir fino köpeğinin kesik kesik havlamalarından başka bir şey değildir. Sağlam teşkilatlanmış bir hükümet için, polis bakış açısında değil fakat halk bakış açısında, fino köpeği fil karşısında kendi kuvvet ve ehemmiyetinin ne olduğunun tam bir bilmezliği içinde havlar, ikisinin ehemmiyet nispetini gösterecek. İbret almaktan başka bir şeye onun ihtiyacı yoktur ve file gözleri iliştiği an fino köpekleri havlamayı kesip kuyruk sallayacaklardır.
Politik cürümler ile kahramanlık yapmanın itibarını kırmak için biz onları duruşmaya hırsızlık, cinayet ve her çeşit kötü ve ahlâksızca cürümleri işleyenlerle aynı kategoride göndereceğiz. Kamuoyu o zaman kendi telakkileri içinde bu cürüm kategorisini diğerleri ile aynı utanç vericilik ile bağlayacak ve onu da aynı ayıp ile damgalayacaktır.
Yahudi Olmayanları isyan ile mücadele etmede bu vasıtaları kabul etmekten engellemek için elimizden geleni yaptık ve umarım ki başarı kazandık. Bu sebeple idi ki basın vasıtası ile ve dolaylı olarak tarihe dair zekice derlenmiş okul kitaplarındaki ifadeler ile isyan çıkardıkları iddia ve kabul edilen kimseleri amme menfaatine mazlumlar olarak ilân ettik. Bu ilânlar liberal kimseler grubunu artırdı ve Yahudi Olmayanlardan binlercesini bizim sığır sürümüzün arasına kattı.
PROTOKOL 20 *****
Bugün mali programa temas edeceğiz ki onu plânlarımızın en zor, tamamlayıcı ve kesin noktası olarak sözlerimin sonuna bıraktım. Bu bahse girmeden evvel topyekûn faaliyetimizin rakamlar meselesine dayandığını ima yolu ile zaten söylemiş bulunduğumu size hatırlatmak isterim.
Krallığımızı kurunca otokratik hükümetimiz kendisinin bir baba ve koruyucu rolü oynadığını hatırlayarak kendini koruma prensibi içinde halk kitlelerine budalaca vergiler yüklemekten kaçınacaktır. Fakat devlet teşkilâtı pahalı işler. Bu yüzden ihtiyacı olan parayı elde etmek zarurîdir. Bundan dolayı bu mevzuda muvazene meselesi üzerinde hususi bir ihtiyatla durulacaktır.
Hükümdarlığımızda kral, devletindeki her şeyin kendisine ait olduğu hukuki faraziyesinden istifade edecektir (ki bu faraziye kolaylıkla gerçekleştirilebilir). Kral, devlet içindeki tedavüllerini düzenlemek için her çeşit meblağın tümünü kanunen müsadere etme yoluna başvurma yetkisine sahip olacaktır. Bundan şu sonuç çıkar ki vergilendirme; mallar üzerine matrah arttıkça nispeti de artan bir vergi olarak konulacaktır. Bu tarzda ödenmesi gereken kısım kimseyi zorlamadan ve perişan etmeden mal yekûnunun bir yüzdeki şeklinde ödenecektir. Zenginler bilmelidirler ki fazla mallarının bir kısmını devletin tasarrufuna bırakmak kendilerinin vazifesidir. Çünkü devlet onların mallarının kalan kısmının mal emniyetini ve dürüst kazanç hakkını garanti eder. Dürüst diyorum Çünkü mal üzerindeki kontrol kanunî temele dayalı soygunculuğu ortadan kaldıracaktır.
Bu sosyal reform yukardan gelmelidir. Çünkü bunun zamanı gelmiştir. Bu bir sulh taahhüdü olarak zarurîdir.
Fakirler üzerine vergi bir ihtilâl tohumudur ve ufağın peşine düşmek suretiyle büyüğü kaybederek devletin zararına işler. Bundan tamamıyla ayrı olarak sermayedarlar üzerine bir vergi yüklenmesi bizim bu günlerde Yahudi Olmayan hükümetlerin kuvvetine yani onların devlet maliyelerine karşı muvazene olarak serveti topladığımız hususi ellerde servet artmasını azaltır.
Sermayeye göre bir yüzde nisbeti içinde artan bir vergi, şimdiki ferde bağlı vergi veya emlâk vergisinden daha fazla bir gelir getirecektir. Bu, şimdi bize yalnız bir sebepten faydalıdır ki Yahudi Olmayanlar arasında rahatsızlık ve hoşnutsuzluk uyandırır.
