Roman özetleri

Bediüzzaman’dan Aile Dersleri Kitap Özeti

Bediüzzaman Said Nursi, eserleriyle insanlığa ışık tutan bir alim. Çileli ve sürgün dolu bir hayat yaşamasına rağmen, o hep geleceği ve insanların imanlarının kurtuluşunu düşündü. Sürgün hayatında, yalnız bırakıldığında, dünyadan tecrit edildiğinde dahi, kainatı okudu, insanlığın kurtuluşu için kendini adadı..
En zor günlerinde dahi, umut doluydu ve insanlara umut aşıladı. Tek hedefi vardı, bir kişinin bile imanı kurtulsa, gönlü şen olacaktı. Yazdığı Risale-i Nur’u yazmak da, okumak da zordu, üstelik yasaktı ama o sanki bunları yaşamıyor gibi geleceğe bakıyor, bütün dünya risaleleri okuyacak diyordu..Gerçekten de öyle oldu. Bugün dünyanın dört bir yanında Risale-i Nur külliyatı yayınlanıyor, Amerika’dan Afrika’ya, Rusya’dan Japonya’ya tercüme edilip, gönüllere hitap ediyor, iman kurtarma vazifesini yerine getiriyor.

İÇİNDEKİLER
Önsöz.
Aile Kurumu
Görevde Lezzet Var.
Şehir ve Ülke de Bir Ailedir
Aile Kurumunun Sigortası: Ahiret İnancı.
Ailedeki Tüm Fertlere Ahiret inancı
Hanımlara Özel Bazı Tavsiyeler.
Ailede Anne.
Şefkati Kötüye Kullanmak
Anne, Her İnsanın ilk Öğretmenidir.
Eyvah, Aile Bozulmaya Başlamış.
Ailede Sevgi
Cennet Çocukları
Zindandan Sultana
Anne Baba Korkusundaki Lezzet
Beyaz Saçlı Çocuklar.
iktisat Bereket Sebebidir.
Maişet Derdi ve Çaresi
Mirasta Aile ve Kız Çocuğuna Adalet.
Nur’a Meyilliler: Çocuklar, Yaşlılar ve Kadınlar.
Bediüzzaman’ın Çocukluk Yıllarından Aile Yansımaları Oğlum Kahramanlık Gösterdi.

ÖNSÖZ
Evlenmek ve mutlu bir yuva kurmak hepimizin hayali. Kimi insanlar bunu başarabilirken, bazıları da büyük hayal kırıklıklarına uğrayıp acı çekiyorlar.
Son dönemlerde mutlu bir yuva kuranların sayısı maalesef çok az. Evliliklerinde sorun yaşayanların sayısı ise oldukça fazla. Türkiye’nin son on beş  yirmi yıllık döneminde, yanlış evlilikler, boşanmalar, aile içi şiddet olayları başlı başına gündem oluşturacak kadar çok.
Toplum nasıl bu hale geldi, neden evliliklerin çoğu sorunlu, boşanmalar arttı? Niye bu kadar çok yanlış evlilik var?
Çok değil bir kuşak Öncesinde mutlu aileler, sorunsuz yuvalar büyük bir çoğunlukta iken, şimdi ne oldu da on beşyirmi yıl içinde her şey tersine döndü?
Üstelik bu tablonun tahribatı sadece sorunlu ailelere yönelik değil. Sayısı az da kalsa mutlu yuvalara da tedirginlik veriyor. Daha da kötüsü çocuklara ve gençlere olumsuz etkiler yapıyor.
Yanlış ilişkiler, yanlış evlilikler, ayrılmalar, boşanmalar, ortada kalan çocuklar, evlenemeyen gençler, evde kalmış kızlar, evlenmeyen erkekler… Bu katmerli yangın her tarafı sarmış durumda. Mutlaka yakınımıza, etrafımıza da geliyor alevler. Diyelim ki bizim ailemiz sorunsuz ama etrafımızda, akrabalarımızda veya komşularımızda olabiliyor.
Bu endişeler, korkular salgın bir hastalık gibi yaygın toplumumuzda. Çünkü bunlar hep yaşanıyor artık. Bu yangın mutlaka söndürülmeli, mutlaka herkes elinden gelen çabayı göstermeli. Yoksa bu dehşetli ateş hepimizi yakıp kavurmak üzere. Daha da önemlisi, yarınlarımızı, çocuklarımızı yok etmek üzere.
Bugün yanlış evliliğin, boşanmaların, aile içi şiddetin toplumu nasıl kötü etkilediğini duyuyor, görüyor ve bundan ürperiyoruz.
Bediüzzaman Said Nursi, bu durumu yıllar öncesinden farketmiş ve o zamandan beri de insanlığı uyarmış, yol göstermiş. Eserlerinde aile problemiyle ilgili çözümler, reçeteler sunmuş. Mutlu bir yuvanın, huzurlu bir ailenin nasıl oluşabileceğini, dinimizin bu konudaki ölçülerini anlatmış.
Mutlu bîr aile ve saadet dolu bir yuva için gerekli ölçüler, yaşamamız gereken prensipler, hepimizin ihtiyacı. Bunları uzun zamandır kaybettiğimiz için, aile sorunları yaşanıyor. Oysa yeniden keşfetmek ve uygulamak zorundayız.
Değerli yazar kardeşimiz Dr. Veli Sırım, Bediüzzaman’in eserlerinden, ailelere ders olabilecek bölümleri derledi ve herkesin anlayabileceği bir şekilde kaleme aldı.
Büyük küçük herkesin okuyabileceği, anlayabileceği, hatta topluluklara ders olarak anlatabileceği bu eser, aile hayatımıza anlamlar ve ufuklar katacaktır.
İsmail Fatih Ceylan

