Hikaye

Pembe İncili Kaftan

Şah İsmail’e gönderilmek üzere bir elçi aranmaktadır. Gön­derilecek elçinin yiğit, cesur ve devletin haysiyetini koruyacak biri olması gerekmektedir. Şah İsmail, çok zulmeden, gaddar biridir. Divan toplantısında vezir, Şah İsmail’in kötülüklerin­den bahseder.
Muhsin Çelebi, vaktini kitap okumakla geçiren, devlete çok bağlı, zengin bir kişidir. Elçi arandığını öğrenince sadra­zama giderek gönüllü elçi olacağını söyler. Sadrazam önce Muhsin Çelebi’yi deli zanneder. Muhsin Çelebi, sıra dışı, per­vasız, cesur, tam aradıkları gibi bir insandır. Muhsin Çelebi, elçiliği tek bir şartla kabul eder. Tüm masrafları kendi cebin­den karşılayacaktır. Çiftliğini, mandırasını ipotek eder. Adın­dan çok söz edilen, çok pahalı pembe incili kaftanı satın alır. Şah İsmail’in sarayına gider.

Şah İsmail, Osmanlı elçisini beklemektedir. Sarayında tahtının arkasına cellatlar diker. Muhsin Çelebi gelir ve Şah İsmail’in eteğini öpmeden Yavuz Sultan Selim’den getirdiği fermanı uzatır. Şah İsmail onun bu gururlu tavrına çok sinir­lenir. Muhsin Çelebi bununla da yetinmez. Üzerindeki hariku­lade kaftanı yere serer ve Şah İsmail’in karşısına kaftanın üze­rine oturur. Çıkarken de gururlu bir şekilde kaftanı orada bı­rakır. Şah İsmail, sinirinden hiçbir şey yapamaz. Muhsin Çelebi, her şeyini uğruna sattığı kaftanı İran sa­rayında ülkesi uğruna bırakmıştır. Ülkesine döndüğünde her şeyini kaybetmiş; fakat devletinin şanını yüceltmiş biri olarak hayatına devam eder.

Related Articles

Rüzgarı Dizginleyen Çocuk

admin

Sessiz Öyküler

admin

Korku Okulu 2: Eyvah Başımız Dertte!

admin