Kralımızın dayanacağı kuvvet, muvazene ve sulh garantisini içinde bulundurur. Çünkü bu şeyler uğruna devlet makinesinin işleyişini sağlamak için sermayedarların gelirlerinden bir kısmını ödemeleri zarurîdir. Devlet ihtiyaçları yük hissetmeyen ve ondan yeteri kadar faydalanan kimseler tarafından karşılanmalıdır.
Böyle bir tedbir fakirlerin zenginlere karşı kinini yok edecektir. Çünkü fakir onda devlet için lüzumlu mali bir destek, sulh ve refah teşkil eden bir durum görecektir. Çünkü o bu şeyleri elde etmek için lüzumlu vasıtaları zenginlerin ödediğini müşahede edecektir.
Eğitim görmüş sınıflardan olan vergi mükelleflerinin yeni ödemeler üzerine kendilerini çok fazla üzmemeleri için bu ödemelerin tahsis edildiği yerlerin tüm hesapları, hükümdar makamının ve idarî müesseselerin ihtiyaçları için tahsis edilecek olanlar gibi meblağlar hariç olmak üzere, kendilerine verilecektir.
Hükümdarlık eden kimse kendisine ait hiçbir mala sahip olmayacaktır. Çünkü devletteki her şey onun mal varlığını temsil eder. Başka türlü olsaydı birbirine zıt iki durum olurdu. Hususi servete sahip olma durumu, herkesin umumi malındaki kendisinin mülkiyet hakkını yok ederdi.
Hükümdarlık eden şahsın akrabaları devlet imkânları, kaynakları, mali vasıtaları ile bakılacak olan mirasçıları hariç olmak üzere devlet memurları saflarına girmeli veya mülkiyet hakkı elde etmek için çalışmalıdırlar. Kraliyet kanından olma imtiyazı hazineyi soymaya hizmet etmemelidir.
Satın alma, para makbuzu veya miras alma, matrah yükseldikçe nispet yükselen bir pul vergisine tâbi olacaktır. İsmen titiz bir şekilde kaydedilecek olan bu verginin ödendiği ispat edilmeden nakit veya gayrı nakit bir mal devredilmesi halinde mal eski sahibi bu transfer anından devir işleminin bildirilmesinden kaçınmanın ortaya çıkarılmasına kadar geçen müddet için vergi üzerine faiz ödemekle yükümlü tutulacaktır. Devir işlemine dair vesikalar her hafta isim, soyadı ve malın eski ve yeni sahiplerinin daimi ikametgâhlarına dair kayıtlarla mahalli hazine dairesine sunulmalıdır. Bu devir işleminin ismen kaydedilmesi lüzumlu şeylerin alım satımının mutat masraflarını geçen muayyen bir meblağdan başlamalıdır. Bu masraflar ise sadece birimin muayyen bir yüzdesi şeklinde bir damga vergisine tâbi olacaktır.
Şimdi bu gibi vergilerin Yahudi Olmayan devletlerin gelirlerinin kaç misli olacağını siz tahmin edin.
Devlet maliyesi muayyen bir miktar ihtiyat meblağı bulundurmaya mecbur olacak ve toplanan vergilerden bu miktarı aşan kısmı tedavüle sokulacaktır. Bu meblağlar ile umuma ait işler düzenlenecektir. Bu çeşit işlerde teşebbüs, devlet kaynaklarından meydana gelecek ve çalışan sınıfı devlet menfaatlerine ve hükümdarlık eden kimselere kuvvetle bağlayacaktır. Aynı meblağlardan bir kısmı da icat ve verimlilik için mükâfat olarak ayrılacaktır.
Hiçbir suretle yukarıdaki muayyen ve serbestçe hesaplanan meblağların bir tek birimi dahi devlet hazinesinde alıkonulmayacaktır. Çünkü paranın mevcudiyeti tedavül etmek içindir ve herhangi bir çeşit para durgunluğu devlet makinesinin işleyişine yıkıcı bir tesir yapar. Çünkü o yağlama yağıdır. Yağlamadaki durgunluk mekanizmanın muntazam işleyişini durdurabilir.
Mübadelenin bir kısmı yerine faizli senetlerin ikame edilmesi kesinlikle bu durgunluğu meydana getirmektedir. Bu halin neticesi zaten kâfi derecede görülebilmektedir.
Biz bir de hesap mahkemesi kuracağız. Orada hükümdar henüz hesabı tamamlanmamış olan cari ayın hesabı ve henüz tevdi edilmemiş olan evvelki ayın hesabı müstesna olmak üzere devlet gelir ve giderlerinin tüm hesabını her an bulacaktır.
Devleti soymada menfaati olmayacak tek ve yegâne şahıs onun sahibi olan kimsedir; yani hükümdar. Bu sebepledir ki onun şahsî kontrolü sızıntı ve israf imkânlarını ortadan kaldıracaktır.