AİLE KURUMU
A ile, bir toplumun en merkez noktasıdır. En dar, ama en önemli kurumudur.
Aile kurumu her açıdan Önemlidir. Hem aile bireyleri, hem toplum, hem de tüm insanlık için çok büyük roller üstlenir. Bu sebeple, ailenin zayıflaması, en geniş dairede tüm insanlığın zayıflaması ve bozulmasını netice verir.
Ailenin saadetli ve huzur dolu bir merkez olması, büyük bir aile olan insanlık için bir sigortadır. Dolayısıyla aile insanlığın; bütün insanlık da ailenin bir aynası ve yansımasıdır. Aile, içindeki fertlerin maddî ve manevî yönlerden gelebilecek saldırılara karşı sıgınılabilecek en sağlam kalesidir. Ancak, bu kalenin sağlamlığı ve güvenli bir sığınak olması için, ailedeki her bir ferde çok önemli görevler düşer. Bunun için en önemli şart, Dünya Cennetini Cehenneme çevirecek bir takım davranışlardan, hatâlardan uzak durulmasıdır.
Aile hayatı, ancak kadınerkek arasındaki karşılıklı sevgi ve sevgiyle devam edebilir.
Aileyi meyve veren evliliğin hikmeti ve gayesi, neslin devamıdır. Şehvet hissinin tatmini ve bu tatminden kaynaklanan zevk ve lezzet ise, böylesi önemli bir vazifenin görülmesi için rahmet tarafından verilen cüz’î bir ücrettir.
Herkesin ailesi, küçük bir dünyasıdır. O ailenin hayatinin hayatı, canı, mutluluk kaynağı ise, gayet içten, gerçekçi ve vefalı bir saygı, hakikî şefkat ve fedakârlıktır.
GÖREVDE LEZET VAR
Yeryüzündeki insanların en önemli fıtrî görevlerinden birisi maddî ve manevî açıdan sağlıklı nesiller netice vermektir. Sağlıklı nesillerin yetiştirileceği çatı ise, yine sağlıklı şartlar altında kurulan aile kurumudur.
Aile kurumunun temel direkleri eşlerdir. Eşler aslî görevlerini yerine getirdikleri takdirde, o aile çatısı altında bir tür Cennet hayatı yaşanır.
Görevlerinin bilincinde olma, bu bilincin gereğini yerine getirme, fıtrî ve yaratılıştan gelen bir görev olduğu gibi, bu görevi yerine getirirken çok farklı bir lezzet de alınır.
Bu konuda, Bediüzzaman On Yedinci Lem’a isimli risalesinde, korkaklığı ve ürkekligiyle bilinen horoz ve tavuk örneklerini verir.
Horoz ve yavrulu tavuk gibi hayvanlar vazifelerini yerine getirirken inanılmaz seviyelerde fedakârca ve cesurca tavırlar sergiler. Meselâ bir horoz aç olduğu halde tavukları nefsine tercih edip, bulduğu rızka onları çağırır; yemez, onlara yedirir. Her halinden bu hareketi büyük bir şevk, iftihar ve lezzetle yaptığı açıkça görülür. Âdeta, yerine getirdiği böylesi bir görevden, o taneyi yemekten daha fazla lezzet alır gibidir.
Aynı şekilde küçücük yavrularına, civcivlerine bir nevi çobanlık eden tavuk da, yavruları uğruna ruhunu feda etmekten çekinmez. Kendisinden çok güçlü ve tehlikeli bir köpeğe atılarak yavrusunu korumaya veya kurtarmaya çalışır. Yavrularını büyütünceye kadar yavrularını doyurmak için kendini aç bırakır. Normal vakitlerde hiç sergilemediği bir tavrı ortaya koyar.
