Roman özetleri

Bir Garip Tarih Kitap Özeti

“Sizlere takdim etmeye çalıştığımız bu kitapçık, yakın tarihimizin değişik olaylarıyla ilgili bazı belgelerin değerlendirilmesinden ibarettir. Çalışmamızın birinci amacı, bize bir çok yönleri yanlış anlatılmış olan yakın tarihimizin hiç olmazsa bir iki yönünün gerçek yüzünü ortaya koymak; ikinci amacı ise, bu konular üzerinde ayrıntılı olarak çalışacak araştırmacılara biraz olsun malzeme sunmaktır.”

TAKDİM
Şu insanlık tarihi ne kadar da garip olaylarla doludur? Bereket ki insanoğlu kendi tarihinin tamamını bilmiyor. Yoksa atalarının yaptıklarından nefret eder, onların soyundan geldiği için de belki üzülürdü. Tabii bunu söylerken, istisnaları unutuyor değiliz. Yalnız genel olarak diyoruz ki insanlık tarihi, müsbetlerden çok, menfi olaylarla doludur. Bunun için değil midir ki Kur’an, “Yeryüzünde gezin, dolaşın ki, sizden öncekilerin yaptıklarını; yaptıklarından dolayı da başlarına gelenleri göresiniz, ve ibret alasınız” diyor.
Fakat insanlar, ibret almak için yeryüzünü gezip görmek bir yana, önüne serilen gerçeklere bile gözlerini kapatıyor, görmek istemiyor. İstemediği için de başına, bunca sosyal felaketler geliyor da bunalımdan bunalıma giriyor.
Bütün dünya insanları gibi, bizim tarihimiz de garipliklerle doludur. Üstelik bu gariplikler, saklanarak, değiştirilerek daha da garipleştiriliyor. Birilerini göklere çıkarmak için, neredeyse öyle karalayarak gösterilmiştir ki, tarihçilerimiz ileride bunları nasıl ayıklayacak diye merak edip duruyorum. Ve korkarım ki torunlarımız, onlara kara’yı kara; ak’ı da ak göstermediğimiz için bizleri lanetliyecekler?…
Maalesef sadece şu son 150 sene değil, geçmiş tarihimizin bir çok asırları şunubunu Övmekle doldurulmuş, birilerinin gayrımeşru olan saltanatları meşru gösterilirken; berikilerin yaptığı cinayetler de Laiklik ve demokrasi adana örtbas edilmiştir.
Biz her zaman şunu diyoruz: iyi de olsa, kötü de olsa, bu tarih bizim tarihimizdir. Mademki bizimdir; o halde onu doğru öğrenelim. Atalarımızın yaptıkları hataları, kendimiz de yapmamak için, ve bize ibret olmaları için anlatsak ne kaybederiz ki? Yeter ki samimi ve yapıcı olalım. Tarihimize, onu dışlayarak değil, kucaklayarak yaklaşalım. Çünkü biz istediğimiz kadar Firavunları, Nemrut’ları, Diktatörleri, Zalimleri, Gasıpları, Hırsızlan görmek istemesek bile onlar insanlık tarihimizde vardır; ve insanlığın yüz karasıdırlar. Bugün de dünya gezegeninin şurasında burasında, bunların her türlü proto tiplerini de görmekteyiz. Yeter ki görmek isteyelim, Allah’ın emrettiği gibi, basiret sahibi olalım. Çünkü maalesef, dünya insanlarına yaptıkları zulüm cinleri bile rahatsız etmeye başlamasına rağmen, hâlâ Amerika emperyalist rejimini, “Bunlar ehl i kitap olan kardeşlerimizdir” diye alkışlayan, Kuran’ın deyimiyle onlara zahir, yâni arka çıkan beş vakitli müslümanlar vardır!