Hükümdarın kontrol ve tetkike zaman bulabilmesi için çok kıymetli vaktini alan adabı muaşeret uğruna kabul merasimlerindeki temsili görevi kaldırılacaktır. O zaman onun iktidarı tantana ve ihtişam kazanmak için tahtı kuşatan ve devletin umumi menfaatlerini gözetmeyip yalnız kendi menfaatlerini gözeten her devrin adamı olan gözde kimseler arasında parçalanıp bölüştürülmeyecektir.
Yahudi Olmayanlar için meydana getirmekte olduğumuz ekonomik krizler parayı tedavülden çekmekten başka vasıtalarla meydana getirilmiş değildir. Devletlerden parayı çekerek muazzam sermayeleri hareketsiz hale getirdik. O devletler ki borç almak için daima o durgun sermayelere müracaat etmeğe mecbur oluyorlardı. Bu borçlanmalar faiz ödemeleri ile birlikte devletlerin maliyelerine yüklendi ve onları bu sermayelere bağlı köleler yaptı. Sanayiin küçük sermaye sahiplerinin elinden çıkarak büyük sermayedarların elinde toplanması, halkların ve onlarla beraber devletlerin de bütün enerjisini tüketti.
Şimdiki durumda paranın tedavüle çıkarılması umumiyetle fert başına ihtiyaçlara uygun bir şekilde değildir ve bundan dolayı işçilerin bütün ihtiyaçlarını karşılamaz. Paranın tedavüle çıkarılması nüfusun artışına uygun olmalıdır ve bu suretle çocuklar da mutlaka doğdukları günden itibaren para istihlâk eden kimseler olarak addedilmelidirler. Tedavülün düzeltilmesi bütün dünya için mühim bir meseledir.
Biliyorsunuz ki altının ölçü birimi olması, onu kabul eden devletlerin mahvına sebep olmuştur. Çünkü o, para için talepleri karşılamaya muktedir bulunmamaktadır. Ayrıca bu talepleri karşılayamasın diye biz altını tedavülden mümkün olduğu kadar kaldırmaktayız.
Bizim ölçü birimimiz olarak çalışan insan gücünün fiyatı ortaya konmalıdır, bu birim kâğıt ile de hesaplansa odun ile de. Biz para tedavülünü her doğumu miktara ekleyerek ve her ölümü o miktardan çıkararak teb’adan her bir kimsenin normal ihtiyaçlarına uygun bir şekilde yapacağız.
Hesaplar büyük veya küçük idare merkezlerinin her biri tarafından idare edilecektir.
Devlet ihtiyaçları için para ödemelerinde gecikmeler olmasın diye bu gibi ödemelerin tutar ve şartları hükümdarın kararı ile tespit edilecektir. Bu durum bir bakanlık tarafından bir müessesenin diğerlerinin zararına korunmasını ortadan kaldıracaktır.
Gelir ve gider bütçeleri yan yana icra edileceklerdir ki uzak olarak birbirlerine karanlık hale gelmesinler.
Yahudi Olmayanların mali müessese ve prensiplerinde öne süreceğimiz reformları, kimseyi korkutmayacak şekillerde kisvelere sokacağız. Yahudi Olmayanların karışıklıkları ile mali işlere soktukları düzensiz karanlığın neticesinde reformların lüzumuna işaret edeceğiz. Bu karışıklıkların birincisi ileri de göstereceğimiz gibi onların tek bir bütçe hazırlayarak başlamalarıdır ki bu bütçe aşağıdaki sebep yüzünden seneden seneye artar: bu bütçe senenin yarısına kadar sürüklenir, sonra onlar işleri düzeltecek bir bütçe talep ederler ve bunu üç ayda harcarlar, bundan sonra ek bir bütçe isterler ve bütün bunlar bir tasfiye bütçesi ile sona erer. Fakat müteakip yılın bütçesi bütün ilâvelerin yekûnuna göre hazırlandığından normalden senelik ayrılma bir yıl içinde yüzde elliye kadar ulaşır ve böylece yıllık bütçe on yılda üç misli olur. Yahudi Olmayan devletlerin dikkatsizlik ile müsaade ettikleri bu gibi metotlar yüzünden onların hazineleri boştur. Borçların dönemleri birbirini takip etmekte ve bunlar kalanı bitirmekte ve Yahudi Olmayan bütün devletleri iflâsa götürmektedir.
Tam olarak anlıyorsunuz ki Yahudi Olmayanlara telkin ettiğimiz bu çeşit ekonomik tertipleri biz tatbik edecek değiliz.
