Roman özetleri

Billur Ece Kitap Özeti

Cin Çin Maçin, Billur Ece Macerasına Devam Ediyor,

Geçtiğimiz yıl içinde Cin Çin Maçin’i kaleme alan Melek Çe, bu yıl da yeni bir esere imza attı. Cin Çin Maçin’in devamı niteliğinde olan Billur Ece isimli eser, çocuk okurların ve ilk gençlik grubunun nefeslerini tutarak okuyacakları olağanüstü bir macera romanı…

Ülkemizde Sınıf Öyküleri serisi ile tanınan ve yüzbinlerce okura seslenen Melek Çe, yeni eserinde dil ve kurgu açısından büyük okura da göz kırpmayı ihmal etmemiş. Çocuk okuru ileri düzeyde edebiyat okumalarına hazırlayan eserin özellikle olağanüstü kahramanlarla akıp giden bölümlerinde, masal medeniyetimizin imkânlarını açık bir dil ile okurlarına sunuyor…

Abı- Hayat arayışını ve kötülerle yaşanan zorlu mücadeleyi maceranın eksenine alan eserin özgünlüğü ve yerliliği açısından ülkemizde yayınlanan ilk gençlik eserleri içinde tartışmasız bir ilki temsil ettiğini şimdiden söylemek mümkün.

Eserin muhtevasını merak eden okurular için Billur Ece sorusuna ise arka kapakta şu satırlar ile cevap veriliyor:

– Yalnızca kâseye bak, diye fısıldadı âb-ı hayat perisi. Sakın başını kaldırıp etrafına bakma.

Neden, diye soracak oldum.

– Sakın bakma! diye tekrarladı.

Bu tekrardan sonra başımı eğip kâseye bakmaya başladım. Her yanı kaplayan sessizlik içinde kâsedeki su dalgalanmaya başladı. Göz kamaştırıcı ışıkla birlikte, güzelliği tarifsiz bir yüz belirdi üzerinde. Gizli bir inci tanesi, doğmamış ay gibiydi. Nasıl anlatsam, ilk kar yağışı, yeryüzüne düşen ilk günışığı, baharın ilk çiçeği, beyaz bir yıldız gibiydi.”

***

içindekiler

Bhitinya ………………………………………………………………….9
Bitpazarı ………………………………………………………………11
Tuhaf bir kovalamaca ……………………………………………..22
Menevişli gözler …………………………………………………….32
Define avcısı …………………………………………………………38
Hızır, İlyas ve Lokman …………………………………………..46
Gece gezintileri ……………………………………………………..59
İşin içinde bir cinlik mi var? ……………………………………73
Su saati ……………………………………………………………….86
Deniz feneri ………………………………………………………….96
Su şehri ……………………………………………………………..100
Söğüt ağacının altında! …………………………………………121
Yeraltı yolları ………………………………………………………134
Çoban Çeşmesi……………………………………………………147
Bakış bulutu…………………………………………………………164
Mağripli’nin saati…………………………………………………..179
Billur Ece…………………………………………………………….196
Tuzak………………………………………………………………….207
Hayal içinde hayal, gönül içinde gönül……………………..230
Veda armağanı…………………………………………………….242
Kaderin kalemi …………………………………………………….246

Billur Ece,
Yazıldı hece hece
Biraz gündüz, biraz gece

— Y. Çağlar

Bhitinya

BU GİZEMLİ ÖYKÜNÜN onun yüzünden başladığını söyleyebilirim. Bir yaz günü ablam onu sokakta bulmuş ve eve getirmişti. Günlerce aradıktan sonra, kırk yıl düşünseniz bile akla hayale gelmeyecek işte bu ismi verdi ona: Bhitinya.

Bu tuhaf ismi söylemekte hepimiz zorlanıyorduk. Anneannem Bahtinya, henüz dört yaşına girmiş kurabiye ikizler “Bihij bihij”, annem “Bitinya”, ben de “Bitirdin bizi ya” diyordum. Ya da kısaca “Bitik”. Babamsa işin içine isim misim karıştırmadan “kuçu kuçu” deyip geçiyordu.

Hepimiz bayılıyorduk ona. İçten içe adının ne anlama geldiğini merak ediyorduk elbette. Ablam bu konuda en küçük bir ipucu vermiyordu. Üstelik,

– Haydi, bulun bakalım bu ismin anlamını da göreyim, diyerek hava atıyordu.

Doğrusu yazın bu baygın günlerinde, kimsenin ansiklopedi karıştıracak hali yoktu. Şeker mi şeker köpeciği sevip geçiyorduk. Zaten her gören “Ay ne tatlı şey!” diyor ve başını okşuyordu. Ablam da kurum kurum kurumlanıyordu.

Ne yazık ki Bitik, bir gün açık kalan bahçe kapısından dışarı çıktı ve bir daha dönmedi. Bir gün, iki gün, bir hafta, on gün derken günler üst üste eklenerek su gibi geçti. Ona ne olduğunu bilmiyorduk. Tam bir sırdı bu! Belki de değildi. Yavru bir köpeğin evine dönmemesinin kaç farklı sebebi olabilir ki?

İnsan sevdiği birini kaybedince, keder en yakın arkadaşı oluyor. O bilmiş hallerine sinir olsam bile, ablamın üzgün hali, kalbimi cızır cızır kavurdu. İşte o günlerde onu teselli edecek bir şey yapmak istedim. Yaptım da.

Bitpazarı

O GÜN BAHÇEMİZDE tam bir ağustos şenliği yaşanıyordu. Vişneler dallardan sarkıyor, incirler mor fistanlarıyla yaprakların arasında saklanıyor, bal renkli üzümler koparılmayı bekliyordu. Odamın açık penceresi, bahçede gezinen rüzgârı davet ediyordu içeriye.

Evimiz sessizdi. Ablam büyük ihtimalle üst kattaki odasında resim yaparak kederini unutmaya çalışıyordu. Annem ve anneannem, dört yaşındaki kurabiye ikizleri uyutmuş, bahçede sohbet ediyorlardı. Konuşmalarını duyabiliyordum.

Related Articles

Gölgeler Oyunu Özeti

admin

Babamdan Hayaller Kitap Özeti

Mezarından Kalkan Şehit kitap özeti – Hüseyin Rahmi Gürpınar