Demek ki o hizmetini yaparken açlık acısını veya ölüm korkusunu bastıracak çok tatlı bir lezzet almaktadır.
Tıpkı tavuklar gibi, bütün hayvanı valideler, anneler küçük yavrularını koruma ve himaye etme görevini eksiksiz olarak yerine getirirler. O görevi yerine getirmedeki lezzet ve haz onları bambaşka varlıklar haline getirir. Ancak bu kahramanlık, fedakârlık, cesaret ve vazife aşkı, kısa bir süre sonra, yavruları büyüdükten sonra ortadan kaybolur. Sanki yavrularının büyümesiyle o görevi yapmadaki lezzet kaybolmuş gibidir. Hattâ uğruna canını feda edebileceği yavruları büyüyen bir tavuk, bir zaman gelir yavrusunun ağzından yemi almaya çalışır.
İşte bunun gibi hayvanlar alemindeki bütün hayvanlara, horoz gibi çobanlık eden erkeklerine ve tavuk gibi validelerine bu görevi veren Allah, o görevin içinde bambaşka bîr lezzet ve zevk koymuştur. Böyle bir lezzet ise. onların aslî görevlerini yerine getirmeleri sırasında verilen bir peşin ücret gibidir. Ayrıca böyle bir özellik, onlara Cenabı Hakkın sonsuz rahmet ve şefkatinin de bir yansımasıdır.
Hayvanlarda ibretle izlediğimiz bu tablolar, her ne kadar kıyaslaması imkânsız olsa da, insanlar âleminde de sergilenmektedir, örneğin, hayvanlar âleminde kısa bir zaman ve dönem içinde söz konusu olan koruma ve himaye etme çabası, insanlarda ömür boyu devam eder. Bunun temelinde ise, Allah’ın sonsuz rahmet ve merhametinin bir yansıması olan şefkat duygusunun kalplerde yer etmesi vardır. Ayrıca insanoğlunda akıl ve şuur vardır. Bu yolla geçmiş ve gelecek za      manlarla bağlantılıdır. Bütün bu gerek çelerin en önemlisi de, insanoğlunun bu dünya hayatı boyunca çok çetin bir imtihana tabi tutulmasıdır. Böylesi önemli ve büyük çaplı imtihanın neticesi de çok büyük olacaktır. Çok büyük ve ebedî mükafatın alınabilmesi için omuzlarına dünya hayatı boyunca yerine getirmesi gereken bir görev yüklenmiştir. Madden ve manen sağlıklı, Allah’ı seven, O’nun istediği görevlerini yerine getirme azmi ve gayretinde olan bir nesil yetiştirmektir.
Burada bir noktaya daha dikkat çekelim. Korkak bir tavuğun yavrusunu kapan köpeğe karşı aslan kesilmesine sebep olan cesaret. İlahî şefkatin küçük bir yansımasıdır, insanlardaki annelerin kalbindeki şefkat öylesine güçlüdür ki, evlâdının emrine âdeta amade olur. Hayatını gözünü kırpmadan verebilir. Bu görevi ve annelik hisleri ömrünün son anına kadar devam eder. Dolayısıyla anne şefkati hiç azalmadan sürer gider.

Bir önceki yazımız olan Sil Baştan Kitap Özeti başlıklı makalemizde Ken Grimwood kitapları, Ken Grimwood romanları ve Ken Grimwood Sil Baştan kısa özeti hakkında bilgiler verilmektedir.

Read more http://www.kitapozeti.org/bediuzzamandan-aile-dersleri-kitap-ozeti.html

Related Articles

Grinin Elli Tonu-E.L. James Kitap Roman Özeti

admin

Stockholm Halk Kütüphanesi (İsveç)

admin

TOPRAK UYANIRSA