Her çeşit borç alma, devletin zayıflığını ve devlet yetkilerinin anlaşılmasının eksikliğini ispat eder. Ödünç alma durumları teb’alarından geçici bir vergi alma yerine el açarak bankerlerimize gelip dilenen hükümdarların başlarının üzerinde bir Demokles’in kılıcı gibi asılıdır. Haricî borçlanmalar öyle sülüklerdir ki kendi kendilerine düşmedikçe veya devlet onları fırlatıp atmadıkça devletin vücudundan kaldırılmalarına imkân yoktur. Fakat Yahudi Olmayan devletler onları koparmaz, kanlarını akıtıp kurutarak kaçınılmaz bir şekilde yok olmaları İçin gönüllü olarak kendi üzerlerine onlardan daha fazla koymakta ısrar ederler.
Gerçekten esasında bir borçlanma ve bilhassa bir dış borçlanma nedir? Bir borçlanma borç alınan sermaye meblağı üzerine bir yüzde nispetinde faiz ihtiva eden tahvil çıkarılmasıdır. Eğer borçlanma yüzde beş nispetinde bir yükümlülük taşırsa bu halde yirmi sene içinde devlet borç alınana eşit bir meblağı boş yere faiz olarak öder. Bu durum kırk sene içinde iki misli, altmış senede üç misli meblağ ödemesine varır ve bunlarla beraber borç ödenmemiş bir borç olarak kalır.
Bu hesaptan açıkça anlaşılır ki herhangi bir çeşit fert başına vergilendirme ile devlet, vergi ödeyen fakirlerin son kuruşlarını kendi ihtiyaçları için faizsiz olarak toplayacağı yerde borç para aldığı zengin yabancılar ile hesaplaşmak için ceplerinden almaktadır.
Borçlanmalar dahili kaldığı müddetçe Yahudi Olmayanlar sadece paralarını fakirlerin ceplerinden zenginlerin ceplerine aktardılar. Fakat biz borçlanmaları haricî sahaya devretmek için gerekli bütün şahısları satın aldığımız zaman devletlerin bütün serveti bizim kasalarımıza aktı ve Yahudi Olmayan herkes bize teb’a vergisi ödemeğe başladı.
Eğer tahtlarında oturan Yahudi Olmayan kralların devlet işleri hususunda sathî olmaları ve bakanların rüşvet almaları veya hükmetme mevkiindeki diğer şahısların malî mevzular üzerindeki anlayış noksanlığı onların memleketlerini bizim hazinelerimize ödenmesi tamamen imkânsız miktarlarda borçlu yapmış ise bu durum bizim büyük zahmetlerimiz ve para masraflarımız olmaksızın başarılmış değildir.
Biz para durgunluğuna müsaade etmeyeceğiz ve bundan dolayı devletin bütün kuvvetini emip bitiren sülüklere faiz ödemesi olmasın diye yüzde bir faizli dizi hariç olmak üzere faizli devlet tahvili olmayacaktır. Faizli senet tedavüle çıkarma yetkisi, münhasıran sanayi şirketlerine verilecektir ki bunlar kârlarından ödeme yapmada müşkülat çekmezler, hâlbuki devlet bu şirketler gibi borç alınan para üzerine kâr yapamaz. Çünkü devlet harcamak için borç alır işte kullanmak İçin değil.
Sanayi senetleri hükümet tarafından da satın alınacaktır ki böylece o şimdiki borçlanma işlemleri ile faiz Ödeyici olmak durumundan faiz karşılığı para borç veren durumuna geçecektir. Bu tedbir para durgunluğunu, asalak kârları ve tembelliği önleyecektir. Yahudi Olmayanların bağımsız oldukları müddetçe onların arasında bunların hepsi bizim için faydalı idi. Fakat bunlar bizim hükümdarlığımız altında arzu edilen şeyler değildirler.
Yahudi Olmayanların bizden faizli olarak borç almaları ve bu paraların hepsinin bizimle hesap görmek için aynen ve üstelik faiz de eklenerek kendi devletlerinin cebinden alınması gerekeceğini hiç düşünmemeleri vakıasında belli olduğu gibi onların safi vahşi hayvan beyinlerinin düşünce kuvvetinin gelişmemiş olduğu ne kadar açıktır. İhtiyaçları olan parayı, bizzat kendi halklarından almalarından daha basit ne olabilirdi?
Fakat bizim onlara, borçlanma mevzuunu hatta bunda kendileri için bir menfaat görecekleri bir ışık içinde sunmak yolunu bulmuş olmamız, bizim seçilmiş dimağımızın zekâsının ispatıdır.
Yahudi Olmayan devletler üzerinde yaptığımız denemeler ile kazandığımız yüzyılların tecrübeleri ışığında vakti gelince ortaya çıkaracağımız hesaplarımız açıklık ve kesinlikle ayırd edilecek ve bir bakışta herkese icatlarımızın faydalarını gösterecektir. Bunlar bizim Yahudi Olmayanlar üzerindeki hâkimiyetimizi borçlu olduğumuz fakat bizim krallığımızda müsaade edilemez olan bu kötü işlere bir son verecektir.
Muhasebe sistemimizin etrafını öyle manialarla çevireceğiz ki ne hükümdar ne de en önemsiz devlet memuru meydana çıkarılmaksızın en ufak bir meblağı bile tahsis edildiği yerden saptırmak veya muayyen faaliyet plânında bir kere tespit edilmiş olandan başka bir tarafa çevirmek durumunda olmayacaktır.
Muayyen bir plân olmaksızın hüküm sürmek imkânsızdır.
Bir vakitler devlet işlerinden başka tarafa çekmek için kendilerine temsili kabul merasimleri, adabı muaşeret kaidelerine riayet etme ve eğlenceler tavsiye ettiğimiz Yahudi Olmayan hükümdarlar sadece bizim hâkimiyetimizin paravanları idiler. Hükümdarların gözüne giren kimselerin ajanlarımızın kendileri için çizdiği faaliyet sahasındaki beyanları o hükümdarların yerine geçerek her zaman istikbalin ekonomileri ve ileriye ait gelişme hususunda vaatler ile kısa görüşlü kafalara memnunluk vermişlerdir. Ne ile ekonomi? Yeni vergiler ile mi? Bunlar sorulabilirdi. Fakat bizim beyanatımızı ve tasarılarımızı okuyanlar bunları sormadılar.
Bu dikkatsizliğin onları nereye götürdüğünü, halkların hayret verici çalışmalarına rağmen onların nasıl bir mali düzensizlik zirvesine vardıklarını biliyorsunuz,
PROTOKOL 21
Son toplantıda bahsettiğim dahili borçlanmaların şimdi teferruatlı bir izahını ilâve edeceğim. Haricî borçlanmalar bizi Yahudi Olmayanların millî paraları ile beslemekte olduklarından onlara dair daha fazla bir şey söylemeyeceğim, Fakat bizim devletimiz için yabancılar yani haricî hiçbir şey olmayacaktır.
Yahudi Olmayan hükümetlere hepsi o devletlerin ihtiyacı olmayan borç paralar vererek o paraları iki misli, üç misli ve daha fazla olarak geri almak hususunda, idarecilerin rüşvet almalarından ve hükümdarların gevşekliklerinden istifade ettik. Kimse bize böyle bir şey yapabilir miydi? Bundan dolayı ben sadece dahili borçlanmaların teferruatından bahsedeceğim.
Devletler böyle bir borçlanma yapılacağını ilân eder ve tahvilleri yani faizli senetleri için iştirak taahhüdü açarlar. Herkes alabilsin diye fiyatlar yüzden bine kadar tayin edilir ve ilk iştirak taahhüdünde bulunanlar için iskonto yapılır. Ertesi gün herkesin onları satın almak için acele ettiği iddia edilerek sunî vasıtalarla onların fiyatları yükseltilir. Birkaç gün içinde hazine kasalarının dolduğu ve kullanabileceklerinden fazla para mevcut olduğu söylenir. (ondan sonra neden alınsın). İştirak taahhütlerinin tedavüle çıkarılacak borç senetlerini birkaç kat geçtiği iddia edilir. Bu yalanlar içinde bütün merhaleler sonuçlandırılır. Onlar derler ki baksana hükümetin tahvillerine ne kadar güven gösterildi.
Fakat komedi oynanırken gerçek ortaya çıkar ki bir zimmet, hem de gayet ağır bir zimmet meydana getirilmiştir. Faiz ödemeleri için yeni borçlanmalara başvurma zarurî olur ki bunlar da ana borcu ortadan kaldırmaz sadece ona eklenirler. Bu kredi tükenince borcun değil yalnız faizin dahi karşılanması için yeni vergiler zarurî olur. Bu vergiler de bir zimmeti kapamakta kullanılan bir zimmettirler.
Sonra tahvillerin değiştirilmesi zamanı gelir fakat bunlar borcu karşılamaksızın faiz ödemesini azaltır ve bunun yanında borç verenlerin müsaadesi olmadan yapılamazlar. Değiştirme ilânı üzerine bir teklif yapılır ki tahvillerini değiştirmek istemeyenlerin paraları iade edilecektir. Eğer herkes İsteksizliklerini beyan edip paralarını geri isteseydi hükümet kendi kazdığı çukura düşecek, iflâs durumuna gelecek ve teklif ettiği paralan ödemeğe muktedir olamayacaktı. Yahudi Olmayan hükümetler, tebaalarının malî işlere dair hiçbir şey bilmemeleri ve onların değiştirmeden hasıl olacak kaybı ve faiz azalmasını paralarının başka yatırımlar için tehlikeye atılmasına tercih etmeleri sayesinde birçok vakitler omuzlarından birkaç milyonluk yükü atmaya muktedir olmuşlardır.
Bu günlerde haricî borçlanmalar için Yahudi Olmayanlar bu oyunları oynayamıyorlar. Çünkü biliyorlar ki biz paramızın tamamını geri isteyeceğiz.
Bu suretle kabul edilen bir iflâs birçok memleketler için halkların menfaatleri ile onlara hükmeden kimseler arasında herhangi bir vasıta bulunmadığının en sağlam ispatı olacaktır.
Şu ve müteakip nokta üzerine hususi bir dikkat toplamanızı rica edeceğim: Bu günlerde bütün dahili borçlanmalar dalgalı borçlar adı altında birleştirilmiştir. Yani ödeme vadeleri çok veya az yakın olanlar gibi. Bu borçlar tasarruf bankalarına yatırılan paralardan ve ihtiyat fonlarından meydana gelir. Eğer bunlar uzun müddet için bir hükümetin idaresine bırakılırsa dış borçların faiz ödemeleri olarak uçup gider ve bunların yerini eşit meblağda irad depozitoları alır.
Yahudi Olmayanların devlet hazinelerindeki bütün delikleri yamayan işte bu sonunculardır.
Biz dünya tahtına çıktığımız zaman bütün bu mali ve benzeri desiseler bizim menfaatlerimiz ile uygun olmadıklarından süpürülüp giderilecektir. Böylece bir iz bırakmadan bütün para borsaları da ortadan kaldırılacaktır. Çünkü biz değerlerimiz üzerinde fiyatların değişmesi ile iktidarımızın itibarının sarsılmasına müsaade etmeyeceğiz ve onların tam değerlerini gösteren fiyatı alçalma ve yükselme imkânı olmaksızın kanun ile ilân edeceğiz. (Yükselme, alçalma için bahane teşkil eder. Gerçekten biz Yahudi Olmayanların değerleri üzerinde alçaltma yapmak için evvela yükseltme ile işe başladık.)
Biz para borsalarının yerine hükümetin muhteşem kredi müesseselerini geçireceğiz. Bunların gayesi, hükümet görümlerine göre sanayi değerlerinin fiyatlarını sabit tutmak olacaktır. Bu müesseseler piyasaya bir günde beş yüz milyon sanayi senedi sürecek veya aynı miktarın tümünü satın alacak bir durumda olacaktır. Bu suretle bütün sanayi teşebbüsleri bize bağlı hale gelecektir. Onunla kendimiz için ne muazzam bir kuvvet temin edeceğimizi kendiniz tasavvur edebilirsiniz.
PROTOKOL 22
Şimdiye kadar ben size söylediğim her şeyde istikbal için şimdiden ortaya çıkmaya başlayan büyük hadiselerin seline dalarak, gelmekte olanın ve geçmişin ve halen cereyan eden şeylerin sırlarını, Yahudi Olmayanlar ile münasebetlerimizin ve mali muamelelerin sırlarını dikkatle tasvir etmeğe çalıştım. Bu mevzuda ilâve edeceğim hâlâ az bir kısım şeyler kalmıştır.
Günümüzün en büyük kuvveti altın, ellerimizdedir. İki gün içinde depolarımızdan istediğimiz miktarda tedarik edebiliriz.
Elbette bizim hükümdarlığımızın Allah tarafından önceden mukadder kılındığına başka delil aramağa lüzum yoktur. Elbette böyle bir servetle çok yüzyıllar boyunca icra etmeğe mecbur olduğumuz kötülüklerin nihayet gerçek refahı doğurduğunu yani her şeyi düzene getirdiğini ispat etmekte başarısızlık göstermeyeceğiz. Her ne kadar bazı şiddet hareketleri ile de olsa yine de hepsi aynen tesis edilecektir. Biz yarılmış ve parçalanmış dünyaya gerçek iyiliği ve aynı zamanda şahıs hürriyetini, iade etmiş olduğumuzu ve bununla tesis ettiğimiz kanunları sıkı bir şekilde tatbik ederek uygun derecede ilişkiler ile sulh ve sükûndan istifade etmesini mümkün kıldığımızı ispat etme yolunu bulacağız. Biz bununla açıklayacağız ki hürriyet, sefahati ve gem vurulmamış düzene riayetsizlik yetkisini içinde bulundurmaz ve bundan başka bir kimsenin mevki ve kuvveti, vicdan hürriyeti, eşitlik ve benzeri şeyler içinde herkes için yıkıcı prensipler neşretme yetkisini içinde bulundurmaz. Şahıs hürriyeti, hiçbir surette düzensiz kitleler önünde menfur nutuklar ile kendisini ve başkalarını tahrik etme yetkisini içinde bulundurmaz. Çünkü gerçek hürriyet, birlikte hayatın bütün kanunlarına ve insanın şerefine saygı ile ve sıkıca riayet eden ve yetkilerin mevcut oluşları gibi mevcut olmayışlarının da şuuruna sıkıca sarılmış olan, tamamen ve yalnızca kendi şahsının mevzuu etrafında tuhaf tahayyüllerde bulunmayan şahsın dokunulmazlığını ifade eder.