Peki biz müslümanlar arasında bu zihniyet devam ettikçe, nereye varacağız?
Bu insanımız nasıl böylesine köreldi, iz’anını yitirdi de, gözleri hiç bir gerçeği göremiyor!
Dünyanın gözü önünde, Bosna Hersek’de, Azerbeycan’da, Kürdistan’da, Keşmir’de, Mısır’da, v.s.de insanlar kesiliyor; müslümanlar hâlâ gözlerini uydurma bir teşkilat olan Birleşmiş Milletler’e çevirmiş, onlardan medet umuyorlar. Bu müslümanlar hiç akıllanmıyacaklar mı? Allah onlara “kendinizden başkasını işlerinizde hakem yapmayın” diyor; onlar Allah’ın emrini bırakıp Amerika’nın bir sömürü örgütü olan Birleşmiş Milletler’e koşuyorlar!… Görmüyorlar mı ki, müslümanlara karşı yapılan bunca cinayetler, Birleşmiş Milletler’e rağmen(onların gözetiminde dememek için) işleniyor? Öyle olunca da tarihleri yanlış öğretiliyor, ve yanlış öğretilen bu tarihle müslümanlar atmosfer boşluğunda kalmış cisimcikler gibi ordan oraya atılıyorlar.
Sizlere takdim etmeye çalıştığımız bu kitapçık, yakın tarihimizin değişik olaylarıyla ilgili bazı belgelerin değerlendirilmesinden ibarettir. Çalışmamızın birinci amacı, bize bir çok yönleri yanlış anlatılmış olan yakın tarihimizin hiç olmazsa bir iki yönünün gerçek yüzünü ortaya koymak; ikinci amacı ise, bu konular üzerinde ayrıntılı olarak çalışacak araştırmacılara biraz olsun malzeme sunmaktır.
Değişik makaleler hâlinde sunduğumuz çalışmamıza ait belgelerden bazı kesitleri de metin içine koyduk ki, aslını bulmak isteyenlere yardımcı olsun.
Bakir tarihimize ait bütün vesikalar yok edilmeden önce, gelin ey gençler ona sahip olalım, onu unutulmuş olmaktan, onu yanlış yazılmış olmaktan, onu iftiralardan kurtaralım, eğer canımızı çıkarmak üzere olan sömürüden kurtulmak istiyorsak. Unutmayalım ki bizi sömürenler; bu sömürü kaynağı ellerinden gitmesin için çok bağnaz ve çok acımasız çalışmaktadırlar televizyonlarıyla, profesörleriyle, siyasetçileriyle, gazetecileriyle, kapitalist tüccarlarıyla ve nihayet kendilerine alet ettikleri din hocalarıyla. Onun içindir ki benim bu yazdıklarım, en çok onların canım sıkıyor. Çünkü uyanan her müslüman, o sömürü kalelerinden birinin yıkılması demektir.
Allah o sömürü düzeninin yıkımını, ve müslümanların şuurlanarak tarihlerine, dinlerine, siyasetlerine, kısaca öz benliklerini ilgilendiren bütün kavram ve ülkülerine sahip olacakları günü göstersin!
Bunun da bir tek kanunu vardır:
“Siz Allah’a (O’nun ahkâmının tatbikatına) yardım ederseniz, O da size yardım eder, ve gittiğiniz yolda ayaklarınızı sabit kılar(sürçmekten, yanlış adım atmaktan korur)”.