Bizim otoritemiz parlak olacaktır. Çünkü o çok kuvvetli olacak, hükmedecek, yönetecek ve büyük prensipler diye isimlendirdikleri, gerçekte ütopik konuşmalardan başka bir şey olmayan manasız sözler ile boğuk sesle bağıran liderlerin ve konuşmacıların arkasında karışıklığa düşmeyecektir. Otoritemiz düzenin tacı olacak ve insanın bütün refahını ihtiva edecektir. Bu otoritenin halesi bütün insanlar için önünde mistik diz bükme ve saygılı korku telkin edecektir.
PROTOKOL 23
Herkese itaatli olsunlar diye tevazu dersleri aşılamak ve bundan dolayı lüks maddelerin istihsalini azaltmak lüzumludur. Bununla biz lüks sahasındaki rekabet ile alçaltılmış olan ahlâkı düzelteceğiz. Küçük sermaye sahiplerinin istihsalde bulunmalarını yeniden tesis edeceğiz ki bu imalatçıların özel sermayesinin altına bir mayın koyma demek olacaktır. Bu, şu sebep için de zaruridir ki büyük mikyasta imalat yapan imalatçılar her zaman şuurlu olarak olmasa da sık sık kitlelerin düşüncelerini hükümete karşı çevirirler. Küçük sermaye sahiplerinin adamları işsizlik nedir bilmezler ve bu durum onları mevcut düzene ve bunun neticesinde otoritenin sağlamlığına sıkıca bağlar. İşsizlik bir hükümet için en tehlikeli şeydir. Bizim için onun rolü otoritenin bizim ellerimize geçtiği an bitmiş olacaktır. Sarhoşluk da kanun ile yasak edilecek ve alkol tesiri altında vahşî bir hayvana dönen şahsın insan olma vasfına karşı işlenmiş bir cürüm olarak cezalandırılacaktır.
Bir defa daha tekrar ediyorum ki teb’a sadece kendilerinden kesinlikle bağımsız olan kuvvetli ele körü körüne itaat gösterirler, Çünkü onlar o elin içinde: bir müdafaa kılıcı ve sosyal felâketlere karşı dayanak hissederler. Bir kralda bir melek ruhu olmasına ne ihtiyaçları var? Onda görmeleri gereken şey kuvvet ve iktidarın tecessüm ettirilmesidir.
Bütün mevcut idarecilerin yerini alacak olan hükümdarımız, varlığını bizim ahlâksızlaştırdığımız cemiyetlerin arasında sürdürecektir. O cemiyetler ki Allah’ın otoritesini bile inkâr etmişlerdir. Onların arasından her tarafa anarşi ateşi sıçrar. Bu hükümdarın ilk işi bu her şeyi yutan ateşi söndürmek olmalıdır. Bundan dolayı her ne kadar onları kendi kanları ile ıslatacaksa da onları devletin bünyesini kaplayacak her çeşit acılara karşı şuurlu olarak savaşan düzenli bir şekilde teşkilâtlandırılmış ordular şeklinde yeniden meydana çıkarsın diye bu mevcut cemiyetleri kılıçtan geçirmeğe mecbur olacaktır.
Allah’ın seçtiği bu kimse, düşünce ile değil hisleri ile ve insanlıkla değil hayvanlıkla hareket eden şuursuz kuvvetleri yıkmak için yüce yerden seçilmiştir. Bu kuvvetler şimdi hürriyet ve hukuk prensipleri maskesi altında soygunculuk ve her çeşit zorbalık tezahürleri içinde zafer şenliği yapıyorlar. Onlar, harabeleri ürerinde Yahudilerin tahtını kurmak için her çeşit sosyal düzeni devirmiş bulunuyorlar. Fakat o, krallığının başına geçtiği anda onların rolü nihayete erecektir. O zaman onları, yolunun üzerinden süpürüp atmak gerekecektir. O yolun üzerine, ne düğüm ne de kıymık bırakılmamalıdır.
O zaman bizim dünya halklarına şöyle söylememiz mümkün olacaktır: Allah’a şükredin ve bizzat Allah’ın kendisine yıldızını rehber ettiği, alnında insan kaderinin mührünü taşıyan kimsenin önünde diz bükün ki ondan başka kimse bizi yukarda bahsedilen bütün kuvvetler ve kötülüklerden kurtaramazdı.
PROTOKOL 24
Şimdi kral Davud’un hanedanına ait köklerin dünyanın son tabakaları için geçerli bir hale konulması metotlarına geçiyorum.
Bu geçerli hale koyma en başta bütün beşeriyetin düşüncesinin eğitimine yön verilmesi içinde, dünyanın bütün işlerinin idaresinin bu güne kadar dayandığı Siyon Liderlerimizin muhafazakâr gücünde dahil bulunmaktadır.
Davud zürriyetinin muayyen mensupları kralları ve onların veliahtlarına miras hakkına göre değil onların göze batar kabiliyetlerine göre seçerek, siyasetin en gizli sırları içinde, hükümet plânları içinde vazife vererek fakat diğer kimsenin bu sırları öğrenmemesini şart koşarak onları hazırlayacaklardır. Bu tarz faaliyetin gayesi, sanatının gizli mevkilerinde vazife görmemiş kimselere hükümetin tevdi edilemeyeceğini herkes bilsin diyedir.
Bu şahıslara sadece birçok yüzyılların tecrübelerinin mukayeseleri ile yukarda bahsedilen plânların pratik tatbikatı, siyasî ve iktisadî hareketler ve sosyal bilimler üzerinde bütün müşahedeler, kısaca beşeriyetin münasebetlerinin tanzimi için yaratılıştan sarsılmaz bir şekilde tesis edilen bütün kanunların ruhu öğretilecektir.
Babadan oğula intikal etmek suretiyle veliaht olanlar eğer eğitim zamanlarında hafifmeşreplik, yumuşaklık ve otoritenin yıkımı olan, kendilerini idare için kabiliyetsiz ve kendi içlerinde krallık vazifesi için tehlikeli yapan diğer vasıflar görülürse tahta çıkmaktan sık sık men edileceklerdir.
Sadece kayıtsız şartsız sert kabiliyetli hatta zalim bir şekilde hükmedecek kimseler iktidar dizginlerini bizim Siyon Liderlerimizden alacaklardır.
İrade zayıflığı veya diğer bir çeşit kabiliyetsizlik ile hasta olma hallerinde krallar kanunen hükümdarlık dizginlerini yeni ve kabiliyetli ellere devretmelidirler.
Kralların cari an için ve bundan başka istikbal için bütün faaliyet plânlan onun en yakın müşavirlerince bile bilinmemelidir.
Yalnız kral ve onu korumak için yanında duran üç kişi ne yapılacağını bilecektir.****
Azimli iradesi ile kendisinin ve beşeriyetin efendisi olan kralın şahsında herkes esrarlı yolları ile beraber beşeriyetin akıbetini sezecektir. Hiç kimse kralın tertipleri ile neye vasıl olmak istediğini bilmeyecek ve bundan dolayı hiç kimse meçhul bir yolun üzerinde durmaya cesaret edemeyecektir.
Anlaşılıyor ki kralın beyin haznesi ihtiva etmeğe mecbur olduğu hükümet plânına uygun olmalıdır. Bu sebepledir ki o ancak yukarda bahsedilen Siyon Liderleri tarafından kafası yoklandıktan sonra tahta çıkacaktır.
Halkın krallarını bilmesi ve sevmesi için onun halk ile çarşı pazarda konuşması zaruridir. Bu durum bu iki kuvvetin lüzumlu perçinlenmelerini temin eder ki bunlar şimdi terör ile bizim tarafımızdan birbirlerinden ayrılmışlardır.
Bu terör her iki kuvvetin ayrı ayrı bizim nüfuzumuza düşecekleri zamanın gelmesine kadar zarurî idi.
Yahudilerin kralı, ihtiraslarının ve bilhassa şehvetinin elinde kalmış olmamalıdır. O, karakterinin hiçbir tarafına kafasının üstünde hayvanı his gücü vermemelidir. Şehvet, düşünceleri en kötü ve beşer faaliyetinin en hayvanî tarafına çevirdiğinden zihin kapasitelerini ve görüş açıklığını diğer hepsinden kötü olarak karıştırır.
Davud’un kutsal zürriyetinden olan bütün dünyanın hükümdarının şahsında beşeriyetin desteği, halkına bütün şahsî temayüllerini feda etmelidir.
Bizim hükümdarımız kusursuzluk örneği olmalıdır.
Siyonun 33, dereceden temsilcileri tarafından imzalanmıştır.
The post SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ – VİCTOR VARSDEN appeared first on Kitap Özetleri I kitap Özeti.