İ.S.SIRMA
Erzurum, Eylül, 1992

TARİHİ BİR ZİYAFETİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Tarihimizde öyle olaylar vardır ki, bunların gerçek tahlillerini yapabilmek hakikaten zordur. Onun içindir ki biz tarihçiler(klasik ve moderni dahil olmak üzere), çoğu kez bu mühim gerekliliği yerine getiremediğimiz içindir ki, olayları nakleder, yorumunu okuyucuya bırakırız. Biz tarihçilerin bu aczi, şüphesiz kaynak darlığından ileri geliyor; hüküm koyabilecek kadar yeterli veri toplayamıyoruz da ondan… Bunu söylerken de, ellerinde hadiselerin doğruluğunu gösterebilecek bol bir kaynak yığını olmasına rağmen, sırf kendi menfaatlarını düşündüklerinden, ve de işgal etmekte oldukları makamları kaybetmemek endişesiyle hakikatleri açıklamaktan korkan, şahsiyetlerini bulamamış resmi tarihçileri kastetmiyoruz tabi. Hatta danasını da iddia edebiliriz ki tarihçiler biraz daha cesur olsalar, dünyanın düzeni gerçekten(ütopya olarak değil) değişecek, kimse kimseyi sömüremiyecek, herkes kendisine İlâhi Kudret tarafından verilen hakk’a kavuşacağından, hiç kimse diğerinin boğazına sarılmayacak, savaşmayacak, öldürmeyecek, öldürülmeyecek… Ne varki resmi tarihçiler, veliyy i nimetleri olan iktidarların cinayetlerini, hırsızlıklarını, hainliklerini bildikleri halde halk tan gizlediklerinden; menfaat iktidarları bu saltanatlarını sürdürebiliyor; onlar cennet hayatı yaşarlarken, reaya, yâni halk ezilip gidiyor, çoğu ülkelerde olduğu gibi, yiyecek ekmek dahi bulamıyor…
Bu olgu, sadece bizim değil, bütün milletlerin tarihlerinde mevcuttur. Dolayısiyle bütün toplumların tarihlerinde henüz çok karanlık olaylar, aydınlatılamamış gerçekler, haklarında sağlıklı bir hüküm verilememiş nice tarihi şahsiyetler vardır.
Bizim de, özellikle son yüzyıllık tarihimizde, buna benzer o kadar çok hadise vardır ki, insan işe nereden başlayacağını bile kestiremiyor. Yanlış anlatılmış vak’alar, yüceltilmiş alçak kişiler, haklan yenmiş mümtaz şahsiyetler, tabulaştırılmış diktatörler v.s. v.s…
İşte Sultan II.Abdulhamid’le Meşrutiyetçiler arasındaki ilişkiler de henüz tam anlatılamamış, karanlık olaylarla dolu çetrefil meselelerle yumak haline gelmiş bir karmaşa yığını hâlinde muammalığını koruyor.
Bilindiği gibi, 1908 Osmanlı Devletinin krizlerle dolu olan bir yılıdır. Bu yılda ikinci meşrutiyet ilân edilmiş, Sultan II.Abdulhamid’in yetkileri sınırlandırılmıştır. Bu yıldan sonra, artık iktidara İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri sahip. Devlet işlerinde onların dediği dedik olmuştur.
Keza İttihat ve Terakki’nin zorlamasıyla meb’us (millet vekili) seçimleri yapılmış bu seçim(!)lerle gelen meb’uslar, Meclis i Meb’usân’ı, yâni Meclisi oluşturmuşlardır.
Sultan Abdulhamid, 7 Zilhicce 1326(1 ocak 1908) gecesi, hem yeni Meşrutiyet’i kutlamak, hem de, seçilen meb’uslarla tanışmak üzere onları davet edip, bir ziyafet vermiş, görünürde bile olsa aralarındaki ayrılık ortadan kaybolmuştur.
Padişah’ın, İttihatçı meb’uslara vermiş olduğu bu şatafatlı ziyafet hakkındaki yorumumuzu sona bırakarak, yukarıda dediğimiz gibi. bu hadise de, daha sonraki neticelerinden dolayı, anlamı fazla anlaşılamayan tarihi olaylardan biri olduğu için, ve de ayrıntılarının okuyucularımıza o günkü sosyal yapı, Saray, İttihat ve Terakki v.s. hakkında enteresan bilgiler vereceğini umduğumuzdan, hadiseye şahit olmuş basından nakletmek istiyoruz.
Sultan II. Abdulharaid’in bu ziyafetinin ayrıntılarını, onun baş düşmanı, İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı olan Şurây ı Ümmet gazetesinden, hiç bir ilâve ya da çıkartma yapmadan olduğu2 gibi aşağıya alıyoruz:

<img class=”alignnone size-full wp-image-3741″ title=”İsimsiz” src=”http://kitapozeti.org/wp-content/uploads/2009/10/İsimsiz1.gif” alt=”İsimsiz” width=”450″ height=”250″

Bir önceki yazımız olan Sil Baştan Kitap Özeti başlıklı makalemizde Ken Grimwood kitapları, Ken Grimwood romanları ve Ken Grimwood Sil Baştan kısa özeti hakkında bilgiler verilmektedir.

Read more http://www.kitapozeti.org/bir-garip-tarih-kitap-ozeti-3.html

Related Articles

AŞK-I MEMNU

Bir Kadının 24 Saati Kitap Özeti

Beastly Kitap